Dehşete düşüren iddialar ve haberler
1114 Okunma, 0 Yorum
Hayrettin Karaman - Yeni Şafak
Hilmi Altın

Hayrettin Karaman, hkaraman@yenisafak.com.tr, 08 Nisan 2010 Perşembe

Dehşete düşüren iddialar ve haberler

Devleti meşru olmayan iktidar odaklarından, orduyu darbeci subaylardan ve generallerden, ülkeyi –bazen onlarla işbirliği de yapan- mafyadan kurtarmak ve temizlemek kaçınılmaz hale gelmiştir. İktidar bu hayırlı işe teşebbüs edince muhalefet destekleyeceği yerde "iktidarı başka maksatların peşinde olmakla" suçladı ve operasyonlara karşı çıktı. İktidarın başka maksatlarının olup olmadığını bilmek mümkün değil, ama ortada ağır suç teşkil eden fiillerle ilgili iddialar, haberler ve davalar var. Bunlar arasında ülkede kaos yaratmak için hazırlanmış planlar, bu planların içinde masumların, önemli kişilerin katledilmeleri, camilerin bombalanması, cumadan çıkan cemaat üzerine bomba yağdırılması, başbakanın ve görevini yapan polislerin kurşunlanması... var; bütün bunlarla oluşacak kaos ortamından yararlanarak darbe yapmak ve demokrasiyi askıya almak var.

İktidarın başka maksadı belli değil, ama bu saydıklarımız belli; yani haber ve dava konusu olmuş. Hal böyle olunca ülkesini seven, adalet ve haktan yana olan, vicdanını iktidar hırsı kör etmemiş bulunan herkesin yapması gereken şey durup beklemek, yargının gerçekleri ortaya çıkarmasına yardımcı olmak, yargıyı şu veya bu şekilde etkilemekten uzak durmaktır.

Mecelle'ye de madde olarak girmiş bulunan bir hadise göre ispat, iddia edene (dava açana), eğer ispat için yeterli delil yoksa –dava konusu suçu işlemediği veya haksızlığı yapmadığı yolunda- yemin ise davalıya düşer.

Yukarıda bir kısmını sıraladığım vahim, canavarca, tüyler ürperten suçlarla ilgili haberler ve iddialar yalan da, doğru da olabilir. Peşinen "doğru, gerçek, olmuştur" diyen de, "yalan, yanlış, uydurma" diyen de yanlış yapar. Kişileri mahkum etmek için iddia yetmez, iddianın ispatı gerekir. İspat, suçlanan kişinin gözaltında veya tutuklu olmasını gerektiriyorsa bu da yapılır. Muhakeme sonunda yeterli delil bulunamazsa sanıklar serbest bırakılır, bulunursa, suç ispat edilirse mahkum olur, cezalarını çekerler.

Bir düşünün, ya bu iddialar ve haberler tamamen veya kısmen doğru ise...

"Bütün bunlar doğru ama biz yargıya güvenmiyoruz" diyecek olanlara sormalı:

Peki kime, nereye güveneceksiniz?

Defalarca darbe yapan ve darbe teşebbüsünde bulunan askerlere mi?

Binlerce cinayet işleyen, devlet içinde devlet olmaya kalkışan gladiyoya mı?

Yargı hiç değilse açık, zamanı geldiğinde vereceği hükmün delilleri ortada, hata ihtimaline karşı üst yargı denetimi mevcut.

Yargıya güvenin kaybolması kadar ülkeye zarar verecek bir şey az bulunur. Bu sebeple herkesin ve başta da yargı mensuplarının güveni sarsan davranışlardan uzak durmaları, vazifelerini hakkıyla yapmaları, hak ve adaletten başka bir saike kapılmamaları şarttır.

