Teröre karşı halk olarak neler yapmalıyız?
Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada terör olayları artmakta; insanlık sistem bunalımında, üçüncü binyıl medeniyetinin oluşması sancılarında...
Türkiye’de, terör ve benzeri sorunlarla uğraşması gereken mevcut kurumlar vardır: Başta MİT, sonra polis, sonra asker, sonra savcılar, sonra mahkemeler ve en sonunda Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı doğrudan sorumludurlar... Meclis, iktidar ve muhalefet olarak bu hususta gerekli yasaları yapmakla yükümlüdür... Cumhurbaşkanı kurumlar arası birliği ve uyumu sağlar...
Peki, Türkiye’de bunlar görevlerini yerine getiriyorlar mı, getirmiyorlar mı?
-Evet, getiriyorlar! Çünkü her şeye rağmen Türkiye hala ayaktadır.
Peki, mevcut durum yeterli midir?
-Kesinlikle yeterli değildir; çünkü yıllardan beri terör olayları hala devam ediyor...
Hiç kimse “mevcut bozuk düzende” ben olsam bunları ve bu olayları şöyle önlerdim diyemediğine göre, sorumluları sadece kritik etmemiz yeterli değildir...
Madem “bozuk düzen” hatırlatmamı yaptım, devam edeyim: Hem ülkemizde hem bütün dünyada var olan “SOSYAL TUFAN” seviyesindeki bütün dinî, ilmî, iktisadî ve siyasî sorunların tek çözüm reçetesi “ADİL DÜZEN”dir… Yarım yüzyıldan beri “ADİL DÜZEN” konusunda çalışmalar yapıp çözümler üreten bizlere çözüm nedİr diye sormak bir yana; söylediklerimizden ve yazdıklarımızdan rahatsız oluyorlar!!!
SONUÇ olarak, yarım yamalak da olsa, devlet görevini yapıyor; ölenlerimiz ölüyor, kalan sağlarla devletimiz varlığını sürdürmekte... Buna alışmak ve aşmak zorundayız... Bütün iç ve dış düşmanlarımızla savaştayız... Maalesef her gün şehitler vermeye devam ediyoruz…
Bu durumda biz halk olarak ne/ler yapmalıyız; onun üzerinde düşünmeliyiz...
Bizim yarım yüzyıl önce ortaya attığımız ve o zamandan beri uyguladığımız bir varsayımız vardır: “Çalışmada ve yaşamada birbirleriyle anlaşan kimseler bir araya gelerek kooperatifler kurmalıdır” dedik ve Akevler olarak ilk denemelerini yaptık...
Önce yüze yakın ailenin barındığı köylerde ve kentlerin her sokağında birer kooperatif kurulmalı, bu kooperatiflerde şu hizmetler yapılmalıdır:
1. Her semtte bir bakkal bulunmalı, kooperatifçe işletilen bu bakkal süper marketteki fiyatlarla halkına hizmet vermelidir... (Bakkal ayrıca başka hizmetler de yapacaktır.)
2. Her semtte bir mescit bulunmalı, halk günde birkaç defa (beş vakit) bu mescitte buluşmalı, birbirini tanımalı ve birbirinin sorunlarını çözmelidir.
3. Halkın semt içinde kendi işyerleri olmalı, halk günün birkaç saatini yollarda geçirmemeli, trafiği tıkamamalı, anarşik olaylara sebebiyet veren kalabalık yapmamalı, saldırılara karşı tehlikeli yerlerde dolaşmamalıdır.
4. Semtte herkesin aşı, işi, eşi yani evi olmalı ve buradaki özel çalışmasından artırdığı zamanlarını genel eğitimde ve diğer halka hizmet çalışmalarında değerlendirmelidir.
5. Semtlerde halkın misafir odaları olmalı, kooperatifler arası anlaşmalarla karşılıklı misafir olma imkânları sağlanmalıdır. Yani bir ev bir yılda yirmi misafir ağırlamışsa, onun da yirmi gün başkalarına misafir olma hakkı olmalıdır. Kapitalist sistemin otelcilik uygulaması yerine, eskiden olduğu gibi “misafirlik sistemi” gelmeli ve geliştirilmelidir.
6. Bir köyde veya semtte herkes herkesi tanıdığı için bir yabancı anormal harekette bulunursa derhal devletin ilgili kurumları haberdar edilmeli ve gereği yapılmalıdır.
7. Kooperatifler birleşip bir “Araştırma Merkezi” kurmalı, terörü önleme çarelerini aramalı, devlete bilgi verme ve çözümler üretme bakımından yardımcı olmalıdır.
8. Semtlere girilen-çıkılan kapılardan elektronik kayıt aracılığıyla tespitler yapılarak gerek kişilerin gerekse araçların hareketleri takip edilebilmelidir.
Devlet bu kadar bu kadar yapabiliyor, bu kadar becerebiliyor, bu kadar önleyebiliyor... Halk olarak artık kooperatifler şeklinde organize olmalı, yerinden yönetim sistemine kendimiz geçmeli, terör başta olmak üzere, birçok sorunu kendimiz çözmeliyiz...