FAİZSİZBANKAMUHASEBESİVEİŞLEYİŞİ
Dr. Ali ERİŞEN ([1])
ÖZET
Ekonomik değerlerin, ne olduklarının, kime ait olduklarının ve nerede bulunduklarının belirlenmesi, muhasebe olarak tanımlanarak, kişilerin alacaklı ve borçlu olmalarından hareketle, önce hesap sahiplerinin kimler olduğu anlatılmıştır.
Daha sonra, alacak ve borç hesaplarının, diğer iki özelliği, emanet-deyn ve vadeli-vadesiz olma özellikleri tanımlanarak, hesap çeşitleri sıralanmıştır.
Son olarak da, ekonomik değerlerin temel sınıflandırılmasına dayalı olarak, muhasebe çeşitlerinden söz edilmiştir.
Muhasebe, sahip olunacak değerlerin, ne olduklarının, kime veya kimlere ait olduklarının ve nerede bulunduklarının belirlenmesi olarak tanımlanabilir.
Topluluk hayatı, bazı değerleri topluluğun ortak değeri haline getirirken, bireylerin ve tüzel kişilerin veya ekonomik kişilik taşıyanların, karşılıklı olarak sahip oldukları haklar «zimmet» kavramıyla ifade edilen anlamı taşıyagelmişlerdir. Diğer bir deyişle genel olarak, ekonomik bir değeri beraberinde taşıyanla, bu değeri hak eden veya ona sahip olan kimse farklı kimseler olabilmektedir. Buna yönelik bir durum tesbitinin yapılması, topluluk muhasebesinin temelini teşkil eder.
Faizsiz banka müessesesi, malları ve nakit'i bir merkezde toplayıp kredi olarak dağıtmak yerine, yukarıda geçen zimmet kavramından hareketle tesis edilecek merkezî bir muhasebe ile malın ve nakitin kimde ve nerede bulunduğunu bilme ve ilgililere talimat verme şeklinde çalışacaktır.Faizsiz banka, ayrıca, ekonomik kişilik taşıyanlara ait tüm borç ve alacakların kendisine bildirilen kadarına da kefil olacaktır. Bu kefalet, muhasebe hatasından doğan zararların karşılanmış olmasını gerektirir ki, bu da, muhasebe sistemini uygulayacakların bu zararı aralarında dayanışma esasına göre gidermeleri şeklinde çözümlenecektir.Dayanışma esası, ancak, zararın ortaya çıkmasıdurumunda ortaklar arasında paylaşılmasını öngören, aidatsız bir sigorta sistemi olarak da düşünülebilir. Yine, kişilerin muhasebelerinin, bu yaygın muhasebe sistemi ile tutulmuş olması, kendilerinin bu zorluktan kurtarılması ve dolayısıyle ekonomik sirkülasyona olan katkılarının arttırılması amacını da beraberinde getirmiş olacaktır.
Bu temel açıklamalara dayalı olarak, banka muhasebesince hesap sahiplerinin, bunlara ait değişik hesapların ve sahip olunan ekonomik değerler arasındaki ilişkinin belirlenmiş olması gerekir. Bu açıdan, öncelikle hesap sahiplerinden, sonra değişik hesapların neler olabileceğinden ve en son olarak da ekonomik değerlerin arasında ortaya çıkabilecek ilişkilerden söz edilecektir.
I — HESAP SAHİPLERİ
Hesap sahipleri dört ana grupta toplanabilir:
1-Kişiler,
2-Mekân Üniteleri,
3-Ortaklıklar,
4-Mal Toplulukları.
Bunlarla ilgili olarak aşağıdaki açıklamalar yapılabilir.
1— Kişiler
İnsan'ın insan'a, eşya'nın da eşya'ya malik olamamasının yanı sıra, insanın eşyaya malik olması ve kişilerle toplulukların birbirlerine belirli hizmetleri yüklenmeleri ve bu yönden de bir hak’kın doğması söz konusudur.
