KUR’AN VE İLİM 1025’inci hafta seminerinden
KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızın 1025’inci haftasına da ulaştık, elhamdülillah…
Bugün bu haftalık seminerimizden demetler sunmuş olacağım…
Ortaklık düzenine girerken topluluk içinde herkes mükelleftir. Herkes kendi görevini kendi içtihadı ile yapar. Kimse kimsenin emrinde olmaz. Ne var ki herkes kurallara ve projeye göre iş yapar, sözleşmelere ve ahitlere uyar. Böylece birlik sağlanır, böylece ürün elde edilir.
Herkes kendi içtihadı ile hareket edince her zaman uyum sağlanmaz ve bazı zararlar doğabilir. Oysa işçilik sisteminde herkese bir görev verilir. Daha verimli bir üretim olur.
Bu böyle olmakla beraber ortaklık sistemi olan içtihat sistemi tercih edilmektedir.
Bu tercihin önemli sebepleri vardır.
1) İnsan kendi içtihadı ile hareket edecek, dolayısıyla kendisi mesul/sorumlu olacaktır. İnsanı yaratıkların en gelişmişi olan varlık yapan da işte bu özelliğidir.
2) İşçilik sisteminde üretim daha verimli olsa da bu sistemde gelişme ve ilerleme olmaz. Oysa içtihat sisteminde herkes her an araştırma içinde olduğundan uygarlaşma sağlanır. İnsanın uygarlaşan varlık olması bununla sağlanır.
3) İşçilik sisteminde önce eğitim verilir ve bu seneler sürer, sonra ona iş verilir. İçtihat sisteminde ise insan bu zamanlarda verimsiz de olsa hem üretim yapar hem de kendi kendine belli işler yapmaya başlar.
4) İçtihat sisteminde insan sevdiği işi yaptığı için hem daha uzun zaman çalışır hem de daha verimli çalışır.
***
Kur’an önemli olan hususları teker teker işaret eder.
Para çeşitleri geçmiştir. İlk para mallardan biri olmuştur. Sonra kıymetli madenler para olmaya başladı. Şimdi banknotlar ve senetler para olarak kullanılmaktadır. Bundan sonra para artık banknot olmaktadır. Bilgisayar kayıtları para yerine geçecektir. Herkesin kişilik numarası vardır, parmak izi vardır, sesi tanıtılmıştır, biri diğerine bir şey verdi mi kaydına geçer. Bu kamu nezdinde bir kitaptır. Muhasipler girer ve programa alabilirler. Bilgisayara girip şifahi olarak benim hesabımı çıkar dediğin zaman sana şifahi olarak da cevap verecektir.
Bizim çözmek zorunda olduğumuz iki konu vardır. Biri projeli fıkıhtır. Fıkıh projeli olmalıdır. Bugünkü borç ve alacak kelimelerle izah edilemez. Projenin olması gerekir. İkincisi muhasebedir. İçtihat sisteminin, ortaklık sisteminin çalışması; bunlar şarttır. Akevler 50 seneden fazadır bunlarla yani bu konularla uğraşmaktadır.
Ortaklık sisteminde herkes plan ve projeye yani şeriata göre hareket eder. Muhasebede bütün kayıtlar geçer ve kimseye haksızlık yapılmaz. Dayanışma ortaklıkları ile genel hizmet ortaklıklarını kurarsanız o düzende herkesin yaptığı kaydedilir ve kimseye haksızlık olmaz manası çıktığı gibi “böyle bir düzen kurunuz ve orada haksızlık yapmayınız” emri olarak da anlaşılabilir. Fıkıh usulünde bunun üzerinde çok çalışılmıştır. Yeniden ele alınması gerekir. Ruhu’l-Kur’an ‘Kayıtlı Usulü Fıkıh Dersleri’ üzerinde çalışılmalıdır.
***
Burada ameller amellere gaye edinilmiştir. Onlar amel için çalışırlar. İşletmenin gayesi işletmede çalışanlara iş bulmadır. Kapitalistler sermayelerini artırmayı gaye edinmişlerdir. Sosyalistler ise üretimi işi hedeflemişlerdir. Emeğin hedefi emek olmaktadır. Ortaklık ekonomisine göre ise amel edenler gün/saati artırmaktadır. İnsan sayısının ama aynı zamanda ortalama ömrü uzun olan ortak sayısının artırılmasını hedeflemişlerdir. a) Ortaklık ekonomisinde insanlar zamanlarını önce refahları için harcarlar. Bu da ortalama ömrün uzun olmasıdır. Yani nüfusun ortalama yılda ölenlere bölümüdür. b) İkinci gaye nüfusun artmasıdır. Artan nüfusa işyeri hazırlamak da birlikte ele alınacaktır. Bu da yatırımlarla sağlanır. c) Yatırımlar ülkeyi imar eder ve eğitim de insanları irfanlı kılar. d) Dördüncü hedef de uygarlaşmadır. Uygarlaşma metrekare başına elde edilen gün sayısıdır. Ortaklık ekonomisinin gayesi budur. Onlar ise insanı merkeze alamıyorlar, yapıları yahut kişileri merkeze alıyorlar.