Şimdi de O’na yardım etme sırası bizde
Bizim şimdi iki görevimiz vardır.
Birinci görev; Hazreti Muhammed aleyhisselâmın getirdiği ve sahabelerin tesbit ettiği Kur’an’ı insanlara ulaştırmak. Bu görev Mekke’deki sonradan Muhacir olan müminlerle başlamış, daha sonra Medineli Ensara da intikal etmişti. Sonra Dört Halife onları istişare yoluyla uygulayarak insanlığa ulaştırmıştı. Müçtehitler yorumunu yaptılar. Devlet olarak da Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılar tüm dünyaya ulaştırdılar.
Birinci dönemde yorumlanan Kur’an hükümleri sayesinde insanlık sanayi dönemine ulaştı. Bu insanlık medeniyet tarihinin en büyük inkılâbı olmuştur. Bu medeniyet Kur’an’ın getirdiği medeniyettir. Bugünkü Batı uygarlığı İslâm medeniyetinin kuvvete dönüşmüş şeklidir. İnsanlık tarihinde bir anda ve bir dönemde bu kadar büyük inkılâp olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.
Kur’an’ın öğrettiği kıyas yoluyla Müslümanlar “dil ve hukukta” müsbet ilmi getirdiler, Batılılar ise “sanat ve teknikte” inkılâplar yaptılar; bugünkü uygarlık böyle oluştu.
Bugün sanayide meydana gelen büyük inkılâba bin sene önce oluşturulmuş “fıkıh” dar geliyor. Batı da hukukta hiçbir şey yapamamıştır. O halde bugün eksik olan III. binyılın yani çağımızın sorunlarını Kur’an’la çözmedir. Bu bizim için de ihtiyaçtır. Bunsuz İslâmiyet’i yaşayamayız. Ama diğerinin yanında bunu da insanlığa ulaştırmak bizim görevimizdir.
İşte bu da ikinci görevimizdir.
Evet, “Adil (Ekonomik) Düzen”i insanlığa ulaştırmak, Kur’an’ın Hz. Muhammed’e verdiği görevdir; o görevi şimdi biz devralmışızdır, Sahabelerin yerini biz almışızdır. Dolayısıyla buradaki “siz” ifadesi Sahabelerden bugüne kadar gelen Kur’an Ehlini kapsar.
Bir kimsenin başlattığı bir işi devam ettirirseniz, o vefat etse bile siz ona yardım etmiş olursunuz; işte yazımızın başlığında kastettiğimiz de budur.
Hazreti Muhammed’in annesi Medineli, babası Mekkeli idi; dolayısıyla O Arabistan’ın iki merkezinin de çocuğu idi, ileride bu iki kenti bir devlet olarak birleştirecekti.
Hazreti Muhammed aleyhisselâm sütannesi tarafından büyütülmüştü ve onun yanında “Fasih Kureyş Arapçasını” öğrenmişti.
Hazreti Muhammed aleyhisselâm kendisinden on beş yaş büyük bilgili ve zengin Hazreti Hatice ile evlenmişti; peygamberliğinin ilk yıllarında O’nun en büyük dayanağı oydu.
Hazreti Muhammed aleyhisselâmın dedesi ve amcası Mekke’nin önde gelen yönetici kabilelerinden biri olan Haşimilerin reisleri idi. Peygamber olunca bu iki kabileyi hayırda birleştirmişti. Emeviler ve Abbasiler bu iki kabileyi temsil ediyorlardı. Araplar bu sayede ikiye bölünmemiştir.
Bunlar Allah’ın Hazreti Muhammed’e peygamber olmadan önce olan yardımlarıdır.
Vahiy alınmaya başladığı zaman da önce eşi, kölesi ve yanında bulunan amcasının çocuk olan oğlu O’nun peygamberliğini kabul etmişlerdir.
Sonra Hazreti Ebubekir O’nun peygamberliğini kabul edince, Mekke’nin tanınmış kimseleri de Müslüman olmuşlardı; Hazreti Osman bunlardan biridir.
Hazreti Ömer’in Müslüman olması ile artık siyasi güç olmaya başlamışlardı.
Medineliler O’nu davet ettiler ve Ensar oldular.
Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te ve Huneyn’de Allah O’na hep yardım etmiştir.
Öldükten sora da dört halife ile O’na yardım etmiştir.
Emeviler O’na yardım ettiler, Abbasiler O’na yardım ettiler, Selçuklular ve Osmanlılar O’na yardım ettiler.
Şimdi de O’na yardım etme sırası bize gelmiştir.
O’nun getirdiği Kur’an’ı yeniden bugün yorumlayacak, uygulayacak ve tüm insanlığa ulaştıracağız. Bin Dil Üniversitesi’ni kuracağız, dünyadaki herkes bu proje sayesinde Kur’an’ı ve Kur’an nizamını yani “Adil Düzen”i okuyup anlayacak ve uygulayacak...” (s.3,4; KUR’AN VE İLİM, 743. hafta, Tevbe Sûresi 40-41. âyetlerin tefsir çalışmamızdan...)