Reşat Nuri Erol
11.04.2010
17:02
| Bu hafta yoruma YORUM yazmak yerine, Üstad’ın yorumunu redakte etmeyi tercih ettim. Daha çok istifade edilmesi dua ve dileklerimle… RNE
NELER OLUYOR?..
NELER OLACAK?..
Mahir Kaynak’a göre; ABD, Rusya ve Ortadoğu (ülkeleri ve İsrail) bir olup atomla dünyaya hakim olacaklardır. Çin ve AB (Avrupa) ise bunları dengeleyecektir.
Bu teşhis plan olarak doğrudur.
Matematiği bilmeyenler, kendi cehaletlerini gizlemek için ilmî çalışma yapanlarla “sosyal mühendislik” diyerek dalga geçerler. Oysa sosyal kanunlar ile fizik kanunları aynı Tanrı’nın eseridir ve birbirinin analoğudur. Eğer bir şeye hükmetmek istiyorsan, iki zıt kuvvet oluşturursun. Bunlar dengede olur. Değişme olmaz. Sizi hangi tarafı kuvvetinizle etkilerseniz sistem o tarafa hareket eder.
Bu durum fizikte böyle olduğu gibi topluluklarda da böyledir. Bunu bilen tekel sermaye zıt bloklar oluşturur ve sonra kendisi direksiyona geçer ve yönetir. 1500’lerden beri tekel sömürü sermayesi bunu “Hıristiyanlık” ve “Müslümanlık” arasındaki çatışma ile başardı.
1897’de dinlerin tarihe karıştığına karar verip dengeyi “Kapitalizm” ve “Sosyalizm” üzerinde kurdu; XX. yüzyıl böyle geçti...
Türkiye’de “Adil Düzen”, İran’da “Humeyni devrimi”, Sovyetler’de “Gorbaçov yenilenmesi” [“perestroyka” (yeniden yapılanma) ve “glasnost” (açıklık)] Avrupa’da “papalığın/kilisenin canlanması” bu tezgahı işlemez hâle getirdi.
Sermaye yeni denge arama girişimlerinde bulunmak zorunda kaldı.
Ortadoğu işgal edilecek, Orta Asya hakimiyet altına alınacak, doğu-batı şeklinde iki blok oluşturulacak, denge bölünmüş coğrafya üzerinde kurulacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Irak’la ilgili “1 Mart Tezkeresi”nin (2003) geçmemesi üzerine sermayenin bu planı suya düştü.
Tekel sömürü sermayesi şimdi yeni denge arayışı içindedir.
Mahir Kaynak Beyin senaryosu bunlardan birdir.
Tekel sermaye iki şıktan birini tercih etmek zorundadır. Ortadoğu ve Orta Asya çizgisiyle AB ve Rusya’yı bir tarafa, Çin ve Hindistan’ı bir tarafa koyacak; ABD’nin gücüyle dünyayı yönetecektir. Bu durumda ABD tek başına dünyaya hakim tek güç görünecektir.
Bunun mahzuru ikidir.
Birincisi, dünya ABD’ye karşı birleşir ve ABD bunlara hakim olamaz.
Diğeri ise, ABD’yi kontrol imkanı bulamaz.
Tekel sermayenin ikinci planı ise dünyayı ikiye bölmektir. Çin ve ABD bir tarafta, Rusya ve Avrupa (AB) bir tarafta olacak. Bu plan bugün terk edilmişe benziyor.
Henüz bunlardan hangisinin olacağı üzerine karar kılınmamıştır.
Tekel sermaye doğal gelişmeyi beklemektedir.
Ondan sonra kararını verecek.
Ondan yararlanacaktır.
Kimse 1990’dan önce Sovyetler’deki gelişmeyi beklemiyordu. Beklenmedik gelişme oldu. Dengeler o kadar bozuldu ki, aradan 20 yıl geçti, sermaye bir trlü dengesini kuramıyor.
Beklenmedik gelişme acaba kimin planıdır?
İşte bu gelişme Takdir-i İlâhi’dir.
Kur’an’ın ve diğer ilâhi kitapların verdikleri haberlere göre baktığımızda olaylar net ve açıktır.
İnsanlığın uygarlaşması ve uygarlığın yeryüzüne yayılması için tekel sermayeye gerek vardı. Batı dünyasının İslâm’ın etkisi ile hamle yapması gerekiyordu. Batı’daki bu hamle “faizli sermaye” ile başarılmıştı. İnsanlık uygarlıkta büyük adımını attı ve sanayileşme sorununu çözdü, yeni buluşlarla dünya tek ülke hâline geldi.
