Hicret edilecek…
“Evet, Kur’an herkese her gün, her yıl, her asır ve her binyıl yeniden nâzil olur, yeni manâları ile ortaya çıkar. Herkes Kur’an’ın kendisine nâzil olduğunu kabul edecek ve ona göre manâ verecektir. Her çağda yaşayanlar Kur’an’ın yeniden kendilerine nâzil olduğunu kabul ederek ona göre manâ vereceklerdir.
Birinci Kur’an uygarlığını kuranlar bunu böyle anladılar.
Mesela “Gök” kelimesi Araplara göre gökte kandiller asılmış bir kubbe idi. Kur’an’da bunu anlatan âyet vardır, dünyanın semasını yıldızlarla ziynetlendirdik şeklindeki âyet onların gök anlayışını belirtiyordu.
Sonra fakihler devrinde bu ifadedeki yanlış anlama “dünya” kelimesinin yanlış anlaşılmasından ileri gelmektedir. Mekânda yakınlık anlamı yerine dünyanın zamanda yakınlık anlamı vardır. Birbirine yakın olan, birbirini çeken cisimlerin bulunduğu sema şeklinde anlaşılmıştır.
Şimdi biz biliyoruz ki; galaksiler birbirinden uzaklaştıkları halde yıldızlar durumlarını koruyor, hattâ sürtünmeden dolayı birbirlerine yaklaşmaktadırlar. Âyetin anlattığı kâinatı Allah’ın var ettiğidir. Kur’an her devirdeki insanlara başka türlü anlatmış ama ibaresi aynı kalmıştır.
***
Bir ev yaparsınız. Evin katları ve odaları vardır. Gün gelir ev eskimiş olur. Bu evi onu yıkmadan yenileyemezsiniz. Yahut yeni projenizi başka arsada kurmanız gerekmektedir. Bu sebepledir ki yaşlanmış ve artık ölüme gitmekte olan bir topluluğu gençleştiremezsiniz, yenileyemezsiniz. Benzer şekilde ekilen arpa ise onu ne yaparsanız yapın buğday yapamazsınız. Mutlaka tohumu değiştirmeniz gerekir.
Topluluklar da böyledir. Eski topluluklar ıslah edilerek yeni topluluk oluşturulamaz. Eskisini yıkıp yenisini yapmak demek evsiz kalmak demektir. Eski evi ayakta tutacaksınız. Allah bunu da bizden istemektedir. Eski düzene yeni düzen gelinceye kadar devam edeceksiniz. Ona dokunmayacaksınız.
Tanzimat’tan beri yapılan eskisini yıkıp yenisini getirme şeklindedir ama başarılamadı.
***
O halde ne yapılacaktır?
HİCRET EDİLECEK...
On aile bir araya gelmek üzere birbirlerine hicret edilecektir.
Hicret bir yere değil birbirine hicrettir. İlk hicret böyle başlar. Bunlar sadece mesken olarak taşınmışlardır.
Bundan sonra “Yüz Dairelik Lojmanlı İşyeri Apartman” kurulacak, o apartmana HİCRET EDİLECEK ve birlikte iş yapmaya ve birlikte yaşanmaya başlanacaktır. Şimdi İstanbul/Bahçelievler/Yenibosna’da “bakkal işletilmesi” ve “portmanto üretimi” denemeleri yapacağız. Hedefimiz yüz dairelik apartmanları oluşturup oraya taşınmak/HİCRET olacaktır.
Sonraki hedefimiz bunları çoğaltarak insanların kendi arzuları içinde BİRLİKTE ÇALIŞMALARINI VE YAŞAMALARINI sağlamaktır.
Demek ki yenilik daima yeni topluluklar tarafından yapılabilir.
Yeni topluluk da HİCRET ile ortaya çıkar.
Hicretin kolay olduğunu sanmayınız, HİCRET edebilmek için iman etmek gerekir.
İnsanlar öldükleri zaman iki şey bırakırlar; biri çocukları, diğeri ise yazılı bir eser bırakmadır. Herkesin okuması için değil, özellikle kendi çocuklarının ve torunlarının okuması için bırakmak hedefimiz olmalıdır. Çocuklar okumazsa, ileride torunlardan biri çıkar, dedemizin mirasını devam ettirelim derler, okurlar ve eklerler. Uygarlık böyle gelişir. Bir çocukta anadan gelen dedeler ile babadan gelen dedeler birleşerek sürekli sentezler oluşur. İlimde de böyle olacaktır...” (711. seminer, s.6-7)