İktisadi
Faktörler
Genel bakış açısıyla “Şeriat iktisadı”nın hem bireysel (individual) hem de toplumsal (socialist) bir yapıda olduğu iddia edilir. Sistem olarak ortaya konulamamış olmasına rağmen bu iddia doğrudur. Bireyin kazanımlarını korurken onların birikimlerinden gelir elde etmelerine olanak tanıyan, öte yandan toplumda yaygın üretim olanaklarının geliştirilmesini destekleyerek[1] bireysel tasarrufların toplumsal faydaya dönüşmesini sağlayan bir barış sistemi olarak karşımıza çıkar. Bir başka ifade ile İslam iktisadı, çıkar paralelliği yaratan bir yapıya sahiptir.
İslam iktisadı, Genel olarak toplumun sosyal refahını hedefleyen, gelişmeyi öngören, bireysel özgürlükleri destekleyen, katılımcı bir sistem olarak değerlendirilebilir. Bağımsız ve etkin bir yapıya sahip olması nedeniyle kamu sermayesinin oluşması ve birikimlerin değerlendirilmesi için pratik ve rasyonel çözümler sunmaktadır.
İslam İktisadının Temel Faktörleri:
Emeğin sınırlı oluşu, kaynakların yeterli ve verimli kullanımını zorunlu hâle getirmektedir. Kaynaklar kıt değildir; ama emek yeterli değildir. Bu açıdan:
1. Doğal Denge Faktörü: Üretim ve tüketim arasında oluşan faaliyetler sonucu elde edilecek olan rasyonel fayda, sosyal hayatı kapsayıcı pozitif etkileri ile gözlemlenebilen doğal bir süreçtir.[2] İnfak/tasarruf ile elde edilen sermayenin yatırıma dönüştürülmesi sonucunda elde edilecek fayda ile karşılanır.
2. Tam İstihdam Faktörü: Eksik istihdam ile dengenin sağlanması mümkün değildir. Yaygın üretim ve kaynakların rasyonel planlanması ile oluşacak olan pozitif gelişme, tam istihdam ile ekonomik dengenin sağlanmasına neden olur.[3] Tam istihdam, zekât uygulaması sonucu gerçekleşir.
3. Parasal Etkiler: Para sadece ölçme, değişim ve birikim aracı olup değer (emek) ölçmek içindir. Paranın kendi değeri olmadığı gibi ekonomik olaylar üzerinde de bir etkisi yoktur. Ekonomik olaylara spekülasyonlar etki eder.
4. Devlet Faktörü: Devlet ekonomiye müdahale edemez, rekabet koşullarını bozacak her türlü etkiyi ortadan kaldırmak zorundadır.[4] Bu mânâda devlet, silahlı güçleri ile sermayenin bekçisi değil; sistemin güvenli ve sağlıklı işlemesini sağlamak için vardır.
5. Pazar Faktörü: Stok için değil; talep için üretim.[5] Arz miktarı kadar paranın piyasada bulunması gerekir. Bu nedenle talebe göre üretim gerçekleşmeli, tüketim kadar üretim olmalıdır.
Bu çerçevede, “İslam iktisadı”nın genel yapısını tanımlamak mümkündür. Bu iktisadi model, bireylerde başlayan ve kaynakların verimli kullanılmasını öngören bir süreç ile toplumsal katılıma dönüştürülmüş kamu sermayesinden[6] elde edilecek faydanın, tüm toplum kesimlerine dengeli ve yaygın dağılımını öngörür. Buna göre:
İslam Ekonomisi: “Kaynaklardan (rızk) elde edilen olumlu parametrelerin toplumun her kesimine dengeli bir şekilde dağıtılması ve yönetilmesi ile yaygın faydaya (dengeli bölüşüm)[7] dönüştürülmesi ve çoğaltılması için yapılan faaliyetlerin tümü” olarak tanımlanabilir.
Bu çerçevede ekonomi, katılımcı ve kolektif bir faaliyet olarak karşımıza çıkar. En basit hâliyle, verimli kaynak kullanımı sonucu ortaya çıkacak olan katma değerin toplumsal refaha[8] dönüştürülmesi için öngörülen kolektif[9] bir faaliyettir.
Çağdaş Ekonomi: Çağdaş anlamda, üretim, ticaret, dağıtım, tüketim, ithalat ve ihracattan oluşan insan aktivitesidir. İnsanın ihtiyaçlarını karşılamada yapılan her türlü faaliyeti içerir. Ekonomi, belli bir bölge içindeki ekonomik sistemden oluşur.
Bu sistem, o bölgedeki iş gücünü, sermayeyi, doğal kaynakları; üretim, ticaret ile dağıtımda rol alan ekonomik kuruluşları ve o bölgedeki mal ile hizmetlerin tüketimini içerir. Bir ekonomi, teknolojik evrim, tarih ve sosyal organizasyon, coğrafya, doğal kaynaklar, gelir ve ekoloji gibi ana faktörlerin birleşmesiyle oluşur.
Yapısal Olarak İslam Ekonomisi:
*İslam İktisadının Faktörleri
İslam ekonomisi, kısaca “tasarruf, yatırım/üretim ve tüketim”den oluşan standart bir döngüye sahiptir. Temel ihtiyaçlar üzerinden yapılan tasarruflar, kamu fonuna aktarılarak yatırıma dönüştürülür. Bu yatırımlardan elde edilen ürün ve hizmetlerin tüketimi sonucu “ni’met” ortaya çıkar. Bu üç temel faktöre daha yakından bakacak olursa:
1. Tasarruf: İnfak-israf dengesi içerisinde, temel ihtiyaçlar/girdiler üzerinde yapılan bir iktisat faaliyetidir.[10] Tasarruf, harcamalardan artan/kalan kısımdan yapılan bir eylem değildir. Böyle bir tasarruf şekli yoktur. İnsan, ihtiyaçlarının sınırsızlığı göz önüne alındığında harcamalar sonrası bir şeyin artmayacağı açıktır. Bu nedenle tasarruftan sonra, kalan kısmın harcanması anlamına gelir. Tasarruf, kazanmak/çoğaltmak için yapılan bir faaliyettir.
2. Yatırım/Üretim: Tasarrufların bir araya getirilmesiyle oluşturulan sermayenin, yatırım-üretim-istihdam için değerlendirilmesi (karz) ve toplumsal faydaya dönüştürülmesidir. Zekât kurumu/bankası olarak algılayacağımız bu uygulama, reel sektörün tüm faaliyetlerini kapsar. Herkes, elde edilen gelirden faydalanır. Bu karz yoluyla desteklenir.
3. Tüketim: Tasarruflar sonucu elde edilen sermayenin yatırıma dönüştürülmesi nedeniyle üretilen ürün veya hizmetlerin tüketilmesi gerekir. Çünkü tüketim, üretim gerektirir;[11] istihdama neden olur ve dengeli bölüşüm için zorunludur. Bu faaliyetlerin sonucunda “ni’met” oluşacaktır. Bu nedenle tüketimde herhangi bir sınırlandırma söz konusu değildir.
Bu açıdan İslam iktisadı, çağdaş ekonomi uygulamalarından çok farklı değildir. İktisadın doğal yapısı içerisinde gerek kapitalist uygulamalar gerekse sosyalist uygulamaların verimli olan yönleri ile örtüşebilir. Çünkü pek çok noktada, benzer çözümler ortaya çıkmaktadır. Bu da sistemin uygulanması esnasında önemli avantajlar sağlar. Çünkü yeni bir yapısal düzenlemeye ihtiyaç kalmadan mevcut iktisadi araçlar da kullanılarak bir alternatif oluşturulmuş olacaktır.
Kur’an “zenginliği” yasaklamaz[12] veya ona sınırlandırma getirmez. Tam aksine bunun doğal bir gereklilik olduğunun altını çizer.[13] Çünkü “ni’met” kavramı ile yaşam konforu öneriliyor olması, zenginliğin veya refahın teşvik edildiği gerçeği ile bizleri yüzleştirir. Bu veriler dikkate alındığında, kapitalizmin “sermaye” gücü karşısında, toplumların ne yapacağı, nasıl gelişeceği veya bu sermaye gücü karşısında nasıl bir tedbir almak gerektiği gibi pek çok problem sistem içerisinde kendiliğinden çözülebilecektir. Çünkü sistem, aynı zamanda “yapısal dönüşüm” de gerektirecektir. Yani devlet kurumunun görev tanımı, yeniden yapılacak; devletin kamu faaliyetlerindeki etkisi sınırlandırılarak kamu sermayesinin gelişmesine katkı sağlanmış olacaktır. Buna göre kamu yapılanması ikiye ayrılmalıdır:
a. Devlet Kurumu: Bir hizmet kurumu olarak vardır. Güvenlik ve sosyal devlet gerekliliklerini yerine getirir. Ekonomik faaliyetlerde aktif rolü yoktur. Sadece iktisadi süreçlerin güvenliğini sağlamak için çaba gösterir. Müdahale yetkisi yoktur. Cari harcamaları için vergi (sadaka) toplar.[14] Yatırım harcamaları devletin yetkisinde değildir.
b. Zekât Kurumu: Kamu sermayesinin ve yatırımların organize edildiği ve yönetildiği bir kurumdur. Kamu iktisadi kurumu olarak anlaşılmalıdır.[15] Cari harcamalarını devletin genel bütçesinden karşılayan, kamu tasarruflarının bütününü (bireysel ve toplumsal) verimli kullanmak suretiyle yaygın yatırım/üretim alanlarına kanalize ederek tam istihdamın gerçekleşmesini sağlayan aktif ve bağımsız bir organizasyondur. Yani gelirin dengeli bölüşülmesini sağlayan kurumdur.
Yapısal olarak kamu organizasyonunun bu şekilde ayrılmasının önemli sonuçları da olacaktır. Yetersiz vergiler, yetersiz yatırıma dolayısıyla da yetersiz istihdama neden olmaktadır. Devlet, topladığı vergileri, hem cari harcamaları, hem de yatırımlar için kullanmak zorunda kalmayacağından devletin faaliyetlerinde de önemli bir rahatlama meydana gelecek; cari açık ortadan kalkacaktır. Öte yandan profesyonelleşen iktisadi sistem, her aşamada planlı ve üretken olabilecek; bütün süreçleri yönetme kabiliyeti kazanabilecektir.
Yatırım sorumluluğu olmayan devlet, sosyal hizmetlerde daha verimli ve etken olabilecektir. Öte yandan yaygın yatırımlar, üretimi doğuracak; üretim ihtiyaçlarının yaygınlaşması sonucu istihdam sağlanacak, tüketim artacak, buna bağlı olarak gelir düzeyi yükselecek ve toplumsal refah elde edilecektir.[16] Yani tam istihdamın gerçekleşmesi ile bölüşüm dengesi kurulmuş olacaktır. Herkes, toplam gelirden dengeli bir şekilde pay alabilecektir. Böylece toplumun her kesimi, hem gelirden dengeli pay alabilmiş hem de bireyin yaşam kaynakları güvence altına alınabilecektir.
Referans İktisadi Kavramlar:
İslam iktisadından söz edebilmek için öncelikle referans metnin öngörülerini veya önerilerini anlamak, bu çerçevede kullanılan kavramları tanımlamak gerekmektedir. Ancak bu şekilde İslam açısından bir iktisadi çerçeve ortaya konulabilir. Kavramların varlığı aynı zamanda süreçleri de tanımlayacak ve bir iktisat teorisinin mümkün olup olmadığını belirleyecektir.
Referans metne göre iktisadi kavramlar özetle şöyledir:
Teaven (تعاونوا )- Ekonomi[17]: İşbirliği, ekonomik faaliyetlerin yürütülebilmesi için gerekli olan işbirliği, kolektif faaliyet. Birlikte çalışarak üretme, tüketim için üretimden yararlanma. Mal ve hizmet dönüşümü. Kurumsal işbirliği. Planlı ve kurallı süreçler.
İktisat (اقتصاد )- İktisat: Kaynakların verimli kullanılması, sınırlı tasarruflardan elde edilen kaynakların verimli hâle getirilmesi, tasarrufa dayalı üretim faktörlerinin birleşimi sonucu elde edilen mal ve hizmetlerin tümü. Yerinde ve zamanında yapılan eksiksiz eylemlerin tamamı. İhtiyaçlar ile kaynaklar arasında kurulan doğal denge. Metinde doğrudan bu kavram yer almaz ancak tarif edilen dört ana unsur iktisadın tanımını verir:
Qasd-us Sebil (قصد السبيل)[18]- İktisadi Dolaşım: Sebil, su şebekesi anlamına gelen bir kelimedir. Buna göre değerlerin iktisadi sistem içerisinde planlı dolaşımı anlamına gelecektir.
Qasd (قَصد)[19]- İktisadi Planlama: Kast etmek, bir amacı gerçekleştirmek için önceden karar verip uygulamak.
Muktesid (مقتصد )[20]- İktisadi Katılım: Dengeli toplum. Eksiksiz katılım. Katılımcı ekonomi.
Muktesidetun (مقتصدة )[21]- Denge Faktörü: Ekonomik, iktisadi değeri olan mal veya hizmetlerde eşitlik, dengeli ekonomi. Sınıfsız ve dengeli toplum.
Zekât (الزكاة ) - İktisadi Yönetim Sistemi (Kamu Sermayesi): Tasarrufların bir araya getirilmesi sonucu elde edilen kamu sermayesinin üretime kanalize edilmesini, tüm süreçlerin planlanması, işletilmesi ve dolaşımın gerçekleşmesini sağlayan “iktisadi yönetim sistemi”.[22]
Sadaka (صدقة )- Kamu Maliyesi [23]: Devletin cari harcamaları için gerekli olan finansman. Halktan toplanan ve üretimden (maldan) alınan vergi.
Sadakat (الصدقات)- Vergiler[24]: Emek sonucu edinilmiş olan mallardan ödenen vergi. Vatandaşlık görevi
Halek (خلْق) Üretim[25]: Girdi kaynaklarının bilgi (ilm) ve çalışma (fiil) ile bir araya getirilerek işlenmesi sonucu yeni bir ürün ortaya çıkarma, üretim yoluyla faydayı çoğaltma faaliyeti.
Qdr (قدر)[26]- Merkezi/Makro Ekonomik Planlama: Makro planlama, merkezi planlama.
Yaqdiru (يقدر)- Nitelikli Üretim Planlaması[27]
Qâdir (قادر) - Planlama organı/Süreç Planlama[28]
Qadren (قدرا) - Kaynak/Aşamalı süreç planlama[29]
Miktar (المقدار) - Miktarsal Uygunluk Planlaması[30]
Qadiyr (قدير) - Potansiyel/Verimlilik Planlaması[31]
Muktedir (مقتدر) - Uygulayıcılar/İşgücü Planlaması[32]
Makdur (مقدورا) - Uygulama organı/İşletme Planlaması[33]
Qaza (قضى )- Sonuç veya Ürün[34]: Siparişe dayalı ve planlı üretim faaliyeti sonucunda ortaya çıkan ürün veya hizmet veya bilgi.
Ecel (اجل) – Yaşam Döngüsü / Faaliyet Planlama[35]: Bir planlama sonucunda ortaya çıkan ürünün kendisi için belirlenmiş olan standart koşulların varlığı hâlinde kullanılabilecek veya verimliliğini sürdürebileceği maksimum süre.
Takvim (تقويم)[36]- Maksimum Fayda/Optimizasyon:Bir ürünün üretim süreçlerinin zaman, miktar ve emek bakımından en iyi koşullara göre tespit edilmesi ve bu doğrultuda uygulamada bulunulması. Üretim için gerekli olan üretim koşullarının varlığı.
Bir ürünü sadece üretmek yeterli değildir. O üründen elde edilmesi öngörülen faydanın da en üst seviyeye çekilmesi gerekir. Eğer bir ürün için harcanan emek ve girdiler, yeterli verimi sağlamıyor ise o ürün verimsiz bir ürün olur. Eğer bu olumsuz durumla karşılaşılması istenmiyorsa, ürün verimliliğinin uzun vadede öngörülmesi ve üretimin buna göre yapılması gerekir.
Qvm (قوم)[37]- Reel İktisadi Süreç Yönetimi:Merkezi planlamanın bir parçası olup iktisadi süreçlerin rasyonel/fiziki uygulamalarını yürüten ve işleten kurumsal, uygulayıcı yönetim mekanizması. Sistem omurgası.[38]
Qavmen (قوما)[39]- Ödemeler Dengesi : İktisadi yönetim sistemi, işletmeler gibi yerleşik, gerçek ve tüzel kişilerin belli bir dönem içerisinde yapmış oldukları tüm mal ve hizmet değişimlerinden doğan mülkiyet değişimine bağlı harcamaların verimli ve pozitif tercihlere göre yapılması, standart harcama eğilimlerinin verimliliğinin ölçülmesi, tüketim ve fayda ilişkisinin en yüksek verimliliğine göre yürütülmesi. Ödeme/harcama dengesi.
Qiymet (قيمة)[40]- Miktara Göre Değer Yönetimi: Bir üretim sürecinde harcanan toplam emek değerinin ücret bakımından karşılığının planlamaya göre marjinal fayda optimizasyonu. Emek miktarına bağlı ücret ve fiyat yönetimi. Ulusal gelirin emek miktarı cinsinden tespiti.
Fiyat, piyasada oluşmaz. Girdi üretiminden son çıktı üretimine kadarki dolaşım süreçleri ile tüm hizmet üretimleri, harcanan emek miktarına göre değer kazanır. Toprak vardır; ama tek başına bir değer ifade etmez. Toprak, emekle işlendiği zaman değer kazanır.
Qayyum (القيم)[41]- Kayyum/Denge Yönetimi: İktisadi süreçleri yönetim yetkisi. Kaynak, üretim ve istihdam süreçlerinde verimlilik paritesine göre maliyet değerlemesi. Dolayım esnasında, bir ürüne ait fiyat/değer süreçlerinin yönetilmesi. Üretim, dolayısıyla da emeğe dayalı fiyat rejimi ve bu rejimi uygulamaya yetkili organ.
İktisadi süreçler, topluluk adına zekât kurumu tarafından yönetilir. Tüm süreçler, merkezi planlamaya göre kurallı ve denetimlidir. Dolaşım ve tüketim tercihlerine yani piyasalara müdahale yoktur; ancak kurallı süreçler söz konusudur. Süreç yönetimi ise topluluk adına yetkili organ tarafından yerine getirilir.
Qavvam (قوّام)[42]- Yönetim Uzmanlığı: Süreç yönetimini üstlenenler, profesyonel ve etkin olmak zorundadırlar. Bunlar, aynı zamanda iktisadi ve sosyal dengelerin oluşması ve sürdürülebilir olmasında etken kimseler olacaktır. Bu kişiler, merkezi planlamanın ortaya koyduğu süreçleri doğru ve etkin bir şekilde işletebilecek ve pozitif sonuçların ortaya çıkmasını sağlayacak nitelikte uzmanlardan oluşur. Planlama ve uygulama, profesyonel bir ekip faaliyetidir. Topluluk adına merkezi planlamaya göre uygulanmalıdır.
