Kur’an’a göre devlet düzeni ve medeniyet - 94
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
“Yâ eyyühelleziyne âmenû / Ey iman etmiş olan kimseler” (Maide 11)
Bu surede bu hitap beşinci defa geçmektedir. Bakara Suresi’nde “Ey İsrail oğulları” diye hitap etmiş, burada ise “Ey iman etmiş olan kimseler” denmektedir; artık “iman etmiş olan kimseler” yani “müminler” İsrail oğullarının yerini almışlardır.
Allah kâinatı var etmiş ve insanı kâinat içinde kendisine halife yapmıştır. İnsanın dışında yine insan gibi şuurlu varlıklar vardır; bunlar melekler, cinler ve ruhlardır. Allah kâinatı bunlar için yaratmıştır. Bizim gördüğümüz ve yaşadığımız kâinatta insan başrolünü oynamaktadır. Kâinatın emaneti insana verilmiştir.
Kâinat tekâmül üzerinde kurulmuştur. Tevrat ve Kur’an’da kâinatın altı dönemde bu hâle geldiği ifade edilmiştir. Ceviz kadar büyüklükte sıvı damlası olan kâinat bundan 13,7 milyar yıl önce patlayıp büyümeye başlamış, önce duman yani gaz olmuş, sonra gaz yığınları birbirinden uzaklaşmaya ve etrafında dönmeye başlamış, yığılan gazlar birer güneş olan yıldızları oluşturmuş, onların etrafında gezegenler dönmeye başlamıştır. Bu dönem birinci merhaledir. İkinci merhalende yeryüzünün dönmesi ve madde miktarları öyle ayarlanmıştır ki orada canlılar yaşasın. Milyar milyar kadar güneş olan yıldızların çevrelerinde de gezegenler yani yeryüzü vardır. Burada da bitkiler ve hayvanlar yaşamaktadır. Buralarda da hayat vardır.
Bundan sonra yeryüzünde canlı yaratılmış ve dört dönem geçmiştir.
-Birinci zamanda tek hücreli canlılar vardır.
-İkinci zamanda denizlerde çok hücreli canlılar vardır.
-Üçüncü zamanda canlılar karaya çıkıyor, omurgalı hayvanlarla çiçekli bitkiler türüyor.
-Dördüncü zamanda biyolojik tekâmül duruyor, yeni türler ortaya çıkmıyor. Canlılık âlemi olgunluk yaşına geliyor, canlılığın meyvesi olan insan yaratılıyor.
İnsanlar başlangıçta dört tekâmül merhalesi geçirmiştir.
-Toplayıcılıkla geçiniyorlardı, bu merhale 32 bin yıl sürmüştür.
-Avcılık dönemine gelmişler, bu dönem de 16 bin yıl sürmüştür.
-Çobanlık dönemine girmişler, bu dönem de 8 bin yıl sürmüştür.
-Tarım dönemine girmişler ve bu dönem de 4 bin yıl sürmüştür.
İnsanlar bu dört dönemde ürettiklerini kendileri tükettiler, artan malları takas ederek değiştirdiler. Bundan sonra içinde bulunduğumuz ‘sanayi dönemi’ başladı. İnsanlar ürettiklerini değiştirmeye başladılar. Bugün artık kendi ürettiklerini kimse tüketmiyor. Hatta bugün üretim bile ayrı ayrı yapılmıyor. Birlikte üretip işçilik değişimi oluyor.
Bu duruma gelinmesi için Allah önce Hazreti Nuh aleyhisselamı görevlendirmiş, onun zamanında yazılı hukuk ortaya çıkmıştır. Birbirini tanımayan kimselerin bir arada yaşamaları ancak yazılı hukukla mümkün olmuştur. Mezopotamya’da uygulanmaya başlanan bu oluşum, bu düzen önce Mısır’a, sonra Hindistan’a, sonra Çin’e kadar gitmiştir.
Sonra Allah Hazreti İbrahim aleyhisselamı görevlendirmiş, dağılan ve farklılaşan uygarlıkların tekrar bir araya gelerek tek uygarlığın oluşması görevini Allah onun çocuklarına vermiştir. Hazreti İbrahim’in Sara isminde bir hanımı, bir de Mısırlı Hacer adında kölesi vardı. Hacer’den İsmail doğdu, Hazreti İbrahim onu götürüp Bakka (Mekke) Vadisi’nde bıraktı. Sonra Sara’dan da İshak adında bir çocuğu oldu, onu bugünkü Filistin’de yerleştirdi. Ayrıca Katura adında üçüncü bir hanımı daha vardı, onun çocuklarını da doğuya gönderdi; bunlar doğuda Brahmanizm’i oluşturdular, sonra Budizm’e dönüştü. İshak’ın torunları (Hz. Yusuf ve kardeşleri) ise Mısır’a gittiler, orada deneyimli ulus oldular, Filistin’e dönüp İbrani uygarlığını (Hz. Davut ve Hz. Süleyman dönemi) kurdular.
Mezopotamya’da ‘kent devletleri’ vardı, Mısır’da ‘ulusal merkezi devlet’ vardı. İbraniler ise şeriatı bir yani Tevrat olan ama yönetimleri bağımsız sınırlardan oluşan ‘bağımsız yerel yönetimler’ oluşturdular, merkezi yönetim ile yerel yönetim arasında denge kurdular.
(Devamı var)