Erbakan2017: Erbakan iltifata tâbi olmalıdır…
Atalarımız “İlim iltifata tâbidir, iltifat görmeyen meta zâyidir” demiş…
Bu yazının uzun başlığı şöyle olabilirdi: “Erbakan’ın anlattıkları ve yaptıkları iltifata tâbidir, iltifat görmeyen meta zâyidir”. “Erbakan’ı anma, anlama ve gereğini yapma” yolunda meseleyi bu boyutu ile de ele almamız gerekiyor; nitekim u başlıktaki yazımda, beş maddede iltifat etmemiz gereken hatırlatmalar yapmıştım: -“Gümüş Motor… (ilk uygulamalar…) -“İslâm ve İlİm… (ilk konferanslar…) -“Önce Ahlâk ve Maneviyat… (çok şey ifade ediyor…) -“Yeniden Büyük Türkiye… (ve ilgili söylem ve eylemler…) -“Yeni Bir Dünya ve ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN…”
Erbakan’ın ilim ve amel olarak yaptıklarına iltifat etmezsek, zâyi olacaklardır.
Biz, Erbakan Hoca hayattaymış gibi O’nunla kırk yıl sürdürdüğümüz ilmî çalışmalarımızı, “KUR’AN VE İLİM” seminerleri adı altında 900 haftadan beri sürdürüyor, iltifatlarımızı devam ettiriyoruz… Bu haftaki çalışmamıza “EMEKLİLİK” denen “Sosyal Güvenlik Sorunu” denk geldi. Bu sistem maalesef ülkemizde ve dünyada çökmüş durumda.
Peki, siz de bizim gibi “KUR’AN VE İLİM açısından bu sorunun çare ve çözüm nedir”, diyenlerdensiniz, geçen yazıda kaldığımız yerden çare ve çözümlere bakalım…
“Kendi kendine bakacak durumu olmayan erkekler yaşlanmış eşlerinin yanında kalırlar. Erkeklerin çocukları nafakalarını temin eder. Devlet de kocasına baktığı için kadına maaş bağlar. Kadınlar ise kız çocuklarının yanında kalırlar, onların nafakasını yine erkek temin eder. Devlet anne babasına baktığı için maaş bağlar. Erkek “çalışma kredisini” almaz ve mamelekeni yanında kaldığı erkek çocuğuna verirse, ona da devlet maaş bağlar.
Çocuğu, karısı veya kızı olmayanlar ise en yakın olan diğer yakınlıları tarafından bakılırlar. Oğlunun yerine erkeğin erkekten yakınları, kızının yerine kadının kadın yakınları. Erkekler için “kiber” çalışamayan kimseler demektir. Bunlar artık kredi alamaz, emeklilik payını alırlar. Kadınlardan “kiber” olan demek, kendi kendine yaşayamayan yatalak ve sakatlar demektir. Bunlar da çalışma kredisini alamazlar, yakınları tarafından bakılırlar…
“KİBER” (Kur’an tabiri) durumuna gelmeleri ikisi için olabileceği gibi tek başına da olabilir. İkisi sağ olduğu halde biri kiber durumunda olabilir, ikisi birden kiber durumunda olabilirler, biri ölmüş diğeri kiber durumunda olabilir. Anne baba veya karı koca aynı çocuğunun yanında yaşamış olurlar yani aynı evde otururlar.
Yüz lojmanlı apartmanları planladığımız zaman, anne baba bir arada otururlar, çalışmadıkları zaman evden çıkarılmazlar, iki odalı bağımsız tuvaletli bölümde otururlar. Kızlarının veya kadınlarının katlarında kendilerine oda verilmiş olur. Çalışamıyor diye (huzurevlerine) atılmazlar. Yanında bulunduran kimse o apartmanda çalışır olmalıdır.
Üçüncü binyılın fıkhının ikinci binyılın fıkhına benzemeyeceğini görüyorsunuz.
Yaşlıların toplulukta bir yeri olacaktır. Onlara verilen yetkiler ve hizmetler vardır, saygı göstereceksiniz. Örnek olarak yer vereceksiniz, yürürken önlerinden yürümeyeceksiniz, onlar konuşurken araya girmeyeceksiniz. Bu hususta tam bilgiye sahip olmak için araştırmalar yapılmalıdır. Henüz ilkel yaşayan topluluklarda bu görülmektedir. “Rabbim, onlara merhamet et” diye dua edeceksiniz. Onların bir ihtiyacı olur da siz onu karşılayamazsanız onu yönetime bildiriniz, onlar gidersinler. Yaşlılık faslından onlara pay ver.
Aİle müessesesİ insanda mevcuttur. Diğer canlılarda evladı büyütme vardır ama başka canlılarda yaşlılara bakma gibi bir şey yoktur, sadece insanlarda yaşlılara bakma vardır.
İnsanın yaşlısını neden yaşatıyor ve hizmet ediyoruz?
İnsanlar “aile” kursun, evlensin ve kendilerini sigortalasın diye yaşlıların bakımı teşri edilmiştir. Yani yaşlılara bakma hükümlerinin hikmeti, aile oluşturmanın ve çocukları büyütmenin sağlanması gayesiyledir... (Bitmedi; 900’üncu hafta çalışmamızdan aktaracaklarım var ve siz bunları okurken, Erbakan Hocamız hayattaymış, “kur’an ve İlİm” merkezli “ADİL DÜZEN” çalışmalarımız devam ediyormuş, “Emeklilik” yani “Sosyal Güvenlik Sorunu” böyle çözülüyormuş diyerek okur ve iltifatınızı böyle yaparsınız ki zâyi olmasın.)