Bu, bir kararlılık ve irade meselesidir. Tercihlere göre değil; kurallara göre süreçlerin planlanması ve işletilmesi zorunludur. İktisadi ve toplumsal dengeler ancak kurallı ve güçlü bir uygulama birimi ile ortaya çıkabilir.[43] Bu noktada, elbette kolektif ve bilimsel bir faaliyet söz konusu olacaktır.[44] Bu bir seçim veya atama değil; bilgi ve uzmanlığa göre yürütülen zorunlu bir faaliyettir.
Mukim (مقيم)[45]- Sürdürülebilirlik Yönetimi: Bir sistemin verimli ve pozitif sonuçlarının varlığı, sistemin gövdesini oluşturan temel bileşenlerinin doğru ve zamanında işler olması ile mümkündür. Bu da ancak doğru planlama sonucu gerçekleşir. Eğer bir üretim süreci, kaynağından nihai faydaya ulaşıncaya kadar doğru ve etkin bir planlama ile uygulanmıyor ve süreçte boşluklar yer alıyorsa, yapılan faaliyetler verimsiz olacak veya sonuçsuz kalacaktır. Sürdürülebilir bir ekonomi için tüm süreçlerin ilkesel düzlemde kurallı ve planlı işletilmesi gereklidir.
Böylece, ekonominin hedefi olan toplam faydaya ulaşabilmek için sürdürülebilir rasyonel süreçler de ortaya çıkmış olacaktır.
Kavram, içerdiği anlam itibariyle, bir şebekenin yönetim süreçlerinin planlı ve doğru işletilmesi sonucunda mümkün olabilir.
Asl (أصل)[46]- Asal Süreç, Menşe: Bir ürün veya sürecin asli unsuru veya asli girdisi. Ürünün veya sürecin niteliğini belirleyen temel parametre.
Örneğin bir malın değer ifade etmesini sağlayan asli unsur, emektir. Dolayısıyla emek asıl girdidir. Aynı şekilde parayı üreten de harcanan emek miktarıdır. O hâlde paranın asli unsuru da emektir.
Şa’ab (شعب)[47]- Yetki ve Sorumluluk Paylaşımı/Departmanlar: Bir süreç veya üretimde, kaynak planlamasından nihai tüketim yönetimine kadar pek çok faktör etkendir. Her faktör, kendi standart doğası ve kuralları çerçevesinde uzmanlarınca uygulanan profesyonel süreçler olmalıdır. Bilgi ve uzmanlığa bağlı olarak sektörel veya endüstriyel yetki ve sorumluluk paylaşımı. Bir mal veya hizmetin üretilmesinde etki eden faktörlerin her biri; planlama, uygulama veya üretimi meydana getiren faktör veya bölümlerin her biri.
Kelime anlamı itibariyle toplamak, bir araya gelmek, dağıtmak, dağıtarak birleştirmek, düzeltmek gibi anlamlara sahiptir. Dolayısıyla, farklı birimlerin aynı amaç için sağladıkları katkı ile pozitif sonuçların elde edilmesi mümkün hâle gelecektir.
Efae (أفاء ) – Fey- Kaynak Tahsisi[48]: Âtıl durumda olan doğal kaynaklar veya arazilerin işletilmek üzere tahsisi. Planlamaya bağlı olarak ve belirli bir süre için işletmelere tahsis edilen kaynaklar. İşletmeye ehliyetli olan kimselere yapılan kaynak tahsisi.
Toprak, kimsenin malı değildir; esasında bir mal da değildir. Doğal kaynaklar da böyledir. Bu kaynakların tamamı, topluluk içindir ve bunda herkesin hakkı vardır. Bu nedenle topluluk, buradan elde edilecek olan faydadan ve tahsisten pay alır.
Tahsiste öncelik, yerel halktan işletme ehliyeti olanlara aittir. Tahsis edilecek kaynak, üzerinde veya yakınında yaşayan insanlar tarafından işletilmelidir. Bu da, bölgesel planlama için önemlidir.
Musahher (مسخر)- Sermaye[49]: Yer ve göklerde bulunan doğal kaynaklar, toprak ve uzayda var olan üretilebilir yahut faydalanılabilir olan her şey. Fayda üretmeye yarayan araçlar. Özel bir amaç için zorunlu gereksinim. Kullanılabilir olan şeylerden yararlanma. Emek için tahsis edilmiş olan kaynaklar.
Toprak ve doğal kaynaklar, sermayenin bir bölümünü teşkil ederler. Yer altı ve yer üstü kaynakları, hayvanlar, bitkiler, akarsular, göller ve denizler ile güneş, ay gibi olası doğal ve yararlanılabilir kaynakların tümü. Ne var ki bu kaynakların mülkiyeti kimseye ait değildir. Bütün bunlar, tüm insanlar içindir ve yararlanma hakkı da herkesindir. Eşit ve doğal.
El-musahher (المسخر)- İşveren[50]: Başkasına iş yükleyen, işveren niteliğinde olan işletme veya kişi, işletme sorumlusu.
Teshiyren (تسخيرا )[51]- Dolaşıma Sokmak: Bir satın alma değerini veya üretilmiş olan bir malı dolaşıma sokmak, kullanıma sunmak. Başkasının işine yarar hâle getirmek. Emek, mal veya hizmetleri dolaşımda tutmak suretiyle toplumsal faydanın ortaya çıkmasına katkı sağlama.
Kenz (كَنز )- Verimsizlik[52]: Değer ifade eden satın alma gücünün dolaşımdan çekilmesi, verimsiz hâle getirilmesi. Stoklamak, faydasız hâle getirmek. Dolaşıma katılmayan ve değer ifade eden mal veya para.
Herhangi bir mal, hizmet veya değer ifade eden bir kazanım ya da nakit, kişinin kazanımı olmakla birlikte başka kazanımlar için de gereklidir. Yani sermayedir. Sermaye çalıştığı sürece kazanır. Dolayısıyla bu kazanımlar dolaşımdan çekilemez. Âtıl tutulamaz. Kazanımların dolaşıma sokulması, kişisel mülkiyeti ortadan kaldırmaz. Bu kişinin kazanımıdır ve her zaman öyle kalır. Hiç bir şekilde, elinden alınamaz. Karşılıksız olarak vermeye zorlanamaz.
Kevser (الكوثر)[53]- Nitelikli Çokluk/Üssel Değişim: Nitelikli çokluk, çoklama. Değeri ve önemi olan pozitif çokluk veya marjinal fayda. Miktar veya değer bakımından çok ve çoğaltılabilen şeyler. Yönetilebilir çoğaltma süreçleri.[54]
Bir ekonominin amacı faydayı çoğaltmaktır. Bu çoğaltma, ihtiyaçların karşılanması yoluyla gerçekleşir. Yani kaynağın keşfinden tüketim aşamasına kadar olan tüm süreçler, sadece insan ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla üretilmiş olan mal veya hizmetlerden doğan faydayı çoğaltmak ve yaygınlaştırmak içindir.
İsraf (اسراف ) - Savurganlık (Verimsiz Harcama)[55]: Değer ifade eden bir satın alma gücünün hiç bir fayda temin etmeyecek şekilde gereksiz ve aşırı harcanması, fayda gözetmeksizin saçıp savurmak.[56] Bir malın fonksiyonunu yerine getirmeden tüketilmesi. [57]
Bir satın alma değerinin veya gücünün, gereksiz yere harcanması. Ondan elde edilebilecek verimin göz ardı edilerek tüketilmesi önerilmemektedir. Buna göre herhangi bir mal, hizmet veya değer ifade eden şey, işe yarar ve fayda sağlayacak şekilde tüketilmelidir. Ancak, israf, tüketimde sınırlama anlamına gelmez. Yani, tıka basa yemek israf değildir, israf olan, yenmesi mümkün olmayacak kadar yiyecek satın alıp sonra onları çöpe atmaktır. Çünkü burada ürün, zayi olmuştur.
Satın alma gücünü verimsiz kullanmanın, “tasarruf”u olumsuz etkileyeceği açıktır. Bu bir tüketim sınırlaması değil; satın alma gücünün verimsiz kullanımıdır. Elbette verimlilik esastır. Ancak bu kavrama dayanılarak herhangi bir tüketim sınırlaması getirilemez. Çünkü tüketim olmadan üretim olmaz ve böyle bir sınırlama metin ile çelişki oluşturur.
Sarf (صرف )- Harcama[58]: Hukuki veya zımni herhangi bir hile olmaksızın kişisel tercihlere bağlı olarak ihtiyaçların karşılanması. Harcama yoluyla mal ve hizmet edinimi. Değer ifade eden bir mal veya hizmetin, o şeyden marjinal fayda almak maksadıyla ve bir bedel karşılığında alınması. Satın alma yoluyla tüketim.
Meşru yöntemlerle ve verimlilik gözetilerek yapılacak hiçbir harcama ve faaliyet sınırlandırılamaz. Esasen tüketimde sınırlandırma yoktur. Meşru yöntemler ile yapıldığı sürece, herhangi bir gerekçe ile tüketimi sınırlandırabilecek nitelikte bir düzenleme yapılamaz. İnsan doğası her zaman daha iyisini talep etmek üzerine programlanmıştır. Doğal yapı değiştirilemez.
Mebzur (مبذر )- Atıklar[59]: Üretimi hatalı olan defolu mal. Atık, üretim sonucunda kullanılamaz hâle gelen veya hatalı üretilen ünün. Üretim sonucu ortaya çıkan artık veya amaçsız kullanım sonucu ortaya çıkan atık.
Ekonomide atıklar yeniden kazanılması gereken mallardır. Atıklar konusunda, savurganlık veya tamamen verimsiz hâle getirmek önerilmez. Geri dönüşüm, ekonomik değerin korunması için gereklidir.
Tebzir (تبذير )- Ürün Savurganlığı (Verimsiz Kullanım)[60]: Üretilmiş olan mal ve hizmetlerin fayda temin edemez hâle getirilmesi, amaçsız kullanım veya amacına uygun olmayacak şekilde öngörülen faydayı etkisiz kılma. Üretim yoluyla savurganlık.
Fayda temin etmek amacıyla üretilmiş olan mal ve hizmetlerin yararsız hâle getirilmesinidir. Malların faydasız, kullanılmadan atık hâline getirilmesi veya atıkların göz ardı edilmesidir. Asıl olan her türlü olanağın ekonomiye kazandırılmasıdır.
Rızk (الرزق ) - Zorunlu Girdiler - Geçim Kaynağı[61]: Bireyin varoluşu nedeniyle ihtiyaç duyduğu temel girdilerinin tümü. Çalışarak çoğaltılabilen veya çalışma durumuna bağlı olarak azalabilen ya da daralabilen bir faaliyet. Kişinin sahip olduğu ve yaşaması için gerekli olan meşru servet.
Rızk, doğada kendiliğinden var olan kaynaklardan kişisel çaba yoluyla yararlanmak olduğu kadar, kaynakların çalışarak veya işlenerek verimli hâle getirilmesini gerektirir. Genellikle bu kolektif bir faaliyet şeklindedir ve toplumsal yönü olan bir faaliyettir.
Üretim, tüketim içindir. Gerek kolektif üretim olanaklarıyla gerekse bireysel çaba ile olsun, yapılan tüm faaliyetler neticede bireyin çıkarı içindir. Üretimden elde edilen faydanın bölüşülmesi sonucunda bireye düşen pay rızktır. Emek ile elde edilen kazançtır. “Rızık”, insanın yaşaması için gerekli olan girdilerdir. Çeşitli kaynaklardan alınan gıdaların yakılarak şekerlere dönüştürülmesi ve böylece yaşaması için gerekli enerjiyi sağlaması demektir. “Rızk olarak verdiklerimiz”[62] ifadesinin karşılığı da budur.
Qatr (قتر )- Kısıtlama[63]: Yeterli gelir olanakları olmasına rağmen harcamalarda kısıtlamaya gitmek, zorunlu ihtiyaçların giderilmesini ertelemek veya daraltmak. Tüketmemek. Darlık ve zorluğa düşürmek. Herhangi bir sebeple mevcut olanakları kullanmayıp belli amaçlar doğrultusunda üretimi kısıtlayarak verimsizliğe neden olmak.
Üretimin temel amacı tüketimdir. Çünkü üretim yoluyla istihdam oluşturulur ve gelir dağılımında denge sağlanır. Eğer tüketim bir şekilde yavaşlatılıyor veya durduruluyorsa bu bütün sistemin zarar göreceği anlamına gelir. İktisadi faaliyetlerde verimsiz kullanım önerilmediği gibi tüketimi engelleyecek kısıtlamalar da önerilmemektedir. Dengeli tüketim esastır.
Muqter ( المقتر)- Cimrilik[64]: Gelir olanakları olmasına rağmen, bilinçli olarak harcamayı reddeden kimse. Kendi kazancını harcamak yerine başkalarının artıkları ile yetinen veya geçim olanaklarını daraltan. Cimri kimse.
İnfak (إنفاق )- Tasarruf [65]: Temel gereksinimler (rızk) üzerinde yapılan tasarrufların verimli hâle getirilmesi için kamuya aktarılması ve bireyden-topluma uzanan yaygın faydanın sağlanması. Tasarruf edilen, birikmiş emek miktarının dolaşıma kazandırılması.[66]
Afv (عفو )- Tasarruf Planlaması[67]: Bireyin gelirine bağlı olarak harcamalarının planlanması. İnfak, tasarruf edildikten sonra kalan kısmın harcanmasıdır.[68]
Emr (امرا)- Sipariş[69]: Bir işin gerçekleştirilmesi için verilen emir. Mal veya hizmet üretimi için verilen talimat veya sipariş.
Üretim siparişe dayanır. Dolayısıyla bir üretimin planlı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için üretim emri kaçınılmazdır. Sipariş gerekliliği bu noktada doğar. Ancak sipariş sadece üretim için değildir; aynı zamanda bilgiyi geliştirme ve proje oluşturma gibi nitelikli faaliyetlerin de nedenidir.
Hayr (خير )- Pozitif Seçicilik[70]: Yatırım enstrümanları arasındaki pozitif seçicilik. Tasarruf sahibinin tercih hakkı. Şeffaflık nedeniyle tasarruf sahibinin her konuda bilgi sahibi olması. Bilinçli yatırım. İki şey arasında pozitif tercih.
Tasarruf sahibi, tasarruflarının hangi alanda kullanılacağını tercih etme hakkına sahiptir. Kişi, daha kazançlı olduğuna inandığı bir alanı tercih edebilir. Yatırım kanallarının çeşitliliği, bu yatırımlardan elde edilmesi muhtemel kazanımların da farklılaşmasına neden olur. Bireyin zaman ya da gelir tercihi gibi kişisel amaç ve beklentilerine uygun yatırım araçları üzerinde tercih hakkı vardır.
Qarz (قرض )- Yatırım Fonu[71]: Verimliliğin artırılması amacı ile tasarruflardan elde edilen mevduatın üretime kanalize edilmesi suretiyle dengeli büyümenin sağlanması. Dolaşımda bulunan tüm değerleri (miktarı), verimliliği artırmak için üretime aktarmak.[72]
Şer (شر – شرور )- Risk Yönetimi[73]: Olumsuz veya tehlikeli parametrelerin varlığı nedeniyle zarar doğurabilecek olasılıkların önceden belirlenerek ortadan kaldırılması. Kendisi bizzat zararlı olmayan, ancak içeriği veya yapısı nedeniyle zararlı sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilecek olan şey. Daha az faydalı veya daha az verimli ama zorunlu olan faaliyetlerin tümü.[74]
Eş-şer ( الشّرّ )- Araştırma-Geliştirme[75]: Bir faydanın ortaya çıkabilmesi, bir ürünün tercih edilebilir hâle gelmesi için zamana bağlı olarak gerekli olan araştırma-geliştirme faaliyetlerinin tümü. Sonuçları kesin olarak bilinmeyen, ancak araştırmalar sonucunda ortaya çıkması muhtemel olan ve büyük çaba gerektiren faaliyetler. Ar-ge faaliyetleri.
Şerer (شرر)- Güvenlik[76]: Üretim veya araştırma faaliyetleri esnasında, işin doğası gereği tehlike içermesi. Tehlike olasılığına karşı tedbir. Kıvılcım.
Şerren ( شرّا )- Olasılık[77]: Faydasız olduğu zannedilen ama sonuçları itibariyle yararlı olabilecek olan şey. Kılıç veya bıçak gibi keskin nesne.
Şerrehu (شرّه)- Etkileşim[78]: Bir çalışma veya araştırma sürecinde elde edilen bilgi ve bulguların başka şeylere sirayet etmesi, yaygınlaşması veya kullanılır hâle gelmesi. Bir hücrenin metastaz (مستطير) yoluyla başka hücreleri etkilemesi veya başka hücrelerin oluşmasına neden olması.
Haraç (خرجا)- Kira Payı[79]: Doğal kaynakların işletilmesi suretiyle mal ve hizmet üretiminden elde edilen fayda üzerinden tahakkuk eden kira payının kamuya ödenmesi olarak tanımlanabilir. Yani doğal kaynaklardan yararlanma kirasıdır. Bu tahsis sonucu tahakkuk eder ve yaşam hakkı için ayrılır.
El-huruc (الخروج)[80]: Toplumun yaşamasını sağlayan ve “Rızk” olan doğal kaynaklar. Doğadan kolaylıkla elde edilen ve yaşamak için gerekli olan kaynaklar. Haraç, vergiden ayrıdır. “Yaşam hakkı” olarak tanımlanan ve kişinin varoluşsal hakkı olan toprak ve doğal kaynaklar üzerindeki payının karşılanması için tahsis edilmiş olan kaynaklardır.
Riba (الربا )- Tefecilik[81] : İktisadi faaliyetlere paralel olarak verimliliği ortadan kaldıracak ve dengeyi etkileyecek faaliyetlerin tümü, tefecilik. Başkasına aşırı zarar veren her türlü eylem.[82]
Zarar (الضّرر)- Hasar, Süreç Zararı[83]: Kendiliğinden veya bilinçli olarak, bir mal veya hizmete yönelik yaralayıcı, kusur meydana getirecek ve onun değerinin düşmesine neden olacak her türlü işlem veya eylem. Profesyonel uygulamalar veya araştırma geliştirme çalışmaları neticesinde meydana gelen hasar veya kayıplar. Üretim veya süreç zararı. Elde edilmiş olan bilginin hatalı olduğunun anlaşılmasına bağlı olarak zaman ve bilgi kaybının ortaya çıkması.
Üretim hataları, üretim esnasında denetlenir ve hasarsız/kusursuz üretimin gerçekleşmesi sağlanır. Doğal sebeplerle de zarar oluşabilir; bu zararlar, sigorta fonu tarafından karşılanır. Bilinçli zararlar, tazmin ettirilir. İlkesel olarak zarar yoktur. Her aşamada yatırımlar, üretim ve dağıtım belli koşullarda ve güvenlikli olarak sağlanır. Ne doğal süreçlerde ne de iktisadi süreç içerisinde kendiliğinden bir zarar söz konusu değildir.[84]
Zarar ancak işletme yönetiminde veya üretim süreçlerinde alınacak hatalı kararlar veya araştırma geliştirme çalışmalarının sonuçsuz kalması ile ortaya çıkar. Bunun dışında, üretilmiş bir ürün veya işletmenin doğal nedenlerle (doğal afetler) hasara uğraması bir zarar değil; sadece hasadır. Çünkü kaybedilen bilgi değil; sadece üretim araçlarıdır ve bunlar tekrar yerine konulabilir. Bu nedenle olası hasar veya zarar toplumsal katılım ile desteklenir.
