Metot
Kurgusal Yöntem
İslam iktisat teorisi, konvansiyonel ve geleneksel görüş, öneri ve uygulamalardan yararlanmış olmakla birlikte sadece orijinal metni referans almıştır. Bütün kavramlar, referans metin örneklemeleri ve tanımlarına bağlı kalınarak değerlendirilmiştir. Hiç bir şekilde geleneksel tanım, yorum veya ahlaki prensipler göz önüne alınmamıştır. Çünkü eğer Kur’an, hayatın her alanında etkili bir metin ise, önermeleri ile ahlaki veya insani değerler arasında bir çelişki meydana gelmemesi gerekir.
Bu nedenle yöntem bakımından iki temel kriter gözetilmiştir. Geleneksel kabuller ve uygulamalar açısından:
1. Hiçbir şekilde şeriat, şeriatın öngördüğü metot ve bu metoda göre üretilmiş olan anlamlandırma şekli dikkate alınmamıştır.
Istılah, icma veya sahabe uygulamaları gibi geleneksel kabuller incelenmiş olmakla birlikte, sistem açısından referans kabul edilmemiş, hiçbir önerme bu bağlamda değerlendirilmemiştir.
2. Konvansiyonel iktisadi süreç ve uygulamalar göz ardı edilmemekle birlikte, teoriye yönelik herhangi bir etkisi kabul edilmemiştir.
Bu nedenle pek çok noktada gerek geleneksel anlayış ve gerekse konvansiyonel uygulamalar veya kabuller ile farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Genel olarak teori çalışmasında, orijinal metin esas alınmakla birlikte metodolojik açıdan bazı kriterlere göre sonuçlar üretilmiştir. Buna göre:
1. Tekil kavramlar sadece anlatılan olaylar veya örnekler içerisinde bağlamına uygun anlam ifade etmesi hâlinde değerlendirilmiş; bundan başka hiçbir tekil ifade dikkate alınmamıştır.
2. Bütün kavramlar genel itibariyle fiilleriyle birlikte değerlendirilmiş, tek bir cümleden hareket edilerek sonuç üretilmemiştir. Metnin kavramı açıklama yöntemi mutlaka izlenerek farklı olaylarda farklı anlatımlardaki işlevi de dikkate alınarak sonuca varılmıştır.
3. Hiçbir kavram, bir başka kavram ile aynı anlamda veya nitelikte değerlendirilmemiş; her kavram, kendi bağlamında başka kavram veya olaylarla ilişkili olsa bile, farklı kelimelerin farklı anlam ve işlev ifade etme gereği nedeniyle ayrıştırılarak değerlendirilmiştir.
4. Bütün kavramlar, kendi bağlamında anlatılan olay veya örneklere bağlı olarak iki temel prensibe göre tanımlanmıştır:
a. Kavramın kelime yapısı ve anlamı ile çelişki teşkil etmeyen örneklemeler içerisinde kelimenin anlamından bağımsız olmayacak şekilde kavramlar tanımlanmıştır.
b. Kelimenin anlamı anlatılan olaydan veya örneğinden farklı olması hâlinde kavramlar, metnin örnekleme yöntemi ile getirdiği tanıma göre ele alınmıştır. Örneğin “efae-fey” kelime itibariyle “gölgenin dönmesi” anlamına geliyor olmasına rağmen, buna bağlı olarak metinde anlatılan örnek ve örneğin tanımladığı mana sebebiyle “kaynak tahsisi” olarak tanımlanmıştır.
5. Bütün tanımlar orijinal metne bağlı kalınarak yapılmış olmasına rağmen, uygulamaya esas teşkil edecek pratik sonuçlarına göre değerlendirilmiştir. Bu bakımdan yapılan tanımlar kelimenin mânâsını değil, kavramın ihtiva ettiği süreç veya uygulamayı ifade eder.
