Yeni İdeolojimiz
1025 Okunma, 1 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

YENİ İDEOLOJİMİZ

Bir ülkenin yönetiminde önce bir ideolojinin benimseneceği ve bu ideolojinin gerçekleşmesi için mücadele edileceği düşünülür. Nitekim geçmişte SSCB’nin tek hedefinin komünizmi yaymak olduğu sanılıyordu ama nerdeyse bir gecede bu ideoloji herhangi bir iç ve dış baskı olmadan terk edildi. İdeoloji belirleyen değil belirlenendir ve ülkenin bulunduğu şartlar ya da hedefi nasıl bir ideoloji benimseneceğini gösterir. Arap ülkelerinde, bir iki istisna dışında, petrol üretenlerin krallık ya da benzeri, üretmeyenlerin cumhuriyetle yönetilmesi bir tesadüf müdür? Bu rejimler halkın tercihleri midir yoksa rollerini en iyi biçimde oynamaları için dışarıdan mı empoze edilmiştir?

- Bundan 500 yıl önce yükselmeye başlayan sermaye XX. yüzyılda tüm dünyaya hakim olmuştur. Önce din savaşları ile sonra rejim savaşları dünyayı istediği yöne yöneltmiştir. İnsanlık ile oynanmaktadır. Ne var ki yalancının mumu yatsıya kadar sürmüştür. Artık yeni dünya düzeni gelmektedir. Hedef uygarlaşmadır. İkinci Kur’an uygarlığı İslam’ın fıkhına ve Batı’nın ilmine dayanacaktır. Sömürü tekel sermayesi faizden vazgeçip bu yeni uygarlıkta da rolüne devam edecektir. Yahut tarihte olduğu gibi büyük sürgünü yaşayacaktır.

-Türkiye’de ılımlı bir İslam ideolojisinin benimsetilmek istendiği iddiası doğru değildir. Her dine özgürlük tanınmakta ve ülkemizde yaşayan Hıristiyanlara da aynı serbestlik tanınmaktadır. Tarihin çeşitli dönemlerine ait ve Müslüman olmayan halkların eserlerinin restorasyonu, bunların da tarihi bir parçamız olduğunun sergilenmesi ne anlama gelir? Bölgesel bir güç olmak isteyen bir ülke çevresindeki inançlara karşı olumsuz bir tavır sergileyemez. Mesela İsrail’in çevresiyle barış içinde olması beklenemez. Ona biçilen rol Arap alemine bir düşman yaratmak ve Arapların Batı’yı hasım olarak algılamasını engellemektir.

- Türkiye’de Adil Düzen çalışmaları tamamlanacak ve sonunda ya Adil Düzen Partisi kurulacak ya da bir parti Adil Düzen’i benimseyecektir. Üçüncü bin yıl uygarlığı Türkiye’de oluşmaya başlayacaktır. Sonra Adil Düzen dünyaya yayılacaktır.

-İkinci değişim ülkemizde değişik soylardan gelen insanların yaşadığı bir yer olduğunun kabul edilmesidir. Yani millet soyuyla değil kültürüyle tanımlanmaktadır. Bu nedenle soy temeline dayalı siyasi hareketler, süreç içinde, ya değişecek ya da kaybolacaklardır. Kürtlerin soy temeline dayalı siyasi partilerinin devamı, bunların talepleri ve ülkeyi farklı soylardan oluşan bir ülke olarak tanımlanması mümkün değildir. Tarihin seyri bütünleşme yönündedir ve ayrışmaya yönelik talepler zamanın ruhuyla bağdaşmaz.