“Kâğıt para”nın keşfi ile de yönetim son derce kolaylaştı.
Artık “faizli tekel sermaye”ye gerek kalmadı.
Artık “merkezi yönetim”e de gerek kalmadı.
İşte, XX. yüzyılın son çeyrek asrında olan olaylar bu Takdir-i İlâhi’nin sonucudur.
BUNDAN SONRA NELER OLACAKTIR?
“Karşılıksız faizsiz para” değerini yitirecek, Avrupa/Hollanda’daki “Lale Soğanı Senedi” gibi bir gecede değeri bitecektir. (17. asırda Avrupa’da, özellikle Hollanda’da Lâle Senetleri vardı ve bunlar altından daha kıymetliydi, ancak bir gecede değeri sıfırlandı.)
İnsanlık gelecekte “karşılığı olan mal senetleri” ile alış veriş yapacaktır. Mal senetleri karşılığında paralar çıkarılacaktır. Tekel sömürü sermayesinin hükümranlığı sona erecektir. Tekel sermaye parasal gücünü kaybedecektir. Yalan üzerine oturan güç balon gibi sönecektir.
Büyük dinler etkin hâle gelecek ve insanlığı hidayete götürmeye devam edeceklerdir.
Bugünlerde iki inkılap olacaktır.
Dinler arası savaş sona erecektir. Dinler dayanışma içinde birbirlerini destekleyeceklerdir.
İlimde ise bütün dinler müspet ilmin verilerini benimseyecek, kendi dinlerini ona göre reforme edeceklerdir. Geçmişe çatarak değil geçmişi destekleyerek bunu yapacaklardır.
Milletler (ulusal devletler) güçlenecek ve yerinden yönetilecekler, halkıyla tam uzlaşı içinde olacaklardır.
Kıtalarda devletler olacak ama bu yapılanma bloklaşıp diğer bloklarla savaş şeklinde olmayacaktır. Kıtalar ve kıta merkezleri, insanlığa bağlı birer karşı durma merkezi olacaktır. Birbirleri ile savaşmayacaklardır. Ulus devletler bloklaşmayacaklardır.
“Barış düzeni” gelecektir…
“Adil Dünya Düzeni” gelecektir…
“Adil Düzen Medeniyeti” kurulacaktır…
|
Reşat Nuri Erol
13.04.2010
18:06
|
AK Parti’nin iktidara geldiğinden beri böyle (anormal) hareketleri vardır.
“Ben Millî Görüş gömleğimi çıkardım, ben Adil Düzenci değilim, hiç olmadım, hep karşı çıktım!” demeleri böyledir.
Makul olanı neydi, Tayyip Erdoğan ne demeliydi?
“Her görüşün iyi tarafı vardır, yanlış ve kötü tarafı vardır. Ben Millî Görüşçüler arasında yetiştim. Elbette doğruları vardır. Yanlışlarını da gördüm. Onlardan ayrıldım. Hatalarını düzeltmeye çalışıyorum. “Adil Düzen”in, “Millî Görüş”ün doğrularını ve iyiliklerini devam ettireceğim ama yanlışlarını ve hatalarını elbette bırakacağım ve doğrusu ne ise onu yapacağım. Sizlerden onların yanlışlarını ispatlayarak göstermenizi bekliyorum.”
Tayyip Erdoğan böyle demeliydi.
Böyle yapmayıp gömleği çıkardı.
“Adil Düzenci değilim” deyince, sonra yaptıklarını izah edemiyor.
Ama kendi iradesi dışında bu yolu tuttu, şimdi geri dönemiyor...
(Devamı var...)
|
Reşat Nuri Erol
13.04.2010
18:21
|
2
Erbakan’ı “Adil Düzen”den vazgeçirmek için Hayrettin Karaman’ın başkanlığında bir heyet kurdular; o zaman Refah Partisi’nde olan bugünkü AK Partililer bu heyeti kurdular.
Kendilerine “Adil Düzen”i anlatalım dediğimizde ‘hayır’ dediler, ‘biz şimdi sizinle görüşmeyeceğiz’ dediler.
On yedi sene bu yaptıklarını gizlediler...
Erbakan’a rapor verdiler, “Adil Düzen”den vazgeçirmek için uğraştılar.
Bu yaptıkları nedir?
Eğer “Adil Düzen”i anladılar da gizleyip ters gösterdilerse, yaptıkları küfürdür.
