İŞÇİ-İŞVEREN İLİŞKİLERİ
Süleyman Akdemir
1186 Okunma
III. GRUPLAŞMA OLAYI- SENDİKALAR- ÂKİLE SİSTEMİ

III. GRUPLAŞMA OLAYI- SENDİKALAR-

ÂKİLE SİSTEMİ

A-GENEL OLARAK

      Topluluklarda hakların kullanılabilmesi ve görevlerin ifa edilebilmesi için çeşitli gruplar oluşur. Bu gruplaşmalar tabiidir ve zaruridir. Bütün rejimlerde gruplaşmalar gerçekleşmektedir. Sosyalist Sistemde gruplaşma iktidar tarafından teşkil edilir. Genel olarak değişik gruplar yoktur. Kişiler gruplarını değiştirme haklarına sahip değildirler. Devlet herkese iş vermek zorundadır. Ancak vatandaş da kendisine gösterilen her işi yapmak mecburiyetindedir. Kapitalist Sistemde ise gruplar çoktur. Ancak gruplar Devlet tarafından organize edilmemekte ve aralarında şiddetli bir rekabet sürüp gitmektedir. Böylece güçler dağılmakta ve belli bir ölçüde heder olmaktadır. Ayrıca sonunda tekel oluşmak suretiyle Sosyalist Sistemin durumuna da düşülebilmektedir. Buna çare olarak işçileri ve işverenleri ayrı ayrı teşkilatlandırma sistemi geliştirilmiş ancak bu da istenildiği gibi çalışmadığından sık sık Devlet müdahaleleri zorunlu hale gelmiştir.

İslâmiyetin öngördüğü sistemde gruplaşma olayı Âkile Sistemi'nin incelenmesi ile ortaya konulabilir. Daha önce bu konuyu “Ceza Hukukunda Mağdurun korunması" isimli doktora tezimizde incelediğimizden burada üzerinde ayrıca durmayacağız. Ancak Tezimizde vardığımız sonuçlara burada işaret etmekle yetineceğiz.

B.ÂKİLE SİSTEMİ

1. Doğuşu

Hz. Muhammed'ten önce Mekke halkı âkile adı verilen kabileler şeklindeki gruplardan oluşuyordu. Kendisi Benû Haşim kabilesine mensup idi. Mensuplarına Eman Hakkı veren bu kuruluşlardan birine ait olmadan Mekke'de yaşamak mümkün değildi. Amcası Ebû Talib'in ölümünden sonra Eman Hakkı kaldırılan Hz. Muhammed, bu hakkı elde etmek için eşinin kabilesine bağlanmış, ancak Hz. Hatice'nin de vefat etmesi üzerine, bir daha evlenmek durumunda kalmıştır. Her kabileden birer kimsenin katılarak kendisine suikast hazırlanması üzerine Medine şehrine Hicret etmiştir. Hz. Muhammed'in bu şehre yerleşmesi ile birlikte giriştiği ilk ve önemli faaliyet mevcut Kabileler (Âkile'ler) arasındaki çatışma ve kan davalarına son verecek bir "anlaşma"yı hazırlamak ve bu grupların arasında dayanışmayı sağlayacak birliği kurmak olmuştur. Bu anlaşmaya müslim, gayrimüslim halk da katılmış ve bütün bu unsurlar dışardan gelecek saldırıları def etmek hususunda ittifak etmişlerdir. Bu anlaşma ile Medine civarını içine alan kabilelerin en geniş manada otonomisine dayanan konfederal yapıda bir Şehir Devleti kurulmuştur. Hz. Muhammed'den önce Medine'de bir Devlet teşkilatı bulunmadığından, yeni kurulan bütün siyasi ve sosyal organizmalar, ihtiyaçları karşılayacak şekilde ortaya çıkarılmış ve elde edilen tecrübe ve karşılaşılan olaylara göre geliştirilmiştir. Medine'de kurulan bu Devletin esası Âkile'lere dayanmaktadır. Hz. Muhammed'in vefatından sonra kurulan Devletlerde de bu sistem korunmuş, ancak önceleri akrabalık bağına dayanan bu sistem geliştirilerek akdî bir bağ şekline dönüştürülmüştür.

 

2. Çeşitleri

       Hz. Muhammed döneminde daha çok siyasi yapılanmayı ifade eden âkile sistemi, daha sonraları mezhep ve medreselerin çıkması ile İlmî; iktisadi faaliyetlerin artması ve loncaların gelişmesi ile İktisadi; Tarikatlarla Tekke ve zaviyelerin oluşması ile Dini-Ahlaki alanda da kıyas yoluyla belli bir ölçüde genişleme imkânı bulmuştur. Demek ki, âkile sistemi, Siyasi, ilmî, iktisadi ve Dinî olmak üzere dört çeşit müessese üzerinde gelişmiş ve bir ölçüde uygulama imkânı bulmuştur. İşçi işveren ilişkileri de bu âkile sistemi içinde değerlendirileceğinden çeşitleri ve mahiyeti hakkında kısa da olsa bir bilgi vermek istiyoruz.