Yazının tamamı için bakınız: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/?i=21733&y=HayrettinKaraman

 

YORUM:

Hayrettin Karaman hocamız, sorunları, endişeleri çok güzel saymıştır.  Ancak sorunların nedenleri ve çözümleri çok eksiktir. Sorunların kaynağı şahıslara indirgenmektedir. Sistemin çöktüğü ve niçin çöktüğü, bu sorunların bir daha olmaması için nelerin nasıl yapılması gerektiği konularına yeterince değinmemektedir. Hatta çözüm olarak da “Yargıya güvenin kaybolması kadar ülkeye zarar verecek bir şey az bulunur. Bu sebeple herkesin ve başta da yargı mensuplarının güveni sarsan davranışlardan uzak durmaları, vazifelerini hakkıyla yapmaları, hak ve adaletten başka bir saike kapılmamaları şarttır.” diyerek güveni sarsacak davranışlardan uzak durulmasını tavsiye etmektedir. Yargı kadar güvenlik gücü olan ordu da önemlidir. Ordu da yanlış yapanlar varsa bunun yöntemi nedir? Örneğin bugün yapılanlar, yazılanlar, çizilenler, koparılan yaygara parası ve gücü olanın konuştuğu diğerlerinin seslerinin kısıldığı bir medya dünyası önünde mi çözülmelidir?

 

Yargıda yanlışlar yağılıyorsa bunun çözüm yöntemi nedir? Bir sene, üç sene, beş sene davasına başlanamayan, ortalama 10 sene hatta 20-30 yıl davaların devam ettiği bir yargılama mekanizması bu olayları nasıl çözecek. On -yirmi sene sonra haklısınız veya başkaları haklı… ya da haklı kim, o bile belli değil… ? Bir hakimin önünde bekleyen dosya sayısı ne kadar. Bir kişi bir günde kaç dava veya dosyaya bakabilir. Ya da atanmış hakim, savcı ile bu nasıl çözülecek? Mafya, rüşvet varsa v.b varsa bu durum atanmış yargı mensupları ile nasıl çözülür. Yargılamada tarafların hakları nasıl korunacak? Mevcut yargı mekanizması ile tarafsızlık, bağımsızlık, etkinlik, saygınlık, demokratiklik nasıl sağlanacak?

Yaşam gerçeklerine uyamayan çatışmacı sistem herkesi mağdur etmektedir. İktidar muhalefet zıtlaştırılmakta ve sorunların gittikçe daha da çıkmaza girmektedir.  Model, gücün, kuvvetin, baskının öne çıkmasına neden olmaktadır. Uluslar arası güç odaklarının tahakkümü, yanıltması, yönlendirmesi, planlamasına açıktır. Bu yönetim sistemi, tekelci yönetim modeldir. Çoğunluğun, yönetim erkini bir sayı fazla ile ele geçirenlerin halkın geri kalanlarını ve onların temsilcilerini hiçe sayması yapılanmasına dayanmaktadır.

Demokrasi "halkın yönetimi" yerine "halk yönetimi" olarak daha doğru tanımlanmadıkça gerginlikler, güvensizlikler, suçlamalar kaçınılmaz olur. Mantık, bilim, hak vb. ölçütlerin hangisini esas alırsanız alın %1'in bile temsil edilmesi, yönetimde hak sahibi olması modeli getirilmedikçe gerçek temsil ve hakları koruma mümkün değildir. Kur'an, Tevrat vb. diğer ilahi kaynaklarda %1'in bile bir hak sebebi olduğu ilkeleri ve örnekleri bu açıdan da değerlendirilmelidir.