6. İktisat teorisi, bütünüyle iktisadi kavram ve süreçlerin tespiti ve uygulama süreci ile kurumsal yapısını ortaya koymak açısından değerlendirilmiş ve sadece iktisadi kavramlar ile sınırlandırılmıştır. Hukuki veya sosyolojik etkileri dikkate alınmamıştır.
7. Bazı parametreler, metinde sadece örneklendirilmiş olup tanım olarak bulunmaktadır. Bu nedenle çalışmaya bir kavram olarak değil, bir tanım olarak alınmıştır.
Burada belirtilenlerden başka, hiçbir hadis veya rivayet, referans kabul edilmemiş; dolayısıyla da tanımlar üzerinde de etkili olmamıştır. Kimi durum ve kavramlar izah edilirken geçmiş uygulamalardan faydalanılmış olsa da bu uygulamalar, çalışmamız için bir referans teşkil etmemiştir. Çünkü evrensel bir metin evrensel sonuçlar/bilgiler içermelidir. Geçmişte, Kur’an’ın hükümlerinden o dönemin ihtiyaç ve bilgisine göre çıkarılan bazı hükümler, çağının ihtiyaçlarına göre verimli ve yararlı olmuş olsa bile günümüz dünyasını açıklamaktan çok uzaktır. Bu nedenle geçmişin uygulamalarından yola çıkarak referans kitabın/metnin (Kur’an) anlaşılması da mümkün değildir. Tarihsel süreç içinde ortaya çıkan tanımların veya şer’i kuralların hangi nedenlerle ortaya konduğu ve uygulandığı açık değildir. Bu sebeple bu unsurlar, metni bağlayıcı olmaktan uzaktır. Çünkü nihayetinde bütün yorumlar sadece yorumdur. Böylelikle metodolojik açıdan bir değer taşımazlar.
Öte yandan, orijinal metinde iktisadi kavramları dolaylı olarak ilgilendiren ve hatta uygulamalarda detaylara kadar giren açıklamalar ile sosyal ilişkileri düzenleyen pek çok ifade, tanım ve anlatım vardır. Bunların tamamını bir metinde kullanmak neredeyse imkânsızdır. Dolayısıyla söz konusu ifade, tanım ve anlatımlar, çıkarımlar delillendirilirken ve zorunlu olduğunu düşündüğümüz noktalarda atıf yapmak suretiyle kullanılmıştır.
İktisat teorisi de bir yorumdur. Yani orijinal metnin iletmek istediği mutlak mesaj olmaktan ziyade, bizim metinden anladıklarımızdır. Sözün sahibini tanımadığımız için ona ne demek istediğini sorma şansımız yoktur. Dolayısıyla sadece metne Baqarak anladığımız şeylere göre sonuçlar üretebiliriz. Bunun için yapılması gereken şey, kelimelerin anlamlarını değiştirmek veya metnin anlattığı olay veya örnekleri yeniden anlamlandırmak değil, olduğu gibi anlamak ve buna göre sonuçlar üretmek olmalıdır. Bu çalışmada yapılan şey de budur.
Çalışmada, dini hususlardaki eleştiriler, bir “inanç”a yönelik olmaktan ziyade pratik manada rasyonel sonuçlar üretilmesine neden olan problemlerin tespitine yönelik eleştirilerdir. Zira herkes, dilediği gibi inanma özgürlüğüne sahiptir. Fakat biz, yorumlama ve eleştirilerimizde bu inanma şekillerini göz ardı ederek metnin kendi iç nizamını kıstas alma yolunu seçtik. Orijinal metnin, olayları ve süreçleri anlatım şekli ile kullandığı yöntem dikkate alındığında, standart bir metot izlediği anlaşılmaktadır. Bu tümdengelim-tümevarım yöntemine çok benzeyen bir metottur ki bu çalışmada da metnin doğal yöntemi dikkate alınmıştır.
