Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-15
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
yenİ evlenenlere ve doğum yapanlara destek-1
‘Her şeye rağmen iyi şeyler de oluyor’ diyelim ve bugünkü yazımıza 13 Ocak tarihli ve “Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni evlenenlere ve doğum yapanlara verilecek destekleri açıkladı” başlıklı Millî Gazete haberi ile başlayalım… Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2025 yılını Aile Yılı ilan ettiklerini” hatırlatarak, “İlk anne olma yaşının, geçmişte görülmemiş biçimde 29’u aştığını”, doğurganlık hızının düştüğünü belirtti. “En az üç çocuk’’ çağrısını hatırlatan Erdoğan, gelinen noktada bu çağrının haklı bir çağrı olduğunun ortaya çıktığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Aile Yılı Tanıtım Programı”nda, yeni evleneceklere ve doğum yapanlara verilecek destek ve yardımları açıkladı ve dedi ki; “Yeni evlenecek gençlerimize aile ve gençlik fonu dahilinde verdiğimiz faizsiz kredi desteğini 81 ilimizin tamamında uygulamaya alıyoruz. Bu yıl doğum yardımlarımızı da önemli ölçüde artırıyoruz. Bu kapsamda yeni doğacak ilk çocuk için verdiğimiz tek seferlik doğum yardımını bundan sonra 5 bin liraya yükseltiyoruz. Ayrıca ikinci çocuk için her ay 1.500 lira, üçüncü ve sonraki çocuklar için de her ay 5 bin lira olacak şekilde çocuk yardımlarını devreye alıyoruz. İkinci ve sonraki çocuklar için hiçbir bir şart gözetmeksizin vereceğimiz çocuk yardımlarını her ay annelerimizin hesabına yatıracağız.”
***
‘Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun’ dileğimiz devam ediyor…
‘İyilik’ olarak ‘Faizsiz Adil Ekonomik Düzen’ akademik çalışmasına devam…
Karz-ı Hasen’İn Bİreysel ve Toplumsal İşlevİ-1
“İnsan kavramı, Arapça beşer, insan topluluğu anlamına gelen “ins” kelimesinden türetilmiştir. Râgıb el-İsfahânî “ins” kelimesini “cin”in; “üns” kelimesinin de ürkmek anlamındaki “nüfûr” masdarının zıttı olarak tanımlar. Ona göre, insanın diğer insanlardan korkmadan onlarla “ünsiyet” kurarak (sosyal yakınlık, sosyal yönseme) yaşayabilmesi, ona bu ismin verilmesinin temel nedenidir.
İbni Haldun insanın yaratılış itibariyle toplumsal bir varlık olduğunu vurgular. İnsan, üstün niteliklerine rağmen, toplumsallık açısından diğer canlılarla ortak özelliklere sahiptir. İnsan hem doğal eğilimleri hem de zihinsel dünyasıyla topluma yönelir; varlığını bir toplum içinde hisseder ve anlamlandırır. İbn Haldun, insanın hayatını idame ettirmesi için belirlediği ihtiyaçlar hiyerarşisini; beslenme ve güvenlik ihtiyacı gibi zaruri ihtiyaçlar, zorunlu olmayıp kişinin yaşamını kolaylaştıran haci ihtiyaçlar ve bu ikisinden sonra insanın düşünce ve estetiğini sağlayan kemali ihtiyaçlar olarak üçe ayırır. İnsanın huzurla bir toplum içinde yaşayabilmesi, toplumsal dayanışma ve düzeni sağlayan kurallara bağlıdır. Temel ihtiyaçları olan yeme, içme ve barınmanın yanı sıra, güvenli bir alanda yaşamaya da gereksinim duyar.
İnsan yalnızca fiziksel ihtiyaçlarını karşılamakla yetinmez; malını ve canını muhafaza edecek, duygusal bağlarını güçlendirecek bir sosyal çevreye, hüznünü ve sevincini paylaşacağı insanlara da ihtiyaç duyar. Kur’ân-ı Kerîm’de de ifade edildiği gibi, Allah, insana zayıf bir yaratılışa sahip olduğunu hatırlatır ve yükünü hafifletmek ister.
İnsan bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarını karşılamak için diğer insanlara muhtaçtır. Yaşamını sürdürebilmesi için gıdadan giyeceğe kadar pek çok ihtiyacını tek başına karşılaması mümkün değildir. Tüm ihtiyaçlarını kendisinin üretmesi, farklı zanaatları öğrenmesini ve çeşitli araçlara sahip olmasını gerektirir ki bu da mümkün değildir.
Toplum içinde her bireyin bir görevi ve sorumluluğu bulunur. Herkes kendi ürettiklerinden ihtiyaç fazlasını başkalarına sunarken, kendi ihtiyaçlarını da başkalarının ürettikleriyle karşılar. Bu karşılıklı alışveriş, toplumsal düzenin devamını sağlar. İnsanların uyum içinde çalışması, toplumsal sistemin işleyişi için zorunludur. Kur’ân-ı Kerîm’de hiç kimsenin gücünü aşan bir yükümlülükle sorumlu tutulmadığını vurgulanır. Bu durum, bireyin topluma bağımlılığını ve toplumsal dayanışmanın önemini ortaya koyar.” (Devamı var)