Ey adalet!..
1420 Okunma, 2 Yorum
Mehmet Niyazi - Zaman
Abdurrahman Erol

23.11.2009

Devleti oluşturan en önemli unsur kuvvettir. Bu gerçeği ünlü Yusuf Has Hacip; "Yaban eşeğini alt etmek için aslan olmak gerek" gibi cümlelerle ifade etmiştir. Ama devleti oluşturan gücü zorbalıktan ancak kanun hakimiyetine dayanması ayırır. Kuvvet ve kanun bir arada olunca, hak duygusuna sahip yargıçlar da görev başında bulunurlarsa, “adalet”in tecelli etmesi için bir engel kalmaz. Biz devletten, şefkatten önce adalet bekleriz; adaletten yoksun olan şefkat en büyük zulümdür; çünkü birine müşfik davranılırken diğerinin hakkı ketmedilir.

İnsanlar her şeye katlanırlar; fakat ayrı muameleye tahammül edemezler. Bütün ceberut devletleri tarumar eden zelzelenin temeline bakan, tebaasına farklı muameleyi görür. Bu topraklarda ebediyete kadar hükümran olmak istiyorsak, tebaamıza farklı muamele yapmamaya özen göstermeliyiz. Baklava çalan çocuğa bilmem kaç yıl ceza verilir, anayasa ile güvence altına alınmış milletin iradesini zorla ortadan kaldırmak isteyenin sırtı sıvazlanırsa, adaletten söz etmek mümkün değildir. Bir mahkeme tutukluyor, diğeri serbest bırakıyor; bu hukukçular aynı fakültelerde okudular; aynı bilgilerden sınavlara girdiler; mesele gelip adalet nosyonuna ve vicdana dayanıyor. Bir de işin içine ideoloji karışıyorsa, yandı gülüm keten helva.

Montesquieu, "Geri kalmış milletler ordularının işgali altındadır." demektedir. Günümüzde milletimiz yeteri kadar gelişmemiş olabilir; ama ordumuz Mete Han'dan beri sürüp gelmiş, çok ileri imparatorluklarımızın savunuculuğunu yapmıştır. Bunun için ordumuz geri kalmış bir milletin ordusunun mantalitesine sahip değildir; olmamalıdır. Dolayısıyla Montesquieu'nün veciz ifadesi bizim millet ve ordu münasebetimizi ifade edemez; etmemelidir.

Bir gücü büyük kılan bizatihi kuvveti değildir; dev gibi kuvvetli olmak, övünülecek bir meziyet olabilir; ama o kuvveti dev gibi kullanmak utanılacak bir durumdur. Gücü yüceleştiren, bağlı olduğu gayedir. Anayasal düzenin en belirgin unsuru millet hakimiyetidir; ordunun görevi de ülkenin sınırlarında kale misali durup milletin hakimiyetini özgürce kullanmasını sağlamaktır. Vasi kim olursa olsun, vesayet altına giren hakimiyet artık hakimiyet değildir. Demokrasinin diğer devlet sistemlerine üstünlüğü, milletin şahsiyet kazanmasına yardımcı olmakta, milyonlarca kişinin tecrübesini devlet hayatına katmakta görünür. Vesayet altına giren bir hakimiyette bunların hiçbiri kalmaz. Vesayet altındaki demokrasiler de mürai ve şarlatanların rejimine döner.

Modern kanunlar yapmak kolaydır; yapamayan dışarıdan kopya eder; iş onu gayesine uygun bir şekilde uygulamaktır. Adaletin tevziinde, görev yargıçlara düşmektedir. Yargıçta bilgi ikinci plandadır; bilmediği bir konuda kitapları açar, bakar. Yargıçta bilgiden önce, vicdan ve adalet nosyonunun teşekkül etmesi gelir. Bunlara sahip değilse, yasaları ihtirasına ve ideolojisine uygun olarak tatbik eder. İşte bu, içinden çıkılmaz bir felakettir.

Hukuk devletinin en önemli özelliği de şeffaflıktır; çünkü vicdanına hesap verebilen, kâinata hesap verir. Televizyon ekranlarında dudaklarının okunmaması için elleriyle ağızlarını kapayıp konuşan adalet mensuplarını gördükçe, nasıl bir ortamda yaşadığımızı daha derinden idrak ediyoruz.

Sofist Trosimaque'nin; "Adaletin, en kuvvetlinin hoşuna gitmekten başka bir şey olmadığını temin ederim." sözü demokrasi hariç bütün rejimlerdeki menfiliği belirtmektedir. Zira demokrasilerde en kuvvetli olan millet hakimiyetidir; o da yasalarda ifadesini bulur. Dolayısıyla demokrasilerde en kuvvetlinin hoşuna gitmek isteyenler, lafzı ve ruhuyla temas ettiği hususlarda, kanun koyucunun iradesine uygun olarak kanunu tatbik ederler.

Sır gibi saklasalar da bütün Batı bilim âlemi, İngiltere Kralı VIII. Henry'nin ülkemize bir heyet gönderdiğini, adalet kurumumuzu incelettiğini ve bu heyetin raporuna dayanarak ileride cihana örnek olabilecek adliyesinde gerekli ıslahatları yaptığını bilmektedir.

