Dr./Müh. Lütfi Hocaoğlu’nun değerlendirmesi/yorumlaması ricasıyla...
REŞAD
Mucize dediler, zehir çıktı!
GDO’lu gıda ürünleriyle doğrudan ’zehir’ mi yiyoruz?
CUMA sabahı Gümüşhane Üniversitesi Kelkit Aydın Doğan Meslek Yüksekokulu Konferans Salonu...
Gümüşhane Üniversitesi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Aydın Doğan Vakfı ve Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği’nin (ETO) birlikte düzenlediği “Türkiye 1. Organik Hayvancılık Kongresi” var...
Aydın Doğan Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Candan Fetvacı, kongre için 2-3 ay kadar önce aradığında, “Tarımsal Üretimde GDO’ların Çevre ve İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri” panelini yöneteceğimi bilmiyordum.
Kongre Başkanı Uludağ Üniversitesi öğretim üyesi Prof. İbrahim Ak ve ekibi, benim GDO (genetiği değiştirilmiş organizma) tartışmasının gerçekleşeceği paneli yönetmemi uygun görmüş.
Açılış konuşmaları sonrasında panel masasına geçerken Prof. Ak’a sordum:
- Toplam süre 2 saat. Her paneliste ne kadar süre verelim? Konuşma sıralamasında tercihiniz var mı?
- Panelistler sunum yapacakları için 20’şer dakika iyi olur. Sıralama programdaki akışa uysun.
İyi ki sormuşum. Çünkü, Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Şeminur Topal ile Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ali Esat Karakaya arasında ciddi bir kapışma beni bekliyordu.
Prof. Şeminur Topal, klonlanan koyun Dolly’den örnek verdi:
- Dolly, başlangıçta büyük alkış aldı. Ancak, ömrü 6.5 yıl sürdü. Oysa koyunların normal yaşama süresi 13.5 yıldır. Dolly neden kısa yaşadı?
Hemen yanıtı verdi:
- Çünkü Dolly, 6 yaşında bir koyundan alıntıyla kopyalanmıştı. Yani, hayata 6 yaşında başlamıştı.
Ardından sözü bitkilere taşıdı:
- Bitkilerin genetiğiyle oynanırken, zararlı böceklere, otlara, kuraklığa dayanıklı, verimi yüksek türler elde etmek iddiasıyla yola çıkıldı. Bitkilere doğrudan ‘toksin’, yani ‘zehir’ transfer edildi.
Prof. Topal’ın anlattıkları ürkütücüydü:
- Bu ‘zehir’, bitkiye dadanan kurtçukları öldürüyor. Peki kurtçukları öldüren gen, insan gıdasına girince nasıl etki yapar?
Ardından iki veri daha paylaştı:
- Genetiğiyle oynanmış bitkilerden mısırın 600, soyanın 800 türevi günlük yaşamda kullanılıyor.
Prof. Topal bunları anlatırken süreyi hatırlatacak oldum:
- Hocam 2.5 dakikanız kaldı.
Anında fırçayı yedim:
- Böylesine önemli konuda bilimsel saptamaları dinlemek istemiyorsanız konuşmamı hemen keserim.
Süreyi 5 dakika uzattım, Prof. Topal sürdürdü:
- GDO’lu yemle beslenen farelerin organları küçük kaldı.
GDO’lu ürünlerin dünyadaki ekim alanlarına da vurgu yaptı:
- Dünyada 12.5 milyon hektar alanda, 17 ülke GDO’lu ürün üretiyor. Bunların başında ABD, Kanada, Brezilya, Hindistan ve Çin geliyor. Dünyada ekilebilir alanların yüzde 4’ünde GDO’lu ürün üretiliyor. Yani, engellemek için henüz çok geç değil.
Prof. Topal, sözlerinin sonunda Tarım Bakanlığı’na da yüklendi:
- Kanun beklerken ilk yönetmelik çıktığında, Türkiye’ye GDO’lu mısırın, soyanın konrolsüz şekilde ithal edildiğinin resmi ağızdan itirafına tanık olduk.
Prof. Şeminur Topal’ı dinleyince ürktüm. Oysa, Türkiye’de GDO’lu ürün tartışması gündeme geldiğinde o kadar karamsar değildim. GDO’lu ürüne tartışmadan karşı çıkmayı doğru bulmuyordum. Prof. Topal kestirip attı:
- GDO’lu ürüne doğrudan ‘zehirli gen’ aktarılıyor...
ABD, Kanada, Brezilya, Çin ve Hindistan üretiyorsa konuyu daha “dengeli” tartışmak gerekmez mi?
Vahap Munyar/ Hürriyet
|