- Türk halkı Müslüman dır. Irk ayrımına inanmaz. Dindarlar da dinsizler de ırk ayrımı yapmadan yana dayanışırlar. Bu sebepledir ki Kürtler AK Parti’ye oy veriyorlar. Türkiye ancak tam laikliği benimsediği zaman üçüncü bin yılı oluşturacaktır. Tam laiklik şu demektir: Herkes istediği dini yaşama hürriyetine sahip olacaktır. Dinsizler de bundan yararlanıp gruplaşacaktır. Tebliğ  serbest ikrah yasak. Dindar olmayan halkımız bu düşünceye yakındır. Fanatik dindarlarımız vardır. Ne var ki laik düzen bunları da uygarlaştıracaktır.

- En önemli sorun ekonomi anlayışında ortaya çıkacaktır. Türkiye yeni rolünün gereği olarak hızla büyümek zorundadır. Bu nedenle yabancı sermayeye açık olacaktır. Ancak, şu andaki gibi, her gelene kapısını açık tutması söz konusu olamaz. Çünkü yabancı sermayenin gelişi sadece uygulanan ekonomik politikanın isabetine bağlı değildir ve siyasi hedefleri vardır. Bu nedenle yeni siyasi müttefiklerimize açık, diğerlerine kapalı olmak zorundadır. Benim modelim dengenin ABD ve Rusya ekseninde kurulacağı ve Türkiye’nin dengeleyici bir rol oynayacağıdır. Buna göre Ortadoğu ve Rus sermayesine açık diğerlerine göre, en azından, kontrollü davranılacak ve ekonomide yön veren konumda olmaları engellenecektir.

- Bir ülke sanayi dönemine geçmemişse o ülkede yabancı sermaye bunu sağlayacağı için yararlıdır. 1950’de Türkiye’ye gelen yabancı sermaye yararlı olmuştur. Ne var ki dış borç batağına da sapmıştır. Şimdi bizim hayatımız dış borç batağından çıkamamamızdır. Bunu başarırsak üçüncü bin yıl uygarlığına varabiliriz. Bu da Adil Düzen’le olacaktır. Dış borç iç borca çevrilecektir. Faizli borç kredileşme borcuna çevrilecektir. Para borcu mal borcuna çevrilecektir. Borç faize çevrilecektir. Böylece Türkiye borç batağından çıkacaktır. Dış sermaye faizli borç olarak gelmeyecektir. Tüm dünya ülkelerine açık olacaktır. Üçüncü bin yıl Adil Düzen sayesinde bloklaşmış savaş dünyası değil ülkelerin katkısı ile insanlık içinde barış içinde ilerleyecektir. Dünya’ya İslam yani barış hakim olacaktır.

- Tüm dünyada ekonominin yönetiminde devletin rolü artmaktadır. Devletin çizdiği genel çerçeve içinde bireylerin serbest hareket etmesi sağlanacak ama ekonominin stratejisinin belirlenmesi devlet dışı aktörlere bırakılmayacaktır. Türkiye’de henüz bu stratejiyi belirleyecek bir kurum ve bunun düşünce temelini oluşturacak bir yapı kurulmamıştır.

- Kapitalizmde faiz de kâr da serbesttir. Sonunda tekel oluşmaktadır. Sosyalizmde faiz de kar da yasaktır. Devlet tekeli vardır. Adil Düzen’de faiz yasak ve kar serbesttir. Devlet tekeli yoktur. Sermaye tekeli de faiz yasağı ve sermaye vergisiyle önlenmiştir.

Şu anda eski ideolojinin tasfiye sürecindeyiz ama yenisini oluşturacak bir çaba henüz görülmüyor.    

Bu Adil Düzen’dir. Gelin tartışalım!

 

 

• Yeni ideolojimiz 18 Mayıs 2010 Salı

Yazı özeti:

Rusya ile ilişkilerimiz temellendiriliyor. Kafkasya ve Balkanlardaki yakın ilişkiler Rusya’nın engellerine takılabilirdi. Çin ve AB’nin güçlenmesi Rusya ve ABD’yi birleştiriyor. Türkiye’nin AB’ye girmesinde bu hesaba katılmalıdır. Ortadoğu’ya devlet sermayeleri hakim kılınacak. Türkiye’nin yapacağı iş “kendi geçmişindeki insanlar arası ilişki modelini geliştirerek yeni bir medeniyete öncülük etmesidir.”

