İsrail uygarlığın neresinde?
Bir Batı ülkesine uzun süreli yaşamak üzere ilk gittiğimde, başka her şeyden önce keşfettiğim özellik, dilenen özürlerin sıklığı olmuştu. İngilizler bu işi, basılan ayakları için ayaklarına basan kişiden özür dilemeye kadar vardırırlar. Nezaketsize verilecek en iyi cevap nezaketi elden bırakmamaktır.
Özür dilemek ile uygarlık arasında doğrudan bir ilişki olduğunu başka Batı deneyimlerimden de biliyorum...
Sanılanın aksine, özür dilemek bizler için hiç de zor değil. Bir kere günahları için 'istiğfar etmesi' (özür dilemesi) gereken bir inanca sahibiz. En büyük günahın 'kul hakkı' olduğunu, öbür tarafa asla kul hakkıyla gidilmemesi için yanlış yapılan kişiden helâllik dilenmesi gerektiğini, hayatı boyunca kimbilir kaç bin kere yetkin ağızlardan duyar dindar bir insan... Dinî bayramlar küsler için özür dileyip barışma günleridir aynı zamanda.
Her hatamız için özür dilemiyor, kırdığımız insanlardan helâllik dilemiyor, küslerimizle barışmıyorsak dinin hayatımızdaki yerini kaybetmesi yüzündendir.
Toplum olarak tek eksiğimiz, toplu hatalarımız, kamusal yanlışlarımız yüzünden özür dileyemeyişimizdi. Fransa'nın Cezayir'e yaptıklarına karşı çıkmayarak yaptığımız hatadan dolayı özür dilememiz için Turgut Özal'ın başbakan olması gerekmişti. Tarihimizin hoş olmayan sayfaları yüzünden Ermeniler'den özür dilemenin yolu geç de olsa şimdilerde aranıyor. Bu toprakların ortak sahipleri Türkler ve Kürtler olarak barışmanın peşindeyiz; onun bir yolunu da bulacağımız günler uzak değil.
Aramızda hatasını kabul etmeyenler, yaptıkları herkesçe bilinirken burnundan kıl aldırmayanlar, özür dilemeyi onursuzluk sayanlar hâlâ var; var ama, hem sayıları azalıyor, hem de toplum onlara iyi gözle bakmıyor.
Şimdiye kadar yazdıklarımı, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun "Türkiye'den özür dilemeyeceğiz" ısrarı bana düşündürdü. Mayıs ayının son günü uluslararası sularda seyreden Mavi Marmara gemisindeki insani yardım gönüllülerinden dokuzunu öldüren İsrail komandolarının eylemleri yüzünden Türkiye İsrail'den özür dilemesini bekliyor ya... Netanyahu bu talep için yapıyor "Özür dilemeyeceğiz" açıklamasını...
Netanyahu ve onun gibilerin bilmedikleri gerçek şu: Özür dileneni değil özür dileyeni büyüten bir erdemdir özür dilemek... Büyük bir nefis terbiyesini gerektirir, yanlışını fark etme ve yanlışın ruhunda açacağı manevi yaraları engelleme amaçlıdır.
Dünyanın gözleri önünde cereyan etmiş, uluslararası sularda saldırılan gemideki dokuz canı almanın özür dilemeyi gerektiren bir yanlışlık olduğunu kabul etmemekle, kendisini ve ülkesini, özür dilemeyi bilenlerin oluşturduğu uygarlık çevreninin dışına ittiğinin farkına varamıyor.
Oysa Mavi Marmara'da işlenen suç için ülkesi adına özür dilese hem kendisi rahatlayacak, hem de İsrail vatandaşları başka uluslardan insanların ayıplamasından kurtulacaklar...
Hayır, özür dilemiyor Netanyahu.
Elbette kendi bileceği bir iş, özür dileyip dilememesi... Daha ilk gün, sıcağı sıcağına yapılmış olsa daha büyük bir anlam taşırdı İsrail adına özür; aradan bunca zaman geçtikten sonra yapılsa ne olur, yapılmasa ne olur? Yapılmaması sadece bir tek şeyi görmeyen gözlere de gösteriyor: Bugünkü yönetim kadrosu eliyle İsrail'in insanlığın uygarlık çevreninin dışına çıkarıldığını...
'Yahudi' kimliğiyle uygarlığa katkıda bulunmakta olan nice düşünür, sanatçı, yazar, mucit var; İsrail'de yaşayanlar, İsrail dışında yaşayanlar...
Bu duruma düşürülmeye nasıl tahammül edebiliyorlar?
Fehmi Koru
f.koru@yenisafak.com.tr
04 Temmuz 2010 Pazar
Yorum:
Uygarlık?
Batı?
İsrail?
Filistin?
Gazze?
İnsanlık?
Katliam?
Özür?
Hayır!
Hayır, kalsın! Kimse özür dilemesin! Kasıtlı bir sivil katliamından sonra özür dilenmez!
Ve bilinmelidir; kendi ülkelerinde ayaklarına basan insanlardan özür dileyen ingilizler ortadoğudan özür dileyerek çıkıp gidemezler!
Özre gerek yok. Sadece hukuk! Adaleti tesis edecek bir hukuk! İntikam değil, hukuk!