Eğer anlayamadılar da anlamak da istemedilerse, bu da cehalettir.
Küfür veya cehalet; karşı olduktan sonra ne fark eder?!.
Bunu yapanlar bizim sevdiğimiz ve saydığımız arkadaşlarınızdır. Onların imanlarından ve İslâmlarından şüphe etmiyorum. Ancak yaptıkları sebebiyle tevbe etmeleri gerekir. Tayyip Erdoğan onlara danışmış ve ona göre hareket etmiştir. Onun günahı bizi ilim heyetine dahil etmemesidir. Bunların tevbe etmeleri gerekir, istiğfar etmeleri gerekir; bundan sonra “Adil Düzen”e hizmet etmeleri gerekir.
|
Reşat Nuri Erol
13.04.2010
18:23
| 3
Bugün “Adil Düzen Çalışanları” dışlanmış ve itilmiş bir şekilde “Adil Düzen Çalışmalarına” devam etmektedirler, hapis gibi yaşamaktadırlar...
Dışlanmak ve ilgilenilmemek, hapis olmak gibidir...
Zindandan çıkmayı beklemektedirler...
|
Reşat Nuri Erol
13.04.2010
18:25
| 4
Şimdi biz “Adil Düzen Çalışanları” olarak bekliyoruz, Allah’ın takdirini bekliyoruz...
Bizim sıkıntımız bu beklemede değildir.
Bizim sıkıntımız, bize karşı olanların bizim sevdiğimiz ve saydığımız kimseler olmasıdır; AK Partililerle Gülencilerin olmasıdır.
Biz Erdoğan ile Gülen’in “Adil Düzen”e karşı olduklarına inanamıyoruz.
Biz onlara anlatamadık da ondan böyle yapıyorlar diye düşünüyoruz.
Bizdeki eksikliklerimizi düşünüyor ve Rabbimize sığınıyoruz.
|
Reşat Nuri Erol
13.04.2010
18:29
| 5
Bugün de “Adil Düzen”e karşı çıkanlar, “Adil Düzen Çalışanları”nın yakınlarıdır.
Bunlar da iki guruptur.
Biri Risale-i Nur Şakirtlerinden Gülencilerdir, diğeri de eski Millî Görüşçülerden AK Partililerdir.
Onlar bizi (Hz. Yusuf’un kardeşleri gibi) kuyuya atmak istemişler, hapishaneye göndermek istemişlerdir.
Ne var ki başarıya ulaşamayacaklardır.
Hazreti Yusuf nasıl kendisine oyunlar oynayanlara karşı dayanıp sabrederek tarihin seçilmiş kavmini oluşturmuşsa; biz de AK Parti’ye ve Gülencilere karşı dayanarak ve sabrederek “Üçüncü Bin Yıl Uygarlığı”nı oluşturmuş olacağız. İktidar olduğumuzda bu iki gurupla bir olacak ve birlikte büyük yolculuğumuza devam edeceğiz.
Bu sûreyi (Yusuf Suresi) bu benzetmeyi yaparak okumamız gerekir.
Hazreti Yusuf Mısır’da kendisine verilen hüküm ve ilimle başarıya ulaşmıştır. İlimle iktidar olmuş ve iktidar olduktan sonra yine ilimle hükmetmiştir.
Biz “Adil Düzen Çalışanları” da ilimle iktidar olacağız.
Sonra da ilimle adalet içinde hükmedeceğiz.
“Adil Düzen” demek ilim demektir. Asrın idrakine söyletilen Kur’an’dır. Kur’an’ın bir adı da nurdur, yani önümüzü aydınlatandır.
Bu sûreyi (Yusuf Suresi) bu gözle okuduğunuzda rahatlıkla önümüzü görebiliriz.
Olaylara bu gözle bakıp Allah’ın takdirini beklememiz gerekir.
Biz elimizden geleni yaparız, takdir O’nundur.
Vesselâm...
|
Reşat Nuri Erol
14.04.2010
11:31
| 6
YORUMSUZ...
ANLAYANLARA, AYNEN...
KUR’AN EN GÜZEL REHBERDİR...
KUR’AN ÇALIŞMALARI/ TEFSİRLERİ DE ÖYLEDİR:
Hazreti Yusuf’un başına gelenler bir taraftan Hazreti Yusuf ve diğerlerinin cüz’î iradeleri, diğer taraftan da Allah’ın küllî takdiri ve iradesi olayları oluşturmaktadır.
Bu durum yalnız Hazreti Yusuf peygamberin hikâyesinde böyle değildir.
