Cengiz Demirci
Usul ve Ekoller
31.12.2009
12912 Okunma, 0 Yorum

Mezhepler

 

`Ihtilafu ummutiy rahmetun` hadisinde belirtildigi gibi hukuki gelişmeye dayalı bir sosya-ekonomik gelişmenin daha hızlı, yaygın ve toptan olabilirliğidir.

 

İslamın ilk dönemlerinde fıkıh ekolü iki ayrı mecrada işlemiştir. Ehli hadisçiler de denen Hicaz-Medine ekolü, ve Ehli rey de denen Kufe-Irak ekolü.

 

Hicaz Medine Ekolü

 

Geniş bir hadis mirasına sahiptirler. Sünnette bulamadıklarında sahabenin asarı ve hulefai raşidinin tatbikatına başvururlardı. Tüm güçlerini hadislerin ve sahabe uygulamalarının toplanmasına harcarlardı. Nakle aykırı içtihatları kabul etmezlerdi. Nakilde bulamadıkları zaman tabiiler ve etbaın görüşlerine başvururlar, yeni içtihada müracaat ederlerdi.

 

İbni Ömer, Nafi, Malik b Enes, Şafii ve Ahmet b Hanbel bu metod ile hukuk üretenlerden bazılarıdır. İmam Malikin Muvattası bir hadis kitabıdır. Hadislere dayanmış ve her hangi bir hüküm bulamazsa Medine Örfüne bakardı. Tümdengelim metodunu uyguladı. Feri kaynaklardan sahabe kavli, maslahatı mürsele, örf ve adete başvururdu. Feri nakli kaynakları feri akli kaynaklara tercih ederdi. Malikilerde icma medine icmaıdır. Medinelilere muhalefet edilmeyen icmalar, muhalefet edilen icmalar, ve medinelilerin kendi aralarındaki ihtilaf ettiği icmalar. Burada icma örf alınırsa medine içi ihtilaflı icmalar farklı gelenekler olarak anlaşılabilir.

 

Örnekler

Maslahatı mürsele : kıtlık zamanlarında hırsızlığa hadd uygulanmaz.

Gaibin eşi 4 yıl sonra evlenebilir.

Harp ganimetleri paylanmadan once yenip içilebilir.

 

Bu ekolün devamı olarak Ahmet b Hanbel sonrada biraz daha farklılaşıp yeni bir sistematik hukuk ekolü ortaya koydu. Müsnedi büyük bir hadis ansiklopedisidir. Kitap asıl kaynaktır ama sünnetin hükmü ne olursa olsun tüm sahabi asarı ve içtihadlardan daha önemlidir. Sahabe ihtilaf ederse kitap ve sünnete en yakınını tercih eder. Mürsel ve zayıf hadisler diğer bir kaynaktır. Kıyas en son delildir. Feri kaynaklardan ise istishab ve seddüzzeraiyi kullanır. Böylece sorun nakille açıkça çözülemezse hanefilerin akıl yöntemine kıyasa kapı aralanmıştır.

 

Örnekler: ölüm hastası karısını boşasa da evlenmediği müddetçe mirasdar olur.

Kötülüklere alet olacak durumlarda dinen serbest olan şeylerde yasaklanabilir.

Şarap imalathanelerine müslümanlara satış tehlikesi varsa üzüm satılmaz

 

 

Diğeri Şafii ise hadis ekolü müntesipleri ve reycilerden dersler almıştır. Kitap ve sünneti, ve icmayı kullanırdı. İcma ise sadece medine örfü demek değildi. Sarih icma huccet ama sukuti icma değildir. Sahabe fetvaları ve asarına eğer bu üçünde delil bulamazsa başvururdu. Maslahatı mürsele ile, medine örfü uygulamasıyla ve istihsanla hüküm çıkarmayı hoşgörmezdi. Feri kaynak olarak tümdengelimi kullanır. Sünneti ise mütevatir ve meşhuru sorgusuz ahad haberi ise senedin güçlülüğüne göre kullanırdı. Kavli kadim ıraktaki kavli cedid ise mısırdaki mezhebinin iki farklı görüntüsüdür.

 

Örnekler: nisa 43 lamestumunnisa sözünü arada engelsiz nikahı düşecek birine eliyle temas olarakda almış bu yüzden abdest bozulur.

90 kmden sonra evlilik için velinin izni gereksizdir. Gittiği yeri yetkili amiri velisi olur.

 

 

Irak Kufe Rey Ekolü

 

Hüküm bulmada önce kuran sonra sünnet kullanılır. Şeri hükümlerin konuluş nedeni bulunabilir. Bu yüzden islamın genel esaslarına aykırı rivayetleri reddederler. Hadis ve sahabe asarı az olduğundan içtihada yönelindi. Etbadan hammad b ebi süleyman bu ekolun etbadaki temsilcisidir. Ebu hanife bunun talebesidir.