Ribh (ربح )- Kâr[85]: Üretilmiş olan mal ve hizmetlerden elde edilmesi gereken kazanç, mala eklenen fazlalık. Emeğin marjinal ürünü. Üretilmiş olan mal ve hizmetlerin takası esnasında meydana gelen kazanç, mala eklenen fazlalık. Her iki tarafın kazançlı olduğu alış-veriş şeklinden doğan fayda.
Ni’met (نعمة )- Yaşam Konforu/Refah[86]: Üretim ve tüketim arasındaki rasyonel faydanın ürettiği sosyal refahın yaşam konforuna dönüştürülmesi. Hayatı kolaylaştırmak için üretilmiş mal ve hizmetler. Gelir artışına bağlı olarak oluşan ve herkes tarafından yararlanılabilen refah.
Yatırım, üretim ve buna bağlı olarak yaygınlaşan istihdam sonucu, toplumun refah seviyesi de yükselecek ve bireyin satın alma gücü artacaktır. Daha iyi mal, daha iyi hizmet ve daha verimli ürünler ortaya çıkacaktır. Küçük tasarruflar sonucu ortaya çıkan bu durum, aynı zamanda yaşam konforunu da beraberinde getirecektir.
Ecr (أجر )- Ücret/Beklenen Fayda[87] : Bir işin veya bir eylemin karşılığında ödenen ücret. Sonuçları itibariyle verimli olan bedensel veya fikri eylemlerin karşılığı. Emekten doğan kazanç.
İcar (اجار )- Kira: Bir malın belli bir “aralık” içerecek şekilde dolaşımda bulunması, kira, bulundurma bedeli.
Mal ve hizmetlerin üretim ve dolaşımda tutulması için gerekli olan iş gücü ve üretim için harcanan zaman, bir değer ifade eder. Bu değer, malın maliyetine yansıtılır. Her çalışan, harcadığı zaman sebebiyle “harcanan zaman = zamana tekabül eden değer” ölçüsü içerisinde ücretini alır. Unutulmamalıdır ki, kişilerin çalışmaları ile ilgili olasılıkları değerlendirmeleri, çalışmaları karşılığında nicel bir fayda beklentisi ile doğrudan ilişkilidir. Çalışma verimliliği, elde edilecek faydanın miktarına bağlıdır.
Re’ad (رغد )- Bolluk[88]: Geçim kaynaklarının bolluğu, üretim olanaklarının gelişmesi ve yaygınlaşması sonucunda toplumsal rahatlama ve sosyal barışın tesis edilmesi. Konforlu yaşam olanaklarının yaygınlaşması.
Yatırım olanaklarının gelişmesi sonucu ulaşılan üretim seviyesi ve istihdam olanaklarının yaygınlaşması ile birlikte kazanılan katma değerin gelir kaynakları üzerinde olumlu ve yapıcı etkileri sayesinde yaşam kalitesinin yükselmesi. Refah toplumunun oluşması. İktisadi dengelerin büyük oranda gerçekleşmesi ve toplumun bundan faydalanıyor olması.
Qist (القسط )- Nitelikli Ölçüm[89]: Nitelik bakımından benzerliğin ölçülmesi. Benzeşen şeyler arasında nitelikli ölçüm. Nicelik ve nitelik olarak benzeşme. Buna göre “mal takası” yapılamaz. Çünkü mallar, nitelik olarak benzer değildir. Ancak ölçülebilir bir değer üzerinden (emek) takas gerçekleşebilir. Ölçme standartları. Değer bakımından eşitlik.
Benzeşen şeyler arasında nitelikli ölçüm. Aynı koşullarda çalışanların aynı gelire ulaşmaları, aynı üretim koşullarında üretilmiş ürünlerin eşit ölçülendirilmesi ve değerlenmesi gibi nitelik olarak benzeşen şeyler arasında ölçme kıstaslarının da eşit olması gerekir. Yani elma ile elma arasında ölçülebilir bir benzerlik vardır. Dolayısıyla ölçümün veya değerlemenin aynı kriterler ile yapılıyor olması gerekir.
Adl (عدل)- Dengesizliğin Giderilmesi[90]: Tüm hizmet ve uygulamalarda fırsat eşitliğinin yaratılması, herkesin eşit oranda hak ve hizmetlerden yararlanması için koşulların düzenlenmesi. Zayıf olanın güçlü ile eşit hâle getirilmesi. Eksik tarafın tamamlanması. Miktar bakımından eşitlik.
Tasarrufların temel hedefi, güçlü olanın yahut zengin olanın malını veya sahip olduğu ekonomik gücü yok etmek değildir. Hedeflenen şey, ekonomik gücü olmayanlar için fırsatlar yaratıp, onların da makul bir seviyeye yükselmeleri ve belli bir ekonomik güce kavuşmalarıdır. Yani toplumsal dengenin gözetilmesidir.
Yatırımların yaygınlaştırılması ve üretim dengesinin kurulması, yaygın istihdamı da beraberinde getirecek, işsizlik ortadan kalkacak, bireyler hem çalışmalarından hem de tasarruflarından dolayı kazanmaya başlayacaklardır. Bir süre sonra bu kazanımlar, yaşam konforunu da beraberinde getirecek ve toplumsal dengesizlik giderilmiş olacaktır. “Adl” doğrudan denge anlamına gelmez, temelde eksikliğin tamamlanmasını ifade eder. Bu bakımdan dengesizliğin giderilmesi olarak anlaşılmalıdır. Yani fazla olanı eksiltmek değil, eksik olanı tamamlamaktır.
Kelt (كلت)- Standardizasyon[91]: Miktar bakımından ölçülebilir değerlerin standart ve kalıcı referanslara bağlanması, standartlar, miktar ölçme. Açıkça bilinen referans değerler.[92]
Değer ölçülerinin veya değer ifade eden şeyler için kullanılan referansların herkes tarafından bilinen, anlaşılan standart birimler ve bölümler üzerinden yapılıyor olması gerekir. Örneğin bir paranın değeri, onun değer olarak referans aldığı ölçünün bir standarda bağlı olarak bölümlenmesi ile belirlenir. Referans değerlerin değişmiyor, yani sabit olması gereklidir. Standart kriterler. Standardizasyon.
Mizan (الميزان)- İktisadi Denge[93]: Ölçülebilir değerler (ağırlık/miktar) bakımından herkesin eşit koşullarda muamele görmesi, alışverişin değer açısından eşitlenmesi, denk bütçe. Bakiyeyi denkleştirme. Balans. Değerlerdeki miktarsal denklik.
Standart kriterlere göre belirlenen değerlerin veya ölçünün, her alanda uygulanabilir olması gerekir. Bu kriterlere göre elde edilen faydanın herkes açısından aynı sonuçları doğurması esastır.
Vezn (الوزن)- Miktar Dengesi[94]: Ağırlık/miktar bakımından ölçülebilir olan şey. Ağırlık-miktar döngüsü. Kütle-miktar arasındaki ölçülebilir ilişki. Bir şeyin hacimsel olarak standart ağırlığının miktarı. Ağırlık-miktar arasındaki standart denge.
Mevazin ( الموازين)- Denge Faktörleri[95]: İktisadi dengenin oluşabilmesi için gerekli olan temel faktörler. Ağırlık/miktar bakımından ölçülebilir standart parametreler.
Mezid (مزيد)- Marjinal Fayda[96]: Bir mal veya hizmetin, tüketiminde meydana gelecek farklılıkların mevcut fayda üzerinde oluşturduğu toplam değişiklik veya pozitif etki. Üretimde harcanan emeğin marjinal faydası, fazla.[97]
Ziyadeten (زيادة)- İktisadi Büyüme[98]: Gelir artışı, faydayı artırmak, üretim artışı, ücret artışı, refah düzeyindeki genel artış ve iktisadi büyüme araçlarının geliştirilmesi.
Üretim ve tüketim olanaklarının çoğalması sonucu meydana gelen iktisadi büyüme. Refah seviyesindeki reel artış. İktisadın hedefi, üretim olanaklarını geliştirmek ve istihdam yaratmaktır. Yani faydayı artırmaktır.
El-Hasenat (الحسنات)- Ulusal Gelir[99]: Belli bir bölgede doğal kaynaklara ve insan unsuruna bağlı olarak ortaya çıkan avantajlar toplamı. Toplam fayda. Üretim sonucu elde edilen fayda toplamı. Ulusal gelir veya toplam avantajlar.
Kaynakların verimli kullanılması sonucu ortaya çıkan avantajlardan yararlanma. Bölgesel avantajları kullanma. Kaynakların işlenmesi/üretimi sonucunda faydanın çoğaltılması, daha iyi ve daha yararlı hâle getirme.
Ahsen (احسن) Verimlilik Tercihi[100]: Kaynakların ve üretim süreçlerinin bölgesel ve yerel olarak planlanması sonucunda en iyi verimin elde edilmesi. Belli bir planlama ve üretim süreçlerine bağlı olarak üretime katılma ve en iyi koşullarda üretimi gerçekleştirme. Mevcut üretim koşullarının geliştirilerek kaynak kullanımının verimli hâle getirilmesi. Bilgiye bağlı olarak verimlilik esasına göre üretim planlaması.
Seyyiat (السّيّئات)- Dezavantajlar[101]: Tercihe bağlı, bilinçli olarak kaynakların dezavantajlarını benimseme. Kişisel çıkar veya başkalarına üstün gelmek amacıyla koşulların ya da süreçlerin dezavantajlarından yararlanma. Kaynakların kötü kullanılması veya kısıtlanması.
Eşya tabiatı gereği, kullanımı esnasında avantajlar sunabileceği gibi dezavantajlar da yaratabilir. Burada eşyanın nasıl kullanıldığı önemlidir. Eğer verimlilik hedeflenmiyor ise, eşyanın, kaynakların veya üretim süreçlerinin amaç ve uygulama bakımından dezavantajları tercih ediliyor demektir. Yani tercihe bağlı olarak dezavantajların öne çıkarılması veya baskın hâle getirilmesidir.
Essue (السّوء)- Bozulma, Aksaklık[102]: Kaynak kullanımı ve üretim sürecinde meydana gelen aksaklık veya bozukluk.
Fadl (فضل)- Katma Değer[103]: Bir mal veya hizmetin kullanılabilir hâle getirilinceye kadar, emek yoluyla üretilmesi veya kullanılır hâle getirilmesidir. Üretim yoluyla oluşan ilave değer, katma değer.
Eğer insan, toprağı işler ve oradan bir şeyler üretilirse, yani onu emek ile birleştirilirse bir değer ortaya çıkar. Emek insana aittir, mal ise toprağa. Fazlalaşma, sayısal olarak çoğalma, ilave etme.
Nasîb (نصيب )- Emek Payı[104]: Üretimden elde edilen mallardaki hisse, çalışarak üretilen mallara katılan emek payı. Üretimde harcanan emeğin nakit karşılığı. İşçiye çalışması karşılığı ödenen ücret. Üretimde harcanan emek miktarının tescili.
Nasib (ناصب)- İşçilik Miktarı[105]: Sermayedeki emek miktarı, üretimdeki işçilik payı. Üretimin taraflarından olan işçiliğin sermaye içindeki miktarı.
Neseb (نسبا)-[106] Orantılı Dönüşüm: Mamul veya yarı mamul girdilerin bir araya getirilmesi ile geliştirilebilir bir nihai ürün elde etme. Mevcut bir ürünün üretim koşullarını değiştirmeden, onu daha fonksiyonel hâle getirme. Belli miktarlarda ve oranlarda girdileri bir araya getirerek yapılan üretim. Girdilere bağlı olarak elde edilen fonksiyonel ürün. Girdiler üzerinde herhangi bir işleme gerek olmadan, bu girdileri nihai ve fonksiyonel bir ürün hâline dönüştürme. Üretimde girdilerden yararlanma ve ürün ortaya çıkarma. Orantılı üretim. Sabit girdilerin fonksiyonel ürüne dönüştürülmesi. Girdi takımı.
Qısmet (قسمة )- Bölüşüm[107]: Toplam gelirden kişi başına düşen miktar. Fayda sağlayan bir değerin belli kriterlere göre hak sahipleri arasında bölüştürülmesi. Toplam rızk üzerindeki pay. Bölüşüm. Toplam gelirdeki pay. Tasarruf sebebiyle gerçekleştirilmiş olan iştiraklerden oluşan gelirin tasarruf payına isabet eden kısmı.
Emeğin birikiminden elde edilen satın alma gücünün miras gibi bölüşülmesi veya doğal kaynakların işletilmesinden elde edilen gelirdeki bireye ait kısım. Sözleşmeye dayalı pay dağılımı.
“Kısmet”, bir sonuçtur. Doğal kaynaklar bir değer ifade eder ancak bireyler doğal kaynaklardan doğrudan yararlanamazlar. Onun işletilmesi ile bir fayda oluşturulabilir. Ne var ki bu faydada başkalarının payı vardır. Bu nedenle taksimatın kriterlere göre yapılması gerekir. Kurallı uygulamalar her alanda geçerlidir.
Teqasemu (تقاسموا)- Sistematik Paylaşım[108]: Dağınık ve serbest girdilerin, emek yoluyla değerinin artırılması sonucu elde edilen faydanın hiçbir kayıp olmaksızın gerçek değeri üzerinden bölüştürülmesi. Bunun için girdi ve üretim planlaması gerekli olduğu gibi sistematik bölüşüm de gereklidir.
Bu bir süreçtir. Mal ve hizmetlerin daha verimli üretilebilir olabilmesi için üretim alanları ve girdi kaynaklarının planlanması, belirlenmesi ve ayrıştırılarak üretim alanlarının yakınlaştırılması. Üretim planlaması, üretim alanlarının planlanarak verimli hâle getirilmesini ifade ettiği gibi, arz-talep dengesi içerisinde üretilecek olan ürünlerin maksimum faydaya dönüştürülmesi gereğini de ifade eder.
Dûlet (دولة )- Dengeli Dolaşım/Değerler Döngüsü[109]: Bir ülkenin sahip olduğu ve dolaşımda bulunan ortak değerler, üretilmiş bir mal veya hizmetin elden ele geçmesi ve fırsat eşitliği yaratacak şekilde dolaşımda kalması. Bir topluluğun sahip olduğu kurumlar ve bu kurumlar aracılığıyla üretilmiş olan değerler veya hizmetlerin herkes için eşit düzeyde yürürlükte olması, dönemsel olarak elden ele geçmesi, etkin ve uygulanabilir olması. Düzenli, kurallı ve dengeli dolaşım.
Üretilmiş olan mal ve hizmetlerden elde edilen faydanın toplumun belli kesimleri arasında bölüştürülmesi veya dolaşımdaki değerlerin toplumun sadece belli kesimleri arasında bir güç hâline gelmesi önerilmemektedir. Çünkü toplumun geniş kesimleri faydaya erişemezken belli grupların tüm faydadan yararlanmaları, fırsat eşitsizliği yaratacak ve dengesiz bölüşüm gibi sorunların ortaya çıkmasına neden olarak eşitliği ortadan kaldıracaktır.
İstimta’ (إستمتاع)- Faydacılık[110]: Üretilen mal ve hizmetlerden dolayı kişisel tatmin sağlama, fayda edinme. Eşyayı kullanma. Mal ve hizmetlerden zamana bağlı olarak yararlanma. Kiralama yoluyla kullanım. Bir mal veya hizmetten yararlanma.
Nef’ (نفع )- Çıkar[111]: Mal veya hizmetlerin avantajlarından yararlanma, bir şeyi çıkar elde etme amacıyla kullanma, bir şeyin değerinden dolayı fayda temin etme. Değerinden yararlanma.
Menafi’ (منافع )- Kamu/Topluluk Çıkarları[112]: Üzerinde herkes için fayda bulunan mal, hizmet veya kaynaklar. Kendisinden herkesin faydalandığı ve değer ifade eden her şey –bir evin faydalanılacak yerleri, müştemilatı-. Üzerinde herkes için çıkar bulunan ve değer ifade eden şey.
İştira (إشترى)- Satın alma Yoluyla Katılım[113]: Bir mal veya değer ifade eden şey üzerinde rasyonel fayda olasılığının değerlendirilmesi. Fırsatı yakalama/değerlendirme. Çıkara dayalı katılım. Çıkar paralelliği. İştirak.
Sonuçları öngörülebilir olan bir faaliyete satın alma yoluyla iştirak. Bir işletmeye işletme hissesi karşılığında katılım. Ekonomik değeri olan bir faaliyetten satın alma yoluyla pay alma. Yararlanma hakkını satın alma. Peşin satın alma.
İştira, olumlu sonuçların varlığından emin olunduğunda gerçekleştirilebilecek bir katılımdır. Tercihe dayalıdır ve bu fiili gerçekleştirecek kişinin rasyonel öngörüleri olmalıdır. Bir borç değildir. Örneğin işletmenin hisse senedini satın almakla işletmenin ürettiği faydadan yararlanma hakkı satın alınmış olur.
Sibqat (سبقت)- Pozitif Rekabet[114]: Ar-Ge, var olan bir şeyin geliştirilerek daha iyi hâle getirilmesi, iş ve ürün geliştirme. Nitelik bakımından farklılık. Bir mal veya hizmeti fonksiyonel açıdan geliştirme, daha iyi hâle getirme.
Üretilen mal ve hizmetler bir süre sonra eskir. Bu yüzden daha yararlı, daha pratik ve daha uygun koşullarda mal ve hizmetlerin üretilebilmesi için çalışmak gerekir. Sürekli yenilenen bir üretim konsepti, yeni pazar anlamına gelir. Burada amaç, başkalarını yok etmek değil; daha iyi olan için yarışmaktır.
Rekebet (رقبة )- Rekabet[115]: Piyasa koşullarını analiz edip tüketici eğilimlerini gözlemek suretiyle ürün dolaşımını sürdürülebilir düzeyde tutmak. Üretilmiş olan mal ve hizmetlerin en uzun süre dolaşımda kalmasını sağlamak. Ürün yönetimi.
Rekabet uzmanlık işidir.[116] Bu nedenle rekabet, pazarda fiyatlar üzerinden değil, ürün fonksiyonu üzerinden yapılmalıdır. Bu bir gözlem ve analiz işidir; yani bilimsel bir faaliyettir. Çünkü rekabet, başkalarının zayıf anlarını gözleyip onları yok etmek değildir.[117] Tam aksine rekabet, yeni fırsatlar yaratmaktır.
Raqiyb (الرقيب )- Rakip[118]: Gözetleyen, belli bir amaç için piyasayı takip ve analiz eden. Üzerinde rekabet edilen şey ile ilgili olarak süreci gözetleme, takip ve analiz etme işi veya olası ihtiyaçların önceden belirlenebilmesi amacıyla yapılan araştırma faaliyeti.
Enfal (أنفال)- Âtıl Varlıklar[119]: Ekonomik değer ifade etmekle birlikte, işlenmemiş veya kendiliğinden var olan doğal varlıklar. Toprak yahut orman gibi iktisadi değer ifade eden ancak içinde emek bulunmayan veya işletilmeyen varlıklar.