Bugün de aynı olaylar cereyan etmektedir.
Kur’an’ın nüzulü peygambere dayalı uygarlığın sonu olmuştur. Kur’an’dan sonra yani II. Kur’an Uygarlığı artık peygambersiz olacaktır; peygamberlerin yerini âlimler alacaktır.
Bu küllî takdirdir, İlâhi iradedir.
Bunun oluşması için Emevilerin Endülüs’e girmeleri, Haçlı seferlerinin olması, Osmanlıların Viyana’lara kadar ulaşması, sonra mağlup olup Sakarya’lara kadar gerilemesi gerekmektedir. İsrail oğullarının en yüksek seviyeye ulaşıp dünyaya hakim olmaları gerekmektedir.
BUNDAN SONRA NE/LER OLACAKTIR?
“II. Kur’an Uygarlığı” doğacaktır...
Doğamaya başlamıştır...
Batı’da İsrail oğullarının önderliğinde oluşan gelişmelere dayanılarak Kur’an yeniden anlaşılacak ve "II.Kur’an Uygarlığı" yani “III. Bin Yıl Uygarlığı” oluşacaktır.
Bugün “III. Bin Yıl Uygarlığı”nın oluşmasını İsrail oğulları engellemeye çalışmaktadırlar. “Kur’an Uygarlığı” yerine “sömürü uygarlığı” olmasını istemektedirler. Hazreti Yusuf’un kardeşlerinin ve Mısır kadınlarının yaptıklarını yapmak istemektedirler.
İlk bakışla bakıldığı zaman bunlar hakim durumdadırlar. Onların keydleri/ tuzakları/ planları geçerli olacaktır. Hazreti Yakub’un torunları dün Hazreti Yusuf’a yaptıklarını bugün bize yapmak istemektedirler...
Başaramayacaklardır...
Allah semi’dir ve alimdir.
İlâhi kader gerçekleşecek, “III. Bin Yıl Uygarlığı” “Kur’an Uygarlığı” olarak oluşacaktır.
Şunu bilmemiz gerekir; biz Hazreti Yusuf’un ve Hazreti Musa’nın yolunu izliyoruz...
Sömürü sermayesi ise Hz. Yusuf’un kardeşlerinin ve Mısır kadınlarının yolundadır. Onların yaptıklarını yapıyorlar. Sonunda onlar mağlup ve mahcup olacaklardır.
Allah’ın kaderi gerçekleşecektir. İnsanlık ileri uygarlığa ve barış uygarlığına ulaşacaktır. Çünkü Allah semi’dir ve alimdir.
Vesselâm... Vesselâm... Vesselâm...
|
Mete Firidin
14.04.2010
14:35
| Sn Reşat abim:Haklısın ama birşeyi anlaman gerekiyor.Allah dünyayı 6 devirde yarattı.Kuranı 22 küsür yılda indirdi.İnsanı merhale merhale yarattı.Bu dünyada hiçbir şey hemen olmuyor.sabır ve sebat gerekiyor.Allahın hikmetini anlamak için aklıselim bilim gerekiyor.Acelecilik ve kızgınlıkla hiçbir şey olmuyor. Ayrıca hayırlı dediğimiz şer;şerli dediğimiz hayır çıkıyor.Birşeyi geçekten değerlendirmek çok zor.İnsanlarıda cematleride.
Hep gökteki triliyonlarca yıldızın ve yıldız patlamalarının ne işe yaradığını düşünürdüm.Kısmen öğrendim tatmin oldum.
Yeryüzündeki bütün canlılar 113-114 elementten müteşekkildir. Bunlar az veya çok çanlıların yapılarında mevcuttur.Mutlaka gereklidir.kalsiyum ve fosfor kemiklerimiz için,demir kanımız ve beynimiz için, çinko hormonlarımız için
azot protein için,karbon yapı taşı ve enerji için VS.
Yıldızlarda bu elementlerin çoğu oluşmakta fakat bu üretimin son ürünü demir olmaktadır.Çinko gibi krom ,kobalt ,altın gibi ağır metallerin oluşması için
süpernova dediğimiz çok güçlü patlamaların olması gerekiyor.Demir atomunun sağlamlığını ancak bu patlama bozabiliyormuş.
Kısacası bizden başkasının da aynı amaçla başka yollar tutmasının da bir hikmeti vardır.
