SONUÇ
275-— «Ceza Hukukunda Mağdurun Korunması» konusunda yaptığımız çalışmadan elde ettiğimiz sonuçları şu şekilde özetleyebiliriz :
276— Mağdur kavramı ve onun korunması meselesi Ceza Hukuku alanın boyutlarını aşmaktadır. Mağduriyetlerin giderilmesi ile Devletin «sosyal» ve «hukukî» nitelikleri arasında yakın bir ilişki bulunduğundan; mağdurun korunması Devlet düzeni içinde düşünülmesi gereken bir konu olarak gözükmektedir. Bu bakımdan, mağdurun korunması konusunda köklü ve kalıcı bir çözüm, ancak toplumun sosyal yapısı ve toplumu teşkil eden sosyal kurumların işleyişlerinin ele alınmasıyla getirilebilir. Nitekim tarihte mağdurun korunması, Devletin ceza verme hakkını tekeline geçirdiği döneme kadar, içinde bulunduğu ve yaşadığı sosyal gruplar tarafından sağlanmıştır. Bu aşamada Devletin aslî mağdur sıfatı ile ceza verme hakkına öncelik tanıması, ferdin mağduriyetinin geleneksel kurumlar içinde ve kendi çabası ile takip etmesini gerektirmiştir. Bundan sonra mağdurun etkin bir şekilde korunması sağlanamamıştır.
277— Çağdaş Hukukta, bu yetersizliğin anlaşılması ve mağdurun korunması gereği, ancak XX. Yüzyılın ikinci yarısında aktüel hale gelebilmiş ve bu konuda Devletin yükümlülüğüne işaret edilmiştir. Mevcut eksiklik ve yetersizlikleri gidermek amacıyla alternatif çözümler ileri sürülmüş ve birçok ülke yeni düzenlemeler yapmıştır. «Fon Sistemi», «Özel Sigorta Sistemi» ve «Sosyal Güvenlik Sistemi» içinde ileri sürülen bu görüşler ve yapılan yeni düzenlemeler, Ceza Hukuku alanında «suça teşvik» niteliği taşımaları sebebiyle nihaî bir çözüm olarak kabul edilemez.
278— Bize göre, mağdurun korunması Devletin önderliğinde, toplumdaki gruplaşmaları yansıtan, demokratiklik ilkesine dayalı, hukukî sorumluluğu ortaklık olan ve bütün vatandaşları kapsamına alan yeni bir müessesenin kurulması ile gerçekleşebilir. Toplum içinde mağduriyetlerin önlenmesi veya hiç değilse azaltılması esas olduğundan, kurulacak müessesenin ortaklarına «danışma» imkânı sağlaması, onlara «temînat (güven)» vermesi ve onları «savunma»sı gibi fonksiyonlarla donatılması; mağduriyetlerin giderilmesinde ise müessese içi «dayanışma (sosyal tesanüt)» fonksiyonuna sahip olması da gerekmektedir. Ancak böyle fonksiyonlar taşıyan bir grup içinde insanların «fırsat ve imkân eşitliği »ne sahip olduklarından ve de korunduklarından söz açılabilir.
Kurulacak müessesenin, kişileri zarara sokan bütün taksirli suçlar, iztırar hali, failin bulunamadığı haller ile failin ödeme imkânsızlığı içinde olduğu durumlarda, zararın «dayanışma sistemi» içinde ödenmesi sağlanmalıdır.