Kişilere yönelik bu tip hakların doğması ve her insanın şahsiyetinin olması sebebiyle, banka ile ilişkilerinde her kişi için kendisi adına bir hesap açılır ve kendisine bir hesap numarası verilir. Bu hesap numarası kişiye ait bütün borç ve alacaklarla, her türlü kayıtta işlem göreceği gibi, aynı hesap numarasiyle bütün banka şubelerinde muamele yapma serbestisini de beraberinde getirecektir. Ayrıca, kişilere, kendi hesaplarını gösteren bir defter veya cüzdan da verilmiş olacaktır.
2— Mekân Üniteleri
Kişilerin bir hesap numarası ile banka muhasebesine bağlanmalarına benzer olarak, değişik türden malların veya genel ismiyle «eşya»nın da hesaplara girmesi gerekmektedir. Hesap sahibi olma açısından, eşyanın içersinde bulunduğu mekân üniteleri esas alınıp, bu yerler için hesap açılır ve hesap numarası verilir. Muhasebe açısından, eşyanın bulunduğu yer borçlu, eşya sahibi alacaklı gösterilecektir. Genel bir anlam taşıması açısından, senet ve nakit'in dışında bütün taşınabilir değerlerin mekân ünitelerine zimmetlenmiş olmaları esası vardır.
Herhangi bir yerde bulunan mallar, o yer'in «emin»ine teslim edilir, muhafazası için ise “muhafızlar» görev alırlar. Muhasebe kaydına yönelik olma dışında, mallarda ortaya çıkan zarar ve zayiat, eminlerin ve muhafızların içersinde bulunduğu dayanışma ortaklığı tarafından karşılanacaktır. Bir yerin muhasebe kaydı açısından, orada bulunması gereken malları gösterir defter veya kartlarda yer alan bilginin, mevcut mal miktarı ile uyuşmaması durumunda, o yer'in emin'i sorumlu olacaktır. Cezası, eminlik ehliyetinin geri alınmış olmasıdır.
Dayanışma ortaklığında zarar ortaklarca karşılanırken, zarara sebep olanın ortaklıktan çıkarılması şeklindeki bir oto-kontrolun sağlanmış olması da ayrıca dikkat çekicidir.
3— Ortaklıklar
Çok kişinin bir araya gelerek kurdukları ortaklıklarda muhasebede tek kişinin hesabı gibi işlem görecek, yani sahip olduğu kişilik gereği, bunlar da bir hesap numarası ile temsil edileceklerdir.
Muhasebede işlem görecek ortaklıkların bir kısmı, mevcut mevzuata göre «tüzel kişiler» olarak ve gerçek kişiler gibi hesaba geçecektir. Diğer ortaklıklar ise, «adi ortaklıklar» statüsünde, bir mesul ortak vasıtasıyle banka muhasebesinde temsil edileceklerdir. Bu adi ortaklıkların banka hesap numarası alabilmeleri, mukavelelerini hazırlamış olmaları, mesul ortağını belirlemiş olmaları ve banka kurucularından olan tüzel kişilerden birisinin genel hizmetini sağlamalarından sonra mümkün olacaktır.
Herhangi bir adi ortaklık içersindeki ortaklar arası anlaşmazlıklar, banka'nın «hakemlik kurumu» tarafından çözümleneceği gibi, adi ortaklıklar arasında beliren anlaşmazlıklar da yine aynı hakemlik kurumunca çözümlenecektir.
4— Mal Toplulukları
Belirli bir değerlendirmeye göre, birçok değişik mal, bir tek mal olarak değerlendirilmek üzere, mal topluluğunu meydana getirecek şekilde birleştirilir. Bu birleştirme sonucu, mal topluluğunu temsil etmek üzere bir de senet çıkarılır. Bu senete bir hesap numarası verilir ve bu senetle temsil edilen mallar anbar'a girdikçe senet piyasaya sürülür. Bu senedin hareketi mukabil malların hareketi anlamını taşır. Ayrıca, bütün işletmelerin kendilerine has, ürettikleri veya üretimde kullandıkları malları temsil eden böyle senetleri olacaktır.
