Filistin Davası
2046 Okunma, 15 Yorum
Ebubekir Sifil - Milli Gazete
Zafer Kafkas

Daru'l-Hikme'nin sitesinde yer alan haber, İslam alimlerinin Filistin davası ve son gelişmeler üzerine uyarılarını aktarıyor. İşgalci Siyonist İsrail devleti özel olarak Mescid-i Aksa, genel olarak Filistin toprakları üzerindeki sinsi planlarını adım adım uyguluyor.

Dikkat çekilmesi gereken en önemli nokta, Siyonist yönetimin, bu planları "haşlanmış kurbağa" metoduyla icra ediyor olması. İsrail, amacına ulaşmak için birden ve topyekün bir hamle yapmak yerine, dünyayı ve İslam alemini "alıştıra alıştıra" gidiyor. İşgali genişletme ve Filistin toprağına Yahudi damgası vurma adına ortaya koyduğu her uygulamaya kendince uygun kılıflar üretmeyi de ihmal etmiyor.

Daru'l-Hikme'nin sitesinde yer alan mesajlar gerçekten sarsıcı. Örnek olarak, Mescid-i Aksa Hatibi Dr. Yusuf Cuma Selâme'ye ait olanı zikredeyim: Şöyle diyor Selâme: "İslam ümmetinin Mescid-i Aksa ile olan ilişkisi itikadî bir ilişkidir. Çünkü İsra ve Mîrac, inancımızın bir parçası olan mucizelerdendir. İslam ümmeti ekonomik güçten, düşünen beyinlere ve çalışan ellere kadar zaferi gerçekleştirecek tüm gereksinimlere sahiptir. Tek eksiğimiz birlik olmayışımızdır. Eğer İslam ümmeti Mescid-i Aksa'ya karşı gevşeklik gösterir ve Yahudilerin, Kudüs'ü Yahudileştirme çabalarına sessiz kalırsa bilinsin ki mukaddesatın başında gelen Mekke ve Medine'de de gevşeklik gösterecektir. Artık el-Aksa'nın yıkılması için bir kazmalık vuruştan başka bir şey kalmamıştır. Mescid-i Aksa'nın, altında yapılan kazılar sebebiyle temeli zayıflamıştır. Mescid-i Aksa'yı korumak, İsrail'in Yahudileştirme çabalarına karşı durmak ve Kudüs'ün kutsallığına yapılan saldırılara karşı siper olmak Müslümanların şer'î bir zorunluluğu ve kadın erkek herkesin boynunun borcudur."

Bir süre önce Daru'l-Hikme'yi ziyaret eden Filistin Ulema Heyeti Başkanı Mervan Muhammed Ebû Râs ile bölgedeki durumu konuşmuştuk. Günlük hayatı savaşla iç içe yaşamak, çoluk-çocuk, genç-ihtiyar, kadın-erkek sadece işgalle değil, acımasız bir ambargoyla da baş etmek zorunda bulunmak ancak çelik gibi bir iradeyle mümkün.

O acımasız şartlar altında Filistin'de günlük hayatın nasıl devam ettiğini anlattı Ebû Râs. Binlerce öğrencisi bulunan Gazze Üniversitesi'ni, tünelleri, Filistin'i ikiye ayıran "korku duvarı"nı, ilmî hayatı, Hamas-halk ilişkisini, İslam aleminin ilgisizliğini, petrol zengini Arap yöneticilerin tutumunu, Türkiye ile ilişkileri... konuştuk. Şehidi olmayan aile yok orada. Çocuk oyunları "direniş ve ölüm" temalı.

Tek kelimeyle ifade etmek gerekirse ben buna "destan" derim.

Onlar açısından durum bu. Bize gelince.

Üzerimize serpilmiş bulunan ölü toprağı sadece Filistin meselesinde değil, İslam aleminin yüz yüze bulunduğu bütün problemlerde hükmünü yürütüyor. Doğu Türkistan, Irak, Afganistan, Çeçenistan, Sudan, Yemen...

Bir buçuk milyarlık İslam alemini ruhundan yakalamış olan bu "aymazlık" marazı devam ettiği sürece, Mekke-Medine'ye de (Allah korusun) uzansalar kılımız kıpırdamaz.

Alışıyor, kanıksıyor, önemsizleştiriyor ve unutuyoruz. Biz hayat pahalılığından, aksayan belediye hizmetlerinden, çocuklarımızın sivilcelerinden... sızlanıp dururken başta Filistin olmak üzere İslam coğrafyasının pek çok yerinde kardeşlerimiz en acımasız muamelelere maruz, zulümle ve ölümle iç içe yaşıyor.

Kalbimizdeki bu "vehen" onlara değil ama bize pahalıya mal olur. Hesap günü, "kardeşlerinizi en azından dualarınızda anamaz mıydınız" sorusuna muhatap olursak ne diyeceğimizi şimdiden düşünelim.

Efendimiz (s.a.v) İslam aleminin işgal ve istilaya maruz kalacağını haber verdiğinde Sahabe şaşırmış ve "Sayımızın azlığı yüzünden mi başımıza üşüşecekler?" diye sormuştu. Efendimiz (s.a.v), meselenin kemiyet meselesi olmadığını belirterek kalbimizdeki "vehen" marazına dikkat çekmiş, "vehen"in ne olduğu sorusuna da "Dünyayı çok sevmeniz ve ölümden ikrah etmeniz" diye karşılık vermişti

Yorum:

DÜNYEVİLEŞEN TOPLULUKLAR

Sahip olma duygusunun  , hiçbir sınır tanımamasına  yani tutku haline gelmesine “hırs” diyoruz. Bu duygu terbiye edilmediğinde insanı esir eder ve ona sorumluluklarını unutturarak sadece bu dünya hayatına bağlanmasına, bireyselleşmesine sebep olur. Kendinden başkasını düşünmeyen bu tipi ,para ,mal,şöhret gibi her türlü dünyalık boynunda tasmayla, ayağında prangayla dolaştırmaya başlar. Sahip olduğunu düşündüğü şeyler aslında ona sahip olmuşlardır. Eşyayı emrine , kullanımına alması gereken bu tip, eşyanın emrine ve eşyanın yönlendirmesine girmiştir.Özgür olduğunu düşünen esirdir o , bu dünyanın esiri. Buna tavrı dünyevileşme olarak da adlandırabiliriz.

