Çiçeği yaşatmak – 12.11.2009
YANLIŞ birden fazla olunca insan nereden başlayacağını tayin edemiyor. Ama aklımıza gelen sırayla gidelim: Meclis'te pankart açılır, “nümayiş” (gösteri) yapılır mı? Yapılmaz! Çünkü öyle bir eylem gerçekten Meclis'in saygınlığına uymaz.
Ama CHP İzmir milletvekili Canan Arıtman'ın önceki günkü tertibiyle bu yaşandı.
Yapılanı ya ekranda görmüş veya dünkü gazetelerde okumuş olabilirsiniz. Ama bilmeyenler için söyleyelim:
CHP'li 5-6 milletvekili İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın konuşması sırasında, üzerinde “Atam seni unutmadık!”; “Atam eserine sahip çıkacağız”;
“Atam, kurduğun Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacağız” yazılı pankantlar açmışlar.
Tamam... Yaşatın ama, onun yolu Mecliste pankart açmak değil ki!
Tam tersine o pankartlara sığınmanız, görevinizi gereğince yapmadığınızı/yapamadığınızı örtülü şekilde itiraf ettiğinizi göstermiyor mu?
Peki ama, pankartçıları bu yanlışa sürükleyen sebep yok muydu? Kamuoyunda büyük gerginliğe yol açan “Demokratik Açılım” isimli projenin tartışmalarını -
başka günü yokmuş gibi- çok yaygın bir kesimin duyarlık gösterdiği 10 Kasım'da yapmak şart mıydı?
O zaman sormak gerekmez mi, “devlet adamı basireti” nerede?
Hadi iki yanlış birbirini götürdü diyelim. Gerçi aslında birbirini götürmez, katlayıp büyütür ama, bir an öyle sayalım:
Buna tepki gösteren Başbakan'ın tutup dünkü Haber Türk gazetesinin bildirdiğine göre TBMM Başkanını azarlaması ve ona, “Bu nasıl iş kardeşim?
Attırsana o pankartları salondan!” diye çıkışması, onun “Çıkarttıracağım efendim” yanıtı üzerine, daha da celallenip “Meclis böyle mi yönetilir?
Miting meydanı mı burası!” diye azarlaması çok mu doğruydu?
(Böylece siyasi tarihimize, “Meclis Başkanının Başbakan tarafından azarlanması” gibi unutulmaz bir olay geçmiş oldu.)
Bitmedi... Bu yanlışları tevil etmek amacıyla TBMM'nin İletişim Daire Başkanlığı isimli birimi, tuttu dün “Meclis Başkanını kimse azarlayamaz. Onlara (TBMM Başkan Vekillerine demek isteniyor herhalde) kimse talimat veremez” diyen bir açıklama yayınladı.
TBMM'nin İletişim Dairesi oradaki kamu görevlilerinin oluşturduğu bir birim. O birimin haddine mi düşmüş TBMM Başkanı ile Başbakan veya milletvekilleri arasındaki bir mesele hakkında görüş beyan etmek?
O çok çok “TBMM Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin bu konuda şunu şunu söylemiştir” diyebilir.
Ama TBMM Başkanı eğer “Başbakan'la aramızda öyle bir söz geçmedi” diyemiyorsa, tutar açıklamayı kendi memuruna yaptırır.
Görüyorsunuz, hem demokrasi hem de parlamento kabalığa, zorlamaya uygun değil.
Her ikisi de narin bir çiçek gibi hergün dikkatle beslenmek istiyor.
Biz ise, kabalıkla, hoyratlıkla bu çiçeği besleyebileceğimizi sanıyoruz.
Sonra da işlerin ters gitmesinden başkalarını sorumlu tutuyoruz.
Yorum:
Baykal’la Yabani Ot
Atatürk sadece CHP’nin Ata’sı galiba. Onu yalnız onlar unutmayacak. Tek onlar savunacak. Ama aynı zamanda onlar sömürecek! Meclisi Taksim Meydanı’na onlar çevirecek. Bu ne ya? Siz nesiniz? Kreş mi orası? Bu şekilde mi ülkeyi yönetmeye talip oluyorsunuz? Ve inanın samimi soruyorum; ‘’bu kadar saçma olmayı nasıl beceriyorsunuz’’?
Baykal Anamuhalefet lideri olması hasebiyle midir bilmiyorum –iyi kötü- her şeye ‘hayır’ diyor.
Meclis’te açtıkları pankartlar da çok şaşırtıcı değil. Baykal ve partisinden beklenen bir hareketti. Meclis görüşmelerine düşürdükleri gölge de harbi CHP’lik. 10 Kasım!
Atatürk CHP için 1 dk’lık saygı duruşunda bulundukları ve sömürü politikalarını geliştirmek için ölüm yıldönümünü bekledikleri sembolik bir heykel mi? Yoksa fikirlerinin örnek alınması gereken, Türkiye Devleti’ni kuran başarılı ve ilkeli bir ‘’devlet adamı’’ mı? Cevap: Kesinlikle A…
Baykal ve kurmaylarının bu gafletten kesinlikle uyanması gerek. Acilen siyasal anlamda bir perestroyka geliştirmek zorundalar. Atatürk’ü ve ilkelerini samimi bir şekilde araştırmalılar. Onun partisini onu örnek alarak yönetmeliler. Teslim aldıkları bayrağı bir sonraki nesile şerefle devretmeliler. Bu şekilde siyaset yaparak, ne kendilerine ne de ülkelerine herhangi bir faydalarının olmayacağının farkına varmalılar. Partilerinin kurucusu ve kuruluş amacına daha yakın bir duruşları olmalı. Tek düşünceleri, her şeye ‘’hayır’’ yerine, bütün yanlışlara ‘’çözüm önerileri’’ olmalı. Yoksa Baykal’la bırakın çiçeği ‘yabani ot’ bile yaşatılamaz.
Her şeyin en doğrusunu bilen Allah’tır.