Üretim sonucu meydana gelen fazla da, bu kapsamda değerlendirilmelidir. Üretim artıkları, kullanılmayan maddeler kendi hâlinde ve sahipsizdir. Bir değer ifade etseler de, yeniden üretime kazındırılması gerekir. Bu da yeni üretim alanları ve ilave istihdam anlamına gelecektir.
Kaşifen (كاشف)- Kaşif, Geliştirici[120]: Var olan bilgiyi kullanarak olası yeni gelişmelerin mümkün hâle getirilmesi. Yeni ürün, teknoloji veya hizmet üreten kimse, araştırmacı veya bilim adamı.
Keşif, bir araştırma-geliştirme süreci gerektirir. Her zaman pozitif sonuçlar ortaya çıkmayabilir. Harcanan emek, zaman ve para sonuçsuz kalan araştırma veya çalışma sebebiyle boşa gidebilir. Bu nedenle araştırma faaliyetlerinin tümü vergilerden karşılanır. Araştırmacı, sonuçsuz araştırmadan dolayı sorumlu tutulamaz.
Sa’ra (سعر )- Fiyat[121]: Üretilmiş olan mal ve hizmetlerin dolaşımı esnasında belli bir tarifeye orantılı olarak belirlenmiş olan fiyat seviyesi. Oransal fiyat. Basamaklandırılmış ve belirlenmiş fiyat. Denge fiyatı.
Su’iret (سعّرت )[122]- Pazar Fiyatı: Satışa sunulan fiyat, tüketici fiyatı. Üretilmiş bir mal veya hizmetin tüketim fiyatı.
Bir malın satış noktasında tüketiciye sunulan ve üretim aşamasındaki değiştirmeyi de yansıtan fiyatı, tüketim/yararlanma fiyatı.
Semen (ثمن)- Fiyatlandırma[123]: Değer ifade eden bir mal veya hizmetin değerini belirleyen faktörler, fiyata esas kriterler. Fiyatın belirlenmesinde esas teşkil eden faktörlerin toplam fiyat içerisindeki payı. Emeğe dayalı fiyatlandırma.
Fiyat oluşumunda, bir ürün için gerekli olan girdiler toplamı, harcanan zaman ve bir malın üretimi için gerekli olan emek ile ürünün nihai tüketicisine ulaşana kadar dolaşımda bulunması için gerekli olan tüm harcamalar (nakliye, depolama, tüccar payı) ve üretici için hedeflenen en yüksek faydadan meydana gelir. Üretim ve dolaşımdaki tüm girdiler emek iledir. Çünkü değer ifade eden şey, emektir. Toprak ve doğal kaynaklar zaten mevcuttur ve üretim için gerekli olan hammadde kaynaklarını oluşturur. Ancak emek olmadan bunlar, bir değer ifade etmezler.
Nesl (نسل )- Hareketli Varlıklar[124]: Girdi sağlanan hareketli/canlı kaynaklar, fayda temin eden doğal ve hareketli varlıklar. Kaynak çeşitliliği. Girdi sağlayan hareketli/canlı doğal varlıklar. Doğada iki türlü kaynak vardır; hareketli ve hareketsiz kaynaklar. Hareketsiz kaynaklar; sabit, kendiliğinden hareket etmeyen kaynaklar.
En’am (الأنعام)- Dinamik Varlıklar[125]: Doğal kaynaklara bağlı olan girdilerin ilave girdiler ile işlenerek yararlı hâle dönüştürülmesi. Dinamik girdi yönetimi. Hareketli ürün kaynakları. Girdi sağlayan hareketli, üetilebilir canlı varlıklar.
Doğal varlıklar iki türlüdür, cansız varlıklar ve bunlardan elde edilecek girdiler; canlı varlıklar ile bunlardan elde edilen girdiler. Kullanım ve girdi olarak değerlendirilme süreçleri birbirinden farklıdır. Bu nedenle üretim ve yararlanma koşulları da farklı olacaktır.
Hars (حرث)- Duran Varlıklar[126]: Çiftçinin tohum ektiği tarla, üretim için gerekli olan hammadde alanları, üretim vasıtaları, her türlü girdinin elde edildiği alan, girdi kaynaklarının sürekli ve verimli kullanımı. Girdi sağlayan duran/sabit doğal varlıklar.[127]
Üretimin kaynağı topraktır, her türlü üretim topraktan elde edilen kaynaklar ile gerçekleştirilir.
Nebat (نبات)- Sabit Varlıklar[128]: Girdi sağlayan, doğal ve sabit/duran varlıklar. Doğal süreç içerisinde yönetilebilir ve üretilebilir girdi kaynakları. Sabit kaynaklar.
Naks (نقص)- Kıtlık[129]: Kaynak, arz ya da talep yetersizliği kıtlığa sebep olur. Kaynak yetersizliği, yetersiz üretime; girdilerin yetersiz oluşu, ona bağlı üretimlerin kıtlığına; talep yetersizliği ise üretimin sınırlanmasına neden olur. Bir şeyde meydana gelen eksiklik, pek çok şeyi olumsuz yönde etkileyecek bir unsur hâline gelir. Bu nedenle planlı üretim gereklidir. Kaynakların tespiti ve üretime kazandırılması zorunludur.
La-Tenqus (لَا تنقصوا)[130]: Stok Yasağı: Üretilmiş olan mal ve hizmetlerin tamamı, dolaşımda tutulmalıdır. Amaç, faydayı çoğaltmaktır. Bu nedenle, herhangi bir sebeple, dolaşımın doğası gerektirmedikçe dengeyi bozacak şekilde mal ve hizmetler stoklanamaz.
Bir satış noktasında bulundurulması gerekli olan ürün miktarı, dolaşımın doğası gereğidir. Ancak, üretilmiş olan bir ürünü talep olmasına rağmen dolaşımdan çekmek ve stok yapmak yasaklanmıştır. Üretim talep miktarı kadar olmak zorundadır. Dolayısıyla talep fazlası ürün yoktur. Bu nedenle tüm üretilmiş olan mal ve hizmetler dolaşımda olmalıdır.
Meks (مكث)- Durgunluk[131]: Piyasalarda büyümeyi ve istikrarı etkileyecek şekilde, servet üzerinden kesintiye gidilmesi sonucu sermaye verimliliğinin düşmesi, buna bağlı olarak durgunluğun oluşması. Üretim kısıtlaması sebebiyle kıtlık oluşturma.
Üretim olanakları kısıtlanarak, sürekli üretim yerine kesintili üretimi gerektirecek koşulların ortaya çıkması. Tüketim açısından en üst düzeyde verim elde ediliyor olmasına rağmen, üretim açısından durgunluğun ortaya çıkması, sürekli üretim yerine kısmi/kesintili üretim yapılması.
Esmere (أثمر)- Verim, Verimlilik[132]: Planlı ve denetimli üretim süreçleri sonucunda elde edilmesi öngörülen verim. Kontrollü üretim veya faaliyet sonucu ortaya çıkan fayda, verimlilik. Sürece veya eyleme bağlı verimlilik.
Es-Sail (السائل)- Pazar Araştırması[133]: Likit kaynakların tespit edilmesi amacıyla yapılan araştırma. Araştırma yoluyla bilgi edinme. Etkileşim yoluyla analiz ederek tercihleri belirleme. Üretimi planlanan malın tüketilebilirliğinin belirlenmesi.
Bir malın üretim öncesi ve sonrasında talep ve ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, verimlilik analizlerinin yapılması, talep açısından ihtiyaca cevap verip vermeyeceği gibi verimliliğe yönelik araştırmalar. Üretilecek olan mala olan talep olasılığının bilinmemesi, üretim planlaması açısından da verimsizliği sağlayabilir. Bu nedenle, temel verilerin elde edilmesi amacıyla üretim öncesi bilimsel araştırma yapılmalıdır.
Vus’at (وسعة)- Kapasite Kullanımı[134]: Üretim olanaklarının genişletilerek içeriksel olarak zenginleştirilmesi ve genişletilmesi. Kapasite kullanımının artırılması, hacimsel olarak genişleme. Zamana ve ihtiyaca bağlı olarak genişleme. Kapasite kullanımı. Talebin artması ile üretim miktarının artması.
Müd ( مدّ )- Kontrollü Büyüme[135]: Zamana ve koşullara bağlı olarak gelişmeyi sağlama, büyümeyi sürdürülebilir seviyede tutma, aşamalı büyüme. Hedef ve zaman olarak planlanmış, iktisadın her alanında aşamaları belli olan faaliyetler süreci. Dengeli büyümenin gerçekleşmesi için gerekli olan süreçlerin tümü. Planlamaya bağlı olarak her sürecin kendi doğası içerisinde aşamalı olarak ekonomiye kazandırılması.
Temettü (تمتع)- İştirak Payı[136]: Uzun müddet bir şeyden yararlanmak, istifade etmek, yatırımlardan dolayı uzun vadeli gelir elde etmek, gelirin sürekliliği ile geliri kişisel tatmine dönüştürme, iktisadi araçları kullanarak fayda elde etme.
Tasarrufların işletilmesi sonucu elde edilen gelirin bölüştürülmesi. Yararlanma payı. İştirak yoluyla satın alınmış olan işletme payından doğan faydanın iştirakçiye aktarılması veya ödenmesi.
Meta’ (متاع)- Alet[137]: Kendisinden yararlanılan, fayda elde edilen her şey. Üretilmiş olan ve fonksiyon ifa eden ürün. Ekonomik değeri olan ve fayda temin eden şey. Doğal hâliyle veya üretim sonucu kendisinden fayda elde edilebilecek araçların tümü. Sınırlı ve tercihe bağlı, geçici olarak yararlanılan şey.
Meta’en Hasen (متاعا حسنا)- Toplam Fayda[138]: Zamana bağlı olarak elde edilen toplam fayda. Kendisinden yararlanılan şeyin belli bir süre içinde sağladığı toplam fayda miktarı.
Üretim sonucu elde edilen marjinal faydanın büyümeye olan etkisi. Belli bir zaman dilimi içinde ortaya çıkan ve yararlanılan toplam gelir veya ulusal gelir. Bölüşüme esas olan toplam fayda.
Meta’en ila Hiyn (متاعا الى حين)- Zamana Bağlı Yararlanma[139]: Kendisinden yarar sağlanan şeyden, kullanıcısının ihtiyaç duğuduğu sürece yararlanması. Doğal kaynaklar herkes içindir. Toprak ve doğal kaynaklardan yararlanma, bir kimsenin yaşamı boyunca devam eden haktır ve ölüm ile birlikte sona erer.
Meta’un Kaliyl (متاع قليل )- Miktara Bağlı Yararlanma.[140]: Bir şeyin miktarından dolayı elde edilen fayda. Miktara bağlı yararlanma. Kaynakların sınırlı şekilde kullanılması sebebiyle elde edilen faydanın azlığı. Az miktarda yararlanma.
Kaynaklar çoktur; ancak kaynakları harekete geçirebilmek için gerekli olan araçlar azdır. Buna bağlı olarak kaynaklardan elde edilen fayda da sınırlıdır. Esas olan elde edilen faydanın çoğaltılmasıdır.
Meta-ul Gurur (متاع الغرور)- Refahtan Yararlanma : Kendisinden yarar sağlanan şeyin ürettiği faydadan yararlanma. Eşya veya ni’metten geçici-süreli yararlanma.
Hacet (حاجة)- İhtiyaç[141]: İnsan ihtiyaçları, iktisadi faaliyetlerin var olmasına neden olan şey, yaşamak için veya yaşam konforu için gerekli olan mal ve hizmetler. İnsanın üretim ve tüketim için gerekli bulduğu iktisadi araçların tümü. Her türlü gereksinim.
Sin’au (صنع )- Sanayi Üretimi[142]: Geniş çaplı üretim, sanayi üretimi. Teknik bilgi ve beceri gerektiren, makine ve ekipmanlar ile geliştirilmiş üretim şekli. Taşınır mal üretimi.
Bu kavramın “imal”den farkı, daha geniş çaplı bilgi ve teknik gerektirmesidir. Üretime dayalı büyük işletmeler. Geniş katılımlı nitelikli iş gücü gerektiren faaliyet.
Zerae (ذرأ )- Tarımsal Üretim[143]: Tarım endüstrisi. Üretim süreci kontrol edilemeyen, yani doğal koşullara bağlı olan üretim faaliyeti. Tarım ve hayvancılık ile buna benzer şekilde doğanın koşullarına bağlı olarak üretim yapılan faaliyetlerinin tümü. Tarım, hayvancılık gibi üretim süreçleri, üreticisi tarafından tam olarak yönetilemeyen veya tüm sürece müdahale edilemeyen, doğal koşullarda gelişmesi beklenen üretim şekli.
Zer’an (زرعا )- Çiftçilik[144]: Tohum, toprağı ekip işlemek yoluyla üretim. Üretimine müdahale edilemeyen, sadece koşulları hazırlanabilen üretim şekli.
Nahlin (نخل )- Zirai Ürünler[145]: Çiftçilik yoluyla topraktan elde edilmiş olan malların tüketilebilir hâle getirilmesi. Tarımsal ürünlerin işletilerek kullanım süresinin uzatılması. Toprağın işlenmesi sonucu elde edilen ürünler.
İ’mal (اعمل)- İmalat[146]: Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek, fiziki veya zihni faaliyet sonucu bir mal veya hizmet ortaya çıkarmak. İmalat. Üretim yoluyla bir şeyin değerini artırmak, değer kazandırma.
Üretim kendiliğinden gerçekleşmez. Bir şeyi üretebilmek için, o amaca yönelik olarak çalışmak gerekir. Üretim, bedensel veya zihni bir faaliyetin sonucudur. Küçük bireysel üretim faaliyeti.
Amel-Salih (عملا صالحا): Faydalı iş, eylem. Sonuçları itibariyle herkes için yararlı olan faaliyet. Emek ile ortaya çıkarılan mal ve hizmetler.[147] Üretim amacıyla kolektif çalışma. Çıkar paralelliği içerisinde kolektif çalışma. İşbölümü yoluyla verimli üretim. Bu kavram, üretim veya süreçlere katılımın amacını belirlemesi açısından da önemlidir.
Amel (عمل) - İşçilik[148] : İş. Bir amaç veya bir malın üretimi için çalışmak. Amel, bir değer ifade etmez; sonuçlarının faydalı olması hâlinde ortaya çıkan emek sonucu değer kazanır. Belli bir amaçla yapılan iradi davranışlar olarak tanımlanabilir.
İşçilik, “emek”ten farklıdır. Emek, işçilik sebebiyle harcanan enerji ve zamanı ifade eder. İşçilik ise, bedensel faaliyettir. Fiziksel olarak bir işin yapılması için çalışmayı ifade eder. Bu nedenle emek kişinin sahip olduğu sermayedir; işçilik ise bu sermayeyi üretimde kullanmasını ifade eder.
A’mil (عامل)- Faktör[149]: Etken, etmen, sonucu meydana getiren unsurlardan her biri, sonuca tesir eden, değişiklik yapan, müessir. Üretime etki eden unsurlar.
El-Amil (العامل)- İşçi[150]: Üretim faktörü için gerekli olan iş gücü, mal ve hizmet üretiminin sağlanması, işçi. Bir işi yapmak için ücret karşılığında icra edilen faaliyetler. Kendi başına değersiz ama sonuçlarına göre fayda üreten eylem
Potansiyelinin belli bir işe tahsis edilmesi. Bireysel fayda amacıyla üretime katılma. İbadet, genel kanaatten farklı olarak üretime doğrudan katılmayı ifade eder. Bir görevin fiili olarak yerine getirilmesi.
El-Amel (العمل)- İstihdam[151]: Üretim amacıyla iş gücü istihdamı. Toplumsal refahın temin edilmesi ve gelir dengesinin sağlanması için istihdam olanaklarının yaratılması. İstihdam yoluyla yerine getirilen geçerli eylem. Toplumsal başarı için gerekli çalışma olanaklarının varlığı.
Meaş (معاش) - Çalışma Süresi, Mesai[152]: Gündüz saatleri ile sınırlı olan çalışma süresi, geçim temini amacıyla yapılacak olan çalışma zamanı, belli bir süre içerisinde çalışarak gelir elde etme. Harcanan emek karşılığında ödenen ücretin gündüz saatleri ile sınırlandırılıyor oluşu. Günün ortalama üçte birine denk gelir. Yani kişinin geçim temini için bir işyerinde geçireceği zaman miktarı, gün başına 8 saat olmalıdır. Belli bir zaman dilimi içerisinde yapılan iş karşılığında alınan ücret.[153]
Meişet (معيشة) - Yaşam Tarzı Girdileri[154]: Yaşamak için gerekli olan girdilerin temini veya nedenlerin varlığı. Yaşam kalitesini iyileştirmeye yönelik girdiler.
Abd (عبد) - Görevli[155]: Zamanını ve emeğini vererek çalışması öngörülen görevli veya işçi, Genel itibariyle bir işi yapmak üzere başkası için çalışan, önceden belirlenmiş bir görevi ücret karşılığında yerine getiren kimse.
İbad (عباد)[156]: Belli bir işi yapmak üzere, sözleşmesi bulunan görevli veya işçi. Bütün zamanını sözleşmede belirtilen işe ayıran ve başka hiçbir iş yapmayan kimse.
İbadet (عبادة - عبادت )[157]: Şartları ve yöntemleri önceden belli olan çalışma şekli. İşgücü.
İnşae (إنشاء ) - İnşaat[158]: Toprak üzerinde taşınmaz malların üretimi, bu üretim için yapılan faaliyetlerin tümü.[159]
Bina (بناء ) - Gayr-i Menkul[160] : Taşınmaz mallar, bina, toprak üzerine inşa edilmiş yapı, konutlar. Emek yoluyla üretilmiş yaşam alanı. Zamana bağlı olarak yararlanılan hareketsiz değerler. Taşınmaz nitelikte büyük yapılar.
A’mer (عمر) - Yapısal Dönüşüm[161] (İmar): Kendisinden iktisadi fayda temin edilen inşa edilmiş şeylerin aktif olması. Tesis veya üretim araçlarının kullanım sürelerini uzatmak, verimliliğini artırmak yahut konforunu geliştirerek onları faal hâlde tutmak.
Kullanım amacı da dâhil olmak üzere, bunların iktisadi verimliliğinin yeniden düzenlenmesi. Geliştirilerek dönüştürme, restorasyon veya yeniden yapılanma işlemlerinin tümü. Ekonomik değerlerin kullanım süresini uzatmak için onu imar etmek.
Şey (شيء ) - Eşya[162]: Taşınabilir cansız nesnelerin tümü. İktisadi değeri olmayan ancak üretilmiş olan ve çeşitli amaçlarla kullanılan nesne. Doğada kendiliğinden var olan ama ekonomik değeri olmayan serbest mal. Nitelikli üretim gerektirmeyen, doğadan elde edilebilen nesneler.
Sea (سعى ) - Emek[163]: Bir işi yapmak veya bir değer üretmek için gerekli olan iş gücüne bağlı emek. Fiziki veya zihinsel güç ile üretime katılan insan faaliyeti.