Ey insanların yüzünü güldüren, en garibe yaşama sevinci veren, acezenin hakkını, kılıcından kan damlayan kraldan söküp alan ADALET; ne zaman ülkene döneceksin!

 

Abdurrahman Erol


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
26.11.2009
00:48

Ey ADALeT!..

Ey ADİL DÜZEN!..

Ey ADİL EKONOMİK DÜZEN!..

Ey ADİL DÜZEN MEDENİYETİ!..

Ey "KUVVET"e karşı "HAKK"ı üstün tutan dünya düzeni!..

Daha nice nidalar yapılabilir, yapılmalı; yapmalıyız...

"ADALET"in tecelli etmesi için olanca gücümüzle

"ADALET"in önündeki engelleri kaldırmalıyız...

Ya da, yazarın dediği gibi nida edelim:

"Ey insanların yüzünü güldüren, en garibe yaşama sevinci veren, acezenin hakkını, kılıcından kan damlayan kraldan söküp alan ADALET; ne zaman ülkene döneceksin!.."

Ne zaman?!.

Bu nidalarla haykırıyor ve

HAYIRLI BAYRAMLAR DİLİYORUM...

KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN...

Gelecekte, inşaallah;

ADİL DÜZENLİ NİCE BAYRAMLARA...

Selam, sevgi, hürmet ve muhabbetlerimle...

Adil Düzen Çalışanı

ve de Hizmetkârı RNE

Reşat Nuri Erol
26.11.2009
12:11

KURBAN BAYRAMI

VE

CUMA BAYRAMI

Cuma dostlarım;

Yarın

KURBAN BAYRAMI

ve

52 bayramdan bir olan

CUMA BAYRAMI...

KURBAN BAYRAMINIZI VE

CUMA GÜNÜNÜZÜ TEBRİK EDİYORUM...

Kurban, yakınlaşmaktır. Yaratana yaklaşmaktır. O’na sığınmak ve O’nda huzura ermektir.

En değerliyi O’na hediye olarak sunmaktır. En değerliye, en değerli hediyeyi sunmaktır.

Bu bayram da en değerlinin en değerlilerini de unutmamalıdır.

Bilir misiniz ki;

Allah’ın masum, mazlum ve mahkûm kullarını yalnız bırakmamak gerektir.

Yoksul ve gönlü kırıkları unutmayalım.

Kurbanlarınızı üçe ayırınız.

Biri size, biri akraba ve komşularınıza ve biri de garip gurebaya olsun.

Eğer karnınız etle doyuyorsa, size olanı da verin gitsin.

Kime diye bilemezseniz, sorun be dostlar. Sorun size söyleyelim.

Kimsesiz ve fakirlerin kimsesi var. O yücedir. Ama sizleri de vesile kıldı.

Sizler de kimsesizlerin kimsesi olabilirsiniz.

Kurbanlarınız kabul,

Hacılıklarınız Haccı makbul,

Bayramınız huzurla dolu ve

Cumanız mübarek olsun;

Gönlünüz Hakka ve halka

Hizmet aşkıyla dolup taşsın.

Selam, sevgi ve dualarımla...

Cuma, İstanbul, 26.11.2009

Reşat Nuri EROL





Sayı: 24 | Tarih: 22.11.2009
Fikret Bila
Halil İnalcık'ın uyarısı
3381 Okunma
3 Yorum
Harun Özdemir
Mahir Kaynak
Dış güçler
1546 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Toktamış Ateş
Çığırından çıkanlar
1493 Okunma
Osman Eskicioğlu
Bekir Berat Özipek
Sabetaycı olsam ne, olmasam ne?
1425 Okunma
1 Yorum
Bünyamin Demir
Mehmet Niyazi
Ey adalet!..
1420 Okunma
2 Yorum
Abdurrahman Erol
Ruşen Çakır
Sol bir an önce aslına dönmek zorunda
1391 Okunma
Tayibet Erzen
Hayrettin Karaman
Paket tartışması, demokratikleşme paketi
1381 Okunma
Hilmi Altın
Ahmet Hakan
Hadi daha açık konuşalım
1368 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Altan
Avukatlar ne zaman yürür?
1320 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Zülfü Livaneli
‘Atatürk Seyit Rıza’yı affedecek’ korkusu
1319 Okunma
2 Yorum
Ali Bülent Dilek
Oktay Ekşi
Havanda su dövdük
1318 Okunma
Vahap Alma
Mehmet Şevket Eygi
Kurban Parasıyla Hayır Yapılmaz Sadece Kurban Kesi
1300 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Fehmi Koru
'Yan hasar'
1290 Okunma
Ahmet Kirtekin
Yılmaz Özdil
Uzanın şöyle iyi edecekler
1256 Okunma
Leyla Okta
Reşat Nuri Erol
Ekmek partisi 2
1237 Okunma
2 Yorum
Ilker Ardic


© 2024 - Akevler