Senetin piyasadaki hareketi sırasında, satın alma gücü artmışsa, yani bu senetle satılan mallar ucuzlamış ise, halk senete rağbet edecektir. Böylece, işletme açısından, piyasaya sürülen senet miktarı artmadığı halde, anbarındaki mal stok seviyesi yükselmiş olacaktır. Bu durum ise kârlılığın sonucudur. Zarar etme durumunda ise belirlenen bu hususlar tersine gelişecektir. Yapılan bu analizin ışığı altında, senetlerin rayiç değerleri anbardaki stok seviyesine göre tesbit edilecek ve senetin rayiç değeri, o seneti piyasaya süren işletmenin kârlılık durumunu gösterecektir. Ayrıca,senetlerin rayiç fiyatları, her hafta itibariyle tesbit edilmelidir. Bunun yapılabilmesi için de merkez anbarındaki stok seviyesi ve seneti ellerinde bulunduranların ellerindeki senet miktarının banka muhasebesince bilinmesi esas olacaktır. Senetlerle ilgili olarak, ileride, senet muhasebesinde, detaylı bilgi verilecektir.
II — HESAP ÇEŞİTLERİ
Genel anlamıyla muhasebenin tutulmuş olmasının, topluluğa değişik yönlerden sağlayacağı fayda,topluluk bireyleri arasında meydana gelen her türlü ekonomik ilişkinin kağıt üzerinden takip edilebilmiş olması şeklinde özetlenebilir. Bu genel amacın gerçekleşmesi için de, bireyler arası bütün ekonomik ilişkilerin muhasebece bilinmiş olması gerekir.Böyle bir beyan ve buna dayalı olarak yararlanılabilecek değerlerin «yer» ve «miktar”larının bilinmesi, ilişkilerin daha sağlıklı olarak gelişmesini sağlayabilecektir.
Kişiler veya topluluklar, yukarıdaki paragrafta belirtildiği gibi, ihtiyaç olması halinde kendisine müracaat edilebileceği anlamını taşımak üzere, ellerinde bulunan ekonomik değerleri beyan etmekle faizsiz banka müessesesine katılabileceklerigibi, sahip oldukları belirli eşyaları, topluluğun yararlanması için ortak bir yere koymakla ve sahip oldukları misliyatı, kendisine daha sonra gerektiği zaman kullanmak üzere, o anda ihtiyacı olan başkasının değerlendirebilmesi için banka anbarına teslim etmekle de katılabilir.
Sahip olunan bir değerin beyan edilmesinin, eşyanın ortak bir yere konmasının ve misliyatı anbara tesliminin muhasebece bilinmesi gerektiği gibi, bireyler arası gerçekleşen ilişkilerin ne maksatla yapıldığının, ekonomik ilişkiye konu olan değerin tasarrufuna yetkili olan bireylerin kimler olduklarının ve son olarak da değer üzerinde meydana gelecek artma ve eksilmelerin kime ait olacağının bilinmesigerekecektir.
1 - Emanet ve Deyn Hesapları
Yukarıda belirtilen ihtiyaca dayalı olarak, banka muhasebesini yönlendiren temel prensip şöylece ortaya konabilir: Her türlü hesap sahibinin (kişiler, ortaklıklar, mekân üniteleri ve senetler) borçlu veya alacaklı olabilmesinin yanısıra, «emanet» edilen bir değerde ortaya çıkacak değer değişimi, o değerin alacaklısına ait olacaktır.Bu temel noktanın geriye kalan diğer yarısı da şöyle tamamlanabilir:«Deyn» olarak verilen bir değerdeki artma ve eksilmeler o değerin borçlusuna ait olacaktır. Değer değişiminin kime ait olacağı noktasında, kabul edilen diğer temel prensip ise,«artmalar kime aitse, eksilmeler de ona attir»şeklinde özetlenebilir ve bu, aynı zamanda, faizsiz sistemin temel taşlarından birisini teşkil eder. Böylece, her alacaklı ve borçlu için emanet ve deyn hesaplarının açılması gerekecektir.
Emanet olarak verilen bir değerin tasarrufuna, yine yukarıdaki açıklamaya dayalı olarak, o değerin alacaklısının ve deyn olarak verilen bir değerin tasarrufuna ise o değerin borçlusunun yetkili olacağı tabii olarak ortaya çıkmaktadır.
