Bahaeddin Sağlam
Mürselat Suresi Meal-Tefsiri
30.12.2022
809 Okunma, 0 Yorum

 

Mürselat Suresi Meal-Tefsiri

 

(Diriliş Haktır; Hayat Anlamsız Değildir.)

 

 

Bu surenin omurgasını anlamak ve görmek için önceden şu beş tespit çok önemlidir:

 

1) Kur’an’ın dört ana konusu vardır: a) Tevhid (Allah’ın varlığı ve birliği), b) Diriliş, c) Peygamberliğin ispatı, d) Adalet. (İbadet de Allah ve insan hukukunu düzenlediği için o da adalet kavramı içindedir.) (İşarat’ül-İcaz)

 

2) Bu surede Diriliş birinci konudur. Peygamberlik ikinci konudur. Tevhid üçüncü konudur. Adalet ise dördüncü konudur.

 

3) Bu Mürselat suresinde Allah’ın isimleri ve Allah’ın tekil konuşması hiç vurgulanmamıştır, hiç kullanılmamıştır. Bütün fiiller Allah’ın sebepler ile yaptığı işler olarak anlatılmıştır. Dolayısıyla sure bu dizaynı ile diyor ki: Akılların almadığı diriliş dahi Allah’ın elleri olan nedenselliklerle olacaktır. Dolayısıyla Müslümanların sebepler dairesi ile inanç dairesini birbirine karıştırmaları ontolojik bir yanlıştır. (İşarat’ül-İcaz)

 

4) Bu surede 4+1 yani beşli sistem işlenmiştir. Canlılığın dört temel elementi olan Karbon, Azot, Hidrojen, Oksijen+ Işık gibi. İki el, iki ayak+ baş gibi.  Dört parmak+ başparmak gibi.

Kâinat düzenini sağlayan yazılımın aslı olan 0-1 sisteminden ayrı olarak yedili, beşli, onlu ve on ikili sistemleri çok görüyoruz.

 

5) Bu surede beş delil ile diriliş ispat edilmiştir. Dördü tabiat aleminden; beşincisi ise Hz. Muhammed’in metafizik müşahedelerinden. Fakat bu beş delil, kendi içinde adeta surenin DNA’sını oluşturan yüz elliden fazla delilleri daha arada anlatıyor.

 

İşte başlıyoruz: (Mealler tefsirlerin yönlendirmesi ile verilmiştir.)

 

1. Ayet: “Peş peşe gönderilen rüzgarlara and olsun.”

2. Ayet: “Hemen ardınca fırtına koparanlara and olsun.”

3. Ayet: “Yağmuru ve tohumları yayanlara and olsun.”

4. Ayet: “Toprak altında o tohumları ayıranlara and olsun.”

5. Ayet: “Komutları verenlere and olsun.”

6. Ayet: “Fazlalıkları silmek ve olmaması gerekenleri önlemek üzere.”

 

Bu altı ayetin Tefsiri:

 

Kadim tefsirler hemen hemen hepsi, bu ilk beş ayet meleklerle veya rüzgarlarla ilgilidir, demişler. Ve Kur’an’ın özellikle Saffat suresinin kelime seçiminden de öğreniyoruz ki:

 

Eğer meleklerin yaptığı işler ibadet, hamd ve tesbih gibi manevi değerler ise, o işler akıllı, eril çoğullar ile ifade edilir. Eğer o meleklerin yaptıkları işler maddi tabiat alemi ile ilgili ise, dişil çoğullar ile ifade edilir. Bu ilk beş ayette de çoğullar dişildir. Demek meleklerin yönettiği maddi işler anlatılıyor burada. Evet her şey özellikle her canlı bir dosyadır; sonsuz bilgi-işlem isteyen bir yazılımın mahsulüdür. Dolayısıyla metafizik bir güç, ruh veya melek onu temsil eder.

 

İşte bu beş ayet kadim tefsirlerin tercih ettiği mana ile özet olarak diyor ki: Hayatın başlangıcı olan DNA atmosfer şartları içinde gerçekleşti. Atmosferin kaotik yapısı düzenli DNA’yı doğurdu. Bu doğum, sonsuz ihtimallerden biri idi. Ama oldu. Bireysel dirilişiniz de sonsuz ihtimallerden bir ihtimaldir. Ama olacaktır.

 

7. Ayet: “Size vaad edilen diriliş muhakkak gerçekleşecektir.”

 

Bu İlk Altı Ayetin İkinci Katman Manası:

 

1) İlk patlama ile peş peşe gelen enerji dalgalarına and olsun.

2) Artı eksi çarpışmaları ile fırtına koparan ikinci aşamasına and olsun.

3) Üçüncü aşamada oluşan, radyo yayan elementlere and olsun.

4) O çorbadan düzenli elementleri ayıranlara and olsun.

5) Aktif komut verenlere and olsun.

6) Fazlalıkları silmek veya olmaması için uyarı verenlere.

7) “Size vaad edilen diriliş muhakkak gerçekleşecektir.”

 

Şimdi bu ayetlerin DNA’sı olan harflerinin ve etimolojilerinin deşifresini verelim: Mürselat salıverilenler demektir. İlk patlamadaki enerjinin salıverilmesini kapsadığı gibi; salıverilen rüzgârlar manasını da kapsar. Peş peşe manasına gelen urfen kelimesi ile beraber sayısal değeri 1111’dir. Urfen kelimesi, bilinen manasına da gelir. Der ki: Sizin varlıktan bildiğiniz ilk veri, bu dalgalar şeklinde olan enerjidir. Daha öncesini bilmiyorsunuzdur.

 

Bu kelimeden rüzgarlar manasını ele alsak yine der ki: Atmosfer kaotiktir. Bu kaotikliği ile hayatın temeli olan DNA’yı doğurdu. Sizin bilginiz bu kaotikliğe ve bu doğumun oluşuna da ermez.