Bu çalışma, yöntem olarak ilkesel düzeyde sistemin yapısını tespit etmeyi amaçlar. Bu nedenle uygulamaya ilişkin detaylar bu çalışmanın konusu değildir. Teorik çerçevenin belirlenmiş olması, uygulamaların nasıllığının da kendiliğinden ortaya çıkmasına neden olacak ve tıpkı doğada olduğu gibi evrimsel bir süreç gelişecektir.
İstihsan[1] için delile gerek yoktur. Ancak eğer kavramlar tanımlanabiliyor, örnekler ve olaylar çözümlenebiliyor ise, iktisadi süreçleri tanımlayabilmek için de delile ihtiyaç kalmaz. Çünkü ilkeler belli ise, sonuçlarını öngörmek de mümkündür. Gerçekte referans metin (Kur’an), kendi metodolojisi içerisinde bize, sonuçların nasıllığını söylemez. Yalnızca, ilkeleri tespit eder ve sonuç olasılıklarına atıf yapar. Elbette ilkeleri doğru işletmek, yine uygulayıcılara kalmaktadır. Dolayısıyla ilkelerin kanıtlanması için süreçlerin belirlenmesi ve uygulamaya ilişkin sonuçların çıkarılması için yeterli olur.
Öte yandan referans metinde (Kur’an) anlatılan ancak anlaşılamayan ifadeler de bulunmaktadır. Bu ifade veya örneklemelerin kıyası mümkün olmadığından sistem için parametre olarak kabul edilmemiştir. Gelecekte, şimdilik anlaşılamayan örneklemelerin uygulama alanı doğduğunda, bunların da test edilebilir olacağı açıktır. Bu nedenle söz konusu ifade ve örneklemeler, iktisadın doğal evrim süreci içerisinde entegre edilebilecek parametreler olarak değerlendirilmiş ve şimdilik ilkesel zorunluluk ortaya koymuyor olmaları nedeniyle göz ardı edilmişlerdir.
Evrensel bir kaynaktan beslendiği iddiasında olan bir metnin bize, illa ki bir bankanın nasıl kurulacağını ve işletileceğini söylemesi gerekmez. Böyle bir metin, banka için gereklilikleri ortaya koyar ve bizim bankayı belli ilkelere göre kurmamızı bekler. Bunun için de metnin doğru anlaşılması gerekir. Bu bağlamda metindeki hiçbir kavram veya kelimenin anlamına müdahale etmeden ve metnin ortaya koyduğu bütüncül resme Baqarak sonuçlar çıkarmak yeterli olmaktadır. Yani kelimelere yeni anlamlar yüklemek yerine, metnin kavramları tarif ettiği fonksiyonlara göre sonuçlar üretilmelidir. İslam İktisat Teorisi’nin ilkesel olarak bu metot çerçevesinde değerlendirilmesi ve anlaşılması, yararlı olacaktır.
[1] İstihsân ( استحسان), bir İslam hukuku terimi. Sözlükte "bir şeyi güzel saymak" anlamına gelen istihsânın İslam hukukunda iki kullanımı vardır. Bu kullanımlarından birisi dar bir alanı kapsarken diğeri daha geniştir. Kıyası terkedip nassa, yani, âyet ve hadis-i şeriflerin hükümlerine en uygun olanı almak mânâsına gelir. Dar açıdan istihsân, kıyasın bir kısmıdır. Buradaki kıyasın illeti, üzerinde derince düşünüldüğünde ve incelendiğinde anlaşılabilecek şekildedir. Bu tip istihsânın bir başka adı da hafî kıyastır. Bu açıdan tanımı “Bir kıyastan, ondan daha kuvvetli bir kıyasa dönmektir.” ki buna göre her hafi kıyas, istihsândır; fakat her istihsan, hafi kıyas değildir. Diğer ve daha genel istihsân ise “celî kıyasa muârız ve mukâbil olan bir delil”in tercihidir.