İnsanın üretim için harcadığı zaman ve enerji. Nitelikli iş gücü faaliyeti. İnsana ait doğal sermaye. Sermayenin harekete geçirilmesi için gerekli olan güç. İnsan faaliyeti.[164]
Lisa’yetin ( لِسَعْيِهِ )[165]: Çalışmak, üretmek amacı ile hem kendisine hem de başkasına fayda sağlayacak şekilde emek harcamak, bir hedefe ulaşmak için 3 olmadan sermaye olmaz. Dolayısıyla sermaye toprak ve harcanan emeğin çarpımına eşittir. Biri olmadığında diğeri de yoktur. İnsan için “emek”ten başkası yoksa başka bir değer parametresi de olmayacaktır.
Kulf (كلف) - Maliyet[166] : Bir mal veya hizmetin tüm girdilerinin emek yoluyla üretimi sonucu ortaya çıkan toplam maliyeti ifade eder. Bir malın üretilmesi için harcanan toplam emek. Kazanılmış olan ve değer ifade eden şeylerin toplam maliyeti. Tüm girdilerin çıktı üzerindeki toplam etkisi. Brüt maliyet.
Eşyanın maliyeti yoktur, emek maliyeti vardır. Çünkü eşya doğadan elde edilmektedir ve değersizdir. Ona değer kazandıran şey ise emektir. Kavramın yapısı gereği, maliyetlerin sadece “emek” üzerinde olduğu, çünkü emeğin harcanan bedensel veya zihni enerji olduğu anlaşılır. Maliyet, dinamik bir olgudur.
El-Mütekellifin (المتكلفين) - Emek Maliyetleri[167]: Girdilerin emeğe dayalı maliyetleri. Mal ve hizmetlerin fiyatını belirleyen ve üretiminde harcanan toplam emek miktarı. Toplam işçilik ve girdi maliyeti. Tek tek emeğe bağlı girdi maliyetleri.
Bir malın üretiminde kullanılan girdiler çoktur. Tüm girdiler emek ile üretildiğine göre, girdilerin çıktı üzerindeki etkisi de emek iledir ve üretim faaliyetlerinden dolayı bir karşılığı olmalıdır. Kişi, harcadığı emek miktarı kadar pay almalıdır.[168]
Kesb (كسب)- Kazanç[169]: Bir işin tüm gerekliliklerini yerine getirip sonuçta bir değer ortaya çıkarmak. İşe galip gelmek. Emek yoluyla kazanılmış olan edinimlerin tümü. Bedensel veya zihni faaliyet sonucu elde edilen kazanç.
Kasib (كاسب)- Kazanan : Çalışma ve üretim sonucu ortaya çıkan değerden elde edilen kazanç. Kazanılan maaş. Çalışması sonucu kazanan kimse. Bir işin sonuçlandırılması ile emek harcayan tarafından elde edilen kazanç.
Berekat (بركات)- Kaynak Potansiyeli[170]: İktisadi verimlilik potansiyeli bulunan kaynaklar, işletilmesi sonucunda iktisadi fayda temin edilmesi muhtemel olan ancak henüz kullanılmamış veya keşfedilmemiş olan varlıklar. Doğadaki potansiyel kaynaklar.
İşlenmesi sonucunda faydanın çoğaltılması muhtemel olan iktisadi araçlar. Araştırma ve geliştirme sonucu elde edilmesi muhtemel faydanın çoğaltılması ve yaygınlaştırılmasına yarayabilecek kaynakların değerlendirilmesi. Bilinçli ve bilimsel kaynak araştırması.
Doğal kaynaklar sınırsızdır. Ne var ki bu kaynakların pek azı kullanılabilmektedir. Mevcut kaynakların büyük bir bölümü iktisadi anlamda işlenebilir veya fayda temin edilebilir değildir. Bu kaynakların insan hayatına yararlı hâle getirilebilmesi için işleme yöntemleri ve üretim olanaklarının geliştirilmesi, üretime kazandırılması gereklidir.
Ganim (غنم)- Kaynak Islahı[171] : Âtıl kaynakların ıslah edilerek ekonomiye kazandırılması. Kaynak çeşitliliğini artırmak, kaynağı verimli hâle getirmek.
Doğada bulunan kaynaklardan yararlı olanların belirlenerek üretim süreçlerine dâhil edilmesi gerekir. Kaynaklar sonsuzdur; ancak kullanılabilenler sınırlıdır. Ekonominin gelişebilmesi ve yeni alanların açılabilmesi için kaynak çeşitliliğinin sağlanması ve mevcut kaynakların geliştirilmesi gerekir.
Deyz (ضيز )- Uygunsuzluk[172]: Uyumsuzluğa neden olan işlem, aynı türden olmasına rağmen birbiri ile uyumsuz bölüşüm. Eksik veya verimsiz faaliyet. Tüm fonksiyonları ile bir arada olması gereken bir mal veya hizmetin eksik sunumu veya arzı.
Ekonomik faaliyetler, toplam faydayı artırıyorsa verimli olur. Eğer işe yaramaz oluyor, zarar meydana getiriyorsa ekonomik olmaktan çıkar, deyz olur. Bu nedenle gerek değişimin gerekse üretilmiş olan mal ve hizmetlerin üretim amacına uygun nitelikte tüketime sunulması gerekir. Üretilmiş olan mal ve hizmetlerin eksik veya parça parça satışı meşru değildir. Ürünler, bir bütün olarak tüketime arz edilmelidir.
Bahs ( بحث )- Doğal Kaynaklar[173]: Kendiliğinden açığa çıkmamış olan ancak verimliliği bilinen yer altı kaynaklarının jeolojik araştırma sonucu tespit edilip işletilmesiyle ekonomiye kazandırılması. Kaynakların üretim yoluyla tüketilmesi. Kaynak fizibilitesi yoluyla değerlendirme. Tespit edilen kaynaklardan kullanılabilir olanlarının istismar edilerek azaltılması.
Bu kavramı biraz açmak gerekmektedir. Geleneksel anlamda “fiyat” olarak anlaşılmaktadır; ancak böyle anlayabilmek için yeterli delil olmadığı gibi metnin kullandığı ifadeler böyle bir anlamlandırmayı önlemektedir. Çünkü:
1. “Bahs”, “eşya” ile ilgilidir;[174] yani doğada kendiliğinden var olan kullanılabilir nitelikte olan serbest mallar gibi. Dolayısıyla üretilmiş olan değil; zaten var olan bir şeyin değeri (değersizliği) ifade edilmektedir. Doğada bulunan her şey, kendi hâlinde değersizdir. Herhangi bir insan, doğadan dilediği gibi yararlanabilir.
2. “Bahs”, “semen” ile birlikte kullanılmaktadır.[175] Semen, bir şeyin değerini (fiyat) ifade eder. Eğer bahs fiyat ise, semen kelimesinin kullanılmaması gerekirdi.
3. “Bahs”, değeri henüz ortaya çıkmamış[176] ama doğada bulunan ve gerçekte uzmanlık ile işlendiğinde büyük bir fayda sağlama potansiyeli olan şeyi ifade eder. Eğer fiyat olarak anlaşılacaksa bu ancak “yüksek fiyat” olabilir ki bu mümkün değildir.
Metot açısından, “bahs” kavramının ilişkili olduğu nesneler veya olaylar ile bir şeyin değerini/fiyatını ifade eden “semen” kelimesinin zaten kullanılıyor oluşu, bu kelimenin terminolojik olarak “fiyat” şeklinde anlaşılamayacağı sonucunu doğurur. “Bahs”, metnin ortaya koyduğu tanım ve tarif nedeniyle, olası bir değeri ve doğal hâlde bulunan ama henüz değeri anlaşılmamış bir şeyi ifade etmek zorundadır. Ölçü-eşya ilişkisinin azaltıcı nitelikte değil; faydayı çoğaltıcı nitelikte olması gerekir.[177] Ancak bu, miktarın kullanımı ile ilgilidir ve değeri ifade etmez.
Es-Semerat (الثّمرات )- Ürün Çeşitliliği[178]: Aynı girdi kaynaklarının farklı metotlar kullanılarak üretilmesi ile ortaya çıkan ürün çeşitliliği. Üretim yöntemlerine bağlı olarak ortaya çıkan farklı ürünler. Ürün veya verim çeşitliliği.
Verimlilik veya ürün çeşitliliğinin sağlanması kendiliğinden değildir. Bilgi ve araştırma süreçleri sonucunda ortaya çıkar. Bu çeşitlilik, benzer niteliklere sahip olabileceği gibi tamamen farklı fonksiyonlar da içerebilir. Yani benzeşen sonuçlarda farklılık olabileceği gibi, aynı girdilerin kullanılmasına rağmen birbirine benzemeyen sonuçlar da ortaya çıkabilir. Üretim koşullarının farklılığı, üretimde harcanan emeğin de farklılaşmasını gerektirecektir. Dolayısıyla değerde de farklılık söz konusudur.
El-Qavt (القوت)[179]- Güç Kaynağı / Destek Ünitesi: Vücudu veya bir makineyi besleyip hayatta tutmaya yetecek kadar gıda veya enerji. Doğada var olan kaynakların yakılması veya dönüştürülmesi sonucu elde edilen yaşam veya hareket enerjisi. Sınırlı miktarda ve süreli olarak kullanılan yakıt.
Şetta (شتّى)- Emek ve Girdi Çeşitliliği[180]: Yetenek ve deneyimlere göre iş gücü çeşitliliği. Üretime katılanların üretime sağladıkları katkı miktarındaki farklılık. Girdi kaynaklarındaki çeşitlilik. Farklı girdi kaynaklarının farklı emek yetenekleri ile üretimi.
Emek çeşitliliği, doğal olarak ücret çeşitliliğini de beraberinde getirecektir. Buna göre üretime emek ile katılanların yetenek, deneyim, eğitim gibi etmenler ile kademeli olarak ücretlendirilmesi gereklidir.
Habben (حبّا)- Hammadde[181]: Granül veya toz haline getirilmiş, kendisinden başka ürünler elde edilebilen hammadde. Ağırlıkça milimetrenin binde biri miktarındaki bir ağırlığa sahip, üretilebilir en küçük girdi kaynağı.
Tarımsal ürünlerin üretilebilmesi için gerekli olan tohum veya üretim için gerekli olan granül hâlindeki hammadde. Değişik kaynakların en küçük boyutlarda birleştirilmesinden elde edilen toz veya granül hâlindeki ana girdi. Birleştirilerek elde edilmiş veya saf hâldeki temel girdiye ait birim. Üretim hammaddesi birimi ya da birim olarak hammadde.
Hubbe (حبّ)- Kaynak Tercihi[182]: Bir üretim için gerekli olan hammadde girdilerinin belirlenip üretimin niteliğine göre kullanılması. Girdi kaynaklarının üretimin niteliğine göre tercihi edilmesi.
Üretimin niteliğine göre, hammadde miktarları üzerinde yapılacak tercih vasıtasıyla üretim çeşitliliğinin sağlanması. Hammadde miktarında azaltma veya çoğaltma yoluyla üretim şeklini değiştirmek.
Nab’ (نبع)[183]- Akışkan Kaynaklar: Yer altı veya yer üstü doğal kaynaklarından akışkan olanlar. Akıcı kaynaklar, su veya petrol gibi yer altı kaynakları. Yaşamı veya hareketi destekleyen ve doğal hâlinde kalan veya dönüşen akıcı kaynaklar.
Usv (عثو)[184]- Serbest Dolaşım: Doğal kaynaklar, tüm insanlara aittir. Doğal kaynaklardan yararlanma hakkı da tüm insanlığındır. Dolayısıyla üretilmiş olan mal ve hizmetler, serbestçe dolaşıma girebilmelidir. Bunda, herhangi bir sınırlama veya engelleme söz konusu değildir. Ancak dolaşım serbestliği de sınırsız değildir. Piyasalar kurallı olmak zorundadır ve kurallar dâhilinde bir dolaşım serbestliği vardır.[185] Her aşamada ilkesel dengeler korunmalıdır.
Bakiyyetun (بقية)[186]- Sürdürülebilir Fayda: Yenilenebilen veya sürdürülebilen fayda. Bir üretim, değişim veya harcama sonucunda elde edilen faydanın sürdürülebilir olması. Gelir veya fayda sürekliliği.
Diğer bir ifade ile harcanan değerlerden tasarruf edilen kısmın sürekli gelire dönüştürülmüş hâlidir. İştirak yoluyla gelirden yararlanma. Kurumsal uzmanlık gerektiren ancak bireysel faydayı ifade eden bir kavramdır. Bakiyye tasarruf sahiplerine aittir; fakat onun yönetimi uzmanların işidir.[187]
El-Merafik (المرافق)[188]- Üretim Araçları: Toprak veya doğal kaynaklardan elde edilen ve yine üretim için kullanılan her türlü araç, tesis veya birikim. Üretim araçları, tesisler veya kaynaklar.
Bir toplumun sahip olduğu ortak üretim araçları, tesisler veya kaynaklardan elde edilen ve yine üretim için kullanılan her türlü araç veya birikim topluluğa aittir ve bunların tamamı uzmanlarca yönetilir. Bunlar, işletme mülkiyeti kapsamında topluluğa tahsis edilmiş olup uzmanlar/zekât kurumu sorumluluğundadır. İşletmeler, üretim için kullanılan araçlar, yarar sağlayan ve fayda üreten her şey üzerinde ortak mülkiyet vardır. Üretim olanaklarının tamamı.
Buna göre iktisadi kavram ve kavramların ifade ettiği uygulamalar göz önüne alındığında, Kur’an’ın iktisadi bakış açısı da ortaya çıkmaktadır. Belli standartları gözeten, dengeli, var olan kazanımlara dokunmadan zayıf olanın da aynı şartlara ulaşmasını sağlamayı hedefleyen, yaygın gelir dağılımı öngören, güvenilir ve açık bir sistem ortaya konmaktadır. Toprak, doğal kaynaklar[189] ve insan olan her yerde “sermaye” vardır. Yapılması gereken şey, kaynakları harekete geçirerek bir irade ortaya koymak ve yaygın faydayı sağlamaktır. Toprak zengindir, insan ise o zenginliğin ortaya çıkarılmasını sağlayacak olan şeydir.[190]
İnsanın toprak üzerindeki hakkı, ona olan ihtiyacından kaynaklanır. Doğanın zenginliği, insanın yoksulluğunun giderilmesi ve refaha ulaşması içindir.[191] Ne var ki, ne toprak ne de insan tek başına bir değer ifade etmektedir. Her ikisi bir araya gelip emek harcandığı zaman bir anlam taşımaktadır. Eğer insan, toprağın zenginliğini fark eder ve emeği ile kaynakları harekete geçirmeyi başarırsa, yoksulluk da sona ermiş olur. Çünkü gerçek sermaye, insan ve topraktır. Böylece İslam iktisat teorisinin temellerini oluşturan ilkeler ve bunlara bağlı olarak elde edilmesi öngörülen fayda/yarar veya çıkara dayalı işbirliğinin parametreleri da ortaya çıkmaktadır.[192]
Bu genel parametreler şöyle sıralanabilir:
Verimliliğe Dayalı İktisadi Yönetim: İslam iktisadı, sınırlı şekilde kullanılabilen kaynakların emek ile harekete geçirilmesi suretiyle yaygın üretim ve istihdam yaratılmasını, böylelikle de toplumsal refahın elde edilmesini öngören kurumsal bir sistemdir.
Tasarrufa Dayalı Sermaye: Sermaye, temel girdiler/doğadaki kaynaklar üzerindeki emek girdisinin bireysel tasarrufundan oluşur. Böylece kişisel sermayenin birikmesi beklenmeksizin var olan kaynaklar, en iyi şekilde değerlendirilmiş olur.
Katılımcı Organizasyon: Sermaye her halükarda vardır; önemli olan, üretmek ve üretim için gerekli olan finansman kaynağını oluşturmaktır. Bunun için kolektif üretim, bireysel tüketim ve tasarruf esastır.
Kalıcı Büyüme: Üretim-tüketim dengesine dayanan, istikrarlı ve kalıcı büyümeyi hedefleyen bir yapıya sahiptir. Doğal ve istikrarlı bir ekonomi öngörür.
Yaygın İstihdama Dayalı Dengeli Gelir: Dengeli gelir dağılımını esas alır. Yaygın yatırımlar, yaygın istihdam doğuracağından gelir, tüm topluma dengeli bir şekilde dağılır. Verimlilik, faydayı çoğaltır.
Tam İstihdam: Eksik istihdam kabul edilemez. Bireylerin eğitim, yetenek ve bilgileri ile doğru orantılı işlerde istihdam edilmesi, verimlilik açısından önemlidir.
Birey Merkezli Yapı: Kazanımların harcanmasını değil; çoğaltılmasını hedefler. Bu nedenle tasarruf eden kişi, sürecin her aşamasında hak sahibidir ve hukuki koruma altındadır. Çünkü sermayenin sahibi halktır. Halk, işletmenin sahibidir. Birey, sahip olduğu satın alma gücünün tek yetkilisi ve karar sahibidir; tercihlerini bağımsız olarak yapar.
Nitelikli Emek: Emek, herkes için belli standartlara bağlıdır. Ancak çalışma koşulları değişkendir. Profesyonel bir iş gören ile sıradan bir iş gören aynı olmadığı gibi[193] büyük çaplı sanayi kuruluşları ile küçük ölçekli imalat işletmeleri de aynı değildir.
Kademeli Ücret: Gelir dağılımı kadar, değer ölçümlemede dengeli ve standartlara bağlı hareket etmek de önemlidir. Eşit işe eşit ücret öngörülür. Bir iş için harcanan emek, zaman bakımından aynı olsa bile sonuç bakımından aynı değildir.[194]
Dengeli Toplum: İslam iktisadı, toplumsal dengesizliğin giderilmesini hedefler. Yani hedef, sermaye sahibini aşağı çekmek değil; düşük gelirlilerin de üretimden ve ekonomiden pay almasını sağlayarak topyekûn bir zenginleşmeyi tesis etmektir. Artık emek, emek sahibine aittir.
Artık Emek (Surplus Labor)[195]: Karşılığı ödenmeyen emek. İşçinin ücretini aldığı normal çalışma süresinin dışında kalan ek süre zarfında sarf ettiği, karşılığı kendisine ödenmeyen emek. Marksist kurama göre, insanın insan tarafından sömürülmesi temeline dayanan üretim biçimlerine özgü tarihsel bir kategori olan artık emek, iş gücünün maliyeti ile ürettiği ürün değeri arasındaki farka tekabül eden emeği belirtir.
Artık emek, kavramını biraz açmakta yarar var. Üretimin yaygınlaştırılması, istihdamın da yaygınlaştırılması anlamına gelir. Bir süre sonra toplumda çalışabilir insan sayısının tamamı istihdam edilmiş olur. Çalışma süreleri dışında, çalışanın zamanını ve emeğini hangi yöntemlerle değerlendireceği ayrı bir konudur ve kişinin tercihine bağlıdır. Yani artık emek, zamana bağlı fazlalık değildir. Artık emek ancak, marjinal üründe oluşacaktır. Yani bir malın çıktı maliyeti ile değiştirme fiyatı arasındaki farktan doğar. Kâr, emeğin marjinal ürünüdür ve emeğin hakkıdır. Çünkü üretimi gerçekleştiren ve değeri belirleyen emektir.
