Süleyman Karagülle
15.11.2015
14:57
| Ortaklık denemenizi yapmaya başlamanız tebrike şayandır. Allah muvaffak eylesin. Bu hususta bazı görüşlerimi arz etmek isterim. 1- Geçiş tedrici olmalıdır. Birden geçiş olmaz. İsteyenler işçi statüsünde kalmalı, isteyenler ortaklık statüsüne geçmelidir. 2- Ortaklık sistemini kabul eden kimseye işçilikte kazandığı kadar avans verilmeli, geliri işçilikten az olmamalı. Ortaklık Payı işçilik payının üstüne çıktığı zaman verilen avans artan kısmın yarısı ile tahsil edilmeli. Çıkmazsa avans kendisinden istenmemelidir. İşçilikten ayrılsa da istenmemelidir. 3- Gelirin yarısının işçiliğe, yarısının ortaklığa ayrılması uygun bir uygulamadır. Birden yarısı ile başlamak yerine daha az nispetle başlanmalı. Ortağın kazancı işçilikten daha fazlasına ulaşıldığı zaman daha fazla yeni ortak sisteme alınmalıdır. 4- Veresiye sistemi ise işçilik sisteminden daha zararlıdır. Veresiye satış yerine konsinye sistemine gidilmelidir. Satılmayan mallar geri alınmalıdır. Satın alırken de sermaye ortakları bulunmalıdır. Peşin parayla alınmalıdır, senetle alınmamalıdır. Ortaklık sistemine geçmek isteyenlere bilgi olarak sunulur. |
Reşat Nuri Erol
15.11.2015
15:06
|
ALLAH KOLAYLIK VERSİN... DENEMENİZ MÜBAREK OLSUN... İNŞAALLAH ÖRNEK ÇALIŞMALAR OLUR... SELAM VE DUA İLE... REŞAD
|
Hüseyin Kayahan
15.11.2015
22:50
| Teşebbüsünüzü tebrik ederim. Azminizin ve sabrınızın devamını dilerim. Başarı; tek başına bilgi ve tecrübe değildir; bilgi ile tecrübenin çarpımıdır, toplamı değildir.Elemanlardan her ikisinin de var olması halinde netice var olur, biri yoksa netice sıfır olacaktır. Denemeniz bizim için de yol göstericidir. Gidişatı paylaşırsanız hem bilgilenir hem de belki katkı koyma imkanı doğar. 1989 yılından 2000 yılının sonuna kadar İzmir'deki "sırık imalatımızda" bazı şeyleri uygulamaya çalışmıştım. Küçük bir imalat olduğu için bazı şeyler kolay olmuştu. İşçiler hasılanın %10'unu alıyorlardı. Herkes ürettiğini kendisi yazıyor, hafta sonu o günkü satış bedelinden karşılığını alıyordu. Makinaları 5 ortak koymuştu. Müteşebbis ve yönetici olarak ben de hasılanın %10'unu alıyordum. 1994 yılında yönetimi ortaklarımdan ikisine bırakarak Kırgızistan'a gitmiştim. Sonraki yıllarda işletmede yenilikler yapılamadığı için ciro düşeye başladı. Yöneticiler %10'un kendilerine yetmediği gerekçesi ile paylarını sürekli arttırdılar. Sonunda hasıladan alınan işçilik ve yönetim payları reel kardan fazla olduğu için önceki yıllarda konan ve kazanılan döner sermaye de bu paylara gittiği için işlemede sona gelindi ve tasfiye edildi. Küçük bir işletmeydi. Sadece emek, mesul ortaklık payı ve kira cirodan pay olarak tarif edilmişti. Diğer girdiler mirastaki "bakiyeciler" gibi düşünülmüştü. İsletme senedi, vs oluşturulamamıştı. Sizinki ticari bir işletmedir. Dinamikleri daha farklıdır. Mesela; emek payı cironun %kaçıdır, sizin