Güvensizliklerin bir diğer önemli nedeni, sivil yönetim -askeri yönetim işleyişinin hangi dönemlerde, nasıl işleyeceği konusunun çözülmemesidir. Askeri yönetim nedir, hangi aşamaları vardır sorunları yeni dönemde çözülmemiştir. Modaya göre hareket edilmektedir. Genel Kurmay Başkanlığı, birimler ve bireylerinin sorunları sivil mantıkla ve hatta yeterli olmayan yargının güven oluşturamadığı sorunları içinde çözülmeye çalışılmaktadır. Bu da güvenlik birimlerinin yıpranmasına ve hatta tehlikeli bir şekilde askere karşı güvensizliğe neden olmaktadır. Yani devleti ve halkı en zor zamanda koruma görevi tehlikeye atılmaktadır. Bu durum doğru veya yanlış gerekçesini beklemeden refleks olarak güvenlik biriminin tepkisine neden olmaktadır. Bu tepki kurumun içinde yanlış yapanları savunma durumuna kadar gidebildiği gibi kurumun yanlış yapanların yanında yer aldığı izlenimine de neden olmaktadır. Ordunun da demokratikleşmesi gerekir. Ancak sivil yargı mantığı ile orduda olanları yargılamaya kalkmak savaşı sivil mantıkla yapmak demektir ki sonu yenilmektir. Orduyu felç etmektir. Ordu emir komuta zinciri ile ve savaşı kazanma prensipleri ile çalışır. Yanlışlar, hatalar v.b varsa ordu komutanı ve Genelkurmayla birlikte sistem çözümü ile çözülmelidir. Önceki dönemlerde halkın ordusu olarak dünyada ün yapmış, savaşlar kazanmış ordunun yeni dönemde yeni gelişmelere göre yapılandırılması gerekir. Bu yapılanma için ilmi görüş grupları, siyasiler ve ordu ortak çalışma yapmalıdır. Güvenlik yapılanması özel bir yapılanmadır. Savaş mantığı ile çalışır. Barış dönemlerinde de her an her ihtimale karşı hazır olmak zorundadır. Halksız ordu ordusuz halk olmaz. Ordusuyla çatışan halk veya halkıyla çatışan ordu da olmaz. Ordusu bölünen bir devlet ve millet de ayakta kalamaz. Çok büyük ve çirkin oyunlar oynanmaktadır. Türkiye’de halkla, ordu arasına sorun var izlenimi oluşturularak halkın ve ordunun moralini bozmaya ve çatışma ortamı hazırlamaya çalışılmaktadır. Uzayan ve askeri -sivil sınırları netleşmeyen yargı süreci insanların sorunlarına merhem olamamaktadır. Sömürü tekel sermayesi halkı şüpheye itme amacına kilitlenmiştir.

Gerçekten güvensizlik ve gerginliğin ortadan kalmasını istiyorsak -isteme istememe lüksünü çoktan aşmıştır- ki bu herkesin birinci görevidir (-Bu arada hükümetin ve meclisin en önemli görevidir-). Yapılacak iş, oluşturulan bir yöntemle bu konularda söz söylemek isteyen, çözüm önerisi olan herkesin görüşünün değerlendirilmesidir. Bunun da bir usul/yöntem çerçevesinde acilen yapılması gerekmektedir. Önerimiz her siyasi partinin, oy aranında (%1 oyu olanlar da dahil, her kesimin, hatta önü kapatılan, görmemezlikten gelinen ..Akevler bilim adamların da dahil olduğu "Türkiye'nin sorunları ve çözüm komisyonu"nu kurmaktır. Bu arada ordunun görüşünün de unutulmaması gerekir.

Türkiye'de en çok tartışılan konulardan biri yargıdır. Yargının yansız, bağımsız, etkin, saygın olma özelliği için henüz ne hükümet ne de muhalefet tarafından bir çözüm ortaya konamamıştır. Demokratikleşme konusunda birçok alanda önemli mesafe kaydedilmesine rağmen en çok gerekli olan "yargının demokratikleşmesi" konusunda nedense kimse konuşmuyor. Günümüzde birçok değer birilerinin ne zaman işine yarayacak hale geliyor veya getiriliyor ise o zaman sahipleniliyor ve devreye konuyor. Yargının demokratikleşmesi, bağımsız, yansız, etkin, saygın hale getirilmesi için Akevler Adil Düzen model çalışmaları çerçevesinde önerilen "hakemlik modeli" nedense kimsenin gündeminde değil. 