Özet Yorum:

 Sömürü tekel sermayesi ömrünü doldurmuştur. ABD siyaseti ile Tekel siyaseti ayrılmıştır. Rusya Türkiye ve İran’a yakınlaşarak AB ve Çin’e karşı kendisini güvene almak istiyor. ABD Sermaye henüz kendi siyasetlerini netleştirmiş değildir. Tekel sermayenin 100 yıllık planı Türkiye’yi dinsizleştirmek ve kendine jandarmalık yaptırmaktır. Bunu başaramadı. Şimdi Türkiye’yi güçlendirip onun himayesine girmeyi deneyebilir. ABD ise Türkiye yoluyla İslam alemiyle olan gerginliği azaltmak istiyor.

 

 

• Rusya ile ilişkiler 16 Mayıs 2010 Pazar

 

Rejimler yönetimi oluşturmaz yöneticiler rejimi oluşturur. Sovyetlerde sosyalist rejim bir gecede girdi.  Güç olmak isteyen, içte ve dışta laik siyaset gütmeli. İsrail barışçı olamaz. Türkiye ırklara değil kültüre dayanmaktadır. Ayırımcılık zamanla yok olacaktır. Türkiye’ye gelecek sermaye ABD ve Rusya’ya açık olacaktır. Devletin müdahalesi artmaktadır. Eski ideoloji tasfiye ediliyor. Ama yensi yok.

 Özet Yorum:

Yaptığım konuşmaları kitaplaştıran Fehmi Koru yetmişerin başında bir kitap yayınladı. Orada Sovyetlerin liberal, ABD nin de Sosyalist ülke olacağını yazmıştım.  Mahir Bey buna işaret edebilir. Dünya Adil Düzene gidiyor. Burada makro da müdahale mikroda serbestliktir. Dünya buna gidiyor.

• CHP’de son durum 22 Mayıs 2010 Cumartesi

Baykal olayını değerlendirmiş önce iftira, sonra aklama olacak demiştim. Olaylar bizi yeni Halk Partisi ile karşı karşıya bırakabilir. Devlet halk birleştirilecektir. Sol görüş ortaya konmasını umuyor ama görmüyorum. CHP devleti savunabilirse yeni siyasi hareket olamayacaktır. Olay CHP de bitmeyecektir.

 CHP olayı geniş hazırlığın ilk adımıdır. Önder Sav arkadaki güçlerin görüntüsüdür. Delegeleri hazırlayan gizli güç sermayenin gücüdür. CIA nın veya MİT in bu güçte yeri yoktur.  Biraz sonra Kılıçtaroğlu gidecek, birileri boy gösterecektir. Başaramayacaklar.

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
24.05.2010
12:16

ESAS HEDEF BAŞBAKAN ERDOĞAN

24 Mayıs 2010

Türkiye son bir ayda bir yıla bile sığmayacak yoğunlukta bazı siyasi olaylar yaşadı. Baş döndürücü hızla yaşanan olayların başında esas aktör elbette CHP gelmektedir. Bu olayı iyi okumak için hedefi iyi bilmek gerekir.

Köşe yazımın başında açık seçik ifade edeyim Baykal’ın tasfiyesiyle başlayan olayın esas hedefi Başbakan Erdoğan’dır.