 

Ebu hanife aslen Türktür. 700 – 768 arası yasadı. Kadı olmadı reddetti. İmamı ebu hanife ile Ebu Yusuf Şeyhayn, Ebu yusuf ile İmam Muhammed ise İmameyndir. Ebu hanife asar adlı eserdeki hadisleri 800 sayfadır rivayet etmiştir. Raviler güvenilir değilse hadisi terkedip genel prensiplere göre çözüm üretir ve tümevarıma yönelir. İştişare ile konu enine boyuna tartışılır ve sonuça öyle gidilirdi. İstihsanı, gizli kıyası çokça kullanır. Kuran sünnet ve icmaı ümmet temel kaynaklardır, kıyas ise sık başvurulan bir hüküm çıkarma metodudur. Örf ve adete de yer verir. Tümevarıncıdır. Hükümleri lafızları kadar manaları, ruhu ve konuluş sebebi üstünde de durur.

 

Örnekler: Satıcı fiyat artırsa müşteride bunu kabul etse ve karlı satış olsa bu durumda son fiyat satış akdinin fiyatı olur. İndirme de de aynı durum sözkonusudur.

Sefih olanın malı 25e kadar kendisine verilmez.

 

 

 

Diğer taraftan takipçisi kalmamış bir çok mezhep ve ekol bu iki ekol içerisinde bir şekilde yerleşmiş böylece iki ana gruptan birini besleyen kanallardan biri haline gelmiştir. Mesela davuduzzahiri, süfyanı servi, evzai hadis ekolu mezheblerdir. Sonradan mezhepte takipçileri kalmamıştır.   

 

 

 

 

HADISLERIN OLUSMASININ SAFHALARI

 

1.     Tespit

2.     Tedvin

3.     Tasnif

4.     Tehzip

 

TESPIT

 

1.     KURANIN ISARETI

 

"Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden men ederse ondan geri durun..." (Haşr: 59/7)

"Peygamber'e itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse bilsin ki, Biz seni onlara bekçi göndermedik." (Nisa: 4/80)

"Peygamber'in emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya can yakıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar." (Nur: 24/63)

"Sana da insanlara gönderileni açıklayasın diye zikri indirdik, belki düşünürler." (Nahl: 16/44)

"And olsun ki, Allah, inananlara, âyetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitab ve hikmeti (sünneti) öğreten, kendilerinden bir peygamberi göndermekle iyilikte bulunmuştur. Halbuki onlar, önceleri apaçık sapıklıkta idiler." (Âl-i İmrân: 3/164)

 

2.     SAHABENIN TESVIKI

 

Mescid genel olarak tum sosyal aktivitelerle devlet isleri hukuk mahkeme okul hastane vazifelerini gorurdu. Cok hadis rivayet eden sahabelerden Ebu Said el Hudri, Ebu Hureyre, Abdullah b Omer gibileri Ashabi suffadandi ve bunlar herhangi bir iste calismaz sadece Hz Peygamberle beraber olur ve onun yoneticiligini, usulunu canli olarak gorur ve hadiselerin genel mantigini iyi bilirlerdi.

 

 

HADIS YAZMA YASAGI VE TECVIZI

 

İki tip rivayet de hadiste gelmektedir. Genel olarak bakildiginda hadis yazmayin seklindeki rivayetler Vahiy Katipleri olarak bilinen Kurani yaziya geciren sahabiler tarafindan bu rivayetler gelmektedir. Hadislerin yazilmasi ile ilgili hadisler ise genellikle diger sahabilerden gelmektedir. Demekki Hz Peygamber Kuran ile karıştırılması tehlikesine karşı Vahiy Katiplerine hadis yazimini yasaklamis ama digerlerine ruhsat vermistir. Cunku bircok anlasmalar, tavsiyeler, bassagligi mesajlari, mektuplar vs zaten yaziliyordu. Hz Peygamber Abdullah b Amra acikca yazmasinda bir beis olmadigini soylemistir.

 

DELİL

 

Hükümlerin dayandığı mesnedler. Hükmün dayanakları açısından Kati ve Zanni olarak ikiye ayrılır. Zanni hükmün dayandığı delile zanni, kati hükmün dayandığı delile kati delil denir.

 

Nakli ve Akli delil olarakta ikiye ayrılır. Nakli delil kitap, sünnet, sahabi görüşü, icma ve bizden öncekilerin şeriatıdır. Akli delil ise kıyas, istihsan, ıstıslah ve ıstıshabtır.

 

ASLİ DELİLLER

 

1.     Kitap:

 

Kendisinden hüküm çıkarılan yazılı tüm metinleri kapsar. Dar anlamda Kuranın mushafıdır. Şaz kıraatler kurandan değildir çünkü mütevatir değildir.

 

Sünnetlerden yazıya geçirilen hadisler de müntesipleri için kitap hükmündedir. Hükümleri ifade biçimleri açısından kati ve zanni (müteşabih) olarak ikiye ayrılır. Sübütü kati delaleti kati emirlere farz, yasaklara haram denir. Müteşabih hadisler de dahil olmak üzere sübütü kati delaleti zanni veya sübütü zanni delaleti kati deliller ise emredilen vacip, yasaklananlar tahrimen mekruhtur. sübütü ve delaleti zanni deliller ile emredilenler sünnet ve müstehap, yasaklananlar tenzihen mekruhtur.