İktisadi Süreçler ve Etkiler:
Kur’an’ın ortaya koyduğu kavramları tanımlayabiliyorsak kavramların etkilerini de öngörebiliriz. Yani iktisadi süreçlerin yapısal tanımları da mümkün hâle gelir. Böylece iktisadi kavramlar tanımlanabilir ve uygulanabilir olacaktır. Genel olarak İslam iktisadının “emek” üzerinde gelişen bir sistem olduğunu söylemek mümkündür. Faydayı çoğaltmayı amaçlayan kolektif,[196] kurallı[197] ve denetimli[198] bir yapıya sahiptir.
İslam İktisadı: Makro ve mikro iktisat alanlarında etken, tasarruf kaynaklarının güvence altına alınarak yatırıma ve dolayısıyla istihdama yönlendirilmesi ve yatırımlardan elde edilecek olan gelirin mudiler (infak sahibi) arasında bölüştürülmesini sağlayan sistematik bir yapıdır. Zekât bankası eliyle, bağımsız ve organize bir şekilde ve kurallara göre yönetilir. Toplumun refahını hedefler.
İktisadi Faktörler:
Devlet: Devlet iktisadi faaliyetlerin içinde doğrudan yer almaz. Sadece iktisadi faaliyetlerin güvenli yürütülebilmesi ve analizlerin sağlıklı yapılabilmesi için vardır.
Birey (Hane): İktisadın başladığı yerdir. Sınırlı gelir kaynaklarından planlı bir şekilde tasarruf (infak) ederek, hem kendisine hem üretime hem de topluma ve nihayetinde yine kendisine kazandırmış olur. Emek/mal döngüsü sağlanır.
Üretim: İktisadi olayların temelini üretim faaliyeti oluşturmaktadır. Genel olarak üretimin amacı, insan ihtiyaçlarını karşılamaktır. Yani üretim, fayda yaratma ve çoğaltma faaliyeti veya doğadaki olanakları insanlara fayda sağlayacak şekle dönüştürme işidir. Emek yoluyla kaynakların verimli ve kullanılabilir hâle getirilmesidir.
İhtiyaç: İhtiyaçlar sonsuzdur; bunun için ihtiyaçların tatminine yarayan araçların ikamesi gerekir. Bir kimsenin karnını doyurması, o kimsenin ihtiyaçlarının giderildiği anlamına gelmez. Yaşam konforu da gereklidir ve bu sınırsız bir alandır.
Zorunlu İhtiyaçlar: Günlük hayat için gerekli ve zorunlu olan ihtiyaçların tümü, yaşamak için gerekli olan ihtiyaçlardır.
Zorunlu Olmayan İhtiyaçlar: Günlük hayat için gerekli olmamakla birlikte, var olmaları hâlinde yaşam konforu sağlayabilecek nitelikteki ihtiyaçların tümü.
Mal: İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak ve insana fayda sağlamak maksadıyla üretilmiş şeylerin tümü. Emek yoluyla üretilmiş olan her şey. Bu bağlamda, toprak ve doğal kaynaklar, mal değildir.
Ekonomik Mallar: Elde edebilmek için mutlaka belli bir bedel ödenmesi gereken maldır. Bunun nedeni de her istendiğinde bu malları doğadan serbestçe sağlamanın mümkün olmaması ve elde edilebilmesi için mutlaka emek harcanmış olmasıdır. Bu tür malda, belirgin bir emek maliyeti vardır.
Serbest Mallar: Ekonomik değeri olmasına rağmen doğada her istendiğinde bulunabilen ve çaba sarf etmeden veya çok az bir çaba ile elde edilebilen kaynaklardır. Bunlar, emekle birleştirildiğinde değer ifade eder, kendi hâlinde herkesin özgürce yararlanabileceği kaynaklardır. Üretim gerektirmeyen kaynaklardan elde edilen fayda.
Maliyet – Fiyat: Fiyat, üretilmiş olan bir malın tüketici tarafından karşılanan bedelidir. Üretimin tüm girdisi, emektir. Dolayısıyla girdi maliyetlerini ve çıktı fiyatlarını belirleyen asli unsur emektir. Bütün girdiler emek ile üretilmiş ve bunların değeri emek ile belirlenmiştir. Bu nedenle bir malın fiyatı, çıktılardaki brüt işçilik ve tüketiciye ulaşana kadar geçen süreçler ile bu süreçlerdeki beklentilerin toplamından oluşur.
Emek Maliyeti: Asli girdi, emektir. Her şeyin kaynağı toprak ve doğal kaynaklardır. Ancak bunlar, emek ile birleştiğinde mala dönüşür. Yani asli unsur emektir. Bu nedenle, bir malın üretilebilmesi için bir birim zamanda harcanan emeğin üretime etkisi, emek miktarı veya net işçilik. Ücret ve fiyata esas teşkil eden emek miktarı.
Girdi Maliyeti: Bir malın üretilebilmesi için gerekli olan tüm hammadde ve diğer girdilerin ayrı ayrı üretime olan etkisidir. Toplam etki. Toplam emek girdisi.
Üretim Maliyeti: Bir malın üretimi için harcanan emeğin üretime toplam etkisi, brüt maliyet.[199]
İşletme Maliyeti: Tüm girdiler ve emek maliyetlerinin yanı sıra işletmenin elde etmesi öngörülen toplam faydanın fiyat üzerindeki etkisi, üretme maliyeti.
Zaman Maliyeti: Üretilmiş olan malların tüketim noktalarına ulaştırılabilmesi için gerekli olan zaman ve nakliye sebebiyle oluşan (emek+zaman) dağıtım maliyetlerinin fiyat üzerine etkisi.
Bulundurma Maliyeti: Bir malın, satış noktalarında tüketilene kadar bulundurulmasının -zamanla orantılı olarak- fiyatı üzerindeki etkisi. Bir kereye mahsus kira maliyeti. Bu, bir üretim girdisi olarak maliyete eklenir.
Hizmet Payı: Bir malın satış noktalarında satılabilmesi görevini üstlenmiş olan tüccarın üretime sağladığı emek katkısı (talep bilgisi) ve o maldan elde etmesi öngörülen faydanın fiyat üzerindeki etkisi. Bu, üretim girdisi olarak hesaplanır.
Kâr: Kâr, emeğin marjinal ürünüdür. Bir malın üretim süreçlerinde harcanan toplam emek. Bu, çıktılar üzerinde marjinal ürün ile birlikte fiyat üzerinde etkilidir. Bu nedenle tüketici fiyatı, üretim maliyeti ve tüm diğer süreç maliyetleri ile birlikte marjinal faydayı içerecek şekilde üretim aşamasında belirlenir.
Kaynaklar – Üretim Faktörleri:
Toprak ve Doğal Kaynaklar: Ekonomide sermayenin bir bölümünü oluşturur. Tek başına toprak ve doğal kaynaklar, bir anlam taşımazlar. Emek ile yararlanma gerçekleştiğinde değer ifade ederler. Nüfusa bağlı olarak kaynaklara erişim zorlaşır; ancak eğitim ve teknoloji gibi araçların yaygınlaşması ile kaynak birikiminden yararlanma olanakları pratik hâle gelir.
Emek: Toprak ve doğal kaynakların harekete geçirilerek bir değer ifade edebilmesi için gerekli olan ve zamana bağlı fiziki veya zihni insan faktörüdür. Emek de tek başına bir anlam taşımaz. Hatta pozitif sonuçları olmayan emek, israftır. Bu nedenle emek, toprak ve doğal kaynaklar ile birleştiğinde ikisi birden sermayeyi oluşturur. Emeksiz toprak veya topraksız emek değersizdir.
Sermaye: Toprak (doğal kaynaklar) ile insan unsurunun emek bağlamında birleşmesinden oluşur. Üretimin bütün girdileri topraktan emek yoluyla elde edilir. Bütün çıktıları da emek ile üretilmiş maldır. Üretimin gerçekleşebilmesi için ihtiyaç olan şey ise “emek”tir. Dolayısıyla üretimin iki asli unsuru vardır: Emek ve toprak. Birinin yokluğu diğerini etkisiz kılar. Bu nedenle “sermaye = toprak (doğal kaynaklar) x emek (insan)” formülü geçerlidir.
Para-Finansman: Üretimin asli unsuru değildir. Üretimin gerçekleşebilmesi ve girdilerin temin edilebilmesi için gerekli olan kaynak, finansman veya nakit ihtiyacı anlamına gelen emek birikimidir. Bu sermaye değildir; geçici ve yerine konulabilir bir gerekliliktir. Para sadece harcanan emeği ölçmek için kullanılan bir araçtır. Birikmiş emekten yararlanma.
Üretim: Yatırım yoluyla istihdam yaratılarak mal ve hizmetlerin emek ile üretilmesi ve pazara ulaştırılması için gerekli olan süreçlerin tümü. Emeğin toprak ile birleştirilerek mala dönüştürülme süreci.
İmalat: Küçük işletmeler, emeğe ve iş gücüne dayalı üretim yapan küçük çaplı işletmeler, imalat işletmeleri.
Ziraat: Tarım ve hayvancılık gibi sadece üretim koşullarının hazırlandığı, üretim süreçlerinin tümünün denetlenmesi mümkün olmayan ve doğal koşullara bağlı üretim yapan işletmeler, küçük işletmeler.
Sanayi: Bilgi, deneyim ve uzmanlık gerektiren, zihinsel ve bedensel faaliyetlerin tümüne ihtiyaç duyan, geniş katılımlı üretim işletmeleri, süreçlere tam hâkimiyet gerektiren üretim işletmeleri.
Teknoloji: Bilgi, deneyim ve uzmanlık sonucu elde edilen buluşların üretim/tüketim araçları hâline dönüştürülmesini sağlayan işletmelerdir. Aynı zamanda üretim araçlarının geliştirilmesine de katkı sağlar.
Hizmet: Dolaşım ve altyapı ihtiyaçlarının giderilmesi için faaliyet gösteren işletmeler.
İstihdam: İşletmenin üretim kapasitesine göre istihdamın gerçekleşmesi, yaygınlaştırılması ve satın alma gücünün yükseltilmesi için uygun üretim koşullarının oluşturulması.
Tam İstihdam: Tam istihdam hedefi, her çalışanın, bilgi ve yeteneğine göre istihdam edilmesi. Eğitim yoluyla verimsizliğin önlenmesi.
İşçi: Üretim için gerekli olan iş gücü, üretime emeğiyle ve belli bir ücret karşılığında katılması istenen çalışan.
Ücret: Bir çevredeki toplam gelirin birim zamana (saat) tekabül eden miktarının çalışılan toplam süre ile çarpımından oluşur. Toplam gelirin harcanan emek miktarına oranı: Ücret = Toplam Gelir/Saat X Çalışılan Süre
Toplam Gelir: Bir dönem içerisinde (yıl) harcanan toplam emek miktarı (marjinal ürün ile birlikte).
Birim Zaman: Bir dönem içerisinde (yıl) harcanan toplam çalışma süresinin birim zaman (saat) başına düşen miktarı.
Çalışma Süresi: Ücret dönemi içerisinde çalışanın harcadığı toplam zamanın ücret üzerindeki etkisi. Bir günde çalışılan toplam süre.
İşçilik Payı: Üretime emeği ile katılan çalışanların, kendilerine ödenen ücretten ayrı olarak, işletmeden üretime katılmış olmaları nedeniyle alacakları pay. Emeğin marjinal ürünü (kâr) üzerindeki iş gücü payı.
Karar Süreçleri: İslam ekonomisi serbest piyasa öngörür. Buna göre piyasaya giriş çıkışlar serbesttir ve kararlar üretici ve tüketici arasındaki etkileşimle, analiz yoluyla doğrudan merkezi planlama tarafından alınır. Üretici ve tüketici, fiziki olarak karşı karşıya gelmez. Bu nedenle kararlar, analizlere dayanır. Tüketicinin ürünler arasındaki tercihlerine göre şekillenir.
İslam Ekonomisi (Serbest Piyasa): Üretici ve tüketici arasında etkileşimin kurulduğu ve değişimin gerçekleştiği yer piyasadır. Ancak üretici ve tüketicinin fiziki olarak karşı karşıya gelmesi beklenmez.
Bu nedenle üreticinin ürettiği ürün ile tüketicinin ortaya koyduğu tercih, arz noktasında analiz edilerek değerlendirilir. Bu esnada devletin müdahalesi ve yetkisi yoktur. Aracı veya komisyoncu sistemde yer almaz; bu nedenle spekülatif bir şekilde karar mekanizmalarının etkilenmesi de söz konusu değildir. Serbest piyasa, fiyat belirleme anlamına gelmez; serbest dolaşım ve tercih olanaklarının yaratılmasını ifade eder. Ancak serbest piyasa, denetimsiz değil; kurallıdır. Zira denetimsiz ve kuralsız piyasa yoktur.
Tüketim: Üretimin temel amacı insan ihtiyaçların karşılamak olduğuna göre, üretilmiş mal ve hizmetler bu ihtiyaçları gidermek için kullanılmaktadır. Tüketim, insanların ihtiyaçlarını karşılamak üzere üretilmiş mal ve hizmetlerin kullanılmasıdır, yani üretilmiş olan bir malın fonksiyonunu yerine getirmesidir. Mal/emek döngüsünün sağlanması için gerekli olan süreç.
Arz ve Talep: Tüketici ihtiyaçlarının ve üretim olanaklarının getirdiği sunum, talebi belirler. Talep miktarı da, ürün arzının yapılmasına zemin hazırlar. Para, toplam üretilmiş olan mal ve hizmet –emek- kadardır. Dolayısıyla üretilmiş olan mal ve hizmetler kadar satın alma gücü vardır; artık emek ise halka yani emeğin sahibine aittir. Fazla arz yoktur.
Ar-Talep kuralları, piyasada bir malın fiyatının belirlenmesi değildir. Serbest rekabet koşulları içerisinde üretilmiş olan mal ve hizmetlerin fonksiyonlarına ve tüketicinin tercihine göre üretimi etkilemesini ifade eder. Yani fiyat üzerinde etkisi yoktur. Kaldı ki arz talep yasaları, ilkel/belirsiz piyasalar için geçerlidir. Profesyonel piyasalarda arz-talep yasaları işlemez.
Fiyat Dengesi: Bir malın arzı, talep kadardır. Bütün koşullar sabitken bir mala olan talebin artması beklenmez. Bu nedenle fiyatlarda da değişim beklenmez veya önceden öngörülmüş olan esnek fiyat aralığında seyretmesi beklenir. Talebin çoğalması, üretim artışına neden olur; üretim artışı da girdi maliyetlerini düşürür ve fiyat üzerinde pozitif etki yapar.
Gelir Faktörü: Bir malın fiyatı, tüketici geliri ve bu gelirin getirdiği fayda ile doğru orantılı olarak gelişir. Çünkü bir malın fiyatı, o malın üretiminde harcanan emek miktarı ve marjinal ürünü ile belirlenir. Süreç maliyetleri de emeğe bağlıdır. Üretim arttıkça maliyetler düşer, ancak gelir ve gelirin ikame ettiği faydanın çoğalması ile fiyatlar sabit kalır. Denge, fiyatı oluşur.
Talep-Fiyat Dengesi: Talepteki değişim, üretimi etkiler. Ancak talep fiyata değil ihtiyaca bağlıdır. Tüketicinin gelir seviyesi, harcama eğilimi üzerinde doğrudan etkilidir. Talebi belirleyen, tüketici ihtiyaçları ve hedeflenen faydadır. Üretim olanaklarının gelişmesi, gelir üzerinde olumlu etki yapar; bu nedenle fiyata müdahale edilmez. Talebin fiyat üzerinde doğrudan etkisi yoktur.
Ancak girdilerin çıktılar ile orantılı olmadığı üretim alanlarında veya ürünlerde, arz-talep dengesinin kendiliğinden oluşmayacağı açıktır.
Enerji gibi, depolanamayan, akıcı olan ürünlerde ve zaruri ihtiyaçlar üzerinde ise arz-talep yasalarının işlemeyeceği ve dolayısıyla bu yolla ihtiyaçların giderilemeyeceği bilinmektedir. Bu tür ürün ve hizmetlerde arz-talep dengesinin oluşması beklenmez.
Arz Faktörleri:
Zorunlu Arz: Bir malın üretim faktörleri açısından satılması gereken miktardır. Makul ve tüketilebilir bir fiyat seviyesinin oluşması için gereklidir. Üretim varsa zorunlu arz da vardır. Emek israf edilemez.
Kâr Maksimizasyonu: Arz miktarı arttıkça üretim maliyetlerinin düşmesine paralel olarak birim kazanç üzerinde düşüş meydana gelir. Çünkü işletmenin ihtiyacı olan en üst gelir, daha çok satılan ürün sebebiyle artmış olacak ve kârlılık oranı düşmesine rağmen toplam kâr artmış olacaktır. İşletmenin hedefi daha çok kazanmak değil; daha uzun süre yaşamaktır.
Piyasa Oluşumu ve Dengesi: Kararlar, üretim kanalı ile tüketici arasında arz ve talebin karşılıklı etkileşimi sonucu, analiz yoluyla merkezi planlama tarafından alınır. Tüketicinin piyasada var olan ürünler arasındaki tercihlerine göre denge oluşur. Üretim kararlarında tüketicinin etkisi yoktur.
Denge Fiyatı ve Miktarı: Arz ve talebin eşitlendiği fiyat düzeyidir. Üretim ve tüketimde istikrar vardır. Para emek karşılığı üretilir, bu nedenle arz ve talep eşittir. Makul üretim seviyesi.
Artık Denge: Satın alma gücünün artması, fiyatların denge fiyatı üzerine çıkmasına neden olur. Üretim olanaklarının yaygınlaşmış olması arz sorununu çözer. Ancak fiyat gerekçesiyle arz edilen mal miktarında yapılacak oynamalar, istikrarı bozar. Üretim ve arz faktörlerinin yönetilmesi gerekir. Artık denge, piyasada yeni denge fiyatının oluşmasına neden olur. Refaha katkı sağlar.
Doyum Kırılımı: Üretilmiş veya üretilecek olan şeylere talep vardır. Üretim, bu talebi karşılamak için yapılır. Talep ve üretim eşitlendiğinde, üretim artışı ivmesel olarak yavaşlar. Bu noktadan itibaren satın alma gücü, fiyat seviyesinin üzerine çıkmış; toplam nüfus için gerekli olan üretim sınırına ulaşılmıştır. Üretim ve fiyatlar, dengeye girmiş olur. Yenileme başlamıştır. Üretim, azalan ivme ile çoğalarak devam eder; ancak üretim nüfus artışına bağlı olarak seyreder. Doyuma ulaşıldığında ekonomi, büyümeye başlar. Nüfus ve üretim arasında denge oluşur. Bu durum, artık emeğin açığa çıkmasına neden olur. Böylece, refah dönemi başlamıştır.