işletmenizde? Bozulan veya iade edilen malların neden olduğu zararlara emek iştirak etmekte midir? Bunlar sermaye tarafından mı sübvanse edilmekte midir, yani sermaye bakiyeci midir? Tesis, emek, genel hizmet mahfuz hisse; sadece sermaye mi bakiyecidir? Yani onun payı değişken midir? Pay dönemleri günlük müdür, aylık mıdır; yıllık mıdır? Geciçi avansların kati hesaba dönüşmesi hangi periodlarda yapılmaktadır? Tekrar tebrikler, başarılar. H.Kayahan |
Hüseyin Kayahan
15.11.2015
23:02
| Paralel/koşut okumalar makalemde sizin bu yaptığınızı tarif etmeye çalışmıştım. Kafir, mümin, müşrik vs kelimelere verdiğiniz anlamlar çok güzel. Kurandaki cümleler matematikteki formüller gibi, kelimeler de soyut değişkenler gibidir, demiştim. Her kelime fizikçi için başka bir anlam, biyolog için ayrı bir anlam, ekonomist için ayrı bir anlam, vs ifade eder. Siz bunu işletmenize indirgemişsiniz, çok sevindim. Demek ki doğru bir şeye delalet etmişim. Gelecek 1000 yılda Kuranın her ilim için bir meali olacaktır. Geçen dönemde olduğu gibi, bazı ayetler sadece ekonomik, bazı ayetler sadece fizikle ilgili denmeyecek; Kuranın tümü mesela fizik için, biyoloji için, sosyoloji için düşünülecek ve o ilimle ilgili terimlerle çevrilecektir. Kuran üzerindeki çalışmalar hiç bir zaman bitmeyecektir. O kendisi gibi ilmi de sonsuz olan tarafından inzal olmuştur. İlave edeceğimiz her kazanım onun ilmine doğru aldığımız yol demektir. Gittikçe yaklaşırız, sonsuzda ona teğet oluruz ama hiç bir zaman ona yetemeyiz. Teşekkürler Cengiz, Allah gayretinizi ve ilminizi arttırsın. H.Kayahan |
Tayibet Erzen
16.11.2015
02:09
| Kuran'da yer alan statüleri gerçekten çok güzel bir örnekle hayata geçirmişsiniz. Ben de Hüseyin Bey gibi düşünüyorum, işletmenizin gidişatını bizlerle paylaşmanız bizler için de çok öğretici olacaktır. Elinize sağlık, Allah razı olsun. |
Reşat Nuri Erol
16.11.2015
07:03
|
HATIRLADIĞIM KADARIYLA HATIRLATAYIM... ÖNCE "ÜSTAD" AKEVLER MÜTEŞEBBİSİ/MÜTEAHHİDİ OLARAK... SONRA BİZ BERABER AKYOL NEŞRİYAT VE MATBAACILIKTA UYGULAMAYA ÇALIŞTIK... ONUN ÖNCESİNDE AK-YAY MÜHENDİSLİK VE MÜŞAVİRLİK ÇALIŞMASINDA DA KISMEN UYGULANDI... YİNE O DÖNEMDE YAYIMLADIĞIMIZ TEK YOL DERGİSİ FAALİYETİMİZ DE BENZERE SİSTEMLE YÜRÜTÜLDÜ... HİSSEDAR OLDUĞUM KADARIYLA ZEYTİNYAĞ ÜRETİM TESİSLERİMİZ DE DE BU ŞEKİLDE FAALİYETLERİNİ SÜRDÜRDÜ... ÜSTAD BUNDAN ÖTESİNİ DAHA İYİ HATIRLAYACAKTIR... İSTANBUL'DAKİ TEŞEBBÜSLERİMİZİ BİLİYORSUNUZ... HÜSEYİN KAYAHAN DA DENEMELER YAPTI... VE CENGİZ KARDEŞİMİZİN ÇALIŞMASI... * CENGİZ KARDEŞ; ORALARA GİTTİĞİNDEN BERİ... NEDENSE HEP DÜŞÜNÜP DURUYORUM... CENGİZ'İN ORALARA GİTMESİNİN HİKMETİ NEDİR?.. BİR SEBEP VE HİKMETİ VARDIR ELBETTE... DEMEK "BİRİ DE BUYMUŞ" DİYELİM... SEN DAHA İYİ BİLİYORSUNDUR... ALLAH MUVAFFAK EYLESİN... SELAM VE DUA İLE... REŞAD
|
Hüseyin Kayahan
17.11.2015
22:33
| - Müteşebbisin ayrı bir payı var mıdır?