 

2. Ayet olan Fel-asifatı asfen, fırtına koparanlar demektir. İlk patlama dalgalarının kaotik olduğunu artı eksi fırtınası olarak gerçekleştiğini bildirdiği gibi; hava fırtınalarının dahi sıcak-soğuk artı eksisiyle olduğunu bildiriyor.

 

3. Ayet olan Wen-naşirati neşren=Yayanlara and olsun, manasındadır. Fırtına sonrası gelen yağmur ve tohumları yayanlara yemin ediliyor. Diğer üç ayette bağlaç harfi F iken bunda Waw olması, bunun ilk iki ayette anlatılan dalgalanma ve fırtına ile gerçekleştiğine işarettir. İlk patlama manasına göre ise ayetlerin sırası şöyle olur: 1. Ayet enerji verilerini, 2. Ayet artı-eksi diyalektiği ve fırtınasını, 3. Ayet radyoaktif dalgalar yayan madde hallerini. 4. Ayet farklı düzenli atom hallerini gösterir.

 

Şimdi bu ayetlerin diğer şifrelerine biraz bakalım:

 

3. Ayet, üçüncü aşamada sayısal bir katman gösterir: Naşir=Yayan kelimesi 551 eder. Yaymak=Neşren kelimesi de 551 eder. Bu sayı ise, 19’un 29 katıdır. Kur’an’ın da bir yayın olduğuna ve Kur’an’ın 29 harften oluştuğuna ve Kur’an’ın 19 Mucizesine bakar. Bu ayet 13 harftir. Kur’an’ın 13 asır hakimiyetine işaret eder. 551 sayısı Kur’an’ın sembol ifadesi olan Salih Peygamberin devesi demek olan Naket kelimesinin de değeridir.

 

4. Ayet: Fel-farikati ferkan= Ayıranlara and olsun. Bu ayetin iki kelimesi de 380 eder. Bu ise, 19’un 20 katıdır. 20. asırdaki ayırıcı oluşumlara baktığı gibi, bu asırda keşfedilen ayrışıp galaksi olan gaz bulutlarına da bakar. Ayrıca genetik yapıya dayanan ve dördüncü sırada toprağın ayırt ediciliğine de bakar.

 

5. Ayet: Fel-mülkıyati zikran=Komut salanlara and olsun. Bu kelime 5. Element olan ışığa bakar. Burada bu ayetin nesnesi olan zikir kelimesi, komut ve mesaj demektir. Ayetlerin dizaynından düzenleyici manasında kullanıldığı anlaşılıyor. Ebcedi sayısal değeri 920’dir. Bu ise insan kromozomları olan 46’nın 20 katıdır. Ve 20. asırda bu DNA’nın anlaşılacağına baktırır.

 

6. Ayet: O komutlar silerek veya uyararak gerçekleşirler. Uzren=silerek kelimesi, 971 eder. Çift sayı değildir. Yani o komutlar dengesiz dataları silerler. Nüzran=uyararak kelimesi ise 950 eder. 19’un 50 katıdır. Bu surenin elli ayetinin nasıl bir müjdeleyici ve uyarıcı olduğunu bildirir. Nitekim ayetin tamamı 950 ediyor. 19*50. Bu sayı ise, İslam’ın tam egemenlik yaşına ve İslamiyet’in kültür ölümüne bakar. Nuh’un 950 senelik ömrünü anlatan ayete (Ankebut, 14) yaptığımız tefsire bakınız.

 

(19 Mucizesi ile ilgili kitabımıza bakabilirsiniz. Academia.edu)

 

Bu baştaki beş ayetin her biri 13 harftir. 6. ayet ise 10 harftir. 13 sayısı, bütün semavi veya manevi kitapların dizaynının şahitliğiyle sabittir ki, şer ve kötülük sembolüdür. 10 sayısı ise mükemmellik sembolüdür.  İşaret eder ki, kâinatta kötülük diye bir şey yok. Var olan da fırtına gibi yaratıcı ve tetikleyici komutlardır. Altıncı ayetin vurguladığı gibi silme veya uyarı dengesiyle yine mükemmellik elde ediliyor. Evet bütün kötülükler sonsuz sistemde selekte edilir, istihaleye uğratılır.

 

Bu altı ayet, rüzgarlara ve kâinatın büyük patlamasına baktığı gibi; DNA’nın molekül dalgaları olarak ortaya çıkarmasına, (1. Ayet) çiftleşirken, kendi aralarında takas fırtınası koparmasına, (2. Ayet) çoğalıp yayılmalarına, (3. Ayet) her çoğalmada fark yapmalarına, (4. Ayet) 5. safhada komutlar vermelerine, 6. safhada pozitif-negatif düzenlemeye girmelerine işaret ediyor.

 

Bu altı ayetin tamamının harfleri 70 adettir. (Okunmayan beş elif sayılmamıştır.) Bu sayı ise, kesret ve çokluk sembolüdür. Varlık bir yazılım olduğu için en dağınık alanlarda dahi tesadüf yoktur, diye bildirir. Her ne kadar çokluğun sebebi, 5 katlı 13’ler ise de netice yine dokuzlu bir kader ve plandır.

 

7. Ayet: “Size vaad edilen diriliş muhakkak gerçekleşecektir.”

 

İşte bir numunesi: 7. miladi asırda İslamiyet gerçekleşti. Ve 16. miladi asırda Batıda bir daha meyvesini verdi. Evet, Batının Rönesansı’nın nedeni İslam kültürüdür, tercüme ile Endülüs ve Sicilya üzerinden onlara gitti.

 

“Size vaad edilen diriliş muhakkak gerçekleşecektir.” Bu ayet, umumi kıyametin kesin bir ifadesidir. Bu ayette geçen ve kesin gerçekleşecektir manasına gelen wakıun kelimesinin değeri 177’dir. Bu 77. surenin mantığına ve içinde geçen 177 delile bir atıftır. Ayrıca Vaad edildiğiniz ve küçük bir kıyamet olan ölüm, 70 ila 100 yıl içinde hepinizin başına gelecektir, diye Kıyametin sadece bir tane olmadığını bir kanun olduğunu bildirir.

