• CHP madenlere inecek mi? 22 Mayıs 2010 Cumartesi
Biliyorum herkes kurultay ile ilgili... Siyaset insanların göz göre göre ölmesini önlemedikten sonra ne işe yarar ki? Ve sorum şu, kurultay ertesi CHP madenlere inecek mi?Şayet bu cinayet ekonomisi nedeniyle yaşanan ölümlere “dur” denmeyecek, yüksek ve kaliteli üretim, düşük maliyet söz konusu olmayacak ise, biz bu ocakları acaba neden kapatmıyoruz? İnsanlar ölsün ve ülke fakirleşsin diye mi?
- Madenlere nasıl inileceğini kimler ortaya koyacak. İnmek isteyenler, gericidir, bölücüdür diye susturulursa sonunda bu olur.
• Bu ocakları neden kapatmıyoruz? 21 Mayıs 2010 Cuma
Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun bu yıl yayınladığı son resmi raporu baştan aşağı okudum... Türkiye, insanları öldüre öldüre “cinayet ekonomisine” dönüştürdüğü madenlerden ihtiyacının sadece yüzde 12’sini çıkarıyor...Peki ya maliyet? Dünyanın önemli bir kesiminde kömür madenciliğinde gelişmiş teknolojilerin uygulanması sonucunda düşük üretim maliyetleri oluşuyor... Bizde ise bırakın ileri teknolojiyi, durum tam bir can pazarı... Hem insanlarımıza kıyıyoruz, hem de maliyet dünya ortalamasının çok üzerinde... *** Yenilikleri yapmıyoruz... Üretim çok düşük...Maliyet çok yüksek...Ama taammüden cinayete dönüşen insanlarımızın ölümleri devam ediyor. O halde bu ocakları neden kapatmıyoruz? Bu cinayet ekonomisinden kim ne yarar sağlıyor? Ölenler değil, Türkiye ekonomisi de değil.O halde kim? 1992 yılındaki önerilere sert çıkışlar yapanlar bu soruyu da cevaplarlar mı? İnsan hayatından daha değerli olan ne var acaba?
- Bu ocakların kapatılabilmesi için işsizliğe çare bulunmalıdır. Yazar işsizliğe çare bulunmasının yolu Adil Düzende ortaya konan işvereni faizsiz borçlandırıp işçiye ücretini devletin ödeme sistemidir. Yazar hiç bu sistem üzerinde düşündü mü?
• İran’da bira var mı? 20 Mayıs 2010 Perşembe
Biraz daha kazıyınca, Davutoğlu’nun on sekiz saat boyunca uğraştığı deklarasyonu ciddiye almadan yeni yaptırımlar için düğmeye basan ülkelerin, “İran’a taraf olmakla” suçlayarak Türkiye’ye söylendiklerini gördüm. Söylenenlerin en başında da ABD gelmekteydi... Davutoğlu, ekonomiyi merkez alarak etki alanını genişleten, çevresindeki her ülkeyle serbest ticaret anlaşmaları imzalayan, bu nedenle de İran’a ambargoya karşı çözüm arayan, küresel diplomasinin merkezlerinden biri haline gelen Türkiye’den söz ederken...ABD Dışişleri Bakanı Clinton, İran’ın, Türkiye ve Brezilya ile vardığı uranyum takas anlaşması ile “yeni yaptırımlar uygulanması konusundaki baskıdan kurtulmaya çalıştığını” söylemekteydi. Dolayısıyla uzaklardaki Brezilya’nın varlığını göz ardı ederek, Türkiye’nin İran’a arka çıktığı imasında bulunuyordu...
-Dış siyasette başkalarının beyanları değil insanlığın ve ülkemizin çıkar paralelliği, savaş da göze alınarak paralelliği düşünülür. AKP inşallah Milli Görüşçü olur ve bunu başarır.