Yukardaki bireysel  bakışımızı bir topluluğa yerleştirdiğimizde , kendi huzurundan ve mutluluğundan başka bir şey düşünmeyen ve bunun için katliam yapmaya sıradan sayan , sadece kendi refahı ve zenginliği için diğer toplulukları sömüren, kendi inancının gereklerini yerine getirirken diğer inanç sahiplerini hor gören ve aşağılayan, sadece kendine hayat hakkı tanıyan bir topluluk ortaya çıkar.  İyi şeyler yaptığını düşünen bu güruh,aslında sorumluluklarını unutmuş , barışı istemeyen , sürekli fesad çıkaran bir topluluktur.Bu topluluğa da dünyevileşmiş topluluk diyebiliriz.İşte bu topluluğa en iyi örnek “israiloğullarıdır.”

Müminleri, barışı ,adaleti,zenginliği tesis etmekle görevlendiren Allah , dünyanın herhangi bir bölgesinde özelde Filistin’de ortaya çıkan bu zulümlerin , katliamların,ahlaksızlıkların bitirilmesi için neler yaptığımızı bize soracaktır.  Mitinglere , konferanslara katılarak vicdanını temizlemeye çalışan ve bunlar bittikten sonra evlerine dönünce her türlü ahlaksızlığın , şerefsizliğin propagandasının yapıldığı dizilere,programlara dikkat kesilen vicdan temizleyiciler , bu zulmü yapanların ekmeklerine yağ sürdüklerinin farkında bile değildirler.  Dünyevileşmiş topluluk gibi yaşarak, onlar gibi düşünerek,onlar gibi tüketerek zulmü durdurmamız imkansızdır. Onlar fiili olarak zulüm yaparken bizde mitingler yaparak, protesto gösterileri düzenleyerek aslında hiçbirşey yapmayarak bu zulme ortak oluyoruz.  Farkında olmadan dünyevileşen bir topluluk durumuna düşüyoruz.

Müminler ancak Kuran’ın kendilerinden kurmalarını istediği sistemi kurarak bu zulmü bitrebilirler. Bunun içinde Kuran’ı anlamaya çalışmalı , bunun için çaba sarfetmeli ve vaktimizin bir saniyesini bile boşa geçirmemeliyiz. Ancak  “Hakkı” getirerek “batılı” yok edebiliriz.Yoksa onların bize biçtiği rolü oynayarak ne zulüm biter,ne de  vicdanımızı temize çıkarmak için yapacağımız mitingler.

 

 

Zafer Kafkas


YorumcuYorum
Lütfi Hocaoğlu
21.03.2010
13:40

Bir zaman önce Saadet Partisi İsrail aleyhine Çağlayan’da miting düzenlemişti. Birçok arkadaşımız büyük bir heyecanla o mitinge katıldı. O zaman aramızda tartıştık. Onlara o mitingin saçma olduğunu, hiçbir şey elde edilemeyeceğini, hatta o mitinglerin yapılmasının İsrail’in istediği bir şey olduğunu söyleyince bana kızdılar.

Bu tür faaliyetler aynen belirttiğiniz gibi sadece vicdan rahatlatma çalışmalarıdır. Peki biz Filistinlilere nasıl yardım etmeliyiz? İşte bunu Kuran’a sorarsak şu cevabı alırız:

İman edip hicret eden ve mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihad edenler ile onları barındıranlar ve yardım edenler birbirlerinin dostudurlar. İman edip de hicret etmeyenler hicret edinceye kadar sizin için onlara velayet namına bir şey yoktur. Bununla beraber sizden din hakkında (düzeni korumak için) yardım isterlerse, aranızda antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak şartıyla, yardım etmek sizin üzerinizedir. Allah, yaptıklarınızı görüp gözetir. (Enfal 72)

Bu ayete göre Filistinliler ancak bize hicret edebilirler. İkinci seçenek onlara yardım etmemizdir, o da İsrail’le aramızda anlaşma varsa onun aleyhine ise yapamayız.

Filistinliler orada ölmek için beklememelidirler. Onların yapması hicret etmek, bizim yapmamız onları muhacir olarak kabul etmek ve Lübnan ve diğer Arap ülkelerinde yapılanlar gibi kamplara hapsetmemek, vatandaşımız yapmaktır. Yeryüzü Allah’ındır ve geniştir ve Allah her yerdedir.

zkafkas
21.03.2010
16:22

Mitinglerin birçoğuna katılmış biri olarak gerçekten işe yaramadığını düşünüyorum. Gerçekten bizler o mitinglerden sonra içimizdeki gazı atarak evlerimize dönüyor ve Allah rızası için yapmamız gerekeni yaptığımızı düşünerek vicdanlarımızı rahatlatıyorduk. Lakin baktığımız zaman bu zulümde bir azalma veya dinme olmuyordu. O zaman eksik olan bu zulmü gerçekten ortadan kaldıracak bir organizasyonun, bir düzenin olmayışıdır.

Şu anki sistemimizde Filistinlileri ülkemizde vatandaş yapmamız zor görünmektedir.Ancak yardımda bulunabiliriz. Her türlü yardımın uygun olacağı kanaatindeyim. Gıda, giysi ve silah yardımları yapılabilir. Geçici olarak barış düzeni kurulana kadar.

Herkesin kendi doğduğu ve vatan kabul ettiği topraklarda yaşama hakkı vardır. Birilerinin çarpık inançları yüzünden bundan vazgeçmeleri gerekmez. Bunun için savaşmak onlar üzerine haktır. İki tarafın birbirine saygı göstereceği bir barış düzeninin kurulması için çalışılmalı eğer ki halen barışa bozma teşebbüsleri devam ederse barış devletleri barışı bozana her türlü yaptırımı uygulamalıdırlar.