 

Kur’an her yerde fizik ve biyolojik delillerden sonra veya arada sosyolojik delillere de yer verir. Sosyolojinin de fizik ve biyoloji gibi bir yazılım olduğunu bildirir. Şimdi beş-on delil içeren bu iki diriliş delilinden sonra canlı bir organizma olan kâinatın ölümünü anlatan sekiz ayet gelecektir:

 

8. Ayet: “Evet yıldızlar sönünce…”

9. Ayet: “Gök (atmosfer) delinince…”

10. Ayet: “Dağlar toz duman savrulunca…”

11. Ayet: “Peygamberlere verilen tarih belli olunca…”

12. Ayet: “Tehir edilen süre için.”

13. Ayet: “Ayrışma günü için.”

14. Ayet: “Ne bilirsin ayrışma günü nedir?!”

15. Ayet: “İşte o gün o yalanlayanların vay haline!”

 

Bu sekiz ayet, dünyamızın ölmesini ve her ölüm bir diriliştir kaidesince dirileceğini haber veriyor. Kur’an mucize olduğu için ve daima işi akla havale ettiğinden bu kısa ayetlerin katmanları içinde bize birçok diriliş delilini gösteriyor. Şöyle ki:

 

8. Ayet: Bu ayetteki nücûm=yıldızlar kelimesi 99 eder. Her bir yıldızın Allah’ın bir ismi olduğuna bakar. Ve bunlar bir gün gelir ölecekler ve sönecekler diye açıkça vurgu yapar. Evet bütün geçmiş felsefeler kâinatı ölümsüz kabul ettiler. Ama Kur’an bunu 1400 yıl önce haber verdi. Ve bu haber ancak 20. asırda anlaşıldı. Ayet 14 harfiyle 14. hicri asırda İslam yıldızı da sönecek, bir nevi kıyamet yaşanacaktır. Bu 8. ayetin sayısal değeri 1341 (miladi 1922) ederek Osmanlının kıyametine bakar.

 

9. Ayet: Gök delinince deyimi ekolojik bir kıyamet olan atmosferin delinmesi manasına gelir. Evet bu çağda atmosfer delindi. Bu delik büyürse dünyada hayatın sonu olur. Ayrıca bu çağımızda atom bombası patladı, o ise bir nevi göğün yırtılması demektir. Bu 9. ayet tamamı 1554 ederek Hicri o tarihte bir kıyametin kopacağına da bakar. (Bkz. Kastamonu Lahikası.)

 

Ayette geçen Es-Sema kelimesi 132 eder. Muhammed kelimesiyle eşittir. Kıyamette dünya ile beraber din de delinecektir, hurafeleşecektir, diye remzeder.

 

10. Ayet: Kıyamette dünya dümdüz olacak, haşir meydanı kurulacaktır, diye biliyoruz. Bu meydan bütün geçmiş ve gelecek insanlara yetsin diye dünya güneşin etrafında gezdiği alana yayılacaktır. (10. Mektup)

 

Hemen hatırlatalım ki, arketip ve sembol ilminde dağ devlet, özellikle İmparatorluk tarzındaki devlet manasına gelir. (28. Mektup) Bu ayet 14 harftir. 14. hicri asırda İmparatorlukların yok olacağını bildirir. Kıyamette başka bütün devlet, oluşum ve kuruluşların yok olacağı gibi. Ayetin sayısal değeri, Rumi 1365’tir. Alman İmparatorluğunun sonunu ve nasıl toz duman olduğunu bildirir.

 

11. Ayet: Bu ayet 14 harfiyle diyor ki: Kıyamet gaybidir; vakti tam belli olmaz. Fakat Hicri 14. asırda belli olacaktır. O zaman mucize gösteren bireysel peygamberlik olmayacak, ama kollektif peygamberlikler olacaktır. Burada geçen ve vakit belirleme manasına gelen ukkıtet kelimesi, 1001 ediyor. Kur’an’ın kelime ve remizlerinden anlaşılıyor ki bu çağda kıyamet belirlenecektir. İşte bu sayılara dikkat çekmek için kelime wukkıtet halinden ukkıtet haline girmiştir. Wav-i atıf sayılmazsa ayetin ebcedi değeri 2024’dür.

 

Bir Not: Ayet 14 harftir. Vahyin geliş tarihi olan 610+ 14= 624 eder. Bu da Bedir Savaşının tarihidir. Kur’an bu tarihi açıkça önceden bildiriyor. Mekke Müşriklerinin başına çok feci bir gün gelecek diye ayetler çokça vurguluyor. Bu randevu, surenin 12. ayetinde de var: Süresi tehir edilen o gün için… Bu 12. ayet 10 harftir. Müfessir Muhammed Esed’in araştırmasına göre bu surenin nüzul tarihi, 614’tür. 614+10= 624 ediyor, diye ayet bildiriyor. Bu ise, Bedir Savaşı tarihidir. Ki tam bir ayrışma oldu; gelen iki ayette işaret edildiği gibi.

 

12. Ayet: Evet kıyametin geleceği belli idi. Peygamberlere bildirilmişti. Ama 12 aylık yıllar içinde tehir edilmişti.  Ayet 12 harfiyle bu seneler döngüsüne bakar. Eğer şeddeler sayılmazsa (ki sayılmayabilir) 10 harftir. Matematik ile bu sürelerin bilinebilirliğine bakar.

 

13. Ayet: Ayrışma günü (Yevm’ül-fasl) için belirlenecektir. Bu 13. ayet, dokuz harftir. Ayetin sayısal değeri 336’dir. Bu sayıların toplamı 12’dir. Bu ikili ise, yılların ayırmasına ve dokuz aylık ana karnından ayrılmaya ve Hz. Muhammed’in peygamberliğin başlamasından 13 ve bu surenin inişinden 9 dokuz sene sonra Mekke’den ayrılışına bakar.

