Yeni anayasa, yeni sistem, yeni medeniyet…-15
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
‘Yeni anayasa, yeni sistem, yeni medeniyet’ derken neleri önerdiğimizi ve neden önerdiğimizi -önemine ve aciliyetine binaen- tekrar hatırlayıp hatırlatmamız gerekiyor…
- Yeni Anayasa yani ‘1982 Anayasası’ değil de ‘Adil Düzene Göre Yeni Anayasa’…
- Yeni sistem yani üçüncü binyılda ülkemizde ve dünyada ‘savaş’ değil ‘barış’…
- Yeni medeniyet yani ‘Adalete Hakka Dayalı Üçüncü Binyıl Medeniyeti’…
- Yani bir bütün olarak ‘Yeni Anayasa, Yeni Sistem, Yeni Medeniyet’…
Bütün bunların ‘sebebi ve gerekçesi’ de;
- Hem ülkemizde hem de bütün dünyada…
- Artık ‘tufan’ hem de ‘Sosyal Tufan’ seviyesinde…
- Hayatımızın ‘ilmî-dinî/ahlâkî-iktisadî-idarî/siyasî’ dört ana alanında da…
- Var olan sorunlardır; yukarıda saydıklarım da bunların çare ve çözümleridir…
‘Adil Düzen Çalışanları’ olarak, -artık yarım yüzyılı da aşan zamandan beri- hem Necmettin Erbakan hem de Süleyman Karagülle hocalarımızın rehberlik ve önderliğinde, bugüne kadar ülkemizde ve dünyada ulaşabildiklerimize tebliğ ve irşatlarımızı yaptık…
Hocalarımızın vefatından sonra da ‘Adil Düzen çalışmalarımız’ devam ediyor…
‘Tespit ve teşhis metodumuzla’ her şeyden önce yapılması gereken yapılıyor…
‘Tedavi, çare ve çözüm metodumuzla’ da bilinen malum öneriler sunuluyor…
Bilahare “çalışmak bizden tevfik Allah’tan” prensibi devreye sokuluyor…
Hülasa…
- ‘Adil Düzen Çalışanları’ olarak biz bütün bunları yaparken…
- Bizim gibi ‘tedavi, çare ve çözüm’ önerileri olmasa/olamasa bile…
- Hiç olmazsa sadece ‘tespit ve teşhis’ yapabilecekleri bekledik durduk…
- Nihayet, ‘Dini, ekonomik ve siyasi değerlerimizin durumu’ yazılabildi…
16/11/2024 günü gazete yazarı, akademisyen ve ‘danışman’ da olan Prof. Dr. Yasin Aktay, ‘Dini, ekonomik ve siyasi değerlerimizin durumu’ yazısını yazabildi… Yazılanlarda ‘ilmî alan’ maalesef eksik ama buna da şükür; o da yazılır inşallah… Neredeyse ilk defa yazılan ‘itiraf’ gibi bu ‘tespit ve teşhisler’ böyle; darısı bizim yarım yüzyıllık ‘tedavi, çare ve çözümlerin’ başına diyor, önemli ‘ilim alanı’ eksiğine rağmen okunmasını tavsiye ediyorum…
Dİnİ, ekonomİk ve sİyasİ değerlerİmİzİn durumu
“Baş döndürücü bir hızla değişerek, dönüşerek, yaşlanarak ve tükenerek yaşıyoruz. Her gün şahit olduğumuz olaylar, içinde yer aldığımız hadiselerle ilgili bizzat kendi tanıdıklarımızın ahitleştiğimizi zannettiklerimizin beklemediğimiz davranışları bizde büyük hayal kırıklıkları yaratıyor.
Değişim dediğimiz şey aslında satışlar, vazgeçişler, terk edişler, koyverip gitmelerle nüfuz ediyor hayatımıza. Birçok insanın koyverip gitmesi belki başka bazılarında bir endişeye yol açıyordur. Biz hepimiz aynı gemide değil miyiz? Kim nereye gidiyor? Giden gitsin de hep birlikte içinde bulunduğumuz gemiyi batırmaya neden tevessül ediyor? Tevessül edenler nasıl oluyor da geminin en konforlu yerini kapma mücadelesinden de geri durmuyor?
Kadın cinayetleri, küçük çocuk tecavüzleri, bütün köyün, bazen bütün şehir ahalisinin dahil olduğu organize suçlar, örtbas etmeler, hırsızlıklar, yolsuzluklar, arsızlıklar her zaman var olmuşsa da bugün herkesin her gün yoğun olarak duyduğu, gördüğü, şahit olduğu sıradan kötülükler. Bunlara şahit olup bir şey yapamıyor olmak, şahit olduklarımızın bize acizliğimizle meydan okuması bambaşka bir etki yapıyor. Ne olur bunun sonucu? Ne olmaktadır şimdi? Bize neler oluyor günün sonunda bu kadar şahitlik karşısında? Kötülükten bahsedip yaymamak lazım, çünkü bahsedilen kötülükler insanlarda bir aşinalık oluşturur ve aşinalıklar insanların kalbinde ister istemez bir leke bırakır. O leke büyüdükçe inanın kötülük karşısında lakaytlaşması, kötülüğe alışması, bilahare o kötülüğün potansiyel faili haline gelmesine de yol açabilir.” (Devamı var)