İnanç ve ırk ayırımı yapılmadan nerde bir zulüm varsa o zulme karşı durup barışı tesis etmek görevimizdir.

Ali Bülent Dilek
21.03.2010
16:33

Zafer kardeş,

Lütfi beye katılmakla beraber,ne ebubekir beyin nede Lütfi beyin metodu problemleri bugün için çözemiyor.3.bir yol(bir kişi fiilen öne çıkacak ara bir siyasetçi yolu lazım bunuda içimizden maşeri sisteme göre seçelim ve herkesinde kaime sırası belli olsun)Qda şudur kanaatimce.bütün çözüm ben,sen(ikinci çok önemli-çünkü üçüncüsü ALLAH-U TEALA oluyor) ve bizde bitiyor.ne alakası var demeyeceğiz.allahu tealaya zorluk yok.bundan önce 15 yıla yakın çalıştığım vakit gazetesinde ilk seneler yüze yakın merkez çalışanıyla birlikte yaptığımız toplantıda birbirimizi yakından tanımak ve kaynaşmak maksadıyla detaylı bilgilerimizin olduğu bir albüm yapalım dediğimde gazetenin önde gelen kurucu ve karikaturist bir ağabeyimiz.o bilgileri 3.şubeden alabilirsiniz demişti.halbuki ben hem tanışalım hemde birbirimizin maddi manevi hangi değerleri var bilip yararlanalım demiştim.koskoca ! bütün türkiyede teşkilatlı vakit gaztesi daha dağıtımını bile doğru dürüst yapamıyor.bine yakın çalışanını arasında bile bir adil paylaşım sistemi kuramamış.çünkü onu(insanı-insanları)öncelememiş.az mı yüzbin okuyucu bunun seksen bini abone X(birçok bilgisi elimizde)şimdi aynı şeyi burada da söylüyorum(yarın ALLAH bizede açılım imkanı bahşedecek).biz daha birbirimizin bilgilerini bile paylaşmıyoruz.nerde mallarını canlarını paylaşacağız.somut adım msn den birbirimize bağlanalım.akevler adil düzenden herkes elde nevarsa bir zeminde ortaya koysun.isteyen ilk önce onları okusun(madem ki bunlar insanlığın malıdır?).insanların ortak hastalığıdır.herkesin kendi bildiğini başkası da bilir sanır.ben akevler adil düzen dergisi yazar yorumcularını ve yorumcularını çok önemsiyorum.ne çıkacaksa buradan çıkacak.lütfi bey bir form oluştursun.yani sanal bir parti gibi(A.D.DveyaŞ.İ.PveyaP.H.P/bakTÜRKİYEDE SİYASET VE SİYASİ PARTİLER Süleyman karagülle1994(teşkilatlanalım)kaydolan üye olsun ayrılan istifa etsin(mesela)her şeyimizi zaten üstadımız bugüne kadar açıkladıyani açık (şeriatça).bizim de onun talebeleri olduğumuz malum.birbirimizin resimli gerçek bilgilerini yazar yorumcu veya okuyucu şifresiyle görebilelim.birde ayda bir genel toplanalım.parti kongreleri gibi çalışan çalışmayan katılsın.herkes bir kişiyi getirsin.ben msn adresimi de yazıyorum.alibulentdilek(at)Hotmail.com,birde bizde maddiyat hastalığı var,her şey parayla olacak diye inanmışız.halbuki gerçekte en büyük değer zamanımız yani ömrümüz.biz nekadar zamanımızı bu hedefte olanlara(sana-bana) verebiliyoruz.bir paket kibrit kutusunu(maun suresitefsiri)bile birbirimize veremiyoruz,emaneten bile, nerde mal ve canlarımızı kardeşlerimiz için verecek ve kur’an mümini olacağız ve Filistinlileri kurtaracağız.bir;acilen Büyükçekmece BAHŞAYİŞTEKİ 40 DÖNÜM YERE SEFER YAPILIP akevler kooperatifine ait o yerin imkanı görülecek.iki;KÜÇÜKÇEKMECE,aşıkveysel caddesi no:10 daki(İstanbul dışındakiler-internetten de bakabilir) 15/1 i ali bülent ailesine ait(imzaları elde ortakların çoğuda ikna edilen) 4dönüm ,örnek 100 dairelik sera apartmanı ve altınada dükkanlar birliğinden oluşacak çarşı şirketi yapılma imkanı olan yer görülecek ikinci sefer buraya topluca yapılacak,istanbulda olanlar için. bizim fikirlerimiz ete kemiğe ancak bu yerler yapılır ve faaliyete geçerse dönüşecek…acilen bir gsm (örnek 1-lütfiGSM2-reşatGSM3-hakanGSM4-ali bülentGSM…GSMgibi)ağı kuralım herkese hergün bir mesaj yollayalım gelmeyen (liste sıralamasını herkes bilsin)1.ve2.kişiye dönüp sorsun o günün mesajını internete bakamayanlar için(birinci derecede)ayrıca bir mail zinciri kuralım hergün bin mail atalım mesaj olarak isteyen guruba katılsın.genel bilgi mail kutusu adres ve şifremiz:akevleradilduzen(at)gmail.com,şifre:suleyman1928(TÜRKİYEDE SİYASET VE SİYASİ PARTİLERSÜLEYMAN KARAGÜLLE 1994 YAZISINI yukardaki genel mail kutusundan alabilirsiniz.başka yazılarda zamanla oraya konulacaktır.Ali Bülent Dilek (akevler adil düzeni arşivinden/23 yıllık arşivim var)…

Reşat Nuri Erol
21.03.2010
22:18

Ali Blent Kardeşime;

Allah razı olsun...

İnşaallah...

