11.03.2010 Sürahi çatladı mı?
BELKİ biraz kuşkucu olduğumuzu düşüneceksiniz ama öyle miyiz, değil miyiz zamana bırakalım da şimdi konuya girelim: Geçenlerde CHP Meclis Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun “Toplumsal barışın bir parçası olacaksa genel affa ‘evet' deriz” dediği kamuoyuna yansımıştı ya...
Siz o söze bir “mim” koyun.Kılıçdaroğlu'nun sözlerinin CHP'yi bağlamadığını, görünür bir gelecekte de bağlamayacağını biliyoruz. Ama konu “genel af” olunca, bunun ikide bir karşımıza çıkacağından da eminiz.
Neden? “genel af"fa Türkiye'nin ihtiyacı olduğu için mi?
Hayır!
Ama devletin “af” karşısındaki duruşu bir kere tartışmaya açıldıktan sonra o sürahi bir daha su tutmaz da ondan...
Gerçi “Koşullar aynı değil” diyeceksiniz ama merhum Bülent Ecevit'in son başbakanlığı sırasında da “af” meselesi önce ortaya atıldı. Sonra “Bizim böyle bir projemiz yok” dendi.
Olay döndü dolaştı, maalesef Türkiye'ye çok ağır zararlar veren, pek çok masumun affedilmiş kriminaller tarafından katledilmelerine yol açan meşhur -ve gereksiz- af'la noktalandı.
Bizim politikacılar ikide bir “af” yasası çıkarmanın, “Bizim yargı sistemimiz adalet dağıtmayı beceremiyor. O yüzden doğan mağduriyetleri bu af yasalarıyla gideriyoruz” anlamına geldiğini görseler de bize, “Yargımız adalet dağıtmada çok iyidir” diyeceğimiz günleri yaşatsalar daha doğru olmaz mı?
Yorum:
Suçsuz Affı
Günümüzde ülkeler belli ideoloji ve rejimlerin bayrağı altında yönetilmektedir. Bu ideoloji ve rejimlerin ana kaynağı insandır. İnsan da hata yapmaya meyillidir. Bugün doğru gördüğünüz, yarın değişime mahkumdur. Adalet getirmeye çalıştığınız taraflar olsa da başkalarına karşıki adaletsizliğe ‘dur’ diyemezsiniz. Yani ekseriyet tarafındaysanız ve kanunları kendinize göre uygularsanız, gelecekte adaletsizlik yaptığınız azınlığın ekseriyet olmasının önüne geçemezsiniz. Dolayısıyla kusursuz bir rejim uygulamak imkansız olduğu gibi, bunun için çalışmak da boşa kürek sallamaktır.
Türkiye Cumhuriyeti demokratik olma çabasında bir devlet. Kanun ve nizamları bu doğrultuda belirler. Daha doğrusu belirlemeye çalışır. Ama demokrasinin kurallarını da kendine uyarlamaktan bir türlü vazgeçmiyor. İnsan merkezli bir rejimin etrafında toplanmak hata ise, bu rejimi kendine göre uyarlamaya çalışmak daha büyük bir hatadır.
İnsanlar bu rejimde kendi fikirlerini özgürce savunma hakkına sahiptir. Bu vesile ile düşüncelerinden dolayı mahkum olmuş suçsuz insanlara bir de af tartışılıyor. ‘’Dün düşüncelerinizden dolayı size hapsi reva gördük, bugün demokratik açılım çerçevesinde o düşünceler suç değil ama sizi hapisten çıkarmıyoruz’’ mantığı abestir. İnsanlar suçsuzken mağdur ediliyor, üstüne üstlük bir ‘pardon’ çok görülüyor. Rejim kurbanı buna deniyor işte.
Halbuki bırakın suçsuza adaletsiz davranıp onu hapse atmayı, suçluyu hapse atmak da pek doğru değil. Çünkü işlenen suçların tekerrürü konusunda caydırıcılığı yok. İnsanların hakkına tecavüz edeceksin sonra da gidip içerde kuru fasulye-pilav yiyeceksin. Bu kadar saçmalık bir arada olmaz. Bu konudaki en iyi yöntem yine Kur’an’da mevcut. Akevler 391. Kur’an Seminerleri Bakara Suresi 178. Ayet tefsirinde Sayın Süleyman Karagülle; ’’suçluların çalıştırılması’’ hususunu çok güzel ele almış. İktidarın atması gereken en önemli adımlardan biri de bu olsa gerek. Kısacık dünya hayatında boş safsataların yerine Kur’an’ın mükemmel sistemini hayata geçirmeye çalışmak gerek. Her geçen gün aleyhimize işliyor…
Saygılar