‘Yarın’ değil; ‘bugün, hemen, şimdi, derhal’! - 1
Mustafa Kutlu yani hikâye ve yazı üstadımız yine “Yarın diye bir şey yok!” başlıklı çok önemli, çok sarsıcı bir uyarı yazı dizisine daha başladı. Yazısının henüz birinci ve ikinci satırlarında sarsıcı uyarılarını yaptı. Okuyalım…
“Şimdi!.. Bugün, hemen, şimdi. Derhal!.. / Bir savaş ilanı, bir seferberlik, bir milletin topyekûn harekete geçmesi. Bu lazım, bu mümkün, başka yol yok.”
Bu uyarılar şimdilik burada dursun, bunların tamamına yine döneceğiz…
Anlatılan bizim şu anda yaşanmakta olan hikâyemiz, dikkatle okuyalım…
Hani her önemli vesileyle yarım yüzyıllık çalışmalarımızda “önce teşhis sonra tedavi” usulünü yani metodunu uygulamakta olduğumuzu hatırlatıyorum ya; yine öyle yapalım...
Mustafa Kutlu’nun söz konusu yazısını yazdığı aynı gün (6 Ekim Çarşamba) ve aynı gazetede Yaşar Süngü “Eğitim şart ama herkese” başlıklı yazısına şöyle başlamış:
“Aşıların yetersiz kaldığı ve yeni aşıların üretilmesi gerektiğinin tartışıldığı bir dönemde COVID-19, bir sağlık krizi olmaktan çıkıp orta ve uzun vadede ekonomik kırılganlıkları ve toplumsal dengesizlikleri körükleyen bir küresel krize dönüştü.
Salgın, her alanda üstü örtülen adaletsizliği su yüzüne çıkardı. Alt sınıflarda COVID-19’un etkileri çok şiddetli oldu. Yoksulluk ve işsizliğin boyutları büyüdü, eğitim aksadı, üretim azaldı. Görünüşe göre bugün devletlerin gelecekte sürekli uğraşacağı birbirini tetikleyen 4 ayrı büyük sorunu var; Salgınlar, iklim krizi, göç dalgası, sınıf çatışması.
Şimdiden önlem konusunda çareler aranmazsa bu sorunların altında kalırız.”
Teşhislere ve uyarılara devam edelim…
Bu yazı ve bu uyarılardan sadece iki gün sonra, 8 Ekim Cuma günü, aynı gazetede bu sefer Yusuf Kaplan “Tarım ve gıda, bir millî güvenlik meselesidir artık!” başlıklı yazısında çok önemli uyarılar yaptı; o yazının sadece son kısmını okuyalım…
“Tarım ve gıda tehdit altında! Kıtlık tehlikesi kapıda!
Meseleyi Paris İklim Sözleşmesi’ne getirerek yazıyı noktalayacağım…
Paris İklim Sözleşmesi, önce Meclis Çevre Komisyonu’nda kabul edildi, bir gün sonra da TBMM’de onaylanarak yasalaşmış oldu.nKötü bir haber bu!
İstanbul Sözleşmesi faciası gibi bir facia daha yaşayabiliriz! Benden uyarması.
İyice araştırıldıktan sonra karar verilmeliydi.
Tarım zor durumda zaten.
Şunu bilelim: Gıda, madenler ve tarım konusu bir millî güvenlik meselesidir artık!”
Bu yazını yazıldığı bugün (10 Ekim Cuma) de benzer bir sarsıcı teşhis ve uyarı haberi dikkatimizi çekti, sadece ilgili bölümleri okuyalım…
‘Namusunuz gibi sahip çıkın’ diyor, birisi… Kim diyor ve neden diyor?
Millî ve yerli politikalar konusunda sık sık uyarılarda bulunan Dr. Ramazan Kurtoğlu'ndan yeni açıklamalar geliyor. Geçtiğimiz günlerde, “Bütün para ve varlıklara çökecekler, enflasyonla eritecekler. Paralarınızı altına yatırın” diyen Kurtoğlu, bu kez “İnsanımız bir karış toprağı bile boş bırakmasın. Teyzelerimizin, analarımızın, bacılarımızın ata tohumuna namusu gibi sahip çıkması gerekiyor” uyarısı yaptı.
Yakın zamanda gıda ve su savaşlarının başlayacağını söyledi ve şöyle devam etti…
“Kovid politikalarını sadece sağlık meselesi olarak düşünmemek lazım. Kovid 19 katalizör ve kaldıraçtır. Bunun bir ayağı sanal paradır. İki sentetik insan oluşturmaktır. Bunların altın vuruşu gıda ve sudur. Reel politikası da var. ABD Dışişleri Bakanlığı küresel bir su savaşın çıkacağını ve bununda Fırat ve Dicle’den başlayacağını yazıyor. Hoş geldin Armegedon! 2007 The Economist, dünyada bir din savaşının yaşanacağını ve bunu da Türkiye’nin tutumunun belirleyeceğini yazıyor" dedi.
Evet… Bu sorunlarla teşhis ve tedavi seviyesinde ilgilenmeliyiz…
‘Yarın’ değil; ‘bugün, hemen, şimdi, derhal’!
Uyarılarımıza devam edeceğiz…