 

14. Ayet: Bu ayet 610 olan ebcedi değeri ile diyor ki: Vahyin başlangıcı olan bu senede Mekke’de müminler ile kafirler ayrışmaya başladı. 14 sene sonra Bedir’de yine ayrıştılar. Ayet 18 harftir. Vahiyden 18 sene sonra Hudeybiye Antlaşması ile yine ayrıştılar.

 

15. Ayet: “O gün yalanlayanların vay haline!”  Bu ayet, Varlıkta ve Hayatta Güzellik Yoktur, diyenlerin Kıyametteki kötü halini bildirdiği gibi; 9 sefer bu surede tekrarı ile surenin inişinden (takriben 614’ten) 9 sene sonra Medine’deki ve daha sonra Bedirdeki hallerine de baktırır. Bu tekrarlanan ayet iki tenvin ve şedde ile beraber 19 harftir. Hz. Muhammed’in 19 Mucizesine bakar. (Burada iki tenvin sayılmıştır. Çünkü dokuz sefer tekrarlanan bu ayetin asıl mesajı bu yalanlamayı vurgulamaktır.)

 

Bu ayet, ilki 15. Miladi asırda olmak üzere Varlıkta ve Hayatta Hakikat Yoktur, şeklindeki en büyük yalana baktığı gibi; bu yalanın vahyin ilanı olan 613’te başlayan dokuz yalan dalgasına da ayrı ayrı bakar:

 

Birincisi, 15. asırda başlayan Rönesans’la başladı. İkincisi, 19. asırda başlayan Pozitivizmle başladı. (19. ayetin tekrarına dikkat edin) Üçüncüsü, İnsan sıradan bir hayvandır, deyip bütün soyut değerleri yalanlamakla başladı. Osmanlı yıkılınca İslam dünyasında 1924’te, böyle bir akım başladı. (Ayet 20-24’e bakın). Beşincisi, Emeviler dönemindeki yalanlayamaya bakar. Altıncısı, cehennem gerçeğini yalanlayanlara bakar.  Yedincisi, cenneti yalanlayanlara bakar. Sekizincisi, Hz. Muhammed’e tuzak kuranlara bakar. Dokuzuncusu, Hz. Muhammed’in orta yol olan ahlakını yalanlayanlara bakar.

 

Ayrıca bu kısa surede dokuz sefer tekrar edilen bu ayet, Hz. Muhammed’e düşmanlık yapan Mekke’nin dokuz kabilesine de bakar. “Şehirde dokuz kabile vardı. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlardı. Hiç ıslahat yapmıyorlardı.” (Neml, 48)

 

Bu ayet Lut kavmini anlatıyor. Ama kıssadan hisse, Mekke’nin muhalif kabilelerini anlatıyor. Ayette Raht kelimesi geçiyor. Bu ise hiç doymayan, içlerinde kadın olmayan az kişilikli kabile demektir.

 

Yine 15. ayete dönelim: Bu Yalanlama ayetindeki Yalanlayanlar manasındaki El-Mükezzibin dokuz harftir. Kelimenin kökü olan Kizb=yalan kelimesinin ebcedi değeri 722’dir. Bu ise 19’un 38 katıdır. Hz. Muhammed’in zirve olduğunu bildiren diğer tevafuklar gibi; bu da onun düşmanlarının dahi zirve kişiler olduğunu bildirir. (19 Mucizesi kitabımıza bakınız.)

 

Ayetin tamamı 1685 eder, nihai bir kıyamete işaret olabilir.  Nitekim Rahman suresinde bu yalanlama ayeti gibi otuz bir defa tekrarlanan “Bugün artık Rabbinizin hangi yüce nimetini yalanlayacaksınız? Ayeti de 1562 ediyor. Doğruyu Allah daha iyi bilir.

 

16. Ayet: “Biz öncekileri helak etmedik mi!?

17. Ayet: “Sonra kalanları da onlara katacağız.”

18. Ayet: “Biz suçluları böyle yaparız.”

19. Ayet: “İşte o gün vay o yalanlayanların haline!”

 

Bu Dört Ayetin Tefsiri:

 

16. Ayet: Helak yok olmak demek değildir. Ölmek demektir. Bu ayet bütün geçmiş insanları helak ettik demek değildir. Eski çağlarda Varlıkta ve Hayatta Hakikat Yoktur diyenleri helak ettik, demek istiyor. El-Evvelindeki El takısı belirlilik içindir. Ayrıca ayet birçok Kur’an ayetinin (meallerini teyit eden sayısal değerleriyle) bildirdiği gibi Hicri 16. asırda bir kıyamet koparsa 15. asırdaki herkes zaten ölmüş oluyor önceden. Eski tefsirler bunların Lut kavmi olduğunu bildiriyorlar. Nitekim Mekkeliler de aynı işi çokça yapıyordu.

 

17. Ayet: “Daha sonra kalanları da onlara katacağız.” Bu ayet özellikle, Mekkelileri kast ediyor. Bu ayet 16 harfiyle Hicri 16. asırdakilere işaret ediyor. Ayetin tamamı 2041 ediyor. Önemli bir belaya bakıyor olabilir.

 

18. Ayet: “Biz suçluları böyle yaparız.” Bu suçlu kelimesi surenin ana konusu olan dirilişe ontolojik bir delildir. Çünkü haklı haksız davaları çoğunlukla ahirete kalıyor. Ayet 17 harfiyle surenin inişinden 17 sene sonra Mekke’nin Fethi ile Müşriklerin cezasının verildiğini bildiriyor: 614+17=631. Zaten bir sene sonra Hz. Muhammed vefat etti, o da ölülere katıldı.

