“Ve onların i’razları sana kebir görünüyorsa…”-3
Bu yazı, önceki yazılarla birlikte okunmalı… Kaldığımız yerden devam ediyoruz…
En’am Suresi 35’inci ayet “Ve in kane kebura aleyke i'raduhum… / Ve onların i’razları sana kebir görünüyorsa…” şeklinde başlıyor…
“Kebura” yaşta büyüme demektir. “Azim” hacimde büyüklük demektir. “Âli” mekânda yükseklik, “Kesir” sayıda çokluktur. “Yaş” aynı zamanda rütbede büyüklüktür.
İnsanlar kendilerinden yaşlı olanları daima daha büyük görmüşlerdir. Bugün de mesleki dereceler yaşa göre zamanla alınmaktadır.
Halkın ekseriyeti ile Kur’an düzeni gelmez. Halkın ekseriyeti galip olan tarafı tutar. Sermaye ile bürokrasi ile Kur’an ehli boğuşacak, Allah çok zayıf olan Kur’an ehlini galip getirecek, ondan sonra halkın ekseriyeti sizin taraf olacaktır.
“Bu durum sana ağır geliyorsa…” diyor Kur’an. Devamında da “Fe in isteta’te… / gücün yetiyorsa…” diyor Kur’an. Yani gücün yetmiyor demek istiyor. Durumuna bak, gücün var mı diye değerlendir; gücün varsa yap, gücün yoksa yapma, sabret.
Yeryüzünü sen yaratmadın, onu yönetmek de senin görevin değildir. Sen sana verilmiş olan emri yerine getir, diğerlerine karışma. Kâinatı var eden onu yönetmektedir.
Olanlar bizim takdirimizle olmaktadır, diyor Allah. Onların i’razları İslam düzeni için daha iyidir. Onların içinde iyiler var, kötüler var. Kötülerin buralarda bir yerde toplanması için onlar galip gelmiş görünüyorlar. Onlara dağa çıkmak (Hz. Nuh’un bir oğlu gemiye binmedi, ‘tufan geldiğinde ben dağa çıkarım’ dedi!) gemiye binmekten daha güvenli geliyor. Deniz yarılmıştır, boğulacak olanların oraya girmeleri için açık tutulmaktadır.
“İbtiğa etmek” demek araştırmak demek, girişimci olmak demektir. “İttika, ihtida, ittiba ve ibtiğa” vardır, bunlar insandaki dört meleke olarak oluşmuş iyiliklerdir. İhtida ilimde, ittika ahlakta, ittiba siyasette, ibtiğa ise ekonomide şeriata uymak demektir.
Burada Allah bize bu işlerin Sermaye’nin serveti ile döndüğünü ifade etmektedir. Bugün Sermaye ekonomide en büyük güce sahiptir. Dolar denen karşılıksız paraya ve faizli sistemin oluşturduğu güce sahiptir. Yalnız ekonomiyi değil aynı zamanda ilmi, dini yani ahlakı ve siyaseti de doların merkezine ve emrine almıştır. O kadar ki yerin altına doğru inebilmekte, göklere de çıkabilmektedir. Bu büyük güce sahip olan Sermaye ile sen nasıl uğraşacaksın? Sen de ekonomi bakımından onlarla yarışır hale geldiğin zaman Sermaye yenilecektir.
Bugün insanlık “emek mübadelesi” dönemine girmiştir. Bunu “işçilik sistemi” ile yapmaktadır. Siyasette işler bürokratlar tarafından yürütülmektedir.
İşçilik demek köleleşmek demektir. Sen bunların bu sorununu çöz. Öyle bir çözüm getir ki insanlar kölelikten kurtulsun. İşçilik sistemi bugüne kadarki uygarlaşmada elbette katkısı olan bir sistemdir. Bugünkü sanayi ve teknoloji o sayede oluştu.
İşçiliğe karşı bir sistem bul. Başkanlık veya parlamenter sistem, ikisi de gereklidir ama ikisi de aynı zamanda hatalı sistemlerdir. Yerinden yönetim sistemi gelmeden başkanlık sistemi işe yaramaz. Ekseriyet sistemi içinde de parlamenter sistem çalışmaz.
Biz bunu “ortaklık sİstemİ” olarak ortaya koyduk ve yarım asırdır insanlığa anlatmaya çalışıyoruz; Allah bu yöndeki çalışmalarımıza devam etmemizi emrediyor.
Biz ne yapacağız, ne gibi çözümler üreteceğiz?
“Semt kooperatifleri” ile yüz lojmanlı işyeri apartmanları inşa edeceğiz ve oralarda “ortaklık sistemini” uygulayacağız. Dolar ekonomisi kalkacak, “toprak bonosu” çıkarılacaktır, toprağa endeksli emek karşılığı pay bonosu çıkarılacak ve nakit yerine o kullanılacak. İnşaat malzemeleri “demir bonosu” ile üretilecek. Tüketim malları “buğday bonosu” olarak selem işletmeleri kurulacak. Böylece “işçilik sistemi” yerine “ortaklık sistemi” gelecek.
Bizim çözüm önerilerimiz bunlardır. Başkaları da başka çözümler üretebilirler.
Ayet “cahillerden olma” uyarısı/ihtarı ile sona eriyor. Bilmemek var, bir de bilmeyi istememek vardır. Cahillik bilmemek demek değildir, cahillik bilmeyi istememektir. Bilmemek İslamiyet’te mazerettir ama bilmeyi istememek mazeret değildir.