REFAH PARTİSİ VE REFAHYOL İKTİDARI
Süleyman Karagülle
1636 Okunma
PARTİ PROGRAMI VE TEBLİĞ PARTİSİ

PARTİ PROGRAMI VE TEBLİĞ PARTİSİ

1-  Milli Nizam Partisi kuruldu.

Biz, bizi çağırmamış olmasına aldırmadan, partinin organize edilmesinde ve teşkilatlanmasında çalıştık. Ancak Ankara’ya gidip de parti programını gördüğümüzde, tek kelime ile irkildik. Karşımızda parti programından çok bir şairin mensur şiiri vardı! Yazılanların parti programı, yönetim, devlet, düzen, idare vs. İle hiçbir ilgisi yoktu.

Üzüldük... Sesimizi çıkarmadık... Nasıl olsa iktidar olacak değiliz. Bu yanlışlığı daha sonra düzeltiriz diye düşündük. İşte burada hata ettik.

Bir parti iki maksatla kurulabilirdi:

Birincisi, mevcut düzen düzgün, güzel, uygun ve iyi olurdu; ancak düzeni yönetenler iyi insanlar olmazdı. Kötü insanlar gitsin de biz iktidar olalım diye parti kurulabilirdi. İslâmiyet’e göre, böyle bir parti meşru değildir. Bir parti ülkeyi iyi yönetemiyorsa, o zaman ona yardımcı oluruz ve ülkeyi iyi yönetmesini sağlarız; ama onu iktidardan düşürmeye çalışmayız. Yönetici ne kadar kötü olursa olsun ona karşı gelinmez ve iktidardan düşürülmesi için çalışılamaz. Böyle bir davranış İslâmiyet’in şeriat yönüne aykırıdır.

İkinci olarak, bir parti düzeni değiştirmek için kurulur. Yöneticilerin kötülüklerinden dolayı değil, düzenin bozuk olmasından dolayı problemler olduğu tesbit edilir ve çözümler üreten bir parti kurulur. İslâmiyet’e göre, işte böyle bir parti kurmak meşrudur. Bu partiye tebliğ partisi denir. Bu parti aracılığıyla yöneticilere; “İktidarda siz kalın ama bu bozuk düzen değişsin ve yerine adil bir düzen gelsin”, denmelidir. Böylece çok partiler kurulmalı, çözümler üretilmeli ve düzen de bu çözümlere paralel olarak değişmelidir.

İslâmiyet’e göre, işte böyle bir parti meşrudur. Sadece meşru değil, ayrıca böyle bir partinin kurulması farzdır; hatta böyle bir parti yoksa, o zaman farz-ı ayındır. Biz bunun için parti kurmamız gerektiği önerilerinde bulunmamıza rağmen; onlar yine şeriata aykırı olan mevcut düzende iktidara talip olan parti kurdular.

Kurdular, 27 yıl bunun için çalıştır ve sözlerimize kulak vermedikleri için sonunda başarısız oldular. Sadece ‘iktidar’ değil, aynı zamanda ‘muktedir olmak’ için ilme ve şeriata kulak vermek gerekir. Hakkı sadece sözde söyleyip öğrenmeyen ve uygulamayanların akıbeti işte böyle olur. Bunu 27 yıldır hep söylememize ve sürekli olarak hatırlatmamıza rağmen, bir türlü anlatamadık veya karşımızdakiler inatla anlamak istemedi. İnşallah, bu son başarısızlık tecrübesinden sonra artık anlaşılmıştır.

YAPILAN YANLIŞ VE YAPILMASI GEREKEN DOĞRU

2-  Parti İslâmiyet’i benimsemişti ama İslâmiyet’in ne olduğundan hiç bahsetmiyordu. Daha doğrusu, İslâmiyet’in düzen yönünü öğrenmek için herhangi bir gayret sarfetmiyordu. Bu amaçla şahsi çaba sarfedilmediği gibi; ayrıca tek bir İlmî müessese veya araştırma merkezi bile kurulmuyordu. Bugüne kadar da her türlü müesseseler kurulduğu halde, İlmî araştırma ve geliştirme müesseseleri hala kurulmamıştır. Bilmeden ne yapılır ki? Tarih boyunca bu işleri hep peygamberler yapmıştır.

Peygamberlerin varisi de ilim ve ulemadır;

Din, ticaret veya siyaset adamları değil.

Bu gerçek ne zaman anlaşılacak ve gereği yapılacak?