RNE

zkafkas
21.03.2010
22:21

Ali Bülent Bey’e

Haklısınız mitingleri vs. eleştirirken ne yapmamız lazım, neler yapılması gerekir diye de düşünmemiz gerekir. Lütfi Bey’in çözümünün şu an uygulanması zor diyoruz, Ebubekir Sifil’in hakeza öyle benim söylediklerim belki çatışmayı daha da artıtıp daha fazla kan akmasına sebep olacak. Lakin hepimiz adaleti , huzuru ve barışı nasıl tesis ederiz bunu tartışırken miting yapanlar gibi aslında birşey yapmıyoruz.

Ben Akevlerle yeni tanıştığım için şartlar nedir ,çalışmalar nedir, ilişkiler nasıldır , herhangi bir teşkilatlanma düşüncesi var mıdır bilemiyorum. Sadece büyüklerimizin yönlendirmesi ile elimden geldiğince uzaktan okumaya ve öğrenmeye çalışıyorum.

Önerileriniz bence güzel. Tabiki harekete geçmekte fayda var diye düşünüyorum.Bana düşen şu an için alınan kararlara uymak ve çalışmak.

ömertamer
23.03.2010
14:11

Hem Ebubekir Sefil Bey’in yazısına hem de Zafer Bey’in yazılarından ötürü kendilerine teşekkür ediyorum. Birçok kısmına katılmakla beraber Zafer Bey’in ve yorumculardan Lütfi Bey’in mitinglerin saçma olduğu fikrine katılmıyorum. Ben bu mitinglerin bir kısmının gaz boşaltma eylemi olduğunu kabul ediyorum. Ancak son yaşadığımız sürece bakmak gerekirse bu mitinglerle, basın açıklamalarıyla millet olarak "one minute" dediğimizi ve uzun süre sonra halkın da kendi dışındakileri ilk defa bu denli düşündüğüne şahit olduk. Nitekim sadece ülkemizde de olmayan bu denli ciddi kamuoyu baskılarına dayanamayan İsrail, Gazze’deki operasyonunu bitirmek zorunda kaldı. Yine bu mitingler, özellikle Çağlayan ve geceleri Konsolosluk önünde yapılan eylemler Gazze’deki halka da pozitif bir destek sağlamıştır malumunuz o süreci ülkemizdeki bazı ulusal kanallar Gazze’ye canlı bağlantı yaparak naklen izletmişlerdi. IHH Başkanı Bülent Yıldırım ülkedeki coşkunun orada nasıl yankılandığını defaatle anlattı. Ben özetle bu görüşlere katılmakla beraber bu mitnglerden sonraki havanın da devam ettirilmesi gerektiğini düşünüyorum, ancak gösterilen en ufak bir çabanın boşa gitmeyeceğine inanıyorum.

Lütfi Hocaoğlu
23.03.2010
15:32

İsrail’in Gazze’deki operasyonları bitirmesinin de, Tayyip Erdoğan’ın “one minute” demesinin de bizde yapılan mitinglerle en ufak bir ilişkisi yoktur. İsrail öyle mitingle vs etkilenip de hareket edecek bir devlet değildir. Bunun tek sebebi Amerika’daki Yahudi lobileri arasındaki savaştır. Bunu derginin 20. Sayısındaki makalemde anlattım. Oradan okuyabilirsiniz.

Ak Parti iktidara 2002’de geldi. Ne oldu da son zamanda İsrail’e karşı bu çeşit davranabilme gücünü buldu. İlk başta İsrail’e karşı kuzu gibiydi. Eskiden de İsrail’e karşı mitingler yapılırdı. İsrail takar mıydı bunu?

Bütün bu olayların arkasında hep siyasi gelişmeler yatar. ABD’de “J Street” adlı lobinin ortaya çıkması ile işler değişmeye başlamıştır. Şu anda Yahudi lobileri arasında bir savaş var. Bu savaşın sonucu çok şeyi değiştirecek. Bu nedenle mitingler , “one minute” zahiri sebeplerdir. Olayın gerçek boyutunu yansıtmazlar. Başarılar askeri ve siyasi olarak elde edilir. Sonuçlara da böyle ulaşılır. Yoksa bizim gazımızı alan mitingler Gazze’deki halka da gaz verir ve daha çok ölürler.

Bana göre Kuran ne diyorsa onu yapmalıyız. İsrail NATO üyesi olmadığı için Filistinlilere yardım yapılabilir. Ama şu gerçeği unutmayın. Gazze’ye yapılan yardımlar sadece para olarak geçirilebiliyor. Şu anda Mısır, yapılan yardımların geçmesini önlüyor, para hariç. Niçin sadece para geçişine izin veriliyor biliyor musunuz? Çünkü giren para ile İsrail’den mal alınıyor ve İsrail ekonomisine katkı sağlanıyor. Yani İsrail ne kadar çok Filistinli öldürürse yapılan para yardımları İsrail ekonomisine katkı sağlıyor. Bu nedenle hissi değil, Kuran’a göre davranılmalı, Filistinlilere hicret kapısı açılmalı. Tüm halkı Müslüman olan ülkeler onları vatandaş yapacak şekilde almalıdır. Aksi halde sadece ölecekler. Buradan mitingler bizim gazımızı alacak, onlara gaz verecek ve ölecekler. İsrail’de bu sayede kalkınacak. Başka işe yaramayacak.