Baykal ve Nesrin Baytok olayı görüntülerinin yayınladığı ilk gün www.analitikbakış.com’ dan Melih Duman’ın benimle yaptığı röportajda; “ Bu bir derin projedir. AK Parti’nin olayla yakından uzaktan hiç ilgisi yoktur. Ergenekon ve derin iç ve dış bazı güçlerin CHP içindeki uzantılarıyla birlikte yaptıkları ve uygulamaya koydukları bir projedir. Projenin esas hedefi AK Parti ve Başbakan Erdoğan’dır. Darbe ve Anayasa Mahkemesi kararıyla tasfiye edemedikleri Başbakan Erdoğan’dan kurtulmak için sandık darbesi hazırlanmıştır. Baykal’ın Ergenekon avukatlığı ile yetinmeyen ve daha fazla sonuç isteyen Ergenekon ve iç, dış işbirlikçiler önce Baykal’ı tasfiye etti aynı anda da Haziran’da partileşmek üzere olan Sarıgül’ü de Baykal’a yönelik tetikçi yönlendirdi diye tasfiye ettiler Böylece solun bölünmesinin önüne geçtiler.” demiştim.

Bu komplo teorimi Zaman gazetesi Köşe Yazarı Hüseyin Gülerce ile de paylaşmıştım.

Gülerce’w de bana yakın düşünce ve kanaatteydi.

Nitekim Gülerce’nin bu konuda yazdığı köşe yazılarında bunu açık seçik gördük.

Proje tıkır, tıkır işledi ve CHP Kurultayına doğru temizlik yapıldı.

Böylece Baykal’la olmuyor saplantısına da son verildi.

Kılıçdaroğlu’nun önü açıldı.

Kılıçdaroğlu ile CHP’ye Baykal nedeniyle uzak duran Alevi ve Kürt kökenli yurttaşların sıcak bakması sağlandı.

CHP sosyal demokratların, demokratik solcuların ve demokratların adresi olarak gösterildi ve cazibe merkezi haline getirildi.

Rahşan Ecevit başta olmak üzere Kamer Genç, Süheyl Batum gibi isimlerin katılması sağlandı.

İlerleyen günlerde bu katımlar devam edecek gibi.

Örneğin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ve başkalarının katılımı beklenmektedir.

Süheyl Batum Hoca, daha düne kadar Cindoruk’un yerine DP’ ye Genel Başkan hazırlanan bir isim olarak lanse ediliyordu.

Ama bundan vazgeçildi.

Bu projede iki büyük medyanın da yer aldığını unutmamak gerekir.

Ama projenin esas arka bahçedeki sahipleri İsrail- MOSAD, ABD Yahudi lobisi ve ABD olduğunu unutmamak gerekir.

***

Başbakan Erdoğan neden hedef seçildi?

Bunun bir değil birkaç sebebi var.

Onlara göre Başbakan Erdoğan,

*İsrail’ e “ One minute” diyerek en büyük hatayı yapmıştı.

İsrail’ in bunu içine sindirmesi mümkün değildi.

İsrail alttan alta çalışıyor ve Başbakan Erdoğan’ı tasfiye etmek için özellikle ABD’deki Yahudi Lobisi kanalıyla gereğini yapıyordu.

*ABD’ nin Kuzey Irak’a kuzeyden yapacağı askeri harekata müsaade edecek tezkerenin TBMM’ de kabul edilmemesinin faturası bir boyutuyla Başbakan Erdoğan’a da kesilmişti.

ABD bunu unutmamıştı ve bir fırsat kolluyordu.

Gerçi Tezkerenin esas faturası Baykal’a kesilmişti.

O günlerde temasta olduğum ABD Ankara Büyükelçiliği’ndeki bir Türk emekli askeri uzman yetkili, Baykal’a çok ağır dille bunun hesabını soracaklar diye söylemişti.

Tanıklığımda kulaklarıma gelenleri o günlerde Baykal’la paylaşmıştım.

*Başbakan Erdoğan’ ı tasfiye etmek isteyenlere göre Başbakan Erdoğan’ın bir başka önemli kabahati İran’a sahip çıkmasıydı.

En son yapılan Uranyum Takas Antlaşması bazı dış güçleri çok kızdırmıştı.

*Başbakan Erdoğan, nükleer güce sahip İsrail’i Dünya gündemine taşıyarak bardağı taşıran son damlaya imza attı.