Belirtilmesi gerekli diğer bir' nokta ise, «değer değişimi» deyimiyle kastedilenin ekonomik olma özelliğini taşımasıdır. Ekonomik artma ve eksilmelerin yanı sıra, ortaya çıkabilecek hukukîeksilmelerin de kime ait olacağının belirlenmesi gerekir. Bu ise hukukî statüyü korumakla yükümlü olanlara ait olacaktır. Yani, sırayla,emin ve muhafızların kendileri, içersinde bulundukları dayanışma ortaklıkları ve faizsiz bankanın kendisidir.
2 — Vadeli ve Vadesiz Hesaplar
Herhangi bir borç ve alacağın, emanet veya deyn olması özelliğinin belirlenmesinden sonra, ikinci olarak belirlenmesi gereken nokta, alacağın hemen talep edilip edilmemesine yönelik olarak hesapların «Vadeli» veya «Vadesiz» olma nitelikleridir. Bu nokta da, en az emanet ve deyn olma özelliği kadar önemlidir. Denebilir ki, banka muhasebesini yönlendiren iki temel özellik vardır ve bunlar borç ve alacak hesaplarının «emanet-deyn» ve «vadeli-vadesiz» olma özellikleridir.
Bir alacaklının, alacağını hemen talep edip etmemesi, ekonomik ortamda, borçlunun, borç olarak aldığı değeri değerlendirebilmesi açısından önem taşımaktadır. Borçlunun fayda sağlayabileceği bir durum, ancak borcunun vadeli olmasıyla ortaya çıkar. Bu gerçeğe dayalı olarak, faizsiz bankanın önemli hizmetlerinden birisi de,vadesiz alacakları, vadeli borçlara çevirmek olacaktır.Vadesiz alacaklı durum, çok kimsenin bankaya, kredi anlamını taşımak üzere, borç vermesiyle; vadeli borçlu durum ise, bankanın ihtiyaç sahiplerine, yine kredi anlamında, borç vermesiyle mümkün olabilmekte ve ekonomik hareketlilik böylece doğmaktadır. Bu sirkülasyon, banka açısından, «Vadesiz borçlanma» ve «Vadeli borç verme» statüsüyle belirlenmektedir.Banka böyle bir ekonomik olayı, sadece, muhasebe olarak isimlendirdiğimiz, durum tesbitlerini yaparak ve kefaleti aracılığıyla gerçekleştirebilmektedir.Faizsiz bankanın, topluluğun gelişmesine yönelik temel fonksiyonu, böylece, bir kez daha belirlenmiş olmaktadır.
Faizsiz banka sisteminde, «vade» kelimesi, borcun ödenmeye mecbur olunduğu bir tarihi göstermez. Onun yerine, ya alacağın talep edileceği tarihi belirtir ve talep edilmedikçe ödemekle yükümlü olunmaz; ya da, borcun talep edilmesiyle, ödenmemesi veya geciktirilmesi durumunda, borçlunun kredi hacminin düşürüleceği bir şartı belirtir. Ancak dönem sonunda, kredi limitinin aşılmasıyla borçlu hakkında icra işlemine girişilebilir. Böylece, «vade», tarihe bağlanan bir özellik taşımak yerine, «şart» olarak ortaya çıkan bir özellik taşır.
Emanet-deyn ve vadeli-vadesiz hesapların göz önüne alınmasıyla; borç ve alacağın herbirisi için dörder hesap ortaya çıkacaktır ki, bu da, her hesap sahibi için sekiz çeşit hesap söz konusu olacak anlamını taşır.
Bu hesapları sıralayacak olursak;
VE : Vadeli Emanet Borç ve Alacak
E : Vadesiz Emanet Borç ve Alacak
D : Vadesiz Deyn Borç ve Alacak
VD : Vadeli Deyn Borç ve Alacak.
III — MUHASEBE ÇEŞİTLERİ
Alacak ve borç temel kavramlarından hareketle, alacaklı ve borçluların, «hesap sahipleri» başlığıyla bir sınıflandırmaya tabi tutulmalarının yanısıra, hesap sahipleri arasındaki alacak ve borç ilişkisinin niteliğine bağlı olarak (eşya-yer, eşya-insan ve insan-insan) alacak ve borç hesapları da «hesap çeşitleri» başlığıyla bir gruplandırmaya sahip olmuştu: Şimdi de, alacak ve borca konu olan ekonomik değerlerin, temel bir sınıflandırmaya dayalı olarak, bunların muhasebece nasıl kaydedileceklerinden söz edilecektir. Bu ayrımda, her bir değer için, o değerin muhasebesi de ortaya çıkmış olacaktır.