Âkile Sistemi toplumdaki gruplaşmaları yansıtan, hukuki esası ortaklık sorumluluğuna dayanan, Devletin önderliğinde ve bütün vatandaşları kapsamına alan, nisbi seçim esasını benimseyen bir sistemdir. Âkile Sistemi toplum içinde dayanışmayı sağlamak ve mağduriyetleri önlemek amacıyla teşkil edildiğinden, mensuplarına "danışma", "teminat verme", "savunma" gibi fonksiyonlarla hizmet de vermektedir. Kurulacak sosyal gruplar ancak bu fonksiyonları taşımaları halinde mensuplarına hizmet verebilir ve ancak kişiler böyle sosyal gruplar içinde temel hak ve hürriyetlerini etkin bir şekilde kullanabilirler. İslâmiyette sosyal gruplar için devletin öngördüğü bazı düzenlemeler vardır. Bunlar, bu tür sosyal grupların cari harcamalarının devlet bütçesinden karşılanması (hizmet sektörünün devlete ait olması), azami ve asgari katılma sınırlarının tespit edilmesi (nisbî çoğunluk esası ve azınlıkları tanıma, tekelleşmeyi önleme), mensupların dilediği sosyal gruba katılabilme ve grup değiştirebilmesi (serbestîlik ve değiştirme ve seçme hakları) olarak özetlenebilir. Bu prensipler Kur'an'ın Sosyolojik açıdan incelenmesi halinde çok açık olarak görülebilir.

      Sosyal dayanışma gruplarının oluşması ve çeşitlerine gelince, bunları yukarıda da işaret ettiğimiz üzere dört kısımda toplamak mümkündür:

a) İlmî Dayanışma (Âkile)- İlmi Sosyal Gruplar: Eğitim ve öğretim hizmeti yapan kuruluşlardır. En belirgin şekliyle Medrese ve mezhepler bu grup içinde mütalaa edilir. Teminatlı ehliyet verirler ve görüş bildirirler. Çalışan bir kimsenin bilgisizliğinden dolayı bir zarar meydana gelirse bu kuruluşlar tazmin ederler. Tazminatın ödenme şekli mensuplarının arasında eşit olarak bölüştürülüp olaydan sonra ödenmesi şeklindedir. Bu gruplar toplumda ilmin organizasyonunu yaparlar.

b)İktisadi dayanışma (Âkile)- Mesleki Sosyal Gruplar: Mesleki eğitimde bulunurlar. Mensuplarına beceriler kazandırırlar. Teminatlı ehliyet ve talimatlar verirler. Çalışanların beceriksizliğinden dolayı çıkacak zararları tazmin ederler. İşçilerin ve işverenlerin bağlı bulundukları gruplar bu organizasyon içindedir. Mesleki âkile çalışma hayatının düzenlenmesini ifade eder. Çalışanlar bu gruplar içinde bulunarak çalışma hak ve hürriyetlerini kullanırlar.

c) Dini dayanışma (Âkile)- Dini ve Ahlaki Gruplar: Bu gruplar mensuplarını ahlaki bakımdan eğitirler. Sözlerinde durdukları ve azimli olduklarına dair mensuplarına teminat verirler ve onları tezkiye ederler. Mensuplarının tembellik veya ilgisizlik veya ihmal gibi sebeplerden dolayı ortaya çıkardıkları zararları aralarında ortaklaşa tazmin ederler.

d)Siyasî dayanışma (Âkile)- Siyasi Gruplar: Siyasi hayatın organizasyonu bu gruplara aittir ve bir suç dolayısıyla ortaya çıkan zararı tazmin eden kuruluşlardır. İslâmiyette en yaygın uygulanan birimler olarak karşımıza çıkar.

 

3) Faydaları

      Görülüyor ki, bu dört grup toplum hayatının dört değişik açıdan bir organizasyonudur. Esasen bu gruplar ve oluşlar günümüzde de vardır. Ancak günümüzde bu grupların oluş şekli ve gördükleri sosyal hayat haksızlıklarla yürümektedir. Çalışma hayatı bilgisiz, ahlaksız ve zararsız

düşünülemiyeceğine göre bu dört gruplaşma arasında bir işbirliği ve güven ortamı sistemleştirilmedikçe çalışma barışı tam manasıyla gerçekleşemez.

     Sendikalar çalışma hayatının işçi ve işveren kesimini organize eden bir gruplaşma olayıdır. Ancak Kapitalist sistemin tekelleri arasında gerçek fonksiyonlarını ifa edememekte ve sürekli çatışma ortamı içine sokulmaktadır. Âkile Sistemi dikkate alınarak bu kuruluşların fonksiyonel bir hale getirilmesi incelemelerine başlanmalıdır.

 

 



© 2024 - Akevler