Esneklik: Piyasaya arz edilen bir malın fiyatının, üretici tarafından önceden belirlenen fiyat aralığında esnetilerek artırılması sonucu talebin belli bir mala yönlenmesinin sağlanması. Fiyat esnekliği, üretim planlamasına göre yapılır; çünkü tüketiciye ulaşan fiyatlar, fiziki şartlara göre sabittir. Pazarda fiyat kırılmaları olmaz. Fiyat, bir malın üretimi ve tüketiciye ulaştırılması için harcanan toplam emeği ifade eder. Dolayısıyla fiyattaki esneklik, yalnızca marjinal fayda üzerinde belirlenen makul aralıkta seyredebilir.
Arz-Talep Uygulamaları: Devlet, sistemde yoktur. Dolayısıyla devletin piyasalara müdahale etmesi veya fiyatlar üzerinde baskı oluşturması, düşünülemez. Bütün planlamalar zekât kurumu aracılığı ile yapılır.
Yasal Düzenlemeler: Yasal düzenlemeler, piyasalardaki serbestliğin güvenliğini etkilemeyecek şekilde yapılır. Taban veya tavan fiyat uygulamalarına yönelik kararlar alınamaz ve yaptırım öngörülemez. Fiyatlar, sadece emeğin birim zamanda ürettiği miktar ile değişir. Özgürlükler kısıtlanamaz.
Koruma: Mal ve hizmet arz edenleri korumak amacıyla fiyat belirlenemez. Devletin üretim ve piyasalar üzerinde etkisi yoktur. Devlet fiyatları değil, piyasayı korumalıdır.
Asgari Ücret: Devletin ücret belirleme yetkisi yoktur.[200] Ücretler, bir malın üretimi için gerekli olan emeğin zamansal miktarının toplam gelire oranı ile kendiliğinden belirlenir. Devletin piyasalar üzerinde yapacağı her türlü müdahale, üretim-tüketim dengesinin bozulmasına neden olur.
Kotalar: Devlet, üretimi sınırlandıramaz; bu sebeple bir malın arzı üzerinde herhangi bir kota uygulaması yapamaz. Ancak üretici, talebe bağlı olarak üretimini planlamak zorundadır. Fazla arz, talep bulmayacağı için öngörülen faydada düşüş meydana gelir.
Vergi Yükü: Belli bir maddi ölçü üzerinden vergi uygulaması yapılamaz. Vergi, üretimden elde edilen fayda üzerinden alınır. Uygulanacak herhangi bir satış vergisi, piyasa dengesini bozacaktır ve malın fiyatının satın alma gücü ile paralel seyretmesini önleyecektir.
Rant ve Refah: Tüketicinin satın almayı kabul edebileceği fiyat ile gerçekleşen fiyat arasındaki fark ve üreticinin satmaya razı olacağı fiyat ile satması gereken fiyat arasındaki fark, rantı oluşturur. Piyasaların dengesiz gelişmesine neden olur, serbest rekabet koşullarında rant oluşumu beklenmez. Tüketiciye ulaşan fiyat, bir mal veya hizmetin üretiminde harcanan toplam emek miktarından ibarettir, pazarlık yoktur. Tüketici tercihte bulunur.[201]
Üretim ve Maliyetler: Bir malın üretiminde ve dolaşımında harcanan toplam emek miktarı, maliyeti oluşturur. Kâr maksimizasyonu yoktur, fayda maksimizasyonu vardır. Kârlılık, toplam maliyetlerden sonra sabittir; ancak tüccarın ya da mağazanın payı fiyatın içerisinde olduğu için tüccarın kâr beklentisi sebebiyle fiyatı etkilemesi söz konusu değildir.
Girdi Maliyetleri: Üretimin artması, birim zamanda üretilen miktarın artmasını gerektireceği için girdi maliyetlerinin azalmasına neden olur. Bu da toplam ürün maliyeti üzerinde etkilidir. Üretim noktasında değişken girdiler, plansız üretim süreçleri için geçerlidir. Arz-talep dengesi içinde gerçekleşen üretim uygulamalarında değişken girdiler yoktur. Bir malın değeri, o malın üretilmesi için harcanan emek ile ölçülür. Emek miktarında değişiklik olmadığında, üretim artışı dışında girdi maliyetlerinde de değişiklik söz konusu değildir. Dolayısıyla girdi maliyetleri sabittir.
Planlama Etkileri: Kısa ve uzun dönem planlamaları, üretim üzerinde etkilidir. Ekonominin yapısı gereği, hammadde kaynaklarından nihai ürün üretimine kadar bütün süreçlerin önceden planlanarak üretim ve ihtiyaçların buna göre karşılanması öngörülür. Böylece üretim maliyetleri dengelenmiş ve fiyatlar üzerinde değişken bir baskı oluşturmamış olur. Ürün ve üretim standartları oluşur.
Tüketici Tercihleri: Tüketiciler, her zaman kendileri için rasyonel fayda sağlayacak tercihlerde bulunurlar. Bu tercihleri yaparken tasarruf olanaklarına göre tercih maliyetlerine katlanırlar.
Piyasalar: Satıcı/ürün ile tüketicinin buluştuğu ve fiziki olarak mal takasının gerçekleştiği serbest piyasa koşulları, çevre.
Para: Paranın kesin ve değişmez bir tanımını yapmak yerine, paranın üstlendiği fonksiyonları belirleyerek ve bu fonksiyonları yerine getiren şeyi para olarak kabul etmek gerekir. Para, mal ve hizmetlerin el değiştirmesi için gerekli olan bir ölçme ve değişim aracıdır. Emek miktarını ölçer. Bu açıdan mal ve hizmetlerin değerini ölçmeye yarar ve satın alma gücünün dinamik kalmasını sağlar. Dolayısıyla para, bir malın üretimi için gerekli olan süreçlerin tümünde harcanmış olan emeği ölçme ve biriktirme aracıdır.
Para Politikası:
Fazla Para: Ekonomik birimler özellikle ihtiyat ve spekülasyon amacıyla arz-talep dengesinin dışında fazla para bulundurmak isterler. Bu durum, nominal gelir ve faiz oranlarını etkiler. Faiz talebi, para ile ters yönlü ilişki içindedir. Piyasaya sürülen fazla para, dengeyi bozar. Piyasada fazla paraya yer yoktur. Artık emek, tasarruf yoluyla sisteme geri döner.
Para Arzı Dengesi: Para talebi, para arzı ile eşit noktaya geldiği zaman piyasalar dengeye gelir. Arz-talep dengesi gerçekleşmiş olur. Para miktarında meydana gelecek değişiklikler, para maliyetini ve yatırımları etkiler. Piyasaya arz edilen para, üretilmiş olan mal ve hizmetlerin toplamı kadardır. Para arzı dengelidir. Bu şöyle ifade edilebilir: “Para ↔ Mal, Toplam Para = Toplam Fiyat”
Borç Dengesi: Yatırımlar ve devlet için borçlanma gereği yoktur. Yatırım finansmanı için gerekli olan sermaye tasarruflar ile oluşmuştur. Vergiler, devletin hizmet giderleri için yeterlidir; yatırım sorumluluğu devlete ait değildir. Borçlanma yoktur.
Planlama Etkisi: Üretim olanaklarının geliştirilmesi ve maliyetlerin düşürülebilmesi için üretimin ihtiyacı olan girdi kaynaklarının planlanmasını gerektirir; bu, verimlilik artışı ve üretim kalitesi için gereklidir. Zekât kurumu tarafından yürütülür. Fiyatlar üzerinde pozitif etki yapar.
Kaynak Planlaması: Bir malın üretilebilmesinde gerekli olan girdilerin ihtiyaç olan miktarda gerçekleşmesini sağlamak için istatistiksel planlama, ham madde üreticilerinin yeterli miktarda ve gerekli olan nitelikte mal üretmelerinin sağlanması, üretim fazlası oluşmasını önleme.
Üretim Planlaması: Bir malın üretilebilmesi için gerekli olan kaynak miktarının talep ile doğru orantılı olarak tespit edilmesi ve artış miktarının belirlenmesi, böylece kaynak üretiminin doğru miktarda gerçekleşmesinin sağlanması. Tam verimlilik esasına göre üretim.
Yatırım Planlaması: Yaygın üretim olanakları yaratılırken verimliliğin artırılabilmesi için her bölgenin, bölgesel yapısına uygun nitelikte üretim yapabilmek maksadıyla geliştirdiği planlamada, bilgi tedariki ve buna bağlı olarak yatırımların gerçekleştirilmesi, böylece iş gücü taşımasına gerek kalmadan ve eksik istihdamı minimize edecek şekilde üretimin gerçekleştirilmesi.
İşgücü Planlaması: Üretim olanaklarının gelişmesine bağlı olarak nitelikli iş gücüne olan ihtiyacın eğitim süreçlerinden başlayarak planlanması ve bu iş gücünün istihdamı. Nitelikli iş gücü adaylarına, eğitim aşamasında etkin deneyim kazanabilmeleri için olanak sağlanması.
Böylece İslam iktisadı açısından teorik parametreler metindeki kavram tanımlarından yola çıkarak kendiliğinden ortaya çıkmış olmaktadır. Diğer iktisadi parametrelerin tümü, bu esaslara göre yeniden düzenlenmelidir. Ekonomik gelişme ve istikrar, doğal dengeler[202] üzerine kurulur. Nüfus artışına paralel olarak yeterli düzeyde gerçekleşmeyen yatırımlar, işsizliğin kaynağıdır. Yani işsizlik, üretim olanaklarının yetersizliğinden doğar. Oysa ihtiyaç olan şey, emektir ve bunun için de nüfusa ihtiyaç vardır. Nüfus arttıkça verimlilik de artar.
Öte yandan, piyasalarda oluşan talebin değerlendirilememesi, bu talebe yönelik uygun yatırımların olmayışı, ithalatı gerektirir. Yeterli üretim yoksa yeterli para da yoktur. Çünkü yeterince emek harcanmamıştır. Dolayısıyla harcamaların veya satın alma gücünün desteklenmesi için borçlanmak gerekir. Bu durum enflasyonu tetikler ve güvenilirliğin azalmasına neden olur. Oysa girdi kaynaklarından tüketiciye kadar olan süreçlerin tek bir merkezden takip edilerek yönetilmesi, üretim olanaklarının planlı bir şekilde gelişmesine neden olur.[203] Bu da ekonomik istikrarın oluşması için önemlidir. Eğer bu doğru uygulanırsa, belirsizlik veya yokluk endişesi ortadan kalkacak ve önceden bilinen sonuçlarının ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.
İslam iktisadı açısından, iktisadi süreç ve faktörlerin işleyebilmesi ve verimli tutulabilmesi için tek bir parametreye ihtiyaç vardır: “Emek değerinin ve kriterlerinin belirlenmesi.” Çünkü emek, temel girdidir. Bütün üretimler emek girdisi ile gerçekleşir ve değer kazanır. Yani, bütün girdi ve çıktılarda “maliyet” veya “değer” belirleyen tek şey emektir. Çünkü her şey, emek ile üretilir. Dolayısıyla bütün süreçler, emek değişkenine bağlı olarak gelişir.
Var olan sermaye gücü, bütünüyle halka aittir. Çünkü emeğin sahibi halktır. Dolayısıyla herhangi bir sermaye tekelinden veya iktisadi faaliyetler üzerinde sermaye baskısından söz edilemez. Devlet ise, iktisadi faaliyetlerde bir aktör olarak yer almaz. Sadece piyasalardaki güvenliği sağlamak ve analiz süreçlerine katkıda bulunmakla görevlidir. Bu nedenle karar süreçleri bu iki faktörün dışında gelişecektir. Yani halk kendi kararlarını alıp kendisi uygulamış olacaktır. Kendisi için en verimli olan şeyi tercih edecektir.
Referans metin açısından özellikle dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır: Temel iktisadi kavramları tanımlamak sadece süreçlerin işlevselliği açıdan önemlidir; ancak metin bununla yetinmez, kavramların tanımlandığı olay ve süreçler dikkate alındığında bir teori çalışmasında ele alınamayacak kadar çok ve ayrıntılı süreçlerin tanımlandığı görülebilir. Burada sadece konu başlıkları niteliğindeki kavramlar derlenmiştir.
Sadaka kavramı, vergi sistemi olarak ayrıldığında, zekât kavramı ile tanımlanmış olan sistemin parametreleri de oluşmaya başlar. Sermaye kaynağını oluşturan infak/tasarruf ile bu kaynakların üretime kanalize edilmesi (yani karz) süreçleri arasında ve bunların tümü üzerindeki yönetim, organizasyon, planlama ile verimliliğin sağlanması; çoğalan faydanın asıl sahibi olan halka geri dönmesini sağlar. Bu yapı içerisinde “iyilik” anlamına gelecek veya “karşılıksızlık” ifade eden hiçbir öneri, yaptırım veya uygulama örneği yoktur. Bireyler, sosyal yaşam içerisinde kendi tercihleri ile yapacakları davranışlardan tamamen kendileri sorumlu olurlar. Ancak bu durum iktisadi süreç veya uygulamaları ilgilendiren bir şey değildir.
Açıkça anlaşılmıştır ki, zekât sistemi, tamamen reel uygulamalara dayanan ve devletten bağımsız, profesyonel ve halkın katılımına dayalı bir organizasyon gerektirmektedir. Metinde bu organizasyon için gerekli olan tüm parametreler ilkesel anlamda vardır. Eğer ihtiyaç olan ipuçları varsa ve anlaşılabiliyorsa, sistemi kurgulayabilmek için gerekli olan her şey var demektir.
[1] Baqara: 29, 168, Maide: 88, Âraf: 31, 32.
[2] Rad: 2, Rum: 8, Al-i İmran: 110, Maide: 33, Hicr: 19.
[3] Nuh: 19, 20, Enbiya: 31, Taha: 53, Zuhruf: 10.
[4] Al-i İmran: 104, Ankebut: 67.
[5] Furkan: 67, Sad: 51, Duhan: 55, Tur: 18, 22.
[6] Kamu Sermayesi: Bu bir tanımdır. Convansiyonel anlamda devletin hâkim olduğu veya yönettiği bir sermaye değil; toplumsal katılım yoluyla, yani bireysel tasarrufların bir havuzda toplanmasıyla elde edilmiş olan toplam tasarrufu ifade eder. Devletin yönetim veya gözetiminde olan bir uygulama değildir.
[7] Baqara: 188, Nisa: 29, Necm: 22, Zariyat: 4.
[8] Baqara: 127, Tevbe: 79, Rad: 2.
[9] Baqara: 253, Enam: 165, Fatır: 10, Mucadele: 11.
[10] Furkan: 67.
[11] Baqara: 177, 195, Al-i İmran: 92. .
[12] Humeze: 2, Beled: 6, Muddesir: 12, Meryem: 77, Kehf: 34, 39, Hud: 29.
[13] Nisa: 6, 131, 135, Tevbe: 93, Nur: 32, Al-i İmran: 181, Baqara: 273.
[14] Tevbe: 60, 113.
[15] Baqara: 43, 83, 110, 177, 277, Nisa: 77, 162, Maide: 12, 55, Âraf: 156, Tevbe: 5, 11, 18, 71, Enbiya: 73, Hac: 41, 78, Nur: 37, 56, Neml: 3, Lokman: 4, Ahzab: 33, Fussilet: 7, Mucadele: 13, Muzzemmil: 20, Beyyine: 5.
[16] Baqara: 127, Tevbe: 79, Rad: 2.
[17] Maide: 2.
[18] Nahl: 9.
[19] Nahl: 9, Lokman: 19.
[20] Fatır: 32, Lokman: 1.
[21] Maide: 66.
[22] Bknz. “Bir Kurum Olarak Zekât” Başlığı.
[23] Bknz. “Vergi Sistemi Olarak Sadaka – Kamu Maliyesi” Başlığı.
[24] Bknz., “Sadakat (الصدقات)- Vergiler” Başlığı.
[25] Bknz., “Halek (خلْق) Üretim” Başlığı.
[26] Bknz., “Qdr (قدر ) - Öngörülebilir/Ölçülebilir Süreç Planlaması” Başlığı.
[27] Bknz. “Yaqdiru (يقدر)- Nitelik Planlaması” Başlığı.
[28] Bknz. “Kâdir (قادر) - Planlama Organı” Başlığı.
[29] Bkn. “Qadren (قدرا) - Aşamalı Süreç Planlaması” Başlığı.
[30] Bknz. “Miktar (المقدار) - Mikitarsal Uygunluk Planlaması” Başlığı.
[31] Bknz. “Qadiyr (قدير)[31]- Uygulama Potansiyeli” Başlığı.
[32] Bknz. “Muktedir (مقتدر)[32]- Uygulayıcılar” Başlığı.
[33] Bknz. “Makdur (مقدورا)[33]- Uygulama Organı/Kurum” Başlığı.
[34] Bknz. “Kaza (قضى) - Ürün/Sonuç” Başlığı.
[35] Bknz., “Ecel (اجل)- Yaşam Döngüsü/Faaliyet Planlaması” Başlığı.
[36] Tin: 4.
[37] Baqara: 54, 118, 164, 238, 264,282, 286, Al-i İmran: 117, 147, Nisa: 91, Maide: 8, ve diğerleri (378 kez kullanılır.).
[38] Kavram burada İktisadi Yönetim Sistemi açısından tanımlanmaktadır. Genel tanım için Bknz. “Merkezi Planlama - Qavm (قوم)” Başlığı.
[39] Furkan: 67.
[40] Beyyine: 3.
[41] Baqara: 225, Al-i İmran: 2, Taha: 111, Tevbe: 36, Yusuf: 40, Rum: 30, 43.
[42] Nisa: 34, 135, Maide: 8.
[43] Tevbe: 7, Fussilet: 30, Ahkaf: 13, Cin: 16.
[44] Hud: 112, Şura: 15, Yasin: 89.
[45] Maide: 37, Tevbe: 21, Tevbe: 28, Hud: 39, İbrahim: 40, Hicr: 76, Zumer: 40, Şura: 45.
[46] Araf: 205, Rad: 15, Nur: 36, Furkan: 5, Ahzab: 42, Fetih: 9, İnsan: 25.
[47] Hucurat: 13, Murselat: 30.
[48] Haşr: 6, 7, 8.
[49] Rad: 2, 4, Nahl: 12, 14, 79, Âraf: 54, Casiye: 13, İbrahim: 32, 33, Ankebut: 61,Lokman: 29, Fatır: 13, Zumer: 5.
[50] Baqara: 164.
[51] Hud: 38.
[52] Tevbe: 34, 35.
[53] Kevser: 1.