Karagülle ile ihtilaf ettiğimiz bir konudur. Karagülle’ye göre, müteşebbis emeğin başıdır ve ayrı bir girdi değildir. Erbakan’a göre müteşebbis ayrı bir girdidir. Bana göre de ayrıdır ama Karagülle “kristalde ayrı bir girdiye yer yok” demektedir. “Geleceğin müteşebbisi” makalemde bazı şeylere kısaca değinmiştim. Burada tekrarlamayacağım ama bana göre de ayrı bir paydır ve esas unsur odur. Müteşebbisin değişmesi ile işletme karakter değiştirir. Diğer girdilerin değişmesinden farklıdır. Teşebbüs müteşebbise miras kalmaz. Mirasla değil, vasiyetle el değiştirir. Girdilerin sahipleri tüzel kişilerdir ve koydukları girdiler onlara aittir. Anlaşamayan girdi o teşebbüsten ayrılır o fonksiyon başka portföy tarafından deruhte edilir. Müteşebbis sadece kendine düşen payı harcar ve birikmişse onu miras bırakır. Kristallerde 6 kutup vardır. Ekonomi kristali de böyledir. Üst ve alt kutuplar “mal ve insan”, yan kutuplar ise “tesis, emek, döner sermaye ve genel hizmettir”. Fakat kristalde bir de merkez vardır, o da “müteşebbistir/işletmedir”. Girdileri kurum olarak yazarsanız merkezde işletme, kişi olarak yazarsanız müteşebbis olur. Bana göre bunun da ayrı bir payı vardır. Dört girdi de kendi içinde polarize olur ve 8 tane olur. Emek “yönetim emeği/beyaz yakalılar” ve “üretim emeği/mavi yakalılar” şeklinde ayrılır. Geçmişte bu fark bilinmiyordu, ikisini de aynı kişi/kişiler yapıyordu. Payları bölüşütürülür. Tesis ise “bina/üretim yerleri ve makineler/üretim araçları” olarak ayrılır. Biri hareketli, diğeri hareketsizdir. Binayı koyan portföy yöneticisi bakımını da üstlenir, gerekli olması halinde ek bina bulur, kullanılmayanları başkasına verir, üretim yapanlar bunlarla uğraşmazlar. Makine koyan portföy yönetimi de bakımı kendi yapar, gerekeni değiştirir, ilave ve çıkarmalar yapar. Zira her makine onun uzmanı tarafından en uygun halde tutulabilir. Diğer girdiler için de bu böyledir. Maksimum (optimum) karı tüccar bilir. Payları bölüştürülür. Döner sermaye ise “hammadde ve kefalet/garanti” olarak ikiye dallanır. Hammaddeyi tüccarlar, kefaleti ise kuyumcular/bankalar koyarlar. Genel hizmette böyledir, ikiye ayrılır. Kamu görevi ve hizmet şeklinde ayırabiliriz. Payları bölüştürülür. - Emek payı ne kadardır?