Ekonomik değerlerin temel sınıflandırması ve dolayısıyla ilgili muhasebesi, sahip oldukları niteliklere ve değerlendirilecekleri para birimine bağlı olarak şöylece yapılabilir:
-Taşınmaz muhasebesi
-Emekmuhasebesi
--Mal muhasebesi
-Nakit muhasebesi
-Senet muhasebesi.
Bunlar, taşıdıkları önem sebebiyle aşağıda ayrı ayrı incelenmiştir.
1— Taşınmaz Muhasebesi
Taşınmazların temel özellikleri, nakledilememeleri ve kullanınca tükenmemeleridir. Bunlara dayalı olarak ve taşıdıkları büyük değerler sebebiyle, alım-satımlarındaki hareket de, diğer malların aksine bir davranış gösterir. Refah dönemlerinde yüksek fiyatla, kriz dönemlerinde ise düşük fiyatla işlem görürler. Taşınmazlar, Toprak Senediyle fiyatlandırılırlar, yani alınıp satılırlar.
Muhasebesi açısından, taşınmazların inşa edilmeleri ve kullanımı gibi iki ayrı dönem söz konusudur. İnşa döneminde harcanan arsa, genel hizmet, malzeme ve işçilik giderlerinin o taşınmaza ait muhasebeye geçirilmesi gerekir. Kullanılmaları döneminde ise kiraların, yapılan tamir ve bakım masraflarıyla götürülen genel hizmetin de, yine, o taşınmazın muhasebesinde görünmesi gerekir. Taşınmazlar, kullanmakla eksilmedikleri için, kendilerinin kiraya verilmesi serbesttir.
2 — Emek Muhasebesi
Çalışanların, üretimde ve imarda bizzat yer almaları sebebiyle, ekonomik yapıdaki durumları tüm muhasebe içinde farklı statüye tabi olmalarıyla ortaya çıkabilir. Çalışanların emekleri, yaptıkları iş ile orantılı olarak değerlendirilir.
Çalışanların istihkakları dört şekilde ortaya çıkabilir. Bir kısmı, zamanla orantılı olarak belirlenen bir ücret alırlar. Diğer bir kısmı, parça başına belirlenmiş bir miktarı, parçayı teslim etmeleriyle götürü olarak istihkak ederler. Başka bir kısmı ise, çalışma ile ortaklığa katılmak şeklinde, meydana gelen hasıladan pay kazanırlar. Son istihkak şekli ise, genel hizmetten pay alma ile gerçekleşir ve yapılan işle işletmenin cirosundan bağımsız olarak, çalışanın çalışması oranında genel net gelirden hakkını almasıdır. Bu son kazanma şekli, diğer bir açıdan, kâr'a katılma anlamındadır ve bazan hiç çalışmadan da genel gelirlerden pay sahibi olunabilir.
Çalışanlar ücret olarak, banka muhasebesinde yer alan temel senetlerden birisini alacaklardır. Bunlar, toprak senedi, demir senedi, buğday senedi ve altın senedidirler.
3 — Mal Muhasebesi
Ekonominin temeli insandır ve O'nun mala olan ihtiyacıdır. Diğer değerler, insanın kullanacak olduğu malı üretmesinde yardımcı oldukları için değer kazanırlar. Mal denilince «taşınırlar» ve özellikle «tüketim malları» anlaşılacaktır. Taşınmazların inşaatında kullanılan mallar ise «malzeme» olarak bilinir. Ayrıca, taşınmazlar kiraya verilebildikleri halde, taşınırlar, ortaya çıkabilecek eksilmeler sebebiyle kiraya verilemezler.
Tüketim malları ve inşaat malzemesi için tutulacak muhasebeler de farklı olacaktır. Taşınır malların, miktarlarını ve kimlere ait olduklarını bilmek «anbar muhasebesi» olarak bilinirken, taşınmazlara harcanan malzemelerin değerlerini belirlemek «maliyet muhasebesi» olarak isimlendirilir.
