‘Ahlak Nizamı’ da ‘Adil Nizam’ kadar önemli-1
Yazı başlığından da anlaşılacağı üzere ve önemine binaen bu önemli konuya devam…
Beş yazıdan oluşan “Adil Nizam, Ahlak Nizamı ve 1. Ahlak Şurası” başlıklı yazılarımızda, “1. Ahlak Şurası” çalışmasından ve özellikle de bu çalışmanın “Sonuç Bildirisi” metnini esas alarak yazacaklarımızı yazdık; istifade edilmesi dileklerimizle…
Konu ile ilgili birinci yazımızdaki girizgâhı tekrar hatırlayarak başlayalım….
“Adil Düzen/Nizam, Adil Ekonomik Düzeni/Nizamı ve Kur’an Seminerleri çalışmalarımız yarım yüzyıldır devam ediyor; ilgilenenler bizi ve çalışmalarımızı biliyor…
Kur’an ve ilim açısından bakıldığında her şeyin bir de ahlâkî yönü var; bu yönde yazmayı düşünüyor ve hazırlık yapıyorken “1. Türkiye Ahlak Şurası” aklımıza geldi…
1. Türkiye Ahlak Şurası, 16-17 Ocak 2010 tarihinde, iki gün boyunca açılışla birlikte 8 oturuma sahne olacak şekilde İstanbul’da yapıldı; sonuç bildirisinden başlayalım…”
Bir taraftan yazarken diğer taraftan araştırmalarıma da devam ettim ve üzücü bir bilgi edindim; maalesef “1. Türkiye Ahlak Şurası” seviyesinde başka bir çalışma yapılmamış…
Halbuki “Adil Düzen/Nizam, Adil Ekonomi Düzeni/Nizamı” kadar “Ahlak Nizamı” da önemli ama bu konuda hem geçmişte hem de günümüzde çok az çalışma yapılmış!
Konu ile ilgili araştırmalarımı sürdürürken, -kendi vurgu ve değişikliklerimi de içerecek şekilde yeniden düzenlediğim- bir çalışmanın sonunda sonuç mesabesinde yazılan bir son paragraf ile bu önemli konuya girizgâh yapabiliriz diye düşünüyorum…
Genel olarak dinler ve özellikle İslam, yeryüzündeki “ahlaki çöküş dönemlerinde” ahlaki restorasyon amacına yönelik ilahi projeler olsa da “İslam’ın özünün ahlak”, ama sadece “bireysel ahlak” değil “toplumsal ahlak”, “sistem ahlakı” ve “küresel ahlak” olduğu unutulduğu içindir ki, İslam geçmişte olduğu gibi şu anda da yeryüzünde bir AHLAK İNKILABI gerçekleştirme misyonunu yerine getirememektedir.
İslam’ın bu temel amacını gerçekleştirmeye yönelebilmesi için, tekrar İslami öğretinin ahlak merkezli olarak inşa edilmesi bir zorunluluktur.
Bunun gerçekleşebilmesi uzun yıllar sürecek bilinçli ve planlı çabalara bağlıdır.
Bu alanda mütevazı da olsa bir adım atılması gerekiyor; bu adımı atalım…
Bunu yaparken de şunu unutmayalım; ahlakı “bireysel ahlaka” indirgeyip “toplumsal ahlakı” ve “sistem, düzen, nizam ahlakını” ihmal eden devrini tamamlamış dini kitapların bir tarafa bırakılarak, asıl İMAN VE AHLAK merkezli ve “küresel bir ahlak inkılabını” amaçlayan bir İslam tasavvurunu topluma sunacak eserler yazmakla başlamak uygun olabilir.
Konu buraya gelince de özellikle insanlığın geldiği son nokta veya “tarihin sonu” olarak takdim edilmeye çalışılan kapitalist-liberal-demokrat Batı’nın seküler dünya görüşünün ve bu dünya görüşünün ürünü olan “büyüme modeli”nin insanlığa nelere mal olduğu artık gün gibi ortaya çıktığı gibi, Batı dünyasının yaşadığı ekonomik kriz de “serbest piyasa ekonomisi” efsanesinin sonunu getirmek üzeredir.
Batı’nın ürettiği iki ana modelden biri olan sosyalizmin SSCB elinde çökertilmesinin ardından, şimdi de diğer model olan kapitalizm ABD eliyle çökertilmek üzeredir.
Tarihin bu kritik anında, yeryüzünde âdil, eşitlikçi, insani ve sürdürülebilir bir gelişme modeline, “bireysel ahlak” kadar “toplumsal ahlak” ve “sistem ahlakına” vurgu yapan bir yönetim anlayışına ihtiyaç var.
Çevre krizine ve tabiatın tahribine yol açmayacak bir kalkınma stratejisine, ezilen ve sömürülen sınıfların, açlık, kıtlık ve sefaletin pençesinde kıvranan geniş kitlelerin sözcüsü olacak bir düzene ihtiyaç var.
İnsanlığın sonunu hazırlayacak gelişmelere alet olmayacak bir bilim anlayışına, din, mezhep, ırk ve cinsiyet ayrımcılığına karşı “insan” gerçeğini merkeze alan bir bakış açısına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu ortadadır. Roger Garaudy’nin ifadesiyle gezegeni ve insanlığı yok oluşa götüren Batı tipi büyüme modeline karşı insanlığın yegâne kurtuluş ümidi olarak sadece İslam önümüzde durmaktadır. (Devamı var…) 1.9.2023