Bu dünyada adil düzen isteyen birçok insan olduğuna inanıyorum.Ama herbirinin farklı yoğurt yeme usulleri var.Bunu kabullenelim.Hep 4 hak mezhep var deriz.Niye 4,niye 1 değil,çünkü her insanın anlayışı farklı.Niye dünyada birçok diller var. Niye kimi siyah ,kimi beyaz kimi sarı derili vs vs. Demekki bunlar Allahın ayetleri. Öğleyse ilmi olanların ayrılığa düşmesi doğal yeterki arada hasetlik olmasın.
Çalışalım İlim üretelim,ayrılık haset üretmeyelim.Sadece kendi kusurlarımızı görelim.
Adildüzenin gelmesi bizim ona layık olmamıza bağlıdır. Zafer günlerini toplumdan topluma çeviren Allahdır.
|
Reşat Nuri Erol
14.04.2010
14:52
|
Bugün yayımlanan bir haber dikkatimi çekti:
10 bin TL’lik ‘EVLER’ kapışılıyor… (muş!!!)
(Bu vesileyle, “AKEVLER AHŞAP EVLER PROJESİ”ni hatırladınız mı?!. Reşat Nuri EROL) 14 Nisan 2010
Arsası olanlara en fazla 3 ay içinde hazırlanıp teslim edilen “prefabrik evlerin” satışları, deprem güvenliği ve fiyatlardaki düşüş ile geçen yılı 3’e katladı.
Arsası olanlara en fazla 3 ay içinde hazırlanıp teslim edilen “prefabrik evlerin” satışları, deprem güvenliği ve fiyatlardaki düşüş ile geçen yılı 3’e katladı. Artık sadece 10 bin TL ödeyerek bahçenize bungalov tarzı bir ev ya da arsanıza 49 metrekare tek katlı bir villa yaptırmanız mümkün
Morelli Yapı’nın geliştirdiği 17 ve 21 m2’lik “taşınabilir” evler ise Afrika’dan Güney Amerika’ya, bayilerden tatil köylerine toplu siparişler alıyor. Ağır çelikle inşa edilen bu ilk hazır evler, sadece 1 haftada tamamlanıyor. Evler arsaya mobilya gibi “kamyonlara yüklenerek” getiriliyor.
Türkiye’de yaklaşık 20 yıldır var olan prefabrik sektörü, fiyatlarda yaşanan düşüş sonrasında “konut” alanında hızla büyüyor. Normal apartmanların 5’te bir oranında daha hafif olması, çelik yapısı, tek veya iki katlı inşa edilmesiyle deprem güvenliği bulunan prefabrik evler, izolasyon avantajının yanı sıra en fazla 3 ayı bulan kurulum hızıyla da gözde oldu. Akel Prefabrik’in Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Kırcalı, “Sektörde Şubat sonundan itibaren gelen talep, geçen yılın aynı dönemine göre 3’e katlandı. Ayda 10 ev yapıyorken, şimdi 30 ev yapıyoruz” dedi. Ailelerin 5’li 10’lu gruplar halinde birleşerek “arsaları satın almaya” yöneldiğini kaydeden firma yetkilileri, en büyük talebin Şile, Ağva, Tuzla, Tekirdağ, Çanakkale ve İzmir’de hazır arsası olan orta gelir grubundan ve emeklilerden geldiğini belirtiyor.
Prefabrik evler için firmalar öncelikle istenen arsaya göre proje üretiyor. Ardından kendi ürettikleri veya dışarıdan aldıkları galvaniz sac, betofan veya çelik gibi hammaddeleri fabrikalarında işliyor ve arsada yerinde monte ediyor.
2’nci el oto fiyatına
Bugün bungalov tipi ya da 49 metrekare bir evi ikinci el bir otomobil fiyatına, yani 10 bin liraya yaptırabilmek mümkün. Arsası olanlar, 100 metrekare tek katlı bir evi en az 19 bin liraya, ortalamada ise 35 bin liraya inşa ettirebiliyor. 150 metrekare bir evin maliyeti 30 bin TL’den başlayıp 65 bin TL’ye çıkarken, 250 metrekare tek katlı bir villanınki en az 60 bin, dubleksinki ise 80 bin TL’ye yükselebiliyor.
Piyasada gelişen bu fiyat rekabeti yerini son zamanlarda ise ’teknoloji rekabetine’ bırakmış. Örneğin Kocaeli merkezli Morelli Yapı’nın geliştirdiği “taşınabilir evler”, patenti alınmış ve deprem güvenliğini artıran ’ağır çelik’ten üretilen ilk prefabrik evler...