 

19. Ayet: “İşte o gün vay o yalanlayanların haline!”  Bu ayet Mekke Fethine işarettir. Bilindiği gibi; vahiy 610’da başladı. Üç sene gizli tutuldu. 613’te Hz. Muhammed Allah’ın elçisi olduğunu ilan etti. Ve 19 sene boyunca Mekkeliler onu yalanladı. 613+19=632 ediyor. Bu da gösteriyor ki, Mekke fethinden sonra bile Ebu Süfyan ve Muaviye gibiler yine onun peygamberliğini yalanlıyorlardı, iman etmemişlerdi. Korkudan inanmış gibi görünüyorlardı.

 

Hulasa Surenin ilk beş ayeti 4+1 tarzında hayata ve dirilişe biyolojik ve kimyevi bir basamak yaptı. 8-12. Ayetler kıyamet sahneleriyle ve ona benzeyen sosyal realitelerle işi ikinci planda takviye etti. 13-19. ayetler de bireysel kıyametleri bildirdi. 20-24. ayetler ise yeni biyolojik beş delil getiriyor:

 

İnsanın Yaratılışı ve Diriliş:

 

20. Ayet: “Sizi bir değersiz sıvıdan yaratmadık mı?”

21: Ayet: “Onu ana karnında sağlam bir yere yerleştirdik.”

22. Ayet: “Bilinen bir süreye kadar.”

23. Ayet: “Planladık; ne güzel planlayıcıyız biz.”

24. Ayet: “İşte o gün insanın bu yaratılışını yalanlayanların vay haline!”

 

Bu beş ayet, diriliş için yeni beş delil getiriyor: 1) İnsanın yaratılışı 2) İnsanın yaratılışındaki planlama yani yazılım. 3) Ana karnındaki bilinmeyen ve bilinen safhalar. 4) Eşey yaratılış 5) Kromozomların yapısı.

 

Bu gerçekleri insan yaratılışı ile ilgili binlerce çağdaş belgesele bırakıp burada sadece 10 ince nükteyle iktifa edeceğiz:

 

1) İnsanın biyolojik yaratılışını anlatan ilk üç ayet 46 harftir. İnsanın kırk altı kromozomuna baktırır.

 

2) Sağlam yer ve yapı demek olan karar kelimesi, 501 ediyor. İnsanın yaratılışında ve İslam dininin özünde olan 4+1=beşli sisteme bakar. İslam’ın diyorum çünkü bu ayetler insan biyolojisine baktığı gibi insanın manevi yapısına da bakıyorlar. Tıpkı kıyametten bahseden ayetlerin Mekkelilerin kıyametine de baktığı gibi.

 

3) Yerleşik manasına gelen Mekin kelimesi 120 eder. Asr-ı Saadete bakar. Hz. Muhammed’in kollektif kişiliğinin ömrünü bildirir. 4) Nitekim 21. ayetin ebcedi değeri 950 eder, manevi insanların ve ümmetin tarihçesini bildirir: (Onları sağlam bir yere yerleştirdik.)

 

5) 20. ayette değersiz sıvı ifadesi, dokuz harftir. Mekke’nin değersiz dokuz kabilesine bakar. Değersiz ama o sıvıdan harika bir insan çıktığı gibi o Mekkelilerden de harika sahabeler çıktı. Bu ayet beş kelimesiyle insanın beş biyolojik devrine bakar.

 

6) Belirli bir süreye kadar deyimi 345 eder. Sıra sayılar ile bu biyolojik sürenin yazılım tarzında olduğunu bildirir. 7) Belirli kelimesi ise beş harfiyle ana karnındaki beş devreye bakar.

 

8) 23. Ayet 23 kromozoma bölünen hücre planlamasına baktığı gibi; Planladık kelimesi ise, 355 eder. Kaderdeki diyalektik ikili yapıya ve onun üstünde olan üçüncü yola bakar; yani artı-eksi ve ikisinin birleştirilmesinden doğan özgürlük.

 

9) 23. ayetin tamamının sayısal değeri 1066 eder. 66 Allah kelimesinin değeridir. 1000 de O’nun farklı isimlerinin sayısıdır. Biyolojik planlamanın, bu isimlerin yansıması olduğunu bildirir. Allah kelimesi insanın soyut algı sahibi olduğunu ve inanan tek tür olduğunu bildirir.

 

10) Sure ilk beş ayetiyle evrimin beş sürecine baktırır. Buradaki dört ayetiyle de insanın soyut algı sahibi olduğunu, sıradan bir hayvan olmadığını bildirir. İşte o gün insanın bu yaratılışını yalanlayanların vay haline!”

 

Sure ekolojik deliller ile devam ediyor:

 

25. Ayet: “Biz yeryüzünü canlıları ve ölüleri kendine çeken bir yer yapmadık mı?

26. Ayet “Yani diriler ve ölüler için.”

 

 25. Ayette geçen arz (yeryüzü) 1001 ediyor. Kılmadık mı sorusu ise, 224 ediyor. İkili yaratılış modeline bakar. Ayrıca geometrik çoğalmaya da bakar. İki yüzü olan, ölüm ve hayatı kendine çeken manasına gelen kifaten kelimesinin sayısal değeri, 502’dir.

 

 Bu iki ayet ölümün enerjinin sıfırlanması demek olan entropi olduğunu; hayatın ise, entropinin aksi olan enerjiyi topladığını bildirir. Ölüler ve diriler kelimeleri her birisi beşer harflidir. Evet hayat da ölüm de beşli sistemde oluyor. Nitekim ölüm de hayat kadar harikadır. Çünkü her ölüm yeni bir hayatın başlangıcıdır.

 

27. Ayet: “Onda çok yüksek gemiler yaptık ve size tatlı sudan içirdik.”

 

Bu ayette de ekosistem delili vurgulanıyor. Yüksek dağlar manasına gelen Revasiye Şamihat deyimi yüksek dağlar ve gökdelenler manasına da geliyor. Deyimin ebcedi değeri 1629’dür. O dönemde Avrupa’nın çok büyük yelkenli gemilerine baktığı gibi; cümlenin tamamı tenvin ile beraber 1925 ediyor. Motorlu gemilerin kemal tarihini bildirir. Ayetin tamamı 38 harftir. 19’un iki katı. Ekosistemin zirvesine ve onun umumi dirilişe nasıl delil olduğuna bakar.