Faizsiz sistemde, taşınır malların maliyetlerinin bulunması uzun uzun kayıtlara ve değerlendirmelere ihtiyaç göstermez. Çünkü, bu sistemde, taşınır malların değerleri, üretilirlerken belirlenmez. Üretim sırasında girdiler vardır ve bunlar hasıladan pay alırlar. Bu paylar, sahipleri tarafından satılınca, girdi değerleri hesaplanmış olabilir. Buna dayalı olarak, taşınır mallara ait maliyet muhasebesi, faizsiz sistemde önemini yitirmiş olur ve mal muhasebesi denilince, sadece, «anbar muhasebesi» anlaşılır. Maliyet muhasebesi denilince de, taşınmazların inşasında kullanılan malzemelerin değerlerinin belirlenmesi anlaşılır.
Muhasebenin temel özelliği, «herkesin, verdiğini ve aldığını yazması ve bunu bir belgeyle muhasebeye bildirmesi» esasına dayalı olarak, herhangi bir üretim mahallinde, anbara teslim edilen malların miktarlarının ve kimin tarafından teslim edildiklerinin bilinmesi mal muhasebesinin esasını teşkil eder. Bu sayede, bir önceki döneme ait işletme senedi fiyatı göz önüne alınarak alacaklılar ve borçlular için hesap yapılacak ve ayrıca mevcut mal stok seviyesi ile de bir sonraki dönemde üretilecek malların işletme senedi fiyatları belirlenecektir. Stok seviyesine göre fiyat belirlenmesi ise üretim dengesini, iş bölümünü de gerçekleştirecek şekilde, oluşturacaktır.
Herhangi bir üretim yerinde, üretilen mallara karşılık, o üretim koluna ait işletme senedi verilecektir. İşletme senedinin fiyatı anbar stok miktarıyla belirlenirken, standart üretim mallarına ait işletme senetleri, buğday senediyle tedavül edecektir.
Herhangi bir anbardaki mallar oraya zimmetlidirler, emanet ve deyn olabilirler ve de korunmaları sırasında ortaya çıkacak zararlar, o yerin muhafız ve eminlerinin dahil oldukları dayanışma ortaklığınca karşılanır. Ayrıca, beyan esasına dayalı olarak, anbarlarda bulunan malların cinslerinin ve stok seviyelerinin mal muhasebesinde tutulması sebebiyle, acil ihtiyaç durumlarında, kredileşme esasına dayalı olarak, başvurulacak anbarlar bilinmiş olur.
4 — Nakit Muhasebesi
Nakit denilince altın ve gümüş anlaşılacaktır. Nakit kişilerin zimmetinde olup, meydana gelecek artma ve eksilme kendilerine ait olacaktır. Diğer bir anlamda, nakitlerin emaneti yoktur. Bütün nakit deyn hesabında işlem görür. Bu yönüyle de mal'dan farklıdır. Vadeli ve vadesiz olma özelliği, nakit muhasebesinde de yer alacaktır.
Mal muhasebesinde, bir yerde bulunan malların cinsi ve miktarlarının bilinmesinin sağlanmasına benzer olarak, kişilerde bulunan nakitin de, kendi beyanlarına dayalı olarak, bilinmesinin sağlanması nakit muhasebesinin hedefini teşkil eder. Bu sayede, kişilerin farklı zamanlarda ortaya çıkan nakit ihtiyaçları, diğer kişilerce «kredileşme» olarak karşılanabilecektir. Kişilerin, beyan ettikleri nakit miktarı, banka muhasebesince o kişiye ait mevduat olarak kabul edilecek ve o mevduata ait kredi hacim hesabı yapılacaktır.
5 — Senet Muhasebesi
Faizsiz bankanın temel fonksiyonu, yukarıda sözü edilen dört temel değeri fiyatlandırmak üzere, çıkarılan senetlere likidite kazandırarak bunların tedavülünü sağlamaktır. Böylece, aynî mübadele, değerler fiziksel olarak hareket etmeden, senetlerin hareketiyle sağlanırken; ekonomi ortamında, taşınmazlar «demir senedi» ile, emek «toprak senedi» ile, tüketim malları «buğday senedi» ile, nakit «altın ve gümüş senedi» ile değerlendirilecektir. Böyle bir tedavül ortamında, senetlerin miktarlarının ve cinslerinin bilinmesi senet muhasebesinin tutulmasıyla gerçekleşecektir.