Şirketin Başkanı Ahmet Aydın, “Yeni üretmeye başladığımız bu evler, 17 ve 21 metrekare büyüklüğünde. Fiyatları sırayla 9 bin 800 TL ve 13 bin 500 lira” dedi. Evleri taban iskeletiyle birlikte tamamlayarak kamyonlara mobilya gibi yüklediklerini ve arsaya getirdiklerini anlatan Aydın, şöyle devam etti:
Siparişler geliyor
“Arsaya getirdiğimizde yerden 15 cm yüksekliğinde içeriden ve dışarıdan beton atarak temeli oluşturuyoruz. Laminat parkeyi de döşeyerek teslim ediyoruz. Tüketiciler ise belediyeye elektrik ve suyu bağlatmak için müracat ediyor.” Nisan başında yapılan prefabrik ev fuarında Afrika, Güney Amerika, Fransa, Afganistan ve Ukrayna’dan bayilik talebi aldılarını söyleyen Aydın, “Afrika’da komutanların kalacakları bir tatil köyü yapmak için 17 m2 taşınabilir evlerden 21 adet istediler. Bu evlere Hatay’dan 640, İstanbul’da bir kişiden 8 adetlik talep geldi. Kayseri’den bir kişi 40 tane istedi” diye konuştu. Aydın, 74 metrekare brüt 2+1 dubleksleri 32 bin TL’den, 150 metrekare 5+1 evleri ise 65 bin TL’den yaptıklarını sözlerine ekledi.
Teknik şartnameye dikkat edin üretim tesisini gezin
Vefa Group Eş Başkanı Turan Koçyiğit, prefabrik ya da çelik ev yaptırmak isteyenleri öncelikle seçtikleri firmaların showroomlarını mutlaka ziyaret etmeleri ve daha önceki uygulamalarını yakından incelemeleri konusunda uyarıyor. Tüketicilerin özellikle üretim tesislerini görmeleri gerektiğine dikkat çeken Koçyiğit, “Alıcılar, firmanın kurumsallığı ile ilgili tereddütlerini gidermeli. Bir de imzalayacakları sözleşme ve teknik şartnamelerin tüm detaylarını dikkatlice gözden geçirmeli. Malzeme kalitesini araştırmalı” diye konuştu.
Eston: Talep arttı yeni bayilerle büyüyeceğiz
1965 yılında prefabrik yapı elemanları üretmek ve taahhüt projelerini gerçekleştirmek üzere kurularak Eston Villa markasını geliştiren Eston Yapı, bu evler için 10 yıllık taşıyıcı sistem garantisi veriyor. Şirketin Genel Müdürü Kaan Yücel, “Eston Villaları 90 günde teslim ediyoruz. 110 ile 292 m2 arasında farklı mimaride 17 ev tipinin fiyatı 157 bin TL ile 487 bin TL arasında değişiyor” dedi. Sektörün 2010 sonuna doğru iyice canlanacağını düşündüklerini belirten Yücel, “Bu bağlamda prefabrik ev talebi de artacak. Türkiye’nin dört bir yanına bayilikler vereceğiz” diye konuştu.
Steelife’da prefabrikte 4 kata kadar çıkılabiliyor
VEFA Group bünyesinde bulunan Steelife’ta yazlık evlerin yanı sıra otel, hastane gibi hizmet ve ticari binalar gibi kalıcı yapılar sadece 1 ay içinde yapılabiliyor. Steelife’ın Genel Müdürü Mustafa Bülent Aydın, Steelife’ın en önemli özelliğinin kullanılan galvanizli hafif çelik yapı sistemi ile binaların 4 kata kadar yapılabilmesi olduğunu söyledi. Aydın, metrekare fiyatlarının 300 ile 750 dolar arasında değiştiğini kaydederek 29 tipte ev inşa edilebildiğini sözlerine ekledi.
2009’daki sipariş bu yıl sadece bir ayda geldi
Sektörde 17 yıldır hizmet veren Ender Prefabrik’in sahibi Ender Sunar, geçen yıl ayda 1 ev inşa ederken bugün bir anda 10 evi hazırlar hale geldiklerini belirterek “Bir zamanlar yıllık kapasitemiz 1.000 metrekare iken, bu sadece bugün aldığımız 1 projenin büyüklüğü” dedi. Yılsonuna kadar 60-70 ev yapmayı hedeflediklerini söyleyen Sunar, İstanbul ve Ankara’da biri yıllık 45 bin metrekarelik kapasiteli prefabrik sistemler, diğeri de 25 bin metrekare kapasiteli hafif çelik yapı sistemleri üzerine iki fabrikaları olduğunu belirterek, “40 metrekareden 500 metrekareye kadar yaptığımız evlerin maliyeti 9 bin lira ile 50 bin TL arasında yer alıyor. 45 günde teslimat yapıyoruz” diye konuştu.
