İŞÇİ-İŞVEREN İLİŞKİLERİ
Süleyman Akdemir
3816 Okunma
C. İSLÂMİYETTE ŞİRKET ÇEŞİTLERİ VE EMEK

C. İSLÂMİYETTE ŞİRKET ÇEŞİTLERİ VE EMEK

 1) Genel Olarak

     İslâmiyetin öngördüğü sistemde emeğin, işçi olarak, bir ücret karşılığı çalışması genelde benimsenmediğinden bütün işler ortaklık esasına göre yürütülmektedir. Ancak ortakların neye katıldıklarım ve ortak olduklarını kesin ve açık olarak bilmeleri gerekir. Bu sebeple, değişik şirket ve çeşitleri geliştirilmiş; bu şirketlerle ilgili teferruatlı hükümler konulmuştur. Ortak olan kimse neye ortak olduğunu bilmektedir. Şimdi şirket çeşitlerini kısaca ortaya koyalım ve emek ile ilgilerini belirlemeye çalışalım.

İslâmiyette Şirketler akdî ve gayr-i akdî olmak üzere iki kısımda ele

alınmıştır. Gayr-i akdî şirketler daha çok Şirket-i Mülk şeklinde oluşmak-
tadır. Şirketi Mülk, bir mal üzerinde meydana gelir. Bu malın tasarrufu       
ortaklara aittir. Menfaat ortaklığı ise bir mülkün kullanılması ile ilgili      
bir şirkettir. Meselâ bir mer'ada iki şerik olduğunu varsayalım. Bunlar    
mer'adan
birlikte yararlanırlar.

Bu hususta bir diğer ortaklık Mut'a Or-
taklığıdır. Anne ve babanın çocuk üzerindeki hakkı bu ortaklık üzerine
teşekkül eder. Keza eşlerin koca üzerindeki ortaklığı bir bakıma mut'a
ortaklığıdır. Bir de zimmet ortaklığı vardır. Ortak borç veya alacak veya
kefaletten doğan ortaklıklar böyledir. Bunun dışında ortak bir duvardan
iki komşunun
yararlanması, ortak bir yoldan geçme veya su bendi men-
faat ortaklığı şeklinde düşünülebilir. Bu hallerde tarafların mülk üzerin-
de tasarruf hakları bulunmamaktadır. Görüldüğü gibi bu şirketlerle emeğin
ilişkisi azdır.                                                                              

Burada bir başka husus üzerinde de durmada fayda vardır. O da 

Şirket-i mufavaze'dir. Bilindiği gibi Şirketler başlangıçta iki şekilde tanımlanır. Biri, sınırsız sorumluluğu gerektiren şirket çeşididir ki, buna şirketi mufavaze adını veriyoruz. Bugünkü Kollektif şirketlere tekabül etmektedir. Bu Şirket çeşidinde ortakların ayrı ayrı olan mamelekleri birleşip tek mamelek haline dönüşmektedir. Şeriklerin bağımsız malvarlıkları kalmamaktadır. Bu tür şirketler de emeğin istihdamında önemli rol oynamakla beraber ancak yakın akrabalar veya tanıdıklar arasında söz konusu olduğundan burada tartışma konusu dışında bırakıyoruz.

 

 

Burada üzerinde durmak istediğimiz daha çok limited şirketlere karşılık olan inan Şirketleridir. Şerikler bu ortaklık çeşidinde kendi hisseleri üzerinde diledikleri gibi tasarrufta bulunma haklarına sahiptirler. Diğer şerikler müdahale edemezler. Burada şuf'a hakkının islâm hukukunda tartışmalı olduğunu belirtelim. İnan Şirketinde ortaklardan her biri aksi belirtilmedikçe diğerinin vekili kabul edilmektedir. Şu kadar var ki, şerik ancak ortak tasarrufta bulunabilir. Şerikler ortaklığın mülkünün, mümkün değilse menfaatinin taksimini isteyebilirler. Bu taksim mekânda veya zamanda olur. Her iki halde de biri diğerinin kiracısı hükmündedir. Yani ya mekanın taksimini veya bu mekanı belli zamanlarda ayrı ayrı kullanmayı ayarlayabilirler.