• Milli Mücadele 19 Mayıs’ta mı başladı? 19 Mayıs 2010 Çarşamba
Yıl 1936. günlerden 19 Mayıs. Atatürk Dolmabahçe’de, yanında Şükrü Kaya, Ruşen Eşref, Kılıç Ali, Salih Bozok, Mehmet Soydan, Nuri Conker var, konuşuyorlar. Birdenbire Atatürk soruyor: ‘Bugün günlerden ne?’Diyorlar Salı, Çarşamba neyse. Ayın kaçı: 19’u. Aylardan ne: Mayıs. ‘Ne oldu bugün söyleyin bakalım’ diyor. Düşünüyorlar, 19 Mayıs’ta ne oldu? Şimdi bunlar arıyorlar; ‘İzmir’in işgalinin üçüncü günü diyorlar. Atatürk, ‘değil’ diyor. ‘İsmet Paşa’nın Lozan’dan Gazi’ye çektiği telgraf’ diyorlar.‘Hayır. O 1923’te, Mayıs’ta da değil’ diyorlar. ‘Haliç Konferansı’ diyorlar, ‘İngilizlerle Irak meselesi üzerinde konuşmuştuk’ diyorlar.‘Terakki Perver Fırka’nın kapatılması da bu aylarda olmuştu’ diyorlar. Atatürk, ‘bırakın yahu bunları” diyor, ‘öyle bir şeydir ki bu ülkenin kurtuluşudur’. Yine bulamıyorlar. En sonra Şükrü Kaya hatırlatıyor, ‘bu sizin İstanbul’dan ayrıldığınız gün mü’ deyince ‘yaklaştın’ diyor, ‘Samsun’a çıktığımız gün.’ Sonra ‘asıl yapacağınız bayram bu’ diyor. Ertesi sene 19 Mayıs’ta Şükrü Kaya’nın tertibiyle 19 Mayıs Bayramı kutlanıyor. İkincisinde, yani 38’de Atatürk hasta. Acar motoruyla önce Florya’ya, dönüp Boğaz’ın en ucuna kadar gidiyorlar. Kıyılarda herkes Acar’ı tanıdığı için alkışlıyor, çok memnun oluyor Atatürk fakat yoruluyor ‘dönelim’ diyor. Böylece son bayramını da görüyor ama hasta olarak.”
-Mustafa Kemal büyük nutkunu 19 Mayısla başlatır. Kendi doğumunu, general olmasını anlatmaz
• Kılıçdaroğlu Bursasporlu mu? 18 Mayıs 2010 Salı
Cumhuriyet’in çok ağır ölümcül sillesini yiyen Dersim’den çıkagelen Kemal Kılıçtaroğlu, Anadolu’nun dar durumdaki insanlarına ve zamanın ruhuna uygun bir şekilde CHP’yi tek parti zihniyetinden söküp alır ve sosyal demokrat bir kimliğe götürür mü, götürmez mi, onu bilemem... Şimdilik böyle bir gelişmenin garantisi de yok...Ama dönem Bursaspor dönemi... CHP’nin Baykalcı politbürosu bunu anlamamak için daha ne kadar direnecek acaba?
-Tekel sermaye Türkiye’de yeni operasyonlara girişmiştir.Önce Ergenekon ve Balyoz operasyon ithamları ile Ordumuza saldırmıştır, sonra CHP de istediklerini yapmıştır. Yakında AKP ye de benzer saldırı beklenmektedir. Galip gelmek zorundayız.
• Ulus-devlet bitiyor arkadaşlar... 17 Mayıs 2010 Pazartesi
Le Monde, “Avrupa Birliği, üye devlet bütçeleri üzerinde söz sahibi olmak istiyor” diye manşet atmıştı. AB Komisyonu, 12 Mayıs günü, özellikle Euro alanı içerisinde ekonomik ve bütçesel koordinasyonu güçlendirmeyi hedefleyen bir seri öneride bulundu.AB Komisyonu, her üye ülkenin bütçesinin, ulusal meclislerde müzakeresinden evvel Avrupa seviyesinde değerlendirilmesi ve bu değerlendirmenin ulusal parlamentolarda dikkate alınmasını öneriyor.Komisyon Başkanı José Manuel Barroso, “ekonomik birlik olmadan, parasal birlik olamaz; eğer devletler ekonomik birlik istemiyorlarsa, parasal birliği unutmaları gerekir” vurgulamasını yapıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in bu girişim için “doğru istikamette atılmış bir adım” beyanında bulunduktan sonra, “bunun otomatik olarak ulusal meclis haklarının herhangi bir şekilde ezilmesi anlamına gelmez” açıklamasını yapması da çok ilginç.
-AB, devletlerin ulusallığını koruyarak Avrupa’nın tek siyasi kuruluş olmasını hedeflemektedir. Bunun başarılabilmesi için devlet anlayışında ve devlet üstü siyasi kuruluş anlayışında yeni tanımlar ve anlayışlar getirilmelidir. AB bunu yapmağa bile başlayamamıştır. Bu hususta Adil Düzen görüşlerini ortaya koymuştur. Devletler ulusal olacak yerinden yönetim ilkesi ile insanlık içinde yer alacak, insanlık AB benzeri birlikler olacak ve gümrüklerin ve vizelerin olmadığı bir dünyada ekonomisinde hizmet verecektir.