Bugünkü anlamda para, aynî mübadelede kullanılan ortak malı temsil etmek üzere bir kağıt belge olma özelliğine dayalı olarak ekonomiye girmiştir. Maldan farkı, kullanılmakla tükenmeme özelliğine sahip olmasıdır. Bu yaklaşımla, altın ve gümüşün gördüğü fonksiyonu görür. Fakat, üzerinde, karşılığı olan mal ve borçlusu yazılı olmadığı için enflasyonist ekonomide dejenere olma özelliğini kazanmıştır.
Paranın esası, senet olma özelliğini taşımasıdır. Faizsiz banka, yukarıda belirtilen para tanımını; karşılığı olan malın ve kefiliyle birlikte borçlusunun belirtilip, alacaklısının belirtilmediği senetlerin tedavüle çıkartılması şeklinde, yeniden belirlemektedir. Belirtilen bu noktalarla mevcut paradan farklılık kazanmaktadır. Böylece, üzerlerinde sözü edilen dört temel senedi taşıyanlar, isterlerse senedin üzerinde yazılı olan değeri alabilecek, isterse borsada diğer senetlere dönüştürüp başka bir değere sahip olmak için kullanabilecektir.
Senetlerin bir diğer özelliği de, altın ve gümüşün çoğaltılamamasına karşılık, genel olarak bunların taşınmazlar rehin edilerek ekonomik ortama sokulmak durumunda olmalarıdır. Yani çoğaltılabilirlikleridir. Faizsiz bankanın senet ihraç etmesi bu esasa, dayalı olacaktır. Böylece, topraklar ve devam eden inşaatlar rehin edilerek «toprak senedi», meskenler rehin edilerek «demir senedi», tesisler rehin edilerek «buğday senedi», demir ve buğday senetleri rehin edilerek «altın senedi», altın senediyle dengelenecek şekilde «gümüş senedi» ihraç edilebilecektir. Gümüş senedi, nakit para anlamını taşıyıp, diğer senetleri alıp satmak durumunda olurken, altın senedi ithalat ve ihracat işlemlerinde kullanılacaktır. Senetlerin ihraç edilmeleri tedavüle çıkmaları anlamını taşımaz. Kredi anlamında ilgililere verilen bu senetler, ancak, senette yazılan karşılığı fiziksel olarak ortaya çıktığında tedavüle çıkmış olurlar.
IV — TAAHHÜT MUHASEBESİ
Yukarıda anlatılan muhasebe türleri, geçmişi tesbit etmeye ve mevcut durumu belirlemeye yönelik kayıtlar olma niteliğini taşır. Bu yönüyle de, «envanter muhasebesi» olarak adlandırılır. Halbuki, muhasebe kayıtlarının, geçmiş olayları tescil etme niteliğini taşımasının yanı sıra ilerde ortaya çıkabilecek olayları da şimdiden, yapılan anlaşmalara dayalı olarak, belirtmesi de istenir. Bu özellik, böyle bir muhasebenin, taahhüt muhasebesi olarak belirtilmesi gereğini ortaya çıkarır.
Taahhüt muhasebesi de, envanter muhasebesinde olduğu gibi, beş temel muhasebeden meydana gelecektir. Yani, taşınmazların, emeğin, malların, nakitin ve senetlerin envanter hesapları tutulurken, taahhüt hesapları da tutulmuş olacaktır.
Taahhüt hesaplarında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, önceden taahhüt edilen olayların, ortaya çıktıklarında, ilgili hesapla bağlantı kurularak taahhüt hesaplarının kapatılmış olmalarıdır.
DİPNOTLAR;
[1]-yazar- Ali Erişen, 1951senesinde İzmir'de doğmuştur. Sırasıyle ilk, orta ve yük sek tahsilini İzmir'de tamamlamıştır. 1972senesinde, Ege Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi'nden, Makina Mühendisi olarak mezun olmuştur. 1978senesinde doktorasını tamamlamış olup halen Dokuz Eylül Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.