20.11.2009
Çok ama çok ciddi bir soru, önce sorulmayı, ardından yanıtlanmayı bekliyor: Ne oldu da, yakın bir geçmişe kadar Türkiye’de bir Kürt sorunu bulunduğuna, bunun barışçı ve demokratik yöntemlerle çözülmesi gerektiğine inanan ve bu uğurda epey bedel ödeyen kişilerin, kesimlerin önemli bir bölümü bugün bu sorunun çözüm ihtimalini tartışmaya bile yanaşmazken yıllardır değil “Kürt sorunu”, “Kürt” lafına bile tahammül edemeyen, bu sorunu gündeme getirmeye çalışanları hemen “bölücü”, “dış güçlerin maşası” gibi damgalamaya alışmış kişi ve kesimlerin, en azından hatırı sayılır bir bölümü, tam tersine sorunun çözümü iddiasıyla ortaya çıkar?
Daha özgürlükçü olmak
AKP’yi yeterince demokrat, özgürlükçü bulmayan kişilerin ondan daha özgürlükçü, daha demokrat pozisyonlar alması gerekmez mi? Diğer bir deyişle CHP’nin Kürt sorununun çözümü için AKP’den daha ileri, daha özgürlükçü, daha cesur adımlar atması gerekmez mi? CHP’nin (ve bir ölçüde onun tabanının) Kürt sorununda çözüm noktasında AKP ile yarışmak yerine, çözümsüzlükte ısrar etmede MHP ile rekabet etmekten vazgeçmesi gerekmez mi?
Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Türkiye’de solun bir an önce silkinip kendi değerlerine, davalarına yeniden sahip çıkması ve ülkenin demokratikleşmesinde öncü olması şart. Aksi takdirde her birimiz bu dünyadan birer “sağcı” olarak göçeceğe benzeriz.
Yazının tamamı için tıklayınız.
Yorum:
Ne Mutlu “Sağcıyım” Diyene!
Bu ülkenin son dönemlerini ayık kafa geçirmiş herkes iyi bilir ki, kendini sol olarak ifade eden, sol olarak bilinen kesim hiçbir varlık gösteremezken, Türkiye neredeyse tek partiyle yönetilen bir evre geçirdi ve geçirmeye devam ediyor.
Kendini solun adamı olarak gören Çakır’ın canı bu olaya pek sıkılmışa benziyor. Ne de olsa “Kürt Açılımı”ında sonuç elde edilirse bu kadar büyük bir başarıya kendi değimiyle Sağ’ın adamı olan Erdoğan imza atmamalı, demokrasi ve hürriyet meşalesini yıllardır taşımış olan Sol! bu onura layık görülmeli.
Şimdi Çakır’a sormak lazım “Sol ne zamandan beridir demokratikleşmenin öncülüğünü yapıyor?”
Demokrasi adına ne yaptı veya yapmayı çok istedi, çalıştı, çabaladı ama bürokrasiye takıldı?
Türkiye’deki Sol hep dine karşı olan, dini hedef alan akımların, davaların arkasında oldu. Ve kabul etmek gerekiyor ki bu uğurda gerçekten öncü oldu. Adını da “Demokrasi” koydu. Bu yalanı daha da ilerletip “Herkese Demokrasi” sloganını kullandığı bile oldu.
İsteyen istediği kadar silkinsin, kendi davasına dönsün, terapi alsın bilmem ne yapsın, hiçbir önemi yok. Herkes kendine demokrasi peşinde, demokrasi elde etmese bile.
Benim bildiğim bir sağ vardır O da: أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ ve sol: أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
Bunların dışında Türkiye’de dindar veya Müslüman kesime Sağcı, demokrasi bekçiliği adı altında dine saldıranlara da Solcu denmesi benim için bir şey ifade etmiyor.
Terazi Allah’ın adaletiyle tartmadıkça, sağ da eksik tartar, sol da.
Bu arada Çakır’ın telaşlanması gereksiz, şansı varsa bu dünyadan sağcı olarak göçer, ne de olsa defteri soldan verilirse pek de hoş olmaz.