 

Kuranın hükümlerinden aile hukukuna ait hükümler 70, usule ait 13, borçlar ve medeniye ait 70, cezaya ait 30, idareye ait 10, devletlere ait 25, maliye ait 10 cıvarı ayet vardır.

 

Kuran hükmü bazen detaylı olarak koyarken, bazen icmali olarak genel çerçeveyi verir ve detayı diğer kaynaklara bırakır.

 

İnnemezzarurat tübihul haramat kaidesi küllidir. Kuranın ahkamının uygulanmasına mani bir durum varsa o hükümlerin uygulanması değil uygulanmaması farz olur. Mesela yiyecek bir gıda bulunamaması halinde domuz eti yemek böyledir. Aslolan sağlıktır, hayatın idamesidir. Eğer emirler bunu önleyici ise askıya alınabilir. Fitne zamanında kaosu önlemek için asileri yok etmek ve savaş kararları da buna benzer. Kıtlık anında kısas uygulamamakta böyledir. Aslolan çalışacak ortam olup insanların normal yollardan çalışıp iaşe temin edebilmesidir. Eğer ortam ve şartlar buna engel ise hükmün icrası kalkar. Kuranın bütün hükümleri buna benzer. Kuranın her bir hükmünün özel şartları var uygulanabilirlik açısından, tüm bu şartlar var ise o takdirde o hükümler uygulanabilir. Nasih mensuh kavrami bu cerceve de dusunulmelidir.

 

Kuran Hz Peygambere peyderpey 22 yılda inmiş, bizlere ise topyekün inmiştir. Hz Peygamber uygulama da ayetler geldikçe yeni sorunları ona göre ya da daha önce anlamadığı ya da hissedilemeyen ayetlere göre çözüyordu. Bizde ise ilim olarak kuranda bir geçiş dönemi yoktur, güne göre değil problemi kökten çözmek için en son durumla ilgili içtihatlar yapılır. Ama bunlar bazen uygulamaya konulamayacak, halkın henüz hazır olmadığı, halkın ve uygulayıcıların sindiremediği seviyede olabilir. Bu yüzden uygulama da aşamalı bir geçiş vardır ta ki Adil Düzenin son şekline ulaşılabilsin. Esasen böyle bir tarz Hz Peygamberde de var gibi. Mesela dini namazla ilgili ayetler mekki olması ve miraç hadisesinden önce olması gerekir. Ama mekki olan öyle ayetler vardır ki sanki siyasi cihat namazının kapsamına eşdeğerdir. Bunları hz peygamber o günkü aşamaya göre dini namaz olarak almış ve  uygulamışken, siyasi cihat namazı aşamasına miraçla birlikte geçilirken yine buna benzeyen diğer ayetleri baz almış burada ise namazın kapsamını dini olmaktan çıkarıp siyasi hale getirmiştir. Yani bir nevi kelimeler ayette aynı ifade ile geçerken onlara yüklenen manaların kapsamı farklılaştırılmıştır. Bu da bir nevi geçiş dönem uygulamasıdır. Bizlerde buna benzer uygulama örnekleri verebilirsek geçişler daha yumuşak ve sindirilebilecek seviyede olur. Buna göre 1. İlmen geçiş dönemi yoktur problemler temelden çözülecek şekilde içtihad yapılır. 2. Pratik olarak uygulama da geçiş dönemi vardır. Bu geçişi sağlarken a) duruma ve sindirim kabiliyetine göre mutlak içtihadlardaki kelimeler kullanılır ama kapsam ve anlayış o devrin sindirebileceği mana ile değerlendirilir. Aynı kelimelerin farklı kapsamda kullanılması o kelimeler vasıtasıyla zamanımızın ve hedef sistemin değerleri arasında irtibat kurulmasına yol açar. b) Halk yeni içtihatları sindirip dar kapsamı ile o günkü problemleri çözdükçe ve yeni çıkan benzer problemleri de aşama aşama çözerek Hedefteki Nihai Adil Düzen aşamasına gelinceye kadar kullanılan aynı kavramların alan kapsam ve anlayışı nihai sisteme göre algılanıp genel sorunun kökten çözüldüğü aşamaya getirilir. Hz Peygamberin mekke döneminin erken aşamalarında zekat kelimesi ayetlerde geçer ama bir kurum olarak zekat anlayışı ve uygulamasını kastetmezdi, o şekildeki bir anlayışa hicretin 2 yılının sonlarına doğru gelinmiş ve zekat sözü artık islam medeniyetinin doruğundaki zekat sistemi şeklinde anlaşılmaya başlanmıştır. Tüm o aradaki ilk zekat ile hicri 2 yıldaki zekat arasındaki uygulamadaki geçiş ve seyirler nihai zekat sistemine uygulamada aşama aşama geçildiğini göstermektedir. Bu uygulama bir nevi tümegelim tipi bir uygulamadır. (onların anlayışındaki basit yardımlaşma olan ilkel zekattan, daha komplike sistem olarak zekat sistemine ya da onların anlayışındaki ilkel basit din namazından daha komplike ve kurumsal sistemler olan cihat namazı ve devlete namazı aşamasına). Hz Peygamber muhatap olduğu topluluğu almış onların anlayış kriterlerine göre şartların elverdiği şekilde ilkel ve onların algılayabileceği manalarla yola çıkararak komplike sistemlere getirmiştir.