Süleyman Arif Emre’nin anlattığı  bir hikaye vardır: Meşrutiyet döneminde bir Müslüman bir Ermeniyi kovalayıp yere yatırmış ve kılıcını çekmiş: “ Müslüman ol, yoksa seni keserim!” demiş. Bunun üzerine Ermeni: “Peki, Müslüman olayım. Bana nasıl Müslüman olacağımı öğret” demiş. Müslüman: “Ben de bİlmîyorum! Nasıl Müslüman olacağını hocalara sor öyle ol!” demiş.

RP de böyle yapacakmış, imamlara ve şeyhlere devleti nasıl yöneteceğini soracakmış! Bu düşünce ve anlayış, hem yanlıştır hem de İslâmiyet’e ve laikliğe aykırıdır. İslâm düzeni, din adamlarının düzeni değildir.

Kur’ân; “Bilmediğin işlerde önderlik yapma!” diyor.

Önce sözleşme yapılacak, parti programı yazılacak; ona göre parti kurulacak ve ondan sonra halktan oy istenecektir.

İktidara talip olan partiler böyle yapmalıdır.

Çünkü program zaten vardır ve herkes bu programı bilmektedir. Sadece slogan, laf edebiyatı ve mevcut partileri taklit ederek veya  kötüleyerek parti kurulmaz. Bu metod ve uygulama yanlıştır. Başarısızlığa mahkumdur. Erbakan ve arkadaşları, bundan dolayı sonunda hep başarısız olmaktadırlar.

Tebliğ partileri de program yaparlar ve programda ne  yapacaklarını değil nasıl yapacaklarını yazarlar.

Ne yapılacağını parti programları değil anayasalar belirler. Anayasalarda belirtilen temel esaslar herkes için aynıdır. Farklılık, nasıl yapacaklarını ortaya koymaktır.

İşte bu anlattıklarımızdan dolayı Milli Nizam Partisi’nin programı parti programı değil; olsa olsa lirik bir hikaye ve taklit bir broşür idi.

HAK – KUVVET ÇATIŞMASI

3-  İslâmiyet’te merkezi yönetim yoktur.

MNP’nin kurulmasını sağlayan Bağımsızlar Hareketi’ni biz başlattığımız gibi İslâmiyet’in şeriat tarafını da biz biliyorduk. İzmir ve Ege Bölgesi’nde MNP ile MSP teşkilatlarını biz kurmuştuk. Başından beri hareketin her kademesinde yerimizi aldık ve üzerimize düşeni yaptık. Ankara’da partinin büyük kongresini yapıyoruz. Necmettin Erbakan geldi bizimle doğrudan görüşmeler yaptı. Bir müddet sonra bir de baktım ki; bizden yaşça küçük olan bilgisiz bir genç genel sekreter oldu ve bize emirler vermeye başladı. İslâmiyet’in ilme, tecrübeye ve yaşa saygı sistemi yerine; Batı dünyasının makama saygı sistemi uygulamaya başladı.

İslâmiyet’e göre, başkanlık dışında bir makam yoktur. İnsanlar ilme, yaşa ve bir de kıdeme göre sıralanır.

Üzüldük...

Üzüldük ve anladık ki; bu parti şeriat yani hak kurallarına göre değil, kuvvet kurallarına göre yönetilecekti. Bunu anladığımız anda yani o gün partiden ayrılmaya karar verdik. Ancak seçimler sonuçlanıncaya kadar bu konuda hiç kimseye bir şey söylemedik. Hakka göre değil kuvvete göre yönetileceğini anladığımız partinin ıslah olmayacağı o gün belli olmuştu. Ama o günlerde pek yapabileceğimiz bir şey yoktu. Düşündük, istişare ettik ve uzaktan desteklemeye karar verdik.

Genel seçim olur olmaz da partiden ayrıldık. Bir-iki arkadaşımız bir-iki yıl daha görevde kaldılar. Sonra onlar da resmi görevlerinden ayrıldılar.

CHP İLE KOALİSYON VE YAPILAN HATALAR

4-  Yapılan seçimler sonunda MSP 48 milletvekili ve 3 senatör çıkardı ve anahtar parti konumuna geldi. Bu durumda kiminle koalisyon yapılmalıydı?

Bize göre; Milli Görüş ortaya konmalı ve hangi taraf daha çok taviz verirse o tarafla koalisyon yapılmalıydı.

Genel Başkan Erbakan, tavizler vererek, kendi tabiriyle ‘renksizler’ dediği taraf ile koalisyon yapılmasını yeğliyordu. Oysa renksizler zaten korku içindeydiler. MSP ile koalisyon yapamazlardı. Nitekim bütün ısrarlara rağmen yapmadılar.

Başta Erbakan olmak üzere parti yöneticileri, sonunda bizim görüşlerimize katıldılar, biz de destek verdik ve CHP ile koalisyon kuruldu.