Nestavilla’dan 35 bin TL’ye yazlık evVefa Group bünyesinde bulunan Nestavilla, daha çok yazlık ev alanında uzmanlaşmış bir prefabrik ev markası. Tek katlı evlerin ortalama 15 gün, çift katlıların ise 20 günde montajının bittiğini söyleyen Nestavilla Satış Yöneticisi Özgül Yücel, “100 metrekare tek katlı bir ev ortalama 35 bin TL’ye maloluyor” dedi. Yaz yaklaşırken siparişlerin ciddi oranda artış gösterdiğini söyleyen Yücel, konutların istendiği zaman basit şekilde sökülüp taşınabildiğine de değinerek, “Fabrikada tüm detaylar çözülüyor. İnşaata gerek kalmadan ev parça parça monte edilerek kuruluyor” dedi. Nestavilla’nın üç iklim bölgesinde kullanılabilir olduğunu belirten Yücel, bu konutların ömrünün de 30-35 yıl olduğunu dile getirdi.
Villa Yapı 80 bin TL’ye 250 m2 dubleks yapıyor
Tuzla’da 1999 yılında kurulan ve prefabrik ev sektörünün önde gelen firmalarından olan Villa Yapı, özellikle metrekare büyüklüğüne göre ekonomik fiyatları ile dikkat çekiyor. Evleri 1 ayda tamamladıklarını söyleyen firma Pazarlama Müdürü Ahmet Çelet, “49 metrekare daireleri 10 bin TL, 60 metrekare daireleri 12 bin, 70 metrekareleri 15 bin, 100 metrekareleri 19 bin TL’den yapıyoruz. Fiyatlar 150 metrekarede 30 bin TL’ye yükselirken, 250 metrekare tek katlı evleri 60, dubleks evleri ise 75-80 bin TL’den inşa ediyoruz” diye konuştu. Ayda 50-75 ev yaptıklarını belirten Çelet, geçen yıl bu rakamın 20-30 civarında olduğunu söyledi.
Akel duvarı 2 kat fazla yalıtan evler kuruyor
Çorlu merkezli Akel Prefabrik, patentini yeni aldığı ve Türkiye’de ilk olacak ’yüksek haddeli trapes’teknolojisiyle normal prefabrik evlere kıyasla duvarı iki kat kalın olan evler yapıyor. Duvar kalınlığının normalde 13-14 cm olduğunu söyleyen firma sahibi Hakan Kırcalı, “Bizde en az kalınlık 14 cm, en fazla 25 cm’e kadar gidiyor. Bu da izolasyon, ses ve ısı yalıtımı avantajını iki kat artırıyor” dedi. 1 odalı 25 metrekare evlerin maliyetinin 10 bin, 100 metrekare evlerinkinin 45 bin TL olduğunu belirten Kırcalı, 6+2 250 metrekare olanları ise 112 bin 500 TL’den inşa ettiklerini kaydetti. Evleri 1 ayda teslim ettiklerini ifade eden Kırcalı, yılsonuna kadar 500 ev kurmayı hedeflediklerini söyledi. (Vatan)
Haberi okuduysanız;
“Bu vesileyle, “AKEVLER AHŞAP EVLER PROJESİ”ni bir kere daha hatırladınız mı?!.”
Akevler İstanbul Konut Yapı Kooperatifi Başkanı
Reşat Nuri EROL
|
Reşat Nuri Erol
14.04.2010
15:03
|
Dr. METE Bey Kardeşim;
Bir an Nasreddin Hoca gibi cevap veresim geldi:
"METE KARDEŞ, SEN DE HAKLISIN; SEN DE HAKLISIN!"
Ama...
Yazdıklarımın bir veya binlerce "AMA"sı var ama...
Onları yazmak ne mümkün?!.
Anlayan, anlıyor...
Anlamayanlara, anlamak istemeyenlere, kendi fikirlerinde İNAT edenlere yapacak veya yapabilecek bir şey yok maalesef.
Hidayet veya feraset ALLAH’tandır...
Bize düşen sadece ’AÇIK TEBLİĞ’dir...
Benim adım ’REŞAD’ vazifem ’İRŞAD’...
Anlayanlara ve anlamak isteyenlere...