*Başbakan Erdoğan’ı tasfiye için en son ve en önemli bir neden de Başbakan Erdoğan’ın Rusya’ ya yaklaşması ve Rusya Devlet Başkanı Medvedev ile stratejik ve tarihi anlaşmalara imza atmasıdır.

Geçmişte Başbakan Süleyman Demirel, Rusya’ya yanaştığı ve örneğin Seydişehir Alüminyum tesislerini Rus sermayesi ve teknolojisiyle kurduğunda muhtıra yemişti.

Bütün bunlar Başbakan Erdoğan’ın tasfiyesi için yeter ve artardı bile.

Bunlara ilaveten içerideki Ergenekoncular dışarıya çıkmak istiyorlardı.

Onlara göre en büyük engel AK Parti iktidarı ve Başbakan Erdoğan’dı.

Başbakan Erdoğan kaldığı sürece ve yargıya verdiği destek sürdükçe devam eden davalardan kurtulmalarının mümkün olmayacağına inanan Ergenekoncular da boş durmuyordu.

İçerideki Ergenekon’un dışarıdaki uzantıları da bu senaryonun içindeydiler.

Senaryonun son bacağında Milletvekili Genel Seçimleriyle iktidarı AK Parti’den almak yatıyor.

Anayasa Mahkemesi değişiklikleri iptal eder ve AK Parti bir erken Genel Seçim kararı alırsa sandıktan tek başına CHP iktidarı olmazsa CHP-MHP milli koalisyon hükümeti kurulmasını beklemektedirler.

Senaryoda esas hedef olarak “ Büyük Sol” iktidarıyla Başbakan Erdoğan’dan kurtulmak var.

Başbakan Erdoğan, “ Büyük Sol”a karşı “ Büyük Sağ” la karşılık verecek mi? bunu daha ileride göreceğiz.

Büyük Sağ’da AK Parti yanı sıra BBP- SP- DP’ye uzak duran DYP ve ANAP ile liberaller, demokratlar, milliyetçiler, muhafazakarlar, değişimciler yer almalıdır.

Önümüzdeki günlerde Büyük Sol’da ve Büyük Sağ’ da karşılıklı hamleler göreceğiz.

Bugün için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun rüzgârı Başbakan Erdoğan’ın rüzgârının önünde gibi.

Bunda Başbakan Erdoğan’ın ve AK Parti’nin iktidar yorgunluğunun getirdiği ortamın da katkısı var.

Başbakan Erdoğan, yeni projelerle ve yeni kadrolarla tekrar ilk günlerdeki gibi bir rüzgârı yakalayabilir.

Tabi yanındaki yorgun bazı kadrolar müsaade ederse!....

Tevfik DİKER

19-20.Dönem Milletvekili

D(Y)P eski Genel Sekreteri

tevfikdiker@gmail.com





Sayı: 50 | Tarih: 23.05.2010
Ebubekir Sifil
İki Yanlış Bir Doğru Etmiyor
1154 Okunma
Zafer Kafkas
Ahmet Hakan
Olay bitmiştir
1113 Okunma
3 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Hayrettin Karaman
Peygamberimizin çağrısı
1111 Okunma
Hilmi Altın
Toktamış Ateş
Adalet zaafı...
1097 Okunma
Osman Eskicioğlu
Dücane Cündioğlu
Üçüncü Nokta
1050 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Mehmet Şevket Eygi
One minute İsrail Tohumları!
1030 Okunma
Emine Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Yeni İdeolojimiz
1025 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Mümtazer Türköne
Laiklik uğruna tutuklanan askerler!
973 Okunma
Arif Ersoy
Ruşen Çakır
AKP Kılıçdaroğlu’na nasıl bakıyor?
966 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Altan
CHP Madenlere İnecek mi?
961 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Reşat Nuri Erol
Yeni dünya ve TÜRKİYE
893 Okunma
1 Yorum
Ilker Ardic
Zülfü Livaneli
Acının merkezine seyahat
871 Okunma
Ali Bülent Dilek