 

 Ayet, furaten kelimesiyle de Arapların surenin inişinden 38 sene sonra 650’lilerde Fırat’ı alıp onun tatlı suyundan içtiklerine çağrışım ve hesap ile bakar. Hz. Muhammed (a.s.m.), çok önceden bunu haber vermişti. Ama Mekkeliler yalanlamıştı.

 

28. Ayet: “İşte o gün o yalanlayanların vay haline!”

 

Evet çevre felaketi, insanların yaptıkları tahribat ile ve dilleriyle yalanlayanlar için çok acıklı olacaktır.

 

29. Ayet: “İşte yalanladığınıza doğru çıkın.”

30. Ayet: “Üç başlı bir gölgeye çıkın.”

31. Ayet: “Ne serinletiyor ne de alevin savrulmasını önlüyor.”

32. Ayet: “O alev saray gibi büyük kıvılcımlar atar.”

33. Ayet: “O kıvılcımlar sanki sarı develer kervanı gibidirler.”

34. Ayet: “İşte o gün vay o yalanlayanların haline.”

 

Bu beş ayetin altı nüktesi:

 

1) Bu beş ayetin harflerinin toplamı 95’tir. 19*5.

 

2) Gölge etmeyen gölge deyimi (la-zalilin) 1001 ediyor. Gölgeye doğru kelimesi de 1001 ediyor. Yani kıyamette tabiatın yapısı bozulacak, darmadağın olacak, her şey çatallaşacak. Bu ayetlerde gölge fizik varlık demektir. Artı eksi ve nötr olmak üzere birbirini tutmayacaktır. Demek kıyamette varlık üçe bölünecektir. Büyük Patlamada olduğu gibi.

 

3) 30. ayetteki üç başlı gölge ifadesi, 3123 ediyor. Az da olsa bazı yönlerden matematik ve fizik ilminin bozulacağını bildirir.

 

4) Gölge etmez gölge (la-zalilin), ve alevi önlemez gölge (wela-yuğni minel-leheb) deyimleri, 2266 ediyor. Dünyada bir nevi kıyamete bakar.

 

5) Saray gibi büyük kıvılcımlar saçar ifadesi ve bunu sarı develere benzetmesi de ilginçtir. Yakından güneşimize bakıldığında onun sarı develer kervanı gibi şerareler yaydığı görülüyor.

Kıyamette onların alevi yeryüzüne ulaşacaktır, diye bildiriyor.

 

6) 29. ve 30. ayetlerde geçen intalıku kelimesi, dünyada başka bir yer aramak için dışarı çıkın demektir. Demek o gün yeryüzünde gölge yapacak bir yer bulamayacaklardır. Yerin kendisi de o kadar sıcak olacak ki o da gölge yapmayacaktır. Arz 1001 ediyor. Gölge etmeyen gölge deyimi de 1001 ediyor.

 

Haşir ve Kıyamette Son İki Sahne:

 

35. Ayet: “O gün konuşamayacaklardır.”

36. Ayet: “Özür dilemek için onlara izin de verilmeyecektir.”

37. Ayet: “İşte o gün yalanlayanların vay haline!”

38. Ayet: “İşte hak ile batılın, doğru ile yalanın ayrıştığı gün bu gündür. Siz Mekkelileri de önceki yalancıları da bugünde topladık.”

39. Ayet: “Hani sürekli tuzak kuruyordunuz. İşte eğer elinizden gelirse bugün tuzak kurun.”

40. Ayet:” İşte o gün yalanlayanların vay haline!”

 

İkinci Sahne:

 

41. Ayet: “Kendi özünü koruyanlar, o gün gölgede ve çeşme başlarında olacaklardır.”

42. Ayet: “Ve iştahlarının çektiği nice meyveler yanında olacaklardır.”

43. Ayet: “Afiyetle yiyiniz, içiniz; bu sizin yaptıklarınızın karşılığıdır.”

44. Ayet: “İşte biz güzellik yapanları böyle mükafatlandırırız.”

45. Ayet: “İşte o gün bu gibi nimetleri kaybeden o yalanlayanların vay haline.”

 

Ahiretteki İnananları Anlatan Bu Beş Ayetin İncelikleri:

 

1) Muttaki, ruh ve kalbini ifrat ve tefritten (bütün dengesizliklerden) koruyan demektir. Ayet İnanan kelimesi yerine bu kelimeyi seçmekle diyor ki: Mümin ancak bu şekilde mümin olur.

 

2) Zilal gölgelikler demektir. Kafirler için bir tek gölge vardı. O da serinletmiyordu. Burada ise, birçok gölgeye vurgu var.

 

3) Ayetin tamamının sayısal değeri 1928’tir.

 

4) Yiyin, için, iştah çektikleri nice meyveler ifadesi, nimetin tamamlanmasını anlatıyor.

 

5) İştah çektikleri nice meyveleri ifadesi, ayet numarası ile beraber 1002 ediyor.

 

6) 44. Ayet: “İşte varlıkta güzellikler var diyen ve güzel işler yapanları (muhsinin) böyle mükâfatlandırırız.” Bu ayet de 19 harftir. O nimetlerin zirve haline işarettir. Burada geçen El-Muhsinîn (güzellik yapanlar) sekiz harfiyle cennetin sembolü olan sekiz sayısına da bakar.

 

7) 45. Ayet, o yalanlayanlar olan dokuzlu gruplar asıl şimdi pişman oluyorlar diye bildiriyor.

