‘Balkanlar Hâlâ Osmanlı’.. ‘Bizi unutmayın!’ - 2
Önceki yazı ile birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
“İlim-irşat heyeti olarak gerçekleştirdiğimiz gezide kadim Osmanlı medrese, hafızlık ve icazetname geleneğinin Balkanlar’daki köklü ve derin izlerini sürmek ve gözlemlemek geleceğe dair umutlarımızı artırmıştır. Balkan şehirleri hâlâ Osmanlı kokmakta, camiler ve mezar taşları ecdat mührü taşımaktadır.
Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığımız başta olmak üzere TİKA, Maarif Vakfı vb. resmî kurumlarımızla kimi sivil kuruluşlarımızın bölgede yaptıkları çok değerli hizmetlere yerinde ve bizzat şahit olunmuştur.
Türkiye’deki İlahiyat fakültelerinden ve özellikle Uludağ İlahiyattan mezun olup bölgede başarılı hizmetler veren Balkan kökenli din gönüllülerinin varlığı hepimizi oldukça memnun ve mesrur etmiştir. Dolayısıyla Türkiye’deki imam-hatip ve ilahiyatlar Balkanlı öğrencilere kontenjan artırımı yapmalıdır.
Balkanlar’da görev yapan imam, hatip, müezzin, muallim ve vaiz gibi din gönüllülerinin sayısal varlığı yeterli olmasa da memnuniyet verici olup hizmet içi eğitimle daha iyi seviyede yetiştirilmeleri gereklidir.
Bölgede misyonerlik yapan kurumların her yıl binlerce genci eğittikleri, buna karşılık Müslümanların eğitim kurumlarının çok az olduğunu öğrenmek bizi üzmüş ve üzerimize düşen görevleri hatırlatmıştır. Bu bağlamda Türkiye’de başarılı olan özel okul sisteminin bölgeye taşınmasının yararlı olacağı görülmüştür.
Balkanlar’daki Müslüman toplulukların Türkiye devletine, halkına ve kurumlarına olan saygısı, güveni ve bağlılığı, ümmetin birliğini pekiştirecek inşa edici çalışmalar yapma adına çok iyi değerlendirilmelidir.
Osmanlı medeniyetinin Balkanlar’da canlı olarak varlığını sürdüren kültürel, sanatsal ve sosyolojik mirası sadece turistik etkinliklerin değil dinî, ilmî, akademik ve analitik çalışmaların da konusu olmalıdır.
Bu gecikmiş çok elzem ziyaretler koordineli olarak ve artarak sivil-resmî kurumlarca devam ettirilmeli; bölgedeki kanaat önderlerinin görüş ve fikirleri not edilip, sonra bölgeye somut çözümlerle gidilmelidir.
Bölgede Şii, Vehhabi, katı selefi ve Fetö unsurlarının derin tahribatlar yaptıkları, söz konusu ayrışmalar sonucu aile birliklerinin yara aldığından şikâyetle, bu ihtilafı ancak Osmanlı medeniyet anlayışına sahip kucaklayıcı bir yaklaşımın giderebileceği çözümünde ittifak edilmiş, bu konuda fikir birliğine varılmıştır.
Görüşülen tüm meşihat makamları, medreseler, imam hatipler, ilahiyat fakülteleri ve diğer kurumlar ile alimlerin, bölgede hizmet veren bütün kurum ve kuruluşlar arasında Türkiye’nin ve bir sivil inisiyatif olan UMAD’ın hakemliğine ihtiyaç olduğunu vurgulamaları çok önemli bir imkân olarak görülmüştür.
Yapılan ziyaretlerin oluşturduğu kazanımlardan hareketle daha verimli projeler oluşturularak karşılıklı ziyaretlerin sistematik olarak sıklaştırılması ve verimli çalışmaların yapılmasının gereği vurgulanmıştır. İlk ziyaretlerde tespit edilen eksikler bir sonraki ziyarete kadar giderilmeli, elle tutulur neticeler alınmalıdır.
Değerlendirme özetimizi duygusal bir hatıra ile bitirelim:
Gostivar’da bir Kur’ân eğitim merkezindeyiz. Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu hocamız, merkezi tanıtan hoca hanıma, ‘Kızım, şimdi biz talebeyiz, sen hocasın’ dedi.
Masum hocamız da hoca hanıma sordu:
‘Bİze ne söylemek İstersİnİz?’
Heyecanı ses tonuna yansıyan hoca hanım:
“Bİzİ unutmayın!” dedi…
Evet. Balkanlar’daki din kardeşlerimizi unutmayacağız!..”
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdullah-yildiz/balkanlar-hala-osmanli-39582.html