• Kimler interneti kullanmaz? 10 Nisan 2010 Cumartesi
Dünyada 1 milyar 734 milyon internet kullanıcısı...733 milyon kayıtlı bilgisayar... 192 milyon alan adı... 232 milyon web sitesi... 127 milyar dolayında web sayfası...100 milyonlar ölçüsünde video ve 130 milyon dolayında kişisel web/blog olduğu sanılmakta... Türkiye’de ise 26-30 milyon civarında kullanıcı... 3,1 milyon bilgisayar... 215 bin Türkiye içinde, 870 bini Türkiye dışında alan adı bulunmakta... *** İstatistiklere göre Türk halkının yüzde 27’sinin interneti düzenli kullandığı... Yüzde 67’sinin hiç internet kullanmadığı...Evlerin yüzde 81’inde internet bulunmadığı, kadınların ise yüzde 80’inin internet kullanmadığı belirtilmekte... Ayrıca...Kamu kurumlarında, profesyoneller arasında, üniversitelerde, okullarda, büyük şirketlerde... E-devlet, finans, sağlık, medya gibi başarılı sektörlerde yaygın internet kullanımı mevcut. Ama buna karşın...KOBİ’lerde, tarım sektöründe, kırsal kesimde, dar gelirlilerde ise durum pek parlak değil. Türkiye’de internet konusunda heyecanlı kesimler kadar, bihaber kesimler de var.
• Generale dokunma, savcıya dokun... 8 Nisan 2010 Perşembe
Savcıların önü neden kesildi” başlıklı dünkü yazımın son bölümündeki soru şöyleydi: Balyoz’a müdahaleyi ‘hukuksal’ olarak mı yorumlarsınız, ‘ordu komutanını’ kurtarmaya yönelik bir müdahale söylentisine daha çok mu inanırsınız?” Cevap anında Başsavcı’dan geldi ***Gerçek bir hukuk devleti arzusuyla hareket eden herkesi çok mutsuz eden bu gelişmelerin tek iyi yanı var: 2010 yılında hukuk sistemimizin “kaşarlanmış Ergenekoncular” dışında vicdanı olan herkes tarafından çıplak bir biçimde görülüp, iyice anlaşılması... Türkiye’de rejim “vatandaşı” ikiye ayırıyor: Askerler ve siviller... Askerleri de ikiye ayırıyor: Generaller, Amiraller ve diğerleri. 302 General ve Amiral söz konusu ise savcılar görevden gidiyor, zanlı konumdaki Generallerle Amiraller kalıyor. Başsavcı “hukukun” gereğinden ziyade...“Böyle bir yakalama ve gözaltı kararının yol açacağı sonuçların iyi değerlendirilmesi” gereği üzerinde duruyor. Siz olsanız böyle bir ülkeyi ve görüntüyü AB’ye alır mısınız
• Savcıların önü neden kesildi? 7 Nisan 2010 Çarşamba
Şimdi bu ürkütücü resmin ardından gelelim yeniden iki savcının neden Balyoz soruşturmasından alındığına... Biliyorsunuz iş “görevdeki askerlere” dayanınca, arıza çıktı. Etrafta dolaşan fısıltılara bakılırsa aynı 3. Ordu Komutanlığında olduğu gibi bu soruşturma da başka bir Ordu Komutanı’na doğru yürümekteydi... O nedenle savcıların önü kesildi.
• Kaşarlanmış Ergenekoncular 6 Nisan 2010 Salı
...geçen gün de utanmadan HSYK’nın krizle atadığı 12. Ağır Ceza Mahkemesi üye hâkiminin bir çırpıda serbest bıraktığı toplam 21 şüphelinin ardından olup bitenlerin hepsinin yalan olduğunun “ortaya çıktığını” ve bu serbest bırakma kararıyla da “oyunun bozulduğunu” yazdı. *** Neyse ki serbest bırakılanlar için savcıların itiraz ettiği mahkeme de deşifre edilen oyunu hukuk adına netleştirdi... Ve İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, yedek hâkim Kuban’ın tahliye ettiği 21 kişinin tekrar tutuklanmasına karar verdi. Sadece yeniden tutuklama kararı vermedi, yedek hâkime de ağır eleştiriler getirdi. Eldeki belge, bilgi ve bilirkişi raporlarına göre kuvvetli suç şüphesinin devam ettiğine dikkat çeken mahkeme heyeti, “bir hâkimin tutuklama ve tahliye kararlarında takdir hakkını sınırsız, keyfi ve sorumsuz kullanamayacağına” işaret ederek, Kuban’ın kararını “somut olgularla çelişen, soyut gerekçeye dayalı, usul ve yasaya aykırı” buldu ve bunları kayda geçirdi: “Verilecek tahliye kararının hukuka, usule ve tutuklama tedbirinin ruhuna uygun olması için, tutuklama nedenlerinde şüpheliler lehine yeni olguların ortaya çıkması gerekir. Aksinin kabulü tutuklama tedbirinin amacına uygun düşmeyeceği gibi, ilk tutuklama kararından sonra itiraz üzerine üç kişilik hâkimler heyeti tarafından denetimden geçen ve kesinleşen kararın bir gün sonrasında başka bir nöbetçi hâkimlik kararıyla ortadan kaldırılması anlamına gelir ki; bu durumda hâkimlik kararlarının üç kişilik heyetten oluşan ve denetim mercii olan heyet kararlarına üstünlüğü anlamına gelir. Bu da yasanın özüne ve hukukun ruhuna uygun düşmeyecektir. Aksinin kabulü, takdir hakkının kişilerin güç, nüfuz ve sosyal konumlarına göre kullanılması anlamına gelir, bu durum ise Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı ve takdir hakkının keyfiliği olarak algılanabilir.” Bu yaşadığımız süreç, hem medyadaki, hem de yargıdaki iflah olmaz Ergenekoncuların maskelerinin tümüyle düşmesine neden oluyor... Yoksa gelişmeleri durdurmaya yetmiyor.
Yalandan kim ölmüş? 5 Nisan 2010 Pazartesi
“2008 yılı AB yılı olacak, şaşıracaksınız” beyanlarıyla 2010 yılına geldik.Şimdi 2010 yılının “reform yılı” olacağı söylenmekte... İnşallah. “Dünyalaşmayı” temel irade haline getirmeyen hiç kimse, bizdeki statüko bataklığından boğulmadan çıkamaz. Siyasal iktidar, epeydir unutmuş gözüktüğü bu gerçeği dilerim bu kez gerçekten ve samimiyetle hatırlar.
• Polonez 4 Nisan 2010 Pazar
Türkçe Olimpiyatlar Polonya Elemesi’nde jüri üyeliği, hem dilimizin buralara taşınmasını görerek onurlanma, hem de yirmi yıl önceki bir tanışıklığı, daha da derinlik katarak tazeleme açısından çok keyifliydi... Tebdil-i mekânda “Polonez” bir havayı koklamak doğrusu ya bir ferahlık da yarattı içimde.