ömertamer
25.03.2010
04:11

Öncelikle Lütfi Bey’e zaman ayırıp değerli bilgilerini yorumuma cevaben paylaştığı için teşekkür etmek istiyorum. Ben burada sonuçlarını ancak zahiren görebildiğimiz bir olay hakkında polemiğe girmek istemiyorum, yani mitingler iyidi veya değildi gibi basit bir yaklaşımla olaya bakmak istemiyorum. Herkes istediği programa katılma özgürlüğüne sahip olabilmelidir. Ancak yapılan yorumla ilgili kendimce bir kaç tashihte bulunmak istiyorum. Yorumunuza geçmeden önce polemik yapmak istemememe rağmen buraya tekrar bu konuyla ilgili yorum yazmamın nedeni bu indirgeyici, lakayt bakış açısının beni son derece rahatsız ediyor olmasıdır. Toplanan binlerce insanın niyetini kimse bilemez. Kimse kimsenin vicdan bekçisi değildir. Oraya gelen insanlar bunun karşılığını Allah’tan beklemektedirler. Herhangi bir eyleme "saçma" kelimesini kullanarak yaklaşmak Müslümanca bir yaklaşım tarzı değildir. Öncelikle İsrail’in bu savaşı durdurmasının ve hükümetin Gazze’deki durum ile alakalı sert tepkisinin halkın tepkileriyle alakalı olmadığını söyleyerek bir varsayımda bulunuyorsunuz, ancak eğer o dönemde siyasi dergileri ve analizleri incelenecek olursanız bu yayınlarda İsrailli yetkililerin sadece ülkemizde değil dünyanın bütün bölgelerinde halkın tepkilerinden çekindiğini göreceksiniz. İstanbul’daki konsolosluk kuşatma eylemleri, Ankara’da İsrailli basketbolculara gösterilen tepkiler o sizin tabirinizle hiç birşeyden etkilenmeyecek ülkeyi ciddi bir biçimde etkilemiştir bunun için dönemin Haaretz gazetesine göz atmanız yeterli olacaktır. İsrail hiç de sandığınız gibi mitinglerden etkilenmeyecek bir ülke değil ciddi manada bu tepkilerden korkan bir ülkedir nitekim dandik bir dizideki bir sahneden ötürü oldukça komik tepkiler verebilecek kadar da vahim bir durumdadır. Bu kısmı vurguladıktan sonra anlamak istediğim diğer bir yorumunuza geçmek istiyorum: İsrail lobileri arasında bir çekişme yeni değildir. Uzun süredir bu çekişmelerin var olduğu söylenir. J Street adlı lobi de Obama’nın başkan olmasından sonra faailiyetlerini artırmış Amerikan’ın yönlendirmesindeki bir İsrail’i düşleyen bir lobidir. Ancak bu lobiler arası çatışma ile mitingler birbirinden oldukça farklı meselelerdir. Bir devleti politika yapmaya yönelten her zaman tek neden olmayabilir. Doğrudur burada lobilerin çekişmesi önemli bir rol oynamıştır ancak gösterilen tepkilerin bu boyutlara varacağını İsrailli yetkililer kendileri dahi tahmin etmediklerini itiraf etmişlerdir.

Şimdi gelelim ekonomik tespitlerinize. Tespit demek ne kadar doğru bilemiyorum, şimdi sizin çizdiğiniz İsrail deleti titanik gibi batmaz denen bir gemi. Ancak nasıl oluyorsa bir parça Filistinlinin yaşadığı, hayatlarını iman ve cihad arasında bir düzleme oturtmuş bu insanların sanki Las Vegas’taki tüketim köleleriymiş gibi gösterilerek İsrail’lilerden alış-veriş yapması ekonomisini canlandırabiliyor? Bizdeki reklamlar gibi İsrail de sanırım orada reklam yapıyordur; çiçek alın , bahçedeki sevinsin,kız arkadaşınız sevinsin herkes sevinsin, ekonomi canlansın, İsrail devleti kalkınsın. Yani şaka bir yana ama madem bir konu üzerinde konuşuyoruz, madem bir şey iddiasında bulunuyoruz en azından biraz tutarlılık olsun söylediklerimizde. Bu insanların evlerinde şehitler var, o yüzden merak etmeyin bu insanlar İsrail’e nasıl kin duyulması gerektiğini hepimizden çok iyi biliyorlar, gidip onlara destek vermemek için öleceklerine ben canı gönülden inanıyorum. Bir de diyorsunuz ki ne kadar çok Filistinli ölürse İsrail o kadar çok para kazanır, ancak burada bir tutarsızlık var sizin bu düz mantığınızla ne kadar çok Filistinli ölürse İsrail o kadar az kazanır çünkü hepsi alışveriş kurdu ya bizim kardeşlerin o yüzden az alırlar mazallah İsrail ekonomisi gelişemez, çöker. Çok uzatmak istemiyorum ancak gerçekten sizin vakit ayırıp bunları yazdığınızı görünce kendimi belirli bir süreye kadar tuttum ancak daha fazla dayanamadım, diyorsunuz ki Kuran ne diyorsa onu yapmamız lazım. Hay hay. Yapalım. Yapılsın. Ancak bu yapılan miting ve eylemler Kuran’ın yol gösterdiği hicret kapısını kapatmıyor ki, bakın bu mitinglere bu bakış açınız yüzünden gelmediğinizden mitinglerin nasıl geçtiğini bilmiyorsunuz. Mitinglerde sadece "kahrol" diye bağrılmaz, bu mitinglerde geniş halk kitlelerine, ne yapacağını bilemeyen, ama yüreklerinde o acıyı hisseden onbinlerce insana, kendi maddi koşulları içinde neler yapılabileceği kanaat önderleri tarafından anlatılmaya çalışılır, mevcut durum analiz edilmeye çalışılır, ve aynen ifade buyurduğunuz gibi "Kuran"ın dediği yapılarak dua edilir. Toplu dua her eylemde mutlaka yapılır. "Dua". Son olarak yorumunuzdaki son kısma üzülerek ifade etmeliyim ki yorum yapma şevkini kendimde bulamadım. Cümlenizi aynen buraya alarak bitirmek ve vicdanınızla sizi başbaşa bırakmak itiyorum: "Buradan mitingler bizim gazımızı alacak, onlara gaz verecek ve ölecekler. İsrail’de bu sayede kalkınacak. Başka işe yaramayacak" Hayırlı günler.