 

Yine dünya sahnesine dönüyoruz:

 

46. Ayet: “İşte ey yalanlayanlar 46 kromozomlu yapınız gereği yiyin. Ve az yaşayın. Sizler gerçekten suçlusunuz; hesaba çekileceksiniz.”

 

Az yaşayacaksınız manasındaki az= kalilen ifadesi, 171 ediyor. 19’un 9 katı. Yiyin kelimesi ise 57 ediyor; 19’un üç katı. Ve az yaşayacaksınız=we-temetteu fıtri emri ise, 1323 ediyor. Osmanlının son ömrüne bakıyor, Rumi tarih olarak. Nitekim 1324’te Hürriyet ilan edildi. Ayetin Yiyin ve az yaşayacaksınız kısmı, 1551 ediyor. Bütün insanlık için veya İslam dünyası için önemli bir kıyamet tarihine bakıyor.

 

47. Ayet: “İşte o gün yalanlayanların vay haline!”

 

Bir önceki ayetin son cümlesi olan ‘Sizler gerçekten suçlusunuz’ ifadesi, 11 harftir. Bu sayı ile onların eşitsizlik yapmakla suçlu olduklarını bildirir. Onlar diyorlar ki: İnsan eşit olamaz. Din bunu iddia ediyorsa da bu gerçek değildir. Şu gelen ayet onlara şöyle cevap veriyor:

 

48. Ayet: “Onlara kıyam ve secde (madde ve mana, iman ve bilim, toplum ve birey) ortası olan rükua gidin, denilince rükû etmezler.”

 

İşte Hz. Muhammed’in ikinci en büyük mucizesi, başta bu dengeli ahlakıdır. İfrat (aşırılık) ve tefrit (gerilik), inanç ve bilim, yasa ve mucize olmak üzere bütün zıtları orta yol demek olan sırat-ı müstakimde dengelemesidir.

 

Nitekim yaratılış da bu dengeden ibarettir. Sağlık da bu denge demektir. Şeriat ve hukuk da bu adalet ve dengedir. Yoksa zıtları inkâr etmek veya aşırılıklarda bulunmak demek değildir. Evet diriliş de yeni bir varoluş da olacak olan dengeler manzumesidir. Maalesef bu denge mucizesi, Hicri 48’de Emeviler eliyle bozuldu.

 

49. Ayet: “İşte o gün o mucizevi dengeyi bozanların, varlıkta ve hayatta adalet ve güzellik yoktur, diyenlerin vay haline!”

 

Nitekim 49 sene sonra yani Hicri 89’da Emevilerin saltanatı yıkıldı, dünyada da ahirette de perişan oldular.

 

50. Ayet: “Artık bu Kur’an’ın mesajından sonra hangi bir söze (Hadise) inanacaklardır?!”

 

Bu ayette üç önemli noktaya dikkat etmek gerekir:

 

A) Kur’an sistemi 4+1 şeklinde olduğu için ve diyalektik orta yol olduğundan ölümsüzdür.

 

B) Hadis yeni şey ve yeni söz demektir. Tarihte Hicri 50’li yıllarda ortaya çıkan Hadisçiler aklı, tevili (karineli yorumu) ve bilimi reddettikleri için İslam’ın dengesini bozdular. Bugün de onların devamı olan Vahhabiler, El-Kaide ve IŞİD var; yine aynı dengesizlik, yine bilimi, aklı ve haklı yorumu inkâr var. Hadis aynı zamanda modernite ve 19. asırda ortaya çıkan Pozitivizm manasına da gelir, özellikle çağdaş Arapçada. Modernite ve pozitivizm dengeyi bozdukları için kötü oluyorlar. Yoksa özünde kötü değiller. Muhaddisler de çok dindarlar, kötü değiller; ama bilimi, yorumu ve aklı dışladıkları için çok sakatlıklara sebep oluyorlar. Altı yaşında kızlarını evlendirmek gibi ve daha yüzlercesi.

 

C) Bu ayet 19 harftir. Hz. Muhammed’in en büyük mucizesi olan Kur’an’a bakar. Dengeyi emreden 48. ayet ise, 23 harftir. Onun yirmi üç sene süren peygamberlik hayatının dengeden ibaret olduğunu bildirir.

 

Son Bir Not: Surenin sıra numarası, artı ayet adedi, artı son ayetin harf adedi toplam 146 ediyor. Bu da yeni bir birlik ve yeni bir yaratılışa işarettir. Rakamların toplamı ise 11’dir. Evrensel diyalektiğe ve bunun yapısında olan birliğe baktırır. Kâinat, özellikle sonsuz bilgi-işlem içeren hayat yazılım tarzında olduğu için hiçbir şey onda kaybolmaz. Her ruh yeniden bedenlenir. Diğer bilgi-işlem sahibi olan bütün canlılar da dirileceklerdir. (En’am, 38)

 

Evet sonsuzda yazılımla her şey olur. Hem de bu surenin kelime seçiminin bildirdiği üzere nedenselliği ve bilimselliği hiç ıskalamadan.

 

05. 12. 2022

Bahaeddin Sağlam

 

Hz. Muhammed’in Yüksek Ahlakı:

Bunların (ahlakın) içindeki nokta-ı i’câz (mucizelik noktası) şudur ki: Ahlâk-ı hasene (güzel huylar) çendan (gerçi) birbirine mübayin (çelişkili) değil; fakat derece-i kemâlde (zirve oluşlarında) birbirine müzahamet eder (birbiriyle sıkışır).  Biri galebe çalsa (üstün gelse) öteki zayıflaşır.

Meselâ: Kemâl-i hilm (son derece yumuşak huy) ile kemâl-i şecaat (son derece cesaret) hem kemâl-i tevazu’le (son derce alçak gönüllülükle) kemâl-i şehamet (tam bir kahramanlık) hem kemâl-i adalet ile  (zirve bir şekilde adil davranmakla) kemâl-i merhamet ve mürüvvet (son derece acımak ve insancıl davranmak) hem tam iktisat ve itidal (denge) ile tamam-i kerem ve sehavet (tam bir iyilikseverlik ve cömertlik) hem gayet (son derece) vakar (ağırbaşlılık) ile nihayet haya (son derece utangaçlık) hem gayet (son derece) şefkat ile nihayet (son derece) Allah için kızmak: ﺍﻟْﺒُﻐْﺾُ ﻓِﻰ ﺍﻟﻠَّﻪِ.