Kurulan CHP-MSP Koalisyonu tarihi bir koalisyondur. Çağımızda gerçekleştirilen ve ilk olma özelliği bulunan bir oluşumdur. Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada, örneğin İran’da, Sovyetler Birliği’nde ve diğer ülkelerde sol – din çatışmasını sona erdirmiştir. İdealist görüş sahiplerinin de diyalog kurarak, anlaşarak, uzlaşarak birlikte yaşayabileceklerini ve çalışabileceklerini ispat etmiştir. Böylelikle ve uygulanan bu ilk örnek sayesinde, sermayenin sağ-sol çatışmaları yoluyla sömürüyü  sürdürme taktiği artık tarih olmaya başladı.

Ne yazık ki, bu koalisyonda İslâmiyet’e/ Şeriata aykırı maddeler kondu. Koalisyonda tüm kararlar ortak ve birlikte alınacak, sorumluluklar da buna paralel olarak ortak olacaktı.

İslâmiyet’e göre; bakanlıklar bölüşülecek, her bakan tamamen bağımsız olacak ve kendisi sorumlu olduğu halde faaliyette bulunacaktı. Eğer bakan protokola veya yasalara aykırı bir davranışta bulunursa, taraflara hakemlere gitme hakkı tanınacaktı.

Böyle yapılmadı ve MSP’nin başarıları solun başarısı olarak takdim edildi. Başbakan Ecevit de bu yanlışa uydu. Ayrıca ve en önemli nokta olarak da, bu yanlış uygulama koalisyonun sona ermesine sebebiyet verdi.

MİLLİ GÖRÜŞ VE UYGULAMA ÖNERİMİZ

5-  Genel Başken Erbakan ve yönetici arkadaşları, CHP- MSP Koalisyonu’nda ‘Milli Görüş’ün değil, cari düzenin uygulanması suretiyle siyaset ve hükümet yapılmasını istediler. Nitekim uygulama olarak da öyle yaptılar ve hatalarından dolayı sonunda koalisyonun sona ermesine sebebiyet verdiler.

Oysa, bu kesinlikle mümkün değildi. Eğer zulüm düzeni içinde adalet tesis edilebilseydi, o zaman şeriata, kitaba ve peygambere gerek olmazdı. Allah’ın emir ve nehiyleri boş olurdu. Biz de insanları kandırmış olurduk.

Biz kendilerine şöyle bir teklifte bulunduk:

Düzen değiştirilmez. Bu şartlar altında yedi bakanlıkta reform yapmak mümkün değildir. Bakanlıklar sadece ismen ve şeklen bizim olsun. Biz sadece bir genel müdürlüğe talip olalım ve o genel müdürlüğü Milli Görüşe göre yönetelim. Böylece hem kendimizi denemiş hem de halka örnek göstermiş oluruz.

O zaman bu uygulama için yüze yakın genel müdürlük bulunabilirdi.

Maalesef bu teklifimizi kabul etmediler. Gizli kuvvetler böyle bir uygulamaya izin vermediler. Erbakan da Allah’tan korkmadı, onlardan korktu ve hep birlikte uygulamaları yaptılar.

ŞERİATA AYKIRI UYGULAMALAR SÜRDÜ

6-  Necmettin Erbakan, bir türlü Allah’a verdiği sözü hatırlamıyordu. İslâmiyet ‘i ve şeriatı adeta unutmuştu. Yanlışlar ve hatalı uygulamalar birbiri ardısıra geliyordu...

CHP ile yapılan tarihi koalisyon bozuldu.

AP ve Süleyman Demirel, azınlık hükümeti olarak desteklendi.

Halbuki bu uygulama İslâmiyet’e / Şeriata aykırı idi.

Sadece CHP’den kurtulmak amacıyla, dünya görüşü benimsenmeyen AP desteklendi; kerhen desteklendi!

Bize göre; Erbakan ‘Milli Mutabakat Hükümeti’ kurulması önermeliydi. O tarihlerde bizim bu konudaki önerilerimiz vardı ve Akevler Bülteni’nde yayınlanmıştı. Erbakan ve arkadaşları, bu önerilerimize kulak vermediler. İslâmiyet’e/ Şeriata aykırı olan uygulamalarını sürdürdüler...

Tarihin son derece garip bir tecellisidir ki; şimdi de sadece RP hükümet olmasın diye CHP ( ve DSP) ANAP’ı destekliyor. İslâmiyet/ Şeriat dışında atılan her adım, bir bela olarak yıllarca sonra bile insanın karşısına çıkar.

 



© 2024 - Akevler