Lütfi Hocaoğlu
25.03.2010
09:45

İslamiyet reel bir dindir. Gerçek hareketlerle gerçek sonuçlara varmayı hedefler. Dua bile ederken duanızın gerçekleşmesi için fiili bir şeyler yapmalısınız. Hastalanınca sadece şifa için dua ederseniz Allah’tan şifa gelmez. Ancak hastalığınızı tedavi edecek bir doktor ararsınız ve Allah çeşitli vasıtalarla sizin doğru doktoru bulmanızı sağlar. Peygamberimizde bunun tipik örneğini göstermiştir. Her duası fiilidir.

Ama siz reel bir şeyler yapmayacak, slogan atacaksınız ve Filistinlileri kurtaracaksınız. Bu sadece hayaldir. Siz biliyor musunuz Gazze’ye yardımları sokmayan İsrail mi yoksa Müslüman olduğunu söyleyen Mısır mı? Gazze tünellerini kapatmak için yerin altına doğru duvar inşa ettiren Mısır mı İsrail mi? Orada insanlar bombalanırken kaçabilecekleri son noktayı kapatıp orada ölmelerini isteyen İsrail mi Mısır mı? Gazze’ye girecek olan yardımları önleyen ama para girişine izin veren Mısır mı İsrail mi? Yoksa Mısır Yahudi devleti mi? Bence o mitingleri İsrail’e karşı değil Mısır’a karşı yapmalısınız.

Kuran her olay için bir çözüm sunmuştur. Bahsettiğim ayette onlar size hicret edene kadar onlara velayetiniz yoktur diyerek çözümü göstermiştir. Yardım isterlerse edebilirsiniz demiştir. Mitinglerde “kahrol İsrail” diye bağırmayı yardım etme kabul ediyorsanız, dizi filmlerde onlar aleyhine sahneleri yardım etme kabul ediyorsanız, mitinglerde “kahrol İsrail” demeyi Filistinlileri hicret için kabul etme olarak kabul ediyorsanız amellerinizi niyetlere göredir.

Lütfen o mitinglerde İsrail aleyhine bağırmayın. Önce kendi devletinize bağırın, Filistinlileri ülkemize hicret ettirelim diye bağırın, Mısır aleyhine bağırın, yardımı önleme ey Mısır diye bağırın. Hicret mekanizmalarını niçin kurmuyorsunuz diye bağırın. Yoksa yalnızca dualar ederek, hiçbir şey yapmayarak, bağırarak sadece kendi kendinizi rahatlatmış olursunuz. Kuran’ın emrini yapmak yerine kendi hislerinizin istediğini İslami olarak düşünürsünüz ve yaparsınız. Ama bunda samimi olanlar sevap kazanırlar. Ama kimse kusura bakmasın, bir sonuç elde edilemez. Çünkü Kuran sonucun nasıl alınacağını yazmıştır. Onun dışındaki çözümler doğru ise Kuran yanlış demektir. Yapılanlar palyatiftir, gaz alıcı işlerdir ve yine üzülerek söylüyorum “saçma”dır.

zkafkas
25.03.2010
13:05

Ben de saçma demiyorum lakin, iş sadece mitinglere kalırsa faydasızdır diyorum.

İsrailin tepkilerden, boykotlardan etkilenmeyeceğini düşünmek onlara olmadıkları bir gücü izafe etmek olur ki bu da yanlıştır.

Tepkilerin ve boykotların gerçekten rahatsız edici,onların bu zalimliklerinin önüne geçecek şekilde projeler ve planlamalarla ve doğru organize olarak yapılması gerekir. Yoksa sadece bağırmak ve konsolosluk işgalleri zulmü durdurmaya yetmez.Bunlarla beraber orda toplanan , o potansiyeli, mitingler bittikten sonra da gerekli şekilde organize etmeliyiz. Miting meydanlarına takılıp kalmamalıyız.

IHH nın son götürdüğü Mısır’da çatışmalara sahne olan yardımlarda nakdi yardımdan çok , ilaç ,gıda ,inşaat malzemesi yardımları götürülmüştür. Yani İsrail ekonomisine katkı olmamıştır.

Zalimin dini sorulmaz hangi dinden olursa engellenir. Mısır’ın benim nezdimde İsrail’den farkı yoktur. Mısır kendini müslüman olarak adlandıran insanların çok olduğu bir yer olabilir bu zalim olmalarına engel değildir. Tıpkı ülkemizdeki gibi. Kısaca İsrailden farkı yoktur ve zulme İsrail kadar ortaktır.

Hicret etmelerini sağlamak , Adil düzen olsa olabilir lakin şu anki sistemde ve 100.000 ermeniyi sınır dışı etmeyi düşünebilecek bir başbakanın olduğu ülkede bunu yapmak imkansızdır. Geriye onların yapacağı tek şey ayette de bildirildiği gibi cihat etmek ve bize de yardım etmek düşüyor. Her türlü yardım meşrudur.(silah dahil)

Kendilerini hala seçilmiş ırk olarak israiloğulları İsrail Devletini 60 sene önce kurmuşlar. Yani daha yeni. Bu demektir ki bir topluluk bir yerde toplanmaya başlıyor ve çeşitli çalışmalarla orda yaşayan halkı hiçe sayarak ,hayat hakkı tanımayarak,çoluk çocuk demeden katlederek bir devlet kuruyor. Bunu hangi sistemle ve hakla izah edebilriz. Bence burda kurulan bir terör devletidir. Bunlara destek veren her devlet ,terör devleti her şahıs da teröristtir.

Bizansın varisi olarak kendini görenlerin İstanbulda hak talep etmeleri ,nüfusu artırmaya çalışarak ,katliam yaparak burda bir devlet kurmaya çalışmaları ile yahudilerin yaptığının bir farkı yok. Böyle bir durumda bize cihat mı düşer hicret mi? Cihat tabiki. Ölmeyi kayıp olarak görmemek lazım.Çünkü Allahın vaadini Kurandan okuyoruz.