Bu arada ve bu vesileyle;
Dr. METE KARDEŞİMİZ...
YAZILARINLA ve YORUMLARINLA,
ARAMIZA HOŞ GELDİN, SAFALAR GETİRDİN...
En derin hürmet, muhabbet ve dualarımla...
Adil Düzen Çalışanı
Reşat Nuri EROL
|
Reşat Nuri Erol
14.04.2010
16:34
| BİZ ÇALIŞACAĞIZ…
Takdir vardır, Allah’ın takdiri vardır.
Her şey kader planında hazırlandığı üzere olmaktadır.
Mukadderat diye bir gerçek vardır ve olaylar o çerçevede oluşmaktadır.
Mesela Osmanlı İmparatorluğu kurulmuş, gelişmiş, yükselmiş, zamanla zayıflamış, vadesi dolunca da yıkılmış ve tarih sahnesinden çekilmiştir. Çünkü o çağdaki uygarlık seviyesi ve sistem olarak ömrünü tamamlamıştır.
Sonbahar gelmiş, yapraklar dökülmektedir...
Sonbahardan sonra kış gelecek, ardından yeniden bahar gelecektir…
Yeni uygarlık doğacak, yeni uygarlıkla beraber yeni sistem, yeni düzen doğacaktır...
O zamanki hanedanlık hükümranlığı ve saltanat sistemi, uygarlığın değişmesi ve gelişmesi gereği sona ermiştir.
Eskimiş müesseseler vardır. Ömrünü ve fonksiyonunu tamamlayan müesseselerin ortadan kalkması gerekir. Vadesini dolduran kurumlar kapanmalıdır. Nitekim öyle olmuştur.
Bununla beraber imparatorluğun yaşaması için her şey yapılmalıdır.
Ondan sonra tevekkül edip oturmalı, kadere razı olunmalıdır.
Nitekim Osmanlı hanedanı da böyle yapmıştır.
***
Şimdi cumhuriyet dönemindeyiz...
Cumhuriyeti yaşatmak için elimizden geleni yapmalıyız.
Nitekim yapmaktayız.
Cumhuriyet yıkılmadan kendisini yenileyebilirse ne âlâ.
Bunu nasıl yapacak, kendisini nasıl yenileyecektir?
Bunu “Adil Düzen”i kabul etmekle yapacaktır.
Yenilemez veya yenileyemezse yıkılacaktır.
Uygarlığa ulaşamayanlar helâk olup gidebilirler.
Muasır medeniyetin fevkine yani üstüne çıkarsak yaşarız.
Hayır der de direnirsek, zaman kader bizi ortadan kaldırır ve başkalarını getirir.
“Adil Düzen” dedik, hep diyoruz, demeye devam edeceğiz...
Peki, “Adil Düzen” nedir?
“Adil Düzen” en kısa ifadeyle doğal düzendir, tabiî düzendir, hakka dayalı düzendir. “Adil Düzen”i kabul edenler yaşarlar, etmeyenler helâk olup giderler.
İnsanlık tarihi boyunca bu hep böyle olmuştur.
***
Biz elimizden geleni yaptıktan sonra, olacaklardan dolayı ne fazla sevinmeli, ne de gereğinden fazla üzülmeliyiz. Çünkü en başta da ifade ettiğimiz üzere, Allah’ın takdiri vardır. Her şey kader planında hazırlandığı üzere olmakta ve oluşmaktadır. Mukadderat diye bir gerçek vardır ve olaylar o çerçevede cereyan etmektedir.
Biz bütün yapabileceklerimizi yaptıktan sonra yine olanlar olur. O zaman yeni devleti kurma görevi ile kollarımızı sıvamalıyız. Mustafa Kemal’in dediklerini unutmamalıyız: Muasır medeniyetin fevkine/üstüne çıkacağız... Birinci vazifemiz Türk Cumhuriyetini ve istiklâlini kurmak ve korumaktır... Gerektiğinde kurtarmaktır... İçinde bulunduğumuz ahval ve şeraitimizi düşünmeyeceğiz...
İnsan elinden geleni yapacak, görevlerini yapacaktır. Kendisine verilen imkanları en uygun şekilde kullanarak görevlerini yerine getirecektir. Ondan sonra ise Allah’a teslim olacak, sen ne istersen onu yap, ben hepsine razıyım diyecektir. Sonuçları sükunetle bekleyecektir. Hayır ve şer Allah’tandır diyecektir.
Biz çalışacağız…
Takdir Allah’ındır.
RNE
|