[54] Kevser (الْكَوْثَرَ): Kesr (كثر ) kökünden türetilmiş, mef’ul mensub bir kelimedir. Arapların sayısı, değeri veya miktarı çok olan şeye “kevser” dedikleri bilinmektedir. Metinde başlıca kullanıldığı formlar : :كثر Sayısal çokluk, çoklukta üstün gelmek, galebe etmek, galip gelmek. (Bknz. Nisa: 7); :كَثُرَتْ Çoğalma (bulutların çoğalması gibi). (Bknz. Enfal: 19); :كثّر Çoğaltmak, teksir etmek, türetmek, bollaşmak, bulundurmak, tasarruf etmek, bir işi çok veya sık sık yapmak. Bknz. Araf: 86); :اكثر Malı çok olmak, çoğaltmak, çok bulmak, çok vermek, teksir etmek, artırmak, çok yapmak, gevezelik etmek, başkalarından çok söylemek (bir gazetenin tirajının diğerlerinden çok olması gibi) daha çok, daha fazla. (Bknz. Hud: 32, Fecr: 12 ); :استكثرَ Kıskanmak, bir şeyi çok görmek, bir nesneyi çok tutmak, çok zannetmek, çok saymak, çok bulmak, çok sunmak, çok yapmak, çoğunluğu sağlamak, hacimleştirici, yığınlaştırıcı. (Bknz. Âraf: 188, Enam: 128, Müddessir: 6); :كثرة Çokluk, üreme, bolluk, çoğalmak, sık olmak, sayısal çokluk. (Bknz. Maide: 100, Tevbe: 25); :-كثيرة Çok, bir hayli, fazla, birçok (كَثٖير - كَثٖيرًا - كَثٖيرَة formlarında 71 kez kullanılmaktadır); :اَكْثَرُ İsm-i tafdil, ekseriyet, belli bir grup veya miktar içerisinde çoğunluğu sağlama, çoğunluğu elde etme (اَكْثَرهم formunda 44 kez kullanılmaktadır)(Bknz. Maide: 9, Zuhruf: 78 ); :التَّكَاثُرُ Türemek, artırmak, artmak, çoğalmak.(Bknz. Hadid:20 ); :التكاثر Sayı bakımından çoğalmak.(Bknz. Tekasur: 1)
[55] Enam 141, Âraf: 31, Yunus: 83, Enbiya: 9, Şu’ara: 151, Mu’min: 43, Duhan: 31, Furkan: 67.
[56] İsra: 26, 27. (إن المبذرين كانوا إخوان الشياطين) Savurganlık. Bir mal veya hizmetin, ondan elde edilebilecek fayda gerçekleşmeden dolaşımdan çekilmesi. Satın alma yoluyla verimsiz harcama.
[57]Kelime olarak “israf” (اسراف): Telef etmek, bir işe yaramadan tüketmek, gereksiz ve bir fayda temin etmeyecek şekilde harcamak anlamına gelir. Üretim açısından gereğinden fazla girdi kullanımıdır.
[58] Tevbe: 127, Furkan: 19.
[59] İsra: 27.
[60] İsra: 26.
[61] İsra: 30, Âraf: 31, Rad: 26, Nahl: 71, Kasas: 82, Ankebut: 17, 62, Rum: 37, Sebe: 15, 36, 39, Zumer: 52, Şura: 12, 27, Baqara: 60, Yunus: 59, Saffat: 41, Casiye: 5, Zariyat: 57.
[62] Baqara: 3, Enfal: 3.
[63] Yunus: 26, Furkan: 67, Abese: 41.
[64] Baqara: 236, Zuhruf: 53.
[65] İsra: 100, Baqara: 3, 26, 192, 215, 219, 254, 261, 262, 264, 265, 267, 270, 272, 273, 274,
Al-i İmran: 17, 92, 117, 134, Nisa: 34, 38. Tevbe: 53, Furkan: 67, Yasin: 47, Hadid: 10,Mumtehine: 10, 11
[66] Bknz. “İnfak (أنفقوا)” - “Tasarruf/Çoğaltmak İçin Harcama” Başlığı.
[67] Baqara: 215, 219. Furkan: 67, İsra: 29.
[68] Bknz. “Afv (العفو )” – “Tasarruf Planlaması” Başlığı.
[69] Baqara: 117, Al-i İmran: 47, Enfal: 42, 44, Yusuf: 18, 83, Kehf: 69, Meryem: 21, 35, Neml: 32, Ahzab: 36, Zuhruf: 79.
[70] Al-i İmran: 26, 104, Âraf: 188, Hacc: 77, Ahzab: 19, Sad: 32, Fussilet: 49 ayetlerinde الخير olarak ve 116 kez خير , 37 kez خيرا
[71] Baqara: 245, Maide: 12, Hadid: 11, 18, Teğabun: 17, Muzzemmil: 20.
[72] Bknz. “Karz-ı Hasen” Başlığı.
[73] Baqara: 216, Al-i İmran: 180, Yusuf: 77, Meryem: 75, Hac: 72, Furkan: 34, Sad: 55, Cin: 10, İnsan: 11, Beyyine: 6, Felak: 2, 3, 4, 5, Nas: 4.
[74] “Şer”, zorluk veya zorlu bir süreç ifade etmekle birlikte “kötülük” anlamına gelmez. Uyguluma yöntemlerine bağlı olarak pozitif ve verimli sonuçların ortaya çıkmasını da sağlayabilecek zorunlu süreçler
[75] Yunus: 11, İsra: 11, 83, Enbiya: 35, Fussilet: 49, 51, Mearic: 20.
[76] Murselat: 32.
[77] Nur: 11, Zilzal: 8.
[78] İnsan: 7.
[79] Müminun: 72, Kehf: 94, Talak: 2
[80] Kaf: 11, 42.
[81] Baqara: 275, 276, 278, Al-i İmran: 130, Nisa: 161.
[82] Bknz. “Er-Riba (الرّبا)- Tefecilik” Başlığı.
[83] Baqara: 231, Tevbe: 107, Nisa: 95, Enam: 17, Yunus: 107, Yasin: 23, Zumer: 38.
[84] Âraf: 188, Yunus: 49, Rad: 16.
[85] Baqara: 16.
[86] Baqara: 40, 47, 122, Al-i İmran: 171, 174, Maide: 65 vd. (Yaklaşık 125 ayette أنعمت , بنعمة , النعيم vs. şeklinde kullanılmaktadır.).
[87] Furkan: 57, Sebe: 47, Ankebut: 58, Zumer: 74, Hadid: 7, 18, Fussilet: 8, Al-i İmran: 171, 172, Kasas, 25.
[88] Baqara: 35, 58, Nahl: 112.
[89] Al-i İmran: 18, 21, Nisa: 127, 135, Maide: 8, 42, Enam: 152, Âraf: 29, Yunus: 4, 47, 54, Hud: 85, İsra : 35, Enbiya: 47, Şuara: 182, Rahman: 9, Hadid: 25.
[90] Nisa: 58, 135, Maide: 8, Âraf: 29 vd.
[91] İsra: 35, Kehf: 33.
[92] İsra: 35, Rahman: 9.
[93] Enbiya: 47, Mü’minun: 102, 103, Rahman: 9.
[94] Âraf: 8, Rahman: 9, Kehf: 105, İsra: 35, Şuara: 182, Mutaffifin: 3.
[95] Enbiya: 47, Araf: 8, 9, Muminun: 102, 103, Karia: 6, 8.
[96] Kaf: 30, 36.
[97] Daha çok arttırmak, dört boyutlu artırım, artmak, artırmak, fazla olmak, ziyade olmak, çoğalmak, zam yapmak, genişlemek (yani matematiksel notasyonla xi malının “Δ xi” değişmesinin, toplam fayda seviyesine yaptığı etki)
[98] Tevbe: 37, Yunus: 26.
[99] Âraf: 95, 168, Hud: 114, Furkan: 70, Ahzab: 29, Rad: 6.
[100] Nisa: 59, 125, Yusuf: 3, İsra: 35, Kehf: 7, Muminun: 14.
[101] Nisa: 18, Âraf: 153, 168, Yunus: 27, Hud: 10, 78, 114, Zumer: 48, 51, Nahl: 34, 45, Kasas: 84, Mumin: 45, Casiye: 21, 33.
[102] Baqara: 169, Âraf: 188, Neml: 62.
[103] Duhan: 57, Hucurat: 8, Haşr: 8, Sebe: 10, Ahzab: 47, İsra: 12, Maide: 2, Baqara: 198, (Tanım: Süleyman Karagülle, “Değer”).
[104] Baqara: 202, Al-i İmran: 23, Nisa: 7, 32, 33, 44, 51, 53, 85, 118, 141, Enam: 136, Âraf: 37, Hud: 109, Yusuf: 56, Nahl: 56, Kasas: 77, Mümin: 47, Şu’ra: 20.
[105] Gaşiye: 3, 19, Maide: 3, Tevbe: 120, Hicr: 48, Kehf: 62, Fatır: 35, Sad: 41, Mearic: 43, İnşirah: 7
[106] Furkan: 54, Saffat: 158, Muminun: 101.
[107] Nisa: 8, Necm: 22, Kamer: 28.
[108] Neml: 49.
[109] Âraf: 140, Hasr: 7.
[110] Nisa: 24, Enam: 128.
[111] Baqara: 102, 123, 164, 219, Nisa: 11, Maide: 76, 119, Enam: 71, 158, Âraf: 188, Yunus: 18, 49, 98, 106, Hud: 34, Yusuf: 21, Rad: 16, 17, Taha: 89.
[112] Baqara: 219, Nahl: 5, Hac: 28, 33, Mu’minu: 21, Yasin: 73, Mu’min: 80, Hadid: 25.
[113] Baqara: 41, 86, 90, 175, Al-i İmran: 177, Tevbe: 9, Maide: 106, 111, Yusuf: 21.
[114] Yunus: 19, Hud: 110, Taha: 129, Enbiya: 101, Saffat: 171, Fussilet: 45, Şura: 14, Baqara: 148, Maide: 48, Yasin: 66.
[115] Nisa: 92, Maide: 89, Tevbe: 8, 10, Taha: 94, Kasas: 18, 21, Mücadele: 3, Beled: 13.
[116] Nisa: 92, Tevbe: 10.
[117] Taha: 94.
[118] Hud: 93.
[119] Enfal: 1.
[120] Enam: 17, Yunus: 107, Zumer: 38, Duhan: 15, Necm: 58.
[121] Kamer: 24, 47.
[122] Kamer: 24, 47, Tekvir: 12.
[123] Baqara:41, 79, 174, Al-i İmran:77, 187, 199, Nisa:12, Maide: 44, 106, Tevbe:9, Yusuf:20, Nahl:95.
[124] Baqara: 205, Hicr: 12, Enbiya: 96, Secde: 8, Yasin: 5.
[125] Al-i İmran: 14, Nisa: 119, Maide: 1, Enam: 136, 138, 139, 142, Âraf: 179, Yunus: 24, Nahl: 5, 66, 80, Taha: 54, Hac: 28, 30, 34, Mu’min: 21, Furkan: 44, 49, Şuara: 133.
[126] Baqara: 71, 205, 223, Al-i İmran: 117, Enam 136, Enbiya: 78, Şura: 20.
[127]Kelime olarak Hars (حرث), ocaktaki yanık odunları bir araya getirerek tekrar yanmalarını sağlamak demektir.
[128] Al-i İmran: 37, Enam: 99, Âraf: 58, Yunus: 24, Kehf: 45, Taha: 53, Hadid: 20, Nuh: 17,Nebe: 15.
[129] Baqara: 155, Âraf: 101, 130, Hud: 120, Yusuf: 3, Kehf: 13, Taha: 99.
[130] Hud: 84.
[131] Neml: 22, Kehf: 23, Taha: 10, Kasas: 29, Rad: 17, İsra: 106, Zuhruf: 77.
[132] Enam: 99, 141, Yasin: 35, Kehf: 34.
[133] Baqara: 177, Duha: 1, Mearic: 1.
[134] Nisa: 100, Baqara: 236, 255, 286, Enam: 80, 152, Âraf: 42, 89, 156, Taha: 98, Muminun: 62, Mumin: 7.
[135] Rad: 3, Furkan: 45, Âraf: 202, Meryem: 75, 79, Taha: 131.
[136] Baqara: 196, Zumer: 8.
[137] Baqara: 36, 236, Âraf: 24, Maide: 96, Al-i İmran: 14, Yunus: 70, Nahl: 80, Enbiya: 111, Rad: 26, Kasas: 60, 61, Yasin: 49, Vakıa: 73.
[138] Hud: 3.
[139] Baqara: 36, Zariyat: 43, Âraf: 24, Yasin: 44.
[140] Al-i İmran: 197, Nisa: 77, Tevbe: 38, Nahl: 80, 117, Enbiya: 111.
[141] Yusuf: 68, Mu’min: 80, Haşr: 9.
[142] Âraf: 137, Maide: 14, 63, Nahl: 112, Nur: 30, Fatır: 8, Hud: 37, Mu’minun: 63, Zumer: 39, Fussilet: 5.
[143] Âraf: 179.
[144] Kehf: 32, Secde: 27, Zumer: 21.
[145] Kehf: 32, Kamer: 20, Hakka: 1.
[146] Mü’min: 51, Sebe: 11, Hud: 121.
[147] Tevbe: 102, Hud: 7, Kehf: 30, 88, 110, Enbiya: 82, Furkan: 70, 71, Mulk: 2, Baqara: 62, Maide: 69, Meryem: 60, Taha: 82, Kasas: 67, 80, Sebe: 11, 37, Fussilet: 33.
[148] Ali-İmran: 196, Maide: 90, Enam: 54, Tevbe: 120, Yunus: 61, 81, Hud: 46, Nahl: 97, Taha: 75, Furkan: 23, Kasas: 15, Rum: 44, Mü’min: 40, Fussilet: 46, Casiye: 15.
[149] Al-i İmran: 195, Enam: 135, Hud: 93, 121, Mu’minun: 63, Zumer: 39, Fussilet: 5.
[150] Al-i İmran: 136, Ankebut: 58, Zumer: 74.
[151] Fatır: 10.
[152] Nebe: 9, 10, 11, Âraf: 10, Hicr: 20.
[153] Kelimenin aslı “ayş” (عيش)’dir. Pratikte “yaşam için gerekli olan girdiler” şeklinde yorumlanabilir. “Yaşam, dirlik, yaşam ıslahı” anlamlarına gelen bir kavramdır. Yani yaşamı sürdürülebilir kılan girdilerdir. “Rızk”tan farklı olarak bu kavram, ıslah edici nitelikte, yaşam konforunun sağlanmasını ifade etmektedir. Yani gelir düzeyindeki iyileşmeyi ifade eder. Zorunlu olmayan ama yaşam konforu sağlama potansiyeli taşıyan girdiler olarak anlaşılması gereklidir. Bknz. Hakka: 21, Karia: 7.
[154] Taha: 124, Kasas: 58, Zuhruf: 32.
[155] Baqara: 21, Maide: 72, 117, Âraf: 59, 65, 73, 85, Hud: 50, 61, 84, Nahl: 36, Mü’minun: 23, 32, Neml: 45, Ankebut: 16, 36, Nuh: 3.
[156] Âraf: 194, Enbiya: 26, Saffat: 40, 74, 128, 160, 169, Zumer: 10, 16, 17, Zuhruf: 19, 68, Duhan: 18,
[157] Nisa: 172, Âraf: 206, Enbiya: 19 Kehf: 110.
[158] Enam: 6, 98, 133, 141, Hud: 61, Enbiya: 11, Müminun: 14, 19, 31,42, 78, Kasas: 45, Yasin: 79, Necm: 32, Vakıa: 35, 72, Mulk: 23.
[159] İnşaat, ekonominin lokomotifidir. Çok geniş girdileri olan bir üretim şekli olması nedeniyle, ekonominin hemen her alanını besleyen bir faaliyettir
[160] Baqara: 22, Sad: 37, Mü’min: 64.
[161] Baqara: 96, Tevbe: 17, 18, Yasin: 16, 68, Hud: 61, Rum: 9, Fatır: 11, 37.
[162] Nahl: 75, Maide: 101.
[163] Baqara: 205, Necm: 39, Naziat: 35, Enbiya: 94.
[164] Nitelikli emek ücreti istihkak eder. Toplam gelire göre hesaplanır. Basitçe; Emek = Birim Zaman x Üretilen Miktar x Çalışma Süresi, Buna göre emek, bir mal veya hizmetin üretilebilmesi için bir birim zamanda iş gücü tarafından ortaya çıkarılan maximum/minimum fayda ortalamasının birim zamana tekabül eden değeri ile ölçülür. Aynı zamanda ücreti belirler.
[165] Enbiya: 94, Gaşiye: 9.
[166] Baqara: 233, 286, Nisa: 84, Enam: 152, Âraf: 42, Mu’minun: 62, Sad: 86, Talak: 7.
[167] Sad: 86.
[168] Nisa: 84, Enam: 152, Âraf: 42, Mu’minun: 62, Talak: 7.
[169] Baqara: 79, 81, 134, 141, 202, 225, 264, 267,281, 286, Al-i İmran: 25, 155, 161.
Nisa: 88, 111, 112, Maide: 38, Enam: 3, 70, 120.
[170] Enam: 92, 155 Âraf: 96, 137, Neml: 8, Hud: 48, 73, Fussilet: 10, Enbiya: 50, 71, 81, Sad: 29,
İsra: 1, Sebe: 18, Saffat: 113.
[171] Enfal: 41, 69, Taha: 18, Enbiya: 78.
[172] Necm: 22.
[173] Maide: 31.
[174] Baqara: 282, Âraf: 85, Hud: 85.
[175] Yusuf: 20.
[176] Cin: 13.
[177] Baqara: 282, Âraf: 85, Hud: 15, 85, Şuara: 183.
[178] Baqara: 22, 126, 155, 266, Âraf: 130, Rad: 3, 4, İbrahim: 32, 37, Nahl: 11, 67, 69, Muhammed: 15, Fatir: 27.
[179] Nisa: 85, Fussilet: 10.
[180] Taha: 53, Leyl: 4.
[181] Enam: 99, Yasin: 33, Nebe: 15, Abese: 27.
[182] Baqara: 165, Sad: 32, Adiyat: 8.
[183] İsra: 90, Zumer: 21.
[184] Baqara: 60, Âraf: 74, Hud: 85, Şuara: 183, Ankebut: 36.
[185] Hud: 85.
[186] Baqara: 248, Hud: 86, 116, Kehf: 46, Meryem: 76.
[187] Hud: 86.
[188] Maide: 6, Kehf: 16, 29, 31, Nisa: 69.
[189] Lokman: 20.
[190] Fatır: 15.
[191] Muhammed: 38.
[192] Baqara: 253, Enam: 165, Fatır: 10, Mucadele: 11.
[193] Nahl: 75, Zumer: 9, Şura: 27.
[194] Şura: 7, Taha: 53, Leyl: 4.
[195] Prof.Dr. Ömer Demir, Sosyal Bilimler Sözlüğü – “Artık Emek”, http://omer-demir.net/sosyalbilimlersozlugu/artik-emek/ (Erişim tarihi: 14.07.2014).
[196] Baqara: 253, Enam: 165, Fatır: 10, Mucadele: 11.
[197] Hud: 87.
[198] Al-i İmran: 104.
[199] Girdi ve üretim maliyetlerinde değişiklik, ancak birim zamanda üretilen miktarın artırılması ile mümkündür. Emek değeri sabitken girdi ve üretim maliyetlerinde değişiklik beklenmez. Üretim artışı, birim zamanda üretilen miktarın artırılmasını gerektirir.
[200] Zuhruf: 32.
[201] Toprak ve doğal kaynaklar üzerinde mülkiyet yoktur. Sistem faktör piyaslarına veya uygulamalarına izin vermez. Dolayısıyla rant sistem içerisinde sınırlıdır.
[202] Rahman: 7, 8, Hicr: 19, 20.
[203] Baqara: 29, 168, Maide: 88, Âraf: 31, 32.