 

Bunun yaninda nasih mensuhluk da vardır. Neshedilen ve nesheden her iki hüküm de kuranda yeralmaya devam etmiş, ayet iptal edilmemiş ama mensuh ayetin hükmü bırakılıp nasih eden ayetin hükmü icraya geçmiştir. Bu bugunkü müçtehidlere ol göstermektedir: hangi tip uygulamalar, hangi şekillerde geçişlere maruz kalmışlardır, bunlar kıyas ile çoğaltılabilir. Kuran nizamının uygulamaya geçirilişinde zaman ve topluluğun şartlarına özel konumlara göre bu mensuh ayetlerin hükümleri nihai uygulamaya geçişi sağlayacak şekilde yerinde uyarlanabilir. Böylece hiçbir sey atıl kalmamış olur.

 

2.     Sünnet

 

Peygamberin kurandan başka olan söz, fiil ve takrirleridir. Sünnet esasta vahye dayanır, kudsi hadislerde konuşan doğrudan Allahtır, sözler ise Hz peygambere aittir. Necm 3,4. Mana vahyi olarak alınırsa sübütü kati olanlar kabul edilen hadis ve sünnet uygulamaları zamanının icması gibi bir görev gördü. Sünnetin önemini bildiren ayetlerden bazıları: nisa 80, nisa 59, haşr 7, ahzab 36. sünnete uymanın farz olduğu hususunda icma vardır. Tartışmalar sünnetin sübütü üzerine olmaktadır. Hadisler sened ve metin kısmından oluşur: ravinin durumuna göre ve senedin durumuna göre mütevatir, meşhur, ahad, kudsi, müsned, mürsel, fiili, kavli, takririsınıflandırmalara tabi tutulur ve buna göre her sınıf delalet açısından kuvvetliden zayıfa doğru kademe kademedir.  Buna göre sübütü ve delaleti kati, sübütü kati delaleti zanni, sübütü zanni delaleti kati ile sübütü ve delaleti zanni olarak kullanım farklılıklarını ve hükmün kuvvet derecelerini belirler.

 

3.     İcma

 

Peygamberin vefatından sonra herhangi bir zamanda şeri bir hüküm hakkında zamanın müçtehidlerinin konsensüsüdür. Bu takdirde bu icma konusu ile ilgili bir delildir. Ümmetim sapıklıkta söz birliği yapmaz hadisi buna işaret eder. Sarih icma ve süküti olarak ikiye ayrılır. Eğer müçtehid şeri bir mesele hakkında korku, saygı vs bir sebeple görüş bildirmezse böyle oluşan icmalara süküti denir. Buna göre mezheplerden şafii ve malikiler bu icmayı kabul etmezler, çoğu hanefiler ve hanbeliler ise kesin delil sayarlar, bazı hanefi ve şafiiler ise zanni delil kabul ederler.

 

Dayanağı bakımından kitaba dayanan, sünnete dayanan, kıyasa dayanan icmalar vardır. Kitaba dayanan icma: Nisa 23deki anneleriniz ve kızlarınızla evlenmeniz size haramdır ayetindeki kızlar tabirine kız torunlar olarak icma, anneler tabirine nineler olarak icma olunmuştur. Sünnete dayanan icma: Nineye mirastan altıda bir pay verilmesi bununla ilgili bir hadise dayalı icma iledir. Kıyasa dayanan icma: Sahabenin domuz yağının haramlığındaki icması domuz etine kıyasla oluşmuştur. Böylece hadiste görüldüğü gibi zanni olan bir delil sonradan katiliğe yükselebilmektedir.  

 

Otoriter rejimlerde belirli vasıtalarla oluşturulan kanunlar otorite tarafından kabul edilince halk bu kanunları süküti olarak itaat eder ve bir nevi sukuti icma oluşur. Böyle bakınca itaat otoriteye değil aslında süküti icmayadır. Korku ile süküti icmanın bir çeşidi de böyledir.

 

İcmalar derece derecedir. Ocak, bucak, il, devlet, insanlık icmaları olduğu gibi belli kurumların kendi icmaları da vardır. Parti içi icmalar gibi. 

 

4.     Kıyas

 

Bir olayın hükmünü başka bir olaya içtihad ile geçirmektir. Dört rüknü vardır. 1) Asıl: kıyas yapılan ve hükmü bilinen bir olay, 2) Hüküm: Nass ile bildirilen olayın hükmü, 3) Fer: hükmü belli olmayan ikinci bir olay, 4) illet: aslın hükmünün temel sebebi, sebepler silsilesinin olaya en yakın sebebi.

 

Aslın şartı: 1. kitap sünneti ile sabit şeri ameli bir hüküm 2. hüküm makul illete dayanmalı

Ferin şartı: 1. ferin hükmü hakkında nass olmamalı 2. aslın hükmündeki ille ferde olmalıdır.