Hem gayet (son derece) afv ile nihayet (son derece) izzet-i nefis (onur) hem gayet (son derece) tevekkül (işi Allah’a bırakma) ile nihayet (son derece) içtihad (çalışma) gibi mecâmi-ı ahlâk-ı mütezahime (birbiriyle sıkışan bütün ahlakların) birden derece-i âliyede (en yüksek seviyede) bir zâtta (bir kişide) içtimaı (toplanması), müzayakasız (birbirini sıkıştırmadan) inkişafları (gelişmeleri) mu’cizelerin mu’cizesidir.   (Peygamber Bilgisi Kitabından)

 

 






Son Eklenen Makaleler
Bahaeddin Sağlam
İnsanlık Gerçeği
24.11.2024 438 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Yol ve Yolsuzluk
3.11.2024 219 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İnsanları Yanıltanlar
29.10.2024 160 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Acemi Doktor Prof. Dr. Mustafa Öztürk
19.10.2024 193 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Cevher Kelimesinin Etimolojisi
19.10.2024 217 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Yusuf’un Rüyası
19.10.2024 214 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Oruç ile İlgili Beş Kavram
17.03.2024 588 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Din Kaygısı mı, Siyasi Çıkar Kavgası mı?
5.02.2024 512 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Erken Doğmuş Fakat İnsanlık İçin Gerekli Bir Proje
3.02.2024 633 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Yahudilerin Özgeçmişi ve İsrail Devleti
26.01.2024 454 Okunma
Bahaeddin Sağlam
A Call to My Atheist Brothers and Sisters
14.01.2024 388 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Ateist Kardeşlerime Bir Çağrı
10.01.2024 471 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Kibir ve Gurur
29.12.2023 486 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Three Prescriptions for Palestine
29.12.2023 454 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Filistin İçin Üç Reçete
29.12.2023 526 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Prof. Dr. Celal Şengör’den Beş Tespit
29.12.2023 460 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Değişim ve Gerçek İslam Söylemi
14.12.2023 573 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Çağımızda Şiddet ve Şiddet Felsefesi
14.12.2023 511 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Netanyahu Amalek Deyince Neyi Kastetti?
5.11.2023 614 Okunma
Bahaeddin Sağlam
To Join or Not to Join the EU
7.10.2023 693 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Varlık, Bilinç ve Sorumluluk
7.10.2023 695 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Türk Kardeşlerimle Bir Hasbihal (Durum Değerlendirmesi)
23.09.2023 584 Okunma
Bahaeddin Sağlam
AB’ye Üye Olmak veya Olmamak (Türk Kardeşlerime Çağrı)
23.09.2023 608 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Winning or Losing the Spiritual Test
23.09.2023 638 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İmtihanı Kazanma veya Kaybetme
23.09.2023 655 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Dücane Cündioğlu ve Akıl
23.09.2023 611 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Allah, Ruh ve Bilinçdışı
23.09.2023 550 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Dücane Cündioğlu’na Cevap-2 veya Allah’ı Tam Tanımak
23.09.2023 770 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Varlık, Diyalektik, İmtihan ve Savaşlar
23.09.2023 587 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Sıdk ve Kizb, Mesih ve Deccal Kavramları
23.09.2023 776 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Karşılaştırmalı Eski Ontoloji ile Çağımızdaki Ontoloji
22.09.2023 609 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İnsanlığın Şerefini Kurtarmak İçin
22.09.2023 649 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İnsan Nedir?
22.09.2023 639 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Bediüzzaman’da Nedensellik Problemi
22.09.2023 695 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Ne Kadar Allah’ı Tanıyoruz?
22.04.2023 622 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Ahlak Kelimesinin Reel Anlamı ve Etimolojisi
22.04.2023 667 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Risale-i Nur’un Beş Temel Amacı
22.04.2023 748 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İnsanlığın Şerefini Kurtarmak İçin
9.04.2023 688 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İSLAMİYETİN TEMELLERİ NASIL ATILDI!?
23.03.2023 1198 Okunma
Bahaeddin Sağlam
İslam Bilim Tarihinden Bir Anekdot
23.03.2023 603 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Arketip Ne Demektir?
8.03.2023 655 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Kur’an’ın Kolaylığı Derin İlmi Bir Gerçekliktir
8.03.2023 640 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Deprem, Kıyamet ve Diriliş
8.03.2023 668 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Kitab-ı Mukaddes’te Hikmet Kavramı 2
1.02.2023 647 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Kitab-ı Mukaddes’te Hikmet Kavramı 1
1.02.2023 621 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Allah’ın Sonsuz Varlığı ve İnsan Özgürlüğü
23.01.2023 733 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Varlık ve Allah’a Dair
13.01.2023 735 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Allah'ın Nefsi
13.01.2023 775 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Deizme Cevap Olarak Şehit ve Şahit Farkı
6.01.2023 697 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Sanat ve Kültür Mahiyetleri ve Etimolojileri
6.01.2023 696 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Hadid Suresi: 57. Sure 29 Ayettir
30.12.2022 789 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Mürselat Suresi Meal-Tefsiri
30.12.2022 809 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Âdem ve İsa Mukayesesi
24.12.2022 751 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Âdem ve Havva Hakikati
24.12.2022 733 Okunma
Bahaeddin Sağlam
ÂDEM VE EVRİM
24.12.2022 763 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Saff Suresi Meal-Tefsiri
20.12.2022 825 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Hz. Ayşe Sendromu
20.12.2022 871 Okunma


© 2024 - Akevler