2. Şirketlerin Konularına Göre Çeşitleri

            Şirketler konularına göre; Mülk, A'mal (ebdan), mal (emval) ve Kefalet olmak üzere dört gruba ayrılmaktadır. Şirket-i mülk'te bölüşme yapılmadıkça ortak adına diğer ortakların tasarruf hakları yoktur. Bununla beraber intifada tasarruf hakkı vardır. Ortaklar kendi haklarını diğer  ortaklara temlik edebildikleri gibi, icara da verebilirler. Şirket-i Emval ise sermaye şirketi olup ortakların ortak mal üzerinde tasarruf yetkileri bulunmaktadır. Alıp satabilirler. Sonunda tasarruf ettikleri malın aynısını değil mislini ikame etmekle sorumlu olurlar. Bunların birbirlerine mallarını kiralamaları caiz değildir. Çünkü sermayenin kiralanması faizdir. Ancak alıp satabilirler. Şirket-i A'mal'de ise ortaklar menfaatlere ortak olup rakabeye malik değildirler. Dolayısıyla alıp satmaları caiz değilse de kendi amellerini icar ile diğerine devretmeleri caizdir. Şirket-i Kefalet ise kamuyu ilgilendiren bir şirket olup İslâmiyette Devlet bununla tanımlanmaktadır. Bu şirketin statüsü vakıf esasına dayanmakta olup, burada görülen hizmetlerin devri caiz değildir.

            Bu şirketler üzerinde duruşumuzun sebebi, bu şirketlerin, farklı statülerinden dolayı, karıştırılarak tesislerinin caiz olmayışındandır. Her Şirketin hükmü farklı olduğundan hasılayı elde edişleri ve değerlendirişleri de farklıdır. Bununla beraber ayrı ayrı kurulan bu şirketlerin birleşerek tek Şirket haline dönüşmesi mümkündür ve esasen istenen de budur. Bunun sonucu olarak konuları farklı kişi veya ortaklıkların birleşerek kurdukları şirketler oluşmaktadır ki, en yaygın şekliyle bunlar dört çeşittir ve genel olarak Şirket-i Muamele adı verilir. Bu şirketlerin yukarıda belirttiğimiz Şirket-i Mufavaza veya Şirket-i İnan şeklinde olmaları caizdir. Şimdi kısaca bu şirketleri belirlemeye çalışalım:

ŞİRKET-İ MUZARAA: Tesis sahiplerinin zarar görmeyecek olan tarla gibi yerlerini ortaklığa koymaları ile oluşan Şirket çeşididir. Diğer ortaklar tohum ve gübre gibi girdileri, emeği ve genel hizmeti koyarak işletmeyi tesis etmiş olurlar. Bugünkü adıyla bu şirketlere ZİRAÎ İŞLETME'ler adını veriyoruz.

ŞİRKET-İ MÜSAKAAT: Bakımı yapılmadığı veya ihmal edildiği takdirde zarar gören tesislerin ortaklığa konulması ile oluşan şirket çeşididir. Meyvecilik ve hayvancılık işletmeleri bu tür şirket çeşidine uymaktadır. Aksi sabit olmadıkça, amil olan ölen hayvanı ve koruyan da ağacı tazmin etmek zorundadır.

ŞİRKET-İ MUSANAA: Hammaddeyi tesislerde işleyerek mamulü müşteriye iade eden şirket çeşididir. Hammaddenin zarara uğraması halinde âkile ( İslâmî sigorta sistemi) tarafından zarar karşılanır.

ŞİRKET-İ MUDARABE; Ticari ortaklık olup bir tarafın sermaye, diğer tarafın ise emek koyması şeklinde gerçekleşir. Kâr bölüşülür. Zarar ise sermayeye ait olup çalışan ücret almamış olur.