İlletin şartları: 1. illet açık olmalı hisler ile anlaşılmalı 2. mazbut yani sınırlı ve nitelikli bir gerçeklik olmalı 3. illet hükme münasip olmalı 4. illet geçici sirayet edici olmalı 5. illet dinen muteberliği iptal edilmemiş bir nitelik olmalı. Dinen ilga edildiğine dair bir delil olmamalıdır.

 

Kıyasa kıyas bazı mezheplerde geçersiz sayılır. Açık kıyas ferdeki illetin açıkça asıldakinden fazla olmasıdır. Hafi kıyas ise bunun tersidir. Hafinin anlaşılması daha zordur.

 

Şarap haramdır. Asıl şarabtır, hüküm haramlıktır, illet şarhoşluktur, votka, viski gibi diğer şaraba denk alkollü içecekler ferdir. Aslın illeti fere geçirilerek viski, votka da haramdır. İllet sebepler zincirindeki olaya en yakın sebep ise, fiili bir olay anında illet değişebilmektedir. Mesele meşhur olayın tahlilini yapalım: biri bir kiralık katil tutar ve diğerini öldürtmek ister, katil silahını alır, hedefteki şahıs yolda ilerler, yolun bir tarafında bir bahçe ve çeresi elektrikli telle çevrilidir. Katil silahını doğrultur, bunu yoldaki hedefteki şahıs görür, ürker, dengesini yitirir ve elektrikli tellere takılıp can verir. Katil kimdir illet nedir: illet öldürmeye kasıt arandığından silah esas sebeptir. Olaylar zincirinin aslıdır. Bu yüzden birinci dereceden mesul silahlı katildir.  

 

FERİ DELİLLER

 

1.     İstihsan

 

Bir mesele hakkında iki kıyastan birinin, illeti daha etkili olduğundan diğer kıyasa tercih edilmesi ya da dinin genel bir kuralından nass icma kıyas gibi deliller sebebiyle bazı meselelerin istisna edilmesidir.

 

Birinci halde açık kıyasın bırakılıp olayın ruhuna daha uygun görüldüğünden gizli kıyasa yönelmedir. Buna kıyas istihsanı denir.

 

İkinci haldeki istihsana istisna istihsanı denir. Bu da üçe ayrılır. 1. nass ile istihsan: ister ayet ister sünnete dayanmış olsun nass denen dinin genel açık kuralından yine başka bir delil vasıtasıyla bazı olayların hükmü dışarıda tutulur. 2. İcma ile istihasan: genel bir kuraldan icma ile bir meselenin hükmünü istisna etmektir. İstisna akdi gibi. Hadise göre alış verişte malın hazır olması şarttır, ısmarlama usulü yoktur, ama ısmarlama gereği genel bir gereklilik olduğundan ve ekonominin akışı açısından icma ile kabul edilmiştir. Hadisin hükmünden bu selem akdinin hükmü icma ile hariçte bırakılmıştır. 3. Zaruretle istihsan: zaruret dolayısıyla dinin genel kuralından bazı meselelerin hükümlerini istisna etmektir. Sidik abdesti bozar ama tuvalet yaparken sıçrayan küçük zellelerde tam hijyen zor olduğundan bunlar ihmal edilir.

 

Şafiler huccet saymazlar. Maliki ve hanbeliler bazen kabul eder bazen kabul etmezler. Hanefiler ise tam olarak benimserler. Bazı durumlarda hanefilerin istihsan ile vardıkları sonuçlara başka ekoller başka yollarla varmışlardır.

 

 

2.     Istıslah

 

Maslahatı mürsele de denir. Hakkında ayet ya da hadis gibi şeri delil olmayan bir konuda dinin genel prensiplerine maksat ve ideallerine maslahatlara göre hüküm vermedir. Dinin emirleri insanın yararını celbetmek, yasakları ise zararları menetmek için konulmuştur. Dinin, canın, aklın, malın ve ırzın korunması bu sebeptendir. Bu maddelere hizmet eden ve genel prensiplere aykırı düşmeyen işlerle hareket etmek maslahat gereğidir. Zararı yararından çok olan ve dinen hükmü belirtilmemiş kıyası da olmayan fiiller yasaklanmış, yararı zararından çok fiillerde ihtilafa göre serbest bırakılmış ve yarar faydası belirtilmemiş hususlarda ise serbest bırakılmıştır. İşte buna göre hareket etmeye ıstıslah denir.

 

Örnek: mirastan mahrum etmek için boşanılan kadına kocası ölünce pay verilmesi, kişiyi katleden birden çokta olsa hepsinin öldürülmesi, müçtehid yoksa en ehlinin imam seçilmesi, kendisinden başkası daha layık iken diğerinin devlet başkanlığı, düşmanın mağlup edilmesi için at ve ağaçların telef edilmesi, savaş ganimetleri götürülemeyecekse düşmana fayda getirmesi endişesiyle imhası, fasitlerin sürgünü, ihtikar olduğunda kamunun bu malları gerçek fiyattan satmaya zorlaması hep birer maslahatı mürsele örnekleridir.