Bence hicret yaptırmaktan daha kolay bir yol yine Kuran ’a göre baktığımızda barış devletlerinin biraraya gelerek Bölgede huzursuzluk çıkaran ,kurallara uymayan , beraber barış içinde yaşamayı kabul etmeyen İsraili ve Mısırı etkisiz hale getirmek için askeri yaptırıma başvurmalıdırlar. Zulmü ortadan kaldırınca da yahudilere yine isterlerse o bölgede yaşama hakkı tanınabilir,kutsal kabul ettikleri yerler onlara verilebilir yada Arjantinde ,Brezilyada, Amerikada , Türkiyede vs. yerleşmeleri sağlanabilir.

Süleyman Karagülle
25.03.2010
16:28

Mitingler belli bir projenin parçası olur. Biri bir şey yapmak ister, onu duyurmak için miting yapar. Çoğu zaman mitingler orda söylenenlerden farklı amaçla yapılır. Örnek olarak 28 Şubat’ı planlayanlar Konya mitingini yaptırdılar. Orada provokasyon yaparak eylemler gerçekleştirdiler. Sonra bunu 28 Şubat için araç olarak kullandılar. Uluslar arası olayların mitinglerinde tamamen başka amaçlar güdülür. Farz edelim ki Amerika senatosundan bir karar alınacak veya bir tahsisat alınacak, bunun için bir bahaneye ihtiyaç vardır. Çağlayan’da yapılan miting işte bu amaçla kullanılır. Bir mitingin finanse edilmesi gerekir. Kim finanse ediyor? Bunu bilmeliyiz. Finanse eden kişi çok muhterem hayırsever biri olabilir. Ona verilen imkanla bu miting yaptırılmış olur. Mitinglerin eğer amaçları yoksa yani yapanlar bir şey için kullanmayacaklarsa o mitingleri başkaları kullanır. Mitinglerle sorunlar çözülmez. Hatta mitingler alet edilerek yapılan operasyonlarla da sorunlar çözülmez. Sorunların çözülmesi için bir merkez oluşturulmalı, bu merkez açık çalışmalı, ne yaptığını, ne yapmak istediğini biz bilmeliyiz. Ona göre katkıda bulunmalıyız.

Filistin meselesinin çözümü Filistinlileri hicret ettirerek bir yerde bağımsız, güçlü, ekonomisi yüksek devlet kurdurmaktır. Bana göre en uygun yer Sina çölüdür. Filistin eğer mutlaka fethedilecekse o devlet fethedecektir. Parça parça Filistin’deki mücadele tamamen yanlıştır. Oradaki Müslümanlar ve Yahudiler ölüyor, belli kimseler onların ölümünden yararlanarak zenginleşiyorlar.

Liderin emirlerine uyulur. Ama lider bu işi yapmadan evvel istişare etmeli ve istişare sonunda karara varmalıdır. O zaman görüşümüze aykırı olsa da katılırız. Ama şimdi bizimle bu konuları kimse istişare etmemişse lider de alenen bu mitingi ben tertip ediyorum diye hareket etmemiş sadece kendisi sadece davet edildiği için konuşmuşsa bizim ona uymamız gerekmez.

ömertamer
25.03.2010
22:28

Süleyman Hoca’ya;

Hocam ben burada zikredilen hicret meselesini tam olarak anlayabilmiş değilim. Yani bugün Filistinliler kendi ülke sınırları içerisinde dahi bir şehirden başka bir şehre gitmiyorlar bulundukları hattı müdaafa etmeye çalışıyorlar. Şimdi çözüm önerisi olarak biz oradaki insanlara tam da Yahudiler’in istediği bir teklif yapıyoruz diyoruz ki siz şimdiye kadar boşuna öldünüz artık gerek yok ölmeye verin Yahudilere bu bölgeyi, siz gidin Sina çölüne veya herhangi başka yere? Şimdi bu teklifi herhangi bir mücahid Filistinliye sunsak buna tepki olarak bizi vurur. Şaka değil teklifi tekrarlattırmazlar bile. Zaten Yahudiler de orayı aldıktan sonra yayılmacı politikalarına devam ederek genişlemeye devam etmek isteyeceklerdir. Özetle çözüm önerisi olarak sunulan hicret meselesini açıklayabilir misiniz?

Süleyman Karagülle
26.03.2010
15:24

Filistin Tevrat’ta Yahudilere vaat edilmiş olan topraktır. Kuran da bu vaadi teyit etmektedir. Bizim gücümüz Filistin’i fethetmeye yeterli değildir. Yeterli olsa bile bunun için hakemler kararının çıkması gerekir. Her topluluğun yeryüzünde bağımsız yaşamak için insanlıktan yeterli toprak istemeye hakkı vardır. Yahudiler de böyle bir hakka sahiptirler. Müslümanlar kendi nüfuslarından daha çok topraklara sahiptirler. Bu Filistin toprakları İsrail devletine bırakılmalıdır. Oradaki binalar ve yapılar karşılığı İsrail devletinden bedel alınarak o bedelle örnek olarak Sina çölünde Filistinlilerin yerleşeceği Arap illeri oluşturulmalıdır. Bu iller Mısır’a bağlı olacaklardır. İsrail devleti parayı vermezse biz Müslümanlar bu parayı toplayıp Sina’da Filistin illeri oluşturmalıyız. Gelmezlerse gelmesinler. Bu durumda bizim onlara karşı herhangi bir vecibemiz olmaz.

zkafkas
26.03.2010
18:13

Hocam, vaad edilmiş toprakların günümüzde de yahudilere ait olduğunu teyit eden Kuran ayeti veya ayetleri hangileridir? Tefsirlerde varsa tefsirini okumak isterim.

Şunu anlıyorum yorumunuzdan şimdiye kadar orda verilen canlar bir hiç uğruna verilmiş canlardır. Müslümanların orda bir hakkı yoktur ve çıkmak zorundadırlar. Ve yıllardır yapılan bu zulüm meşrudur.Çünkü Allah yahudilere vadetmiştir ve Filistinliler işgalcidir. Yanlış mı anlıyorum?