Günümüzde çoğunluğa, tekele, demokrasiye laikliğe uymayan bir yapılaşma vardır. Türkiye Cumhuriyeti; laik, demokratik, sosyal, liberal bir yapı içinde, (yargıda da demokratikliği sağlayan) bağımsız, etkin, saygın, yansız yargı ve demokratik hukuk devleti anlayışı içinde çözümlenebilir. Bu tür bir yargı yapısı da tarafların seçeceği birer hakem ve bu hakemlerin seçeceği başhakemden oluşan “hakemlik modeli” ile sağlanabilir. Bütün siyasi görüşlerin seçtikleri bilim adamlarının katılımı ile oluşacak olan yeniden yasaların oluşması ve demokratik yargı süreci çalışmalarına kadar mevcut yapılanmada geçici de olsa acilen hakemlik maddeleri “hakemlik kararnamesi” ile ileri aşamaya taşınarak yargıda demokratiklik seçeneği oluşturulmalıdır.

Başbakanın çözüme yönelik söz ve davranışlarını incelediğimizde, iyi niyetli bir çaba içinde olmasına rağmen, sadece bizi dinlesin, sadece bize kulak versin diye Başbakan Tayyip Erdoğan'ı kilitlemeyen, onun herkesi dinlemesini sağlayacak bir mekanizma geliştirilmesini sağlayacak bir yönteme ihtiyaç vardır. Hükümet karşıtı çevreler de basit kurnazlıklar yaparak hükümetin gerçek çözümlere ulaşmasına engel oluşturmaktadırlar. İşin ciddiyetinin farkında olmak ve geliştirilen bir yöntemle ortaklaşa çözüm aramak gerekmektedir.

 

 

Hilmi Altın






Sayı: 44 | Tarih: 11.04.2010
Ahmet Hakan
CHP'ye 7 öğüt
2081 Okunma
18 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
İki model
1891 Okunma
11 Yorum
Süleyman Karagülle
Fehmi Koru
1 Mart tezkeresi ve Balyoz Planı
1503 Okunma
Ahmet Kirtekin
Mehmet Şevket Eygi
Riba Ateştir!..
1357 Okunma
3 Yorum
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
En doğru söz
1275 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ebubekir Sifil
İNSAN HAKLARI ve KAVRAMLAR
1254 Okunma
2 Yorum
Zafer Kafkas
Toktamış Ateş
Devlet işçisini döver mi?
1250 Okunma
Osman Eskicioğlu
Ruşen Çakır
Taraf tutmak yine çok zor
1220 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Niyazi
Topçu'nun dünyasına bir bakış
1174 Okunma
Abdurrahman Erol
Dücane Cündioğlu
Çadırdan saraya göçen uygarlık
1171 Okunma
4 Yorum
Abdülkadir Altınhan
Mümtazer Türköne
Ordumuzu kim kurtaracak?
1167 Okunma
1 Yorum
Arif Ersoy
Rahmi Turan
Bizim kaşığın sapı kırık
1163 Okunma
1 Yorum
Serdar Turan
Reşat Nuri Erol
Hatırlatıyorum
1161 Okunma
Ilker Ardic
Nazlı Ilıcak
CHP'nin teklifi ve Çankaya
1159 Okunma
Fatma Karuç
Can Ataklı
AB ülkelerinde bir savcı aynı anda 70 subayı tutuk
1146 Okunma
1 Yorum
Mesut Karaaytu
Oktay Ekşi
Köşk Fena Kızmış
1126 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Hayrettin Karaman
Dehşete düşüren iddialar ve haberler
1114 Okunma
Hilmi Altın
Ali Bulaç
Türkiye'de hukuktan anlaşılan
1111 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Mehmet Altan
Kimler interneti kullanmaz?
1077 Okunma
Mehmet Hikmetumut


© 2024 - Akevler