Dünya/devlet ölçeğinde emek payı (ortalama veya orta ortalama olarak/nominal olarak); Ticarette %2,5 İmalatta %10 Tarımda %20 şeklinde ortaya çıkar. İşin mahiyetine göre bu yarılanır veya katlanır. Mesela Toptan ticarette bu %1,25; küçük satış yerlerinde ise %5 ve üzerine çıkar. Sanayide ve tarımda da böyledir. Emek için başka bir tasnif de şöyle olabilir: Ticaret %2,5, İmalat %5, Tarım %10, İnşaat %20 Teknolojinin giderek artması ile bu oranlar değişiklik gösterir. Diğer girdiler de buna benzer gerçekleşir. Bu rakamlar “nominal/proje” rakamları olup, yere ve iş koluna göre sapmalar olur. Saygılarımla. H.Kayahan
|
Hüseyin Kayahan
21.11.2015
22:55
| Türkiyenin2014 GSMH'sı yaklaşık 1,750 trilyon Tl dir. Türkiyenin bütçesi ise 425 milyar TL dir. Yaklaşık %25'i dir. Yani sosyalizme yakınız. %20'yi geçmemesi gerekirdi. Kayıt dışı hasıla da en az bu kadar kabul edersek bütçenin/kamunun payı, yani vergi %12,5 gibi görünüyor. Bana göre her şey kayıt içi olursa %10 civarında teşekkül edecektir. Ticaretin, tarımın, inşaatın ve sanayinin ortalaması %10 gibi olur. Türkiyede çalışan nüfus kabaca 25 milyondur. Yıllık ortalama 18000 TL kişi başı maliyet dersek, bu da yaklaşık 45 milyar eder ki; bu GSMH'nın %10 kadardır. Aşağı yukarı böyle tecelli eder. Zaten verdiğim rakamlar için, "nominal/proje değeri" şeklinde ifadeler kullanmıştım. Rakamlar kesin değildir artırma ve eksiltmeler keyfi olmamalıdır. %2,5 yerine 2,4; 2,35; 2,375 gibi oynamalar fayda sağlamaz. Elbette sözleşme serbestliği vardır ama sonunda ülke teamülleri oluşur ve bunlar da yukarıdaki rakamlar çerçevesinde gerçekleşir. Bu oranlar zekat nispetleri ile aynıdır. Emeğin hakı ile kamunun hakkı aynı olur diye düşünüyorum. Dünya ölçeğinde de benzer olduğunu düşünüyorum. Dünya dünya nüfusu 7,5 milyar; 2014 dünya GSMH'sı da 75 trilyon dolardır. Kişi başına 10000 dolarlık pay düşmektedir. Çalışan nüfusu yine 1/3 olarak alırsak ve GSMH'nın %10 unu da emek payı kabul edersek 7,5 trilyon dolar/2,5 milyar yaptığımız da 3000 dolar meke payı buluruz. Bu da yaklaşık dünya ortalamasıdır. Kardan pay değil, cirodan pay olmalıdır. Kar izafidir ve yıllık dönemler için bile belirsizdir. Sadece bir rakamın ortaya çıkması için bir kesit alınır ve bazı kalemler ihmal edilir ki bir sonuç çıkabilsin. Bunu ayrı bir yorumda tartışalım. Sadece peşin ticaret, sadece ticaret için değil; sadece bir devlet için, bir sektör için değil, tüm ekonomik hayat için düşünelim. Tünekten bakınca böyle görünüyor. Malum, tünek yukarıda ve ahır da biraz karanlık oluyor... Bu konuları gerçekten uygulayarak tartışmamız lazım. Kuran da ücret de vardır. Şuayb, Musayı ücretli olarak isti'car/istihdam etmiştir. Ücret belki "muskal/ağır" bir şeydir ama vardır. Devamlılık ve dinamizm ancak motivasyonla olur. Sosyalizmin 70 yılda havlu atması, çalışan kesimin daha fazla çalışması ile kendine bir artı gelmemesindendir. Çıkar paralelliği kurulamamıştır. Rekabet sağlanamamıştır. Rekabet her şeyde, her seviyede ve herkes için olmalıdır ki durağanlık olmasın. Malum, durağanlığın sonu ölümdür. Saygılarımla. H.Kayahan |