 

Istıslahta birinci amaç faydacı celp zararı def, ikinci amaç ise faydanın devamı zararın definin devamıdır. Buna göre her iki amaca hizmet edecek hükümler koymak gaye edinilir.

 

Kısımları: 1. zaruri maslahatlar: kişi ve toplumun istikrarı için zaruri olanlar: can mal namus akıl nesil malın korunması gibi 2. haci maslahatlar: sıkıntıya düşmeden yaşamanın gereği olanlar: bunlar olmasa düzen bozulmaz ama sıkıntı ve güçlük olur. 3. Tahsini maslahatlar: sağlam ahlak ve üstün edep gereğidir. Bunlar olmazsa sıkıntı ve meşakket hissedilmez ama yüksek ahlaki değerlere de henüz ulaşılamaz.

 

Şafiler bunu delil saymazlar, hanefiler delil saymasalarda verdikleri bazı hükümler bu kategoridedir, maliki ve hanbeliler bunu delil sayarlar.

 

 

3.     Istıshab

 

Var olan bir şeyin varlığının yok olan bir şeyin yokluğunun devamı aksine bir delil olmadıkça devamıdır.

 

Kısımları 1. eşyada aslolan mubahlıktır. Haramlığına delil olmayan yiyecek içeceklerden istifade edilebilir. 2. aslın beraatı: insan aksine delil yoksa sorumlu değildir. İspat külfeti müddeinindir. 3. aksi delil bulununcaya kadar şeri hükmü var kılan vasıf : şeri bir hüküm var ise bu hükmün aksine delil çıkıncaya kadar var olan şeri hükme devam edilir. Kişi mülkiyete sahipse bunun aksi ortaya çıkana kadar o mala maliktir.

 

Hanbeli ve şafiler hem ispatta hem de defide delil sayarken, hanefiler sadece defide delil sayarlar. Buna göre defide delil demek kişinin bilinen mevcut haklarında kayıp olmaması demektir. İspatta delil ise kişinin önceden sahip olamadığı yeni haklara sahip olması demektir.

 

Örnek: kişi kaybolsa ve ölümü belli olmazsa, önceki hakları tüm mezheplere göre korunur. Ama kayıp kişinin babası ölse ve mirası taksim edilse, hanbeli ve şafiye göre mirastan pay alabilirken hanefiye göre mirastan pay alamaz.

 

Buna göre pay verilmese de şahıs sonradan çıksa ne olur, babasının mirası hanefiye göre taksim edildiyse hakları ne olur.

 

İslam hukukundaki bazı külli kaideler ıstıshaba dayanırlar: eşyada aslolan helalliktir, zimmeti berae asıldır, şek ile yakin zail olmaz gibi külli kaideler bu esastandır.

 

4.     Örf ve Adet

 

Örf aklın ve dinin iyi bulduğu aklı selimin reddetmediği uygulamalardır. Adet ise tekrarlanan teamüllerdir.

 

Kavli ve fiili olarak ikiye ayrılır. Kavli ise umumi ve hususi diye ikiye ayrılır. Birincisine herkesçe aynı şekilde anlaşılan nikah, zekat, hacc, ikincisine terzilikteki makas verdim ifadesi örnektir. Fiili ise umumi ve hususi olarak ikiye ayrılır. Ismarlama ayakkabı yaptırma ameli umumi fiili örftür. Dine aykırı olmayan örflere sahih örf, dine aykırı olan örflere ise fasit örf denir. Fasit örfe örnek düğünde içki içmek, kan davası, başlık parası, kumar oynamaktır.

 

Hükme delaleti: dinin kati hükümleri zamanla değiştikçe örflerin sınıflandırılması da değişir. Sigara içmek önceki mantık ile değerlendirildiğinden zararları eski usullerle sıhhatli değerlendirilememiş buna göre hüküm verilmişken bugün zararları daha kapsamlı ve kati olarak tespit edildiğinden bu alandaki örfün hükmü değişime uğmamaktadır.

 

Örf genelde tüm mezheplerce şartlarına uygun olarak delil olarak kabul edilir. Fiili örf hakkında nass yoksa, fiili örf umumi veya hususi ise, fiili örf hüküm vermeden önce toplulukta halihazırda varsa hanefilerce de delildir.

 

5.     Öncekilerin Şeriatı

 

Önceki şeriatler genel olarak bozulduğundan islam şeriatı gelmiştir. Ama kuran ve sünnet eski şeriat uygulamalarında bahsetmiş onları bazen ne yasaklamış ne de yasamıştır. Hanefilere tamamı ve şafiilerin çoğuna göre bu hükümler bizi bağlar, az sayı da şafii ve çoğu hanefi kelam alimi bağlamaz derler.

 

6.     Seddi Zerayi

 

Yasak ve haram olan fiillere götürücü nitelikteki yolların, vesilelerinde yasaklanarak kapatılması demektir. Genelde fiiller ikidir. Birincisi haram olanlar ki içki kumar zina gibi, diğeri ise caiz olanlar ki bağcılık, kiralama gibi. Eğer haram fiillere yolaçan ama aslen caiz olan fiiller: 1. yasağa yol açışı nadir olanlar, yasaklanmazlar 2. yasağa yol açışı fazla olanlar, yasaklanırlar 3. dinin amacı dışında kullanılınca yasağa götürenler: bina kiraya vermek helal olsa da randevu evine, kumarhaneye, meyhaneye kiraya vermek caiz değildir.

