12.12.2009
‘DÜNYANIN SONU DEĞİL YOLA DEVAM’
DTP’liler sine-i millet çıkışının arkasında durmayacak. Çünkü Öcalan İmralı’da avukatlarına “Yola devam” mesajı verdi. DTP’lilerin kısa sürede yeni bir parti kurup; kaldıkları yerden devam edeceklerini öngörebiliriz.
Ahmet Türk kapatma kararından önce “Arkadaşlarımız yasağın olduğu bir parlamentoda bulunmanın bir anlamı olmadığını düşünüyor” diyerek sine-i millete dönme sinyali vermişti. Hatta ara seçim yapılması durumunda buna hiçbir şekilde katılmayı düşünmediklerini de eklemişti. Dolayısıyla DTP’nin kapatılma kararının açıklanmasının ardından, en çok, DTP’lilerin “sine-i millet” çıkışının arkasında durup durmayacakları merak edildi.
Ama bu meraklar aslında gereksizdi, çünkü kapatılma kararından bir gün önce Abdullah Öcalan İmralı’da avukatlarına DTP davası sonrasının yol haritasını üç cümleyle özetlemişti: “DTP kapatılması davasının kararı muhtemelen Cuma günü çıkacakmış. Dünyanın sonu değil, kapatırlarsa da mücadelelerini sürdürürler, yollarına devam ederler. Yine Türkiye’de her kesimden demokratları içine alan demokratik bir yapılanmaya gidilebilir.”
Öcalan’ın “dünyanın sonu değil, yola devam” sözlerinden hareketle, DTP’lilerin karara kızıp TBMM’yi terk etmelerinin söz konusu olmayacağını, tam tersine en kısa sürede yeni bir parti kurup veya Mayıs 2008’de “yedek parti” olarak kurulduğu söylenen Barış ve Demokrasi Partisi’ne geçip kaldıkları yerden devam edeceklerini; hatta DTP’nin desteğiyle seçilmiş olan İstanbul Bağımsız Milletvekili Ufuk Uras’ı da aralarına alıp TBMM’de yeniden grup kuracaklarını öngörebiliriz.
DTP’yi o kurdurmuştu
Nitekim Ahmet Türk’ün kararın hemen ardından yaptığı kısa açıklama da, karara yönelik derin bir hayal kırıklığını ve kızgınlığı içermekle birlikte, Öcalan’ın “yola devam” perspektifinin parti yönetiminde hakim olduğunun izlerini taşıyordu.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.
Yorum:
HEP, DEP, HADEP, DTP ve kim bilir daha niceleri…
Aynı amaç uğruna kurulan ve aynı gerekçeyle kapatılan bu partilerin arasına yakın bir gelecekte yenisinin katılacağına şüphem yok. Belki onun adı da HİP (Halkın İnad Partisi) olur.
Kapatma kararını tamamen doğru buluyorum aynı zamanda da oldukça demokratik. DTP’nin kuruluş amacının ve faaliyetlerinin göz önünde bulunduğu ve bu kadar zaman beklenildiğini hesaba katılırsa geç kalındığı sonucuna bile varılabilir.
Türk ve arkadaşları her ne kadar toplu istifa modlarına girseler de İmralı’dan gelecek ufak bir talimatla kırgınlıklar unutulacak ve yine “Barış için, bu kanın durması ve anaların gözyaşlarının dinmesi için…” yalanlarıyla (bunun adı yalan değil ama zikredecek yer de bura değil) yeni bir parti kuracaklar ve onlara da oyları “Bizim yıllardır verilmemiş haklarımızı savunacaklar, barış getirecekler.” iddialarıyla küskünlük halinden bir türlü çıkamayıp işin vahametini kavrayamamış insanlar verecek.
Bu parti de kapatılsa yine aynı senaryo tekrarlanacak, sanki daha önceki onlarcası işe yaramış gibi.
Anlayamıyorum birileri bu insanlara ebedi yaşayacaklarını mı söyledi ki, zamanı ve emeği bu kadar boş işler uğruna harcıyorlar yoksa pratik yaparak ehil olmaya mı çalışıyorlar?
***
Açılım belli bir ölçüde rayında gidiyor gibiydi ta ki Habur sınır kapısında bir grup PKK’lının teslim olmasına kadar. O gün bayram havası estirilmemiş olsa ve PKK’lılar “Sayın Öcalan istedi geldik.” dememiş olsa ve makul bir mahcubiyet ve pişmanlık sergilenmiş olsa halk bu kadar öfkelenmeyecek ve daha kolay affedip kabullenebilecekti. Ancak öyle olmadı bu insanlar bu tutumlarının üzerine sorgusuz sualsiz affedilip içeri alındılar. Bu da başta şehit yakınları olmak üzere tüm halkı öfkelendirip, kışkırtmış oldu. Sonrası malum. Bütün bunların olmasının da iyi tarafları var tabii yoksa sevgi ve hoşgörünün her kapıyı açtığını sanıp kısasın gerekliliğini bile düşünmeyecektik.
Herkes barış istiyor buna hiç şüphe yok ancak bunun için çalışırken referanslarımızı doğru seçmiyoruz. Sadece aklımızı veya sadece kalbimizi baz alamayız. Hatta ikisini birden baz alsak bile hata yapabiliriz. Her şeyden üstün bir otoriteye ihtiyacımız var. Öyle bir otorite olmalı ki, hata yapmamalı, taraf tutmamalı, hissi davranmamalı. Bu da ancak Allah kelamı olan Kur’an rehberliğinde edinilebilir.
Mesele sadece Kürt meselesi değil, her konuda kötüye doğru bir gidişat var. Çözümü ise Allah söylüyor:
لَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَذَا الْقُرْآنِ لِلنَّاسِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ وَكَانَ الْإِنْسَانُ أَكْثَرَ شَيْءٍ جَدَلًا
Andolsun ki, bu Kur’an’da insanlar için her örneği vurguladık ancak insan her şeyden çok tartışmacıdır.
(Kehf: 18/54)
لَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Andolsun ki, Kur’an’ı zikir için kolaylaştırdık, anımsayan yok mu? (Kamer:54/17)
Kur’an’ı çok az okuyoruz, çok az anlıyoruz ve hiç yaşamıyoruz.