Bugün kendilerine "muhafazakâr" diyen grubun, özellikle de bir şekilde zengin olanların, Kur'an ve sünnette var olan yaşam biçimini hatırlamaları gerekir.
Gerekmesine gerekir ama nasıl hatırlayacaklar?
Şüphesiz zengin olmak ve zengin yaşamak günah değildir.
Yanlışlık zengin yaşamda değildir.
Yanlışlık; faizsiz, zinasız, açlık ve korkunun olmadığı "adil bir düzen"in gelmesi için çalışmayıp, "faizli düzen" içinde zengin olduktan sonra, bu düzen içinde zenginliğini korumanın yollarını aramak ve servetini artırmak çabasıdır.
Faizli düzen içinde zengin olmak ve zenginliğini korumanın yolu, bu "faizli zalim düzen"e uyum sağlamaktan geçer. Bu da beraberinde geçmişteki değerlerden uzaklaşmayı ve stresi (gerginliği) getirir. Gerginlik çevreye karşı agresif davranışlara sebep olur. Hattâ kronik öfke nöbetlerine sebebiyet verebilir. Zenginliğine dokunacak kimselere karşı kin ve öç alma duygusunu getirir. Muarızlarına karşı kötü sözleri kullanmak gayet doğal hâle gelir.
Faizli düzen içinde affetmek istenen sonuçları doğurmayacağı için zamanla af duygusu kaybolmaya başlar. Hattâ hırs o boyutlara gelir ki, fakire vermek şöyle dursun, kişi fakire indirim bile yapmamaya başlar.
Faizli düzen içinde zenginliği korumak için rakiplerle de uğraşılması gerekmektedir. Onlar aleyhinde konuşmalar ve kınamalar başlar. Piyasadan çekilmelerine sebep olmak için onlar aleyhinde oyunlar oynamak da artık meşru hâle gelmiştir.
***
Faizli düzende kazanılan üst düzey konumu korumanın yolu, topluluk içinde üst seviyede olduğunu göstermekten geçer. Bunun için en pahalı marka kıyafetler giyilmeli ve en lüks arabalar alınmalıdır. Aksi halde topluluk içinde ezik konuma düşeceklerinden ve itibar kaybedeceklerinden korkarlar. Sıradan ve markasız kıyafetler giyemeyen bu muhafazakâr kast için artık yeni markalar üretilmelidir. Eski anti-İslâmî markalar ise piyasaya hemen uyum sağlar, İslâmî ürünlerini(!) çıkarır ve bunlar daha çok rağbet görürler. Çok ünlü Paris markalarının artık İslâmî ürünlerini(!) giymek bu yeni İslâmî kast içinde vazgeçilmez normdur ve aşağısını giymek rahatsız edici bir durum hâline gelmiştir. Hattâ aynı kıyafeti artık iki defa giymek bile züldür.
Faizli düzende sadece "kıyafetler ve araba modelleri" değildir değişen; artık "çevre" de değişmelidir. Eski oturdukları, sıradan insanların oturduğu mahallelerde oturamazlar. Ayrı, görkemli, korumalı, yüzme havuzlu vs. sitelerde veya gökdelenlerde oturulmalıdır. O sıradan insanlarla özellikle Ramazan ayında reklam kokan durumlar dışında aynı sofrada yemek yemek de kolay değildir. Ne de olsa arada artık seviye farkı vardır.
Faizli düzende oluşan bu yeni, yenilikçi ve de muhafazakâr kast içinde artık övülmek, sadece övülmek hoşa gitmektedir; eleştiriler, uyarılar ve hatırlatmalar ise rahatsız edicidir. Hele eleştiriyi yapanlar alt kasttansa bu daha da rahatsız edicidir.
***
Faizli düzende oluşan bu yeni, yenilikçi, girişimci ve de muhafazakâr kastın artık yeni işletmeler açmak için ya da işini büyütmek için kredi ihtiyacı da doğmuştur. Bu kredileri faizli bankalardan alacak değiller ya! "Faiz" haram olduğu için adı "katılım payı" olarak değiştirilmeli ve ihtiyaç hâlinde faizsiz(!) katılım paylı krediler alınmalıdır.
Faizli düzene adaptasyon için ne kadar da güzel bir mekanizmadır bu.
"Faiz" haram ama adını "katılım payı" yaparsan helal oluyormuş! Aslında adını değiştirmeye de gerek yoktu ki, çünkü Kur'an'daki adı da zaten "faiz" değil, "riba"dır!
Bitmedi, devamı var...
Reşat Nuri Erol