 

Hanbeli ve malikiler 2 ve 3 kısmı yasaklarlar, hanefilerin bazıları ise yasaklamazlar.

 






Son Eklenen Makaleler
Cengiz Demirci
İnsanlık Anayasası değil Ümmül Kitab
19.06.2017 9970 Okunma
Cengiz Demirci
Siyasi Cihat Namazı'nın Fıhkı
9.05.2017 5840 Okunma
Cengiz Demirci
Milli Tarım Politikası
2.05.2017 5938 Okunma
Cengiz Demirci
Adil Düzen gümüş motorla başlar
13.04.2017 4004 Okunma
Cengiz Demirci
"İnsanın maymundan türeme imkanı yoktur"
25.03.2017 4485 Okunma
Cengiz Demirci
Ceza Hukukunda Cinayet Suçları
22.10.2016 3856 Okunma
Cengiz Demirci
Ceza Hukuku Maddi ve Mali Suçlar
27.09.2016 4657 Okunma
Cengiz Demirci
Ceza Hukukunda Cinsel Suçlar
23.09.2016 6993 Okunma
Cengiz Demirci
Çoklu Ceza Hukuku
17.09.2016 11674 Okunma
Cengiz Demirci
İşletme hesap düzeni
20.04.2016 6920 Okunma
2 Yorum 22.04.2016 09:03
Cengiz Demirci
Arapça - Türkçe Gelecek Zaman Mukayesesi
2.03.2016 7919 Okunma
Cengiz Demirci
CEZA HUKUKUNDA CEZALARIN EŞDEĞER HALE GETİRİLMESİ
15.02.2016 4616 Okunma
Cengiz Demirci
Sam'ın Hakem Davası
27.01.2016 10485 Okunma
5 Yorum 07.02.2016 11:43
Cengiz Demirci
Emetün Mümine
15.11.2015 8923 Okunma
8 Yorum 21.11.2015 22:55
Cengiz Demirci
Para Vakıfları ve Faiz
8.11.2015 7054 Okunma
Cengiz Demirci
Altın ve Gümüş para
6.11.2015 4923 Okunma
Cengiz Demirci
Mecelle madde 1: Fıkhın tarifi
6.09.2015 9904 Okunma
Cengiz Demirci
Hakem Olayının Tümegelimle Kurandaki Döngüsü
30.08.2015 7999 Okunma
1 Yorum 30.08.2015 19:28
Cengiz Demirci
Mecelle ve İnsanlık Anayasası
15.08.2015 6287 Okunma
Cengiz Demirci
Fatih Kanunnameleri
15.08.2015 8239 Okunma
3 Yorum 18.08.2015 12:15
Cengiz Demirci
Kıyasa kıyas olur mu ?
22.06.2015 5924 Okunma
Cengiz Demirci
Helal Gıda
7.06.2015 12220 Okunma
11 Yorum 15.06.2015 14:07
Cengiz Demirci
Erbakan Vakfı - Şehzade Sancağı
1.03.2015 7335 Okunma
Cengiz Demirci
Süleyman Akdemir'in Erbakan Vakfına Teklifi
4.02.2015 16967 Okunma
21 Yorum 17.02.2015 09:32
Cengiz Demirci
Bağımsız Adaylık
3.02.2015 6261 Okunma
Cengiz Demirci
Bağımsız Adaylık
3.02.2015 4215 Okunma
Cengiz Demirci
Hakem Olayının Tümegelimle kurgusu
18.01.2015 6270 Okunma
Cengiz Demirci
Kutadgu Bilig (Devlet Düzeni)
23.11.2014 8584 Okunma
4 Yorum 24.11.2014 10:31
Cengiz Demirci
Süpermarkete müşteri kredisi faiz ilişkisi
3.07.2014 6945 Okunma
1 Yorum 10.07.2014 17:32
Cengiz Demirci
Girdiler Ortaklıkları
6.02.2014 7674 Okunma
1 Yorum 10.02.2014 20:44
Cengiz Demirci
Başkanın sürme yetkisi
29.12.2013 6146 Okunma
Cengiz Demirci
Vitesli ekonomi
14.12.2013 4534 Okunma
Cengiz Demirci
Adil Düzen Aşireti
7.07.2013 6006 Okunma
Cengiz Demirci
İşletme imamı
2.06.2013 4747 Okunma
Cengiz Demirci
Mal Parası
11.02.2013 6450 Okunma
Cengiz Demirci
İstikbali Pazarın Kuruluşu
8.02.2013 5645 Okunma
Cengiz Demirci
Para kitabı veresiye satış bölümü
2.02.2013 6791 Okunma
2 Yorum 09.02.2013 23:04
Cengiz Demirci
Kul Düzeni ve Köle Düzeni
5.01.2013 7330 Okunma
3 Yorum 30.01.2013 09:33
Cengiz Demirci
İlk karzı hasen kooperatifi
3.01.2013 21428 Okunma
25 Yorum 06.02.2013 20:31
Cengiz Demirci
ilk selem
3.01.2013 6342 Okunma
Cengiz Demirci
Mümini hataen öldürmek
2.01.2013 4561 Okunma
Cengiz Demirci
Müçtehit YETİŞME Merkezi
16.12.2012 5385 Okunma
Cengiz Demirci
Milli Görüş Adil Ekonomik Düzeni: Temel Esaslar
22.11.2012 9689 Okunma
Cengiz Demirci
KARAGÜLLE VE AKDEMİRİN YENİ ANAYASA TEKLİFİNE ELE
4.11.2012 6738 Okunma
1 Yorum 04.11.2012 18:33
Cengiz Demirci
Rahman - Mercan - Reyhan
17.10.2012 7466 Okunma
5 Yorum 18.10.2012 10:05
Cengiz Demirci
Meyve ve Hurma ve Nar
13.10.2012 6989 Okunma
1 Yorum 14.10.2012 13:41
Cengiz Demirci
Fetih Sünneti
12.10.2012 7075 Okunma
1 Yorum 12.10.2012 11:18
Cengiz Demirci
Ayakkabı üstüne mest
17.09.2012 4675 Okunma
Cengiz Demirci
Zina - Mut`a - Nikah
27.07.2012 5078 Okunma
Cengiz Demirci
Sam Adiyanı hakeme davet ediyorum
10.07.2012 14048 Okunma
34 Yorum 15.01.2013 10:44
Cengiz Demirci
Sünnetin Fatihayı anayasalaştırması
8.07.2012 3709 Okunma
Cengiz Demirci
KURUCU YASA ÖNERİSİ
30.05.2012 5828 Okunma
1 Yorum 06.06.2012 18:28
Cengiz Demirci
ruh ve evrim
3.05.2012 6517 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:16
Cengiz Demirci
Örtünme
23.03.2012 6038 Okunma
1 Yorum 23.03.2012 14:10
Cengiz Demirci
Samın namaz makalesine eleştiri
25.02.2012 7090 Okunma
1 Yorum 25.02.2012 09:55
Cengiz Demirci
Karagüllle eleştiri: Hakkın Kaynakları
11.02.2012 4353 Okunma
Cengiz Demirci
Karagülle eleştiri: Teşhisin gecikmesi israftır
6.02.2012 6103 Okunma
1 Yorum 07.02.2012 16:05
Cengiz Demirci
Karagülle kritik: Hak - Batıl
4.02.2012 4839 Okunma
Cengiz Demirci
Karagülle eleştiri: Tümdenvarım
31.01.2012 5902 Okunma
1 Yorum 02.02.2012 21:09
Cengiz Demirci
Sebebi Nüzül
24.08.2011 6205 Okunma
Cengiz Demirci
Enfal Suresi
17.02.2011 5277 Okunma
Cengiz Demirci
Hak ve Velayet Müessesesi
14.09.2010 5076 Okunma
Cengiz Demirci