Süleyman Karagülle
26.03.2010
20:32

[ Hocam, vaad edilmiş toprakların günümüzde de yahudilere ait olduğunu teyit eden Kuran ayeti veya ayetleri hangileridir? Tefsirlerde varsa tefsirini okumak isterim. ]

İsra 7-8. Ayetlerde son vaad geldiği zaman yüzünüzün kararması için ve onların ilk girdikleri gibi mescide girmeleri ve o günkü üstünlüklerini yıkmak için son vaad gelince … Bu ayetlerde İsrailoğullarının iki defa yükselecekleri, ikinci yükselişten sonra çökecekleri anlatılıyor. İlk giriş Hz. Ömer zamanındaki giriştir. İkinci girişte bundan sonraki giriş olacaktır. Birinci giriş barış yoluyla olmuş ve Yahudilerin Kudüs kentine girmelerini sağlamıştır. İkinci girişte barış yoluyla olacak ama Yahudilerin güçleri dağılacaktır.

Bakara 145. Ayette “Onlara her tür ayet getirsen de senin kıblene tabi olmazlar.Sen de onların kıblesine tabi olan değilsin.” diyor. Bu ayette Mescid-i Aksa’nın onlara ait olduğu ifade edilmiş oluyor.

İsra 8. Ayette Yahudilere “Eğer siz dönerseniz biz de döneriz” diyor. Yani iyi olursanız biz de size iyilik ederiz diyor. Kötü olursanız biz de size kötülük ederiz.

İsra 104. Ayette Musa’dan sonra İsrailoğullarına “Yeryüzüne sakin olur. Sonra sizi bir araya getireceğiz.” diyor. Yani İsrailoğulları bütün yeryüzüne yayılacaklar, sonra bir yerde toplanacaklardır. Toplanacak yer herhalde kendi yurtları olan mukaddes toprakları olur.

Tevrat’ta da İsrail devletinin sınırları teker teker anlatılmakta ve İsrailoğullarına bu toprakların vaat edildiği bildirilmektedir. Onlara vaat edilen topraklar Nil ile Fırat arası değil, Filistin’dir. Nil ile Fırat arasındaki topraklar Tevrat’ta İbrahim a.s.’a vaat edilmiştir. Bunun dışında insan olan her topluluğun yeryüzünde toprak edinme hakkı vardır. Halakaküm ma filardi cemia denmektedir (Bakara 29). Yeryüzünün bütünü sizin birlikte kullanmanız için yaratılmıştır denmektedir.

İsrailoğullarının toprakları kendilerine ait olacak, büyüklüğü nüfuslarına göre belirlenecektir. Fiilen bugün İsrail devleti oraya hakimdir. Bizim orasını fethetme gücümüz yoktur. Yapacağımız iş Filistinlileri muhacir olarak kabul etmek ve onlardan bıraktığımız toprak ve yapıların bedellerini talep etmektir. Verirlerse bizim topraklarımız vardır, o topraklar da onların olsun. Vermezlerse o zaman güçlendiğimizde fethederiz.

- - - - -

[ Şunu anlıyorum yorumunuzdan şimdiye kadar orda verilen canlar bir hiç uğruna verilmiş canlardır. Müslümanların orda bir hakkı yoktur ve çıkmak zorundadırlar. Ve yıllardır yapılan bu zulüm meşrudur.Çünkü Allah yahudilere vadetmiştir ve Filistinliler işgalcidir. Yanlış mı anlıyorum? ]

Savaşta haklı ve haksızlığı biz belirlemeyiz. Hakemler belirler. Biz karşı tarafın haklı olduğunu değil, fiili durumun gereği olarak bunu söylüyoruz. Her savaş hiç uğruna yapılır. Eğer insanlar meşru hareket etseler, hakem kararlarına uysalar savaş olmaz. Dolayısıyla onların zulmünün doğru olduğunu söylemiyoruz. Müslümanlar oradan hicret edecekler, başka yerde devletlerini kuracaklar, sonra hakemlere gidecekler, hakemler haklısınız, işgal edebilirsiniz derseler yeniden orasını fethedebileceklerdir.





Sayı: 41 | Tarih: 21.03.2010
Zülfü Livaneli
Atatürk’le ilgili bilinmeyen bir anı
2269 Okunma
3 Yorum
Ali Bülent Dilek
Ebubekir Sifil
Filistin Davası
2046 Okunma
15 Yorum
Zafer Kafkas
Ahmet Hakan
İmanımı kurtar Ekrem
1973 Okunma
10 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Vergi adaletsizliği
1551 Okunma
3 Yorum
Ilker Ardic
Mümtazer Türköne
Balkan Savaşları'nın ordusu
1488 Okunma
1 Yorum
Arif Ersoy
Hayrettin Karaman
Yoğun ibadetli zamanlar
1408 Okunma
3 Yorum
Hilmi Altın
Mahir Kaynak
Tepki siyaseti
1384 Okunma
Süleyman Karagülle
Ali Bulaç
Feryat edenler!
1377 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Mehmet Altan
Siyasal milliyetçilik önce AK Parti’yi vurur
1346 Okunma
5 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Ruşen Çakır
Solculara İslam konusunda pratik öneriler
1341 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen
Dücane Cündioğlu
İnsan İnsan Ola ki Uslubunca Öle
1337 Okunma
3 Yorum
Abdülkadir Altınhan
Oktay Ekşi
Sürahi Çatladı mı?
1326 Okunma
Vahap Alma
Rahmi Turan
Nemrut Mustafa Mahkemesi
1272 Okunma
1 Yorum
Serdar Turan
Mehmet Niyazi
Kütüphanemizdeki hazine
1233 Okunma
Abdurrahman Erol
Fehmi Koru
Gönlünde merhamet, gözünde iki damla yaş...
1199 Okunma
1 Yorum
Ahmet Kirtekin
Can Ataklı
ABD 250 yıllık geleneğini Türkiye’nin hatırı için
1173 Okunma
Mesut Karaaytu
Mehmet Şevket Eygi
Bir Devir Sona Ererken
1163 Okunma
Emine Hocaoğlu


© 2024 - Akevler