6.09.2010 0 Okunma
Cengiz Demirci

30.08.2010 9 Okunma
Cengiz Demirci
Peygamberlik Mührü
14.06.2010 8846 Okunma
Cengiz Demirci
Geçiş Fıkhı Genel
24.05.2010 4845 Okunma
Cengiz Demirci
Geçiş Fıkhı - Medeni Hukuk Düzeni
23.05.2010 4626 Okunma
Cengiz Demirci
RÜYALAR
10.03.2010 4328 Okunma
Cengiz Demirci
Tasavvuf - Arınma
21.02.2010 8069 Okunma
1 Yorum 01.03.2010 13:30
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Introduction 2
20.02.2010 4886 Okunma
1 Yorum 25.02.2010 11:15
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Public Duties
20.02.2010 3568 Okunma
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Public Duties
20.02.2010 3500 Okunma
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Public Duties
20.02.2010 3475 Okunma
Cengiz Demirci
Constituion of Humanity - General Services
20.02.2010 4263 Okunma
Cengiz Demirci
Constitution of Humanity - Whole text
19.02.2010 5528 Okunma
Cengiz Demirci
Money in the Just Order
2.01.2010 4328 Okunma
Cengiz Demirci
Usul ve Ekoller
31.12.2009 12912 Okunma
Cengiz Demirci
Oruc Zekat Analojisi
31.12.2009 5729 Okunma
Cengiz Demirci
Necm Suresi - Kelimeyi Tevhid Kiyasi
27.12.2009 13727 Okunma
Cengiz Demirci
Bakara kuranin beynidir
3.12.2009 4266 Okunma
Cengiz Demirci
Bakara - Silm Modeli
23.11.2009 5964 Okunma
Cengiz Demirci
İsra ve Miraç
19.11.2009 7264 Okunma
Cengiz Demirci
Bakara - Hilafet
8.11.2009 5256 Okunma
Cengiz Demirci
Bakara - Kitap
2.11.2009 4228 Okunma
Cengiz Demirci
Bakara Model
28.10.2009 5941 Okunma
1 Yorum 03.11.2009 23:47


© 2024 - Akevler