Anayasa Komisyonu, Anayasa Rüyası ve Anayasa Çıkmazı!
Anayasa Mutabakat Komisyonu geçen hafta ilk toplantısını yaptı. TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Anayasa Mutabakat Komisyonu’nun ilk toplantısında bir konuşma yaparak, komisyonun çalışma yöntemi hakkında bilgi verdi, TBMM’de grubu bulunan siyasi parti genel başkanlarına birer mektup gönderdiğini hatırlattı. Kahraman, çağrısına olumlu yaklaşarak üye vereceğini açıklayan siyasi partilerin genel başkanlarına ve komisyonda görev alan AK Parti’den Cemil Çiçek, Ahmet İyimaya, Abdülhamit Gül; CHP’den Bülent Tezcan, Namık Havutça, Ömer Süha Aldan; HDP’den Mithat Sancar, Meral Danış Beştaş, Garo Paylan; MHP’den Oktay Öztürk, Mehmet Parsak ve Kadir Koçdemir’e teşekkür etti…
Komisyonda yer alan isimleri özellikle yazdım; bu isimlerden ne oldu ki şimdi olsun!
Bu yazıyı yazdığım bugün (07.02.2016 Pazar, Yeni Şafak), Hayrettin Karaman’ın “ANAYASA ÇIKMAZI!” yazısı dikkatimi çekti. Yazı şu cümlelerle başlıyor: “Baştan söyleyeyim, bu komisyondan ve bu Meclis'ten yeni bir anayasa çıkmaz./ Niçin?/ Çünkü iktidarın milletvekili sayısı buna yetmiyor, muhalefetin ise yeni bir anayasayı çıkmaza sokan şartları var...” Böyle başlayan yazının sonrasını ve sonunu tahmin ediyorsunuzdur…
“ANAYASA RÜYASI!” yazısını çalışma arkadaşımız Harun Özdemir geçen hafta yazdı ve tarihî bilgiler derledi. Yazı, “Namık Kemal, Osmanlı Devleti’nde “anayasal” ve “parlamenter” bir sistemin kurulması için açıkça mücadele eden ilk kişidir” cümlesi ile başlıyor. Demek ki ülkemizdeki ANAYASA çalışmaları o zamandan beri var ve hâlen de devam ediyor ama hâlâ ittifakla kabul edip razı olabileceğimiz bir Anayasamız yok!
Namık Kemal’in ANAYASA ile ilgili görüşleri özetle şöyle: -Halkın oy kullanarak inşa edeceği meşrutiyeti (demokrasiyi), “biat” kavramı ile açıklar. Halife ile tebaası arasındaki sözleşmeyi tamamlayan resmî itaat yemini ile oy kullanmayı eşit görür. -Meşveret ve temsili demokrasiyi, Kur’an ile açıklar. -Namık Kemal’in Ziya Paşa gibi yakın arkadaşları, meşrutiyeti ve anayasayı devletin idare şekli, kötü gidişi önleyecek bir düzen olarak düşünürken, Namık Kemal işi “insan hakları”na kadar vardırır. -Namık Kemal, savunduğu “anayasa”da bireysel hakların yer almasını ister. Bireyin; toplum ve devlet karşısında haklarını koruyabilmesini ısrarla savunur. Bu yönüyle Batı’da yükselen değerler arasında yer alan insan haklarını, İslâm Fıkhı ile temellendirerek savunan ilk kişidir. -Ziya Paşa ile birlikte, meşrutiyet(demokrasi)in İslâmî temellere dayanmasından yanadır. Çünkü meşrutiyetin başlangıcından beri fıkıhta yer aldığı görüşündedir. -Namık Kemal, modern kavramları İslâmî kaynaklarla içselleştirirken Kanun-u Esasî’nin her maddesinin fetvaya bağlanmasında da ısrar eder. Çünkü o, eski ile yeninin, aslında “aynı” olduğu görüşündedir. -Yönetimin her konuda İslâm hukuku(fıkh)ndan yararlanmasından yanadır. -Onun savunduğu her görüşün temelinde insanın hürriyetini pekiştirmek ve genişletmek vardır. Savunduğu en yüce değer İslâmiyet ise insanın hürriyetini de İslâm’ın insanlara doğuştan sağladığı devredilemez bir hak olarak görür. “Doğal hukuku”, İslâm hukuk felsefesi gibi savunur. -Bireysel hürriyetler yanında toplumun da ayrı bir şahsiyeti olduğunu ve toplumun hürriyetinin de “bağımsızlık” ve “devlet” ile mümkün olabileceğini söyler. Vatan ve millet kavramlarını da “bağımsızlık” ile açıklar. -Kanun önünde eşitlik görüşünde ısrarlıdır. Kanunlar eşitliği ancak adaletle sağlayabilir, der. -Meşrutiyet idaresini kurmak için gereken hukukî esasları dışarıdan almaz. Çünkü ona göre İslamiyet’te meşveret esastır. -Meşrutiyet yönetimini yalnız insan haklarını korumak için değil, tarihî gelişme ve zaruretlerin bir sonucu olarak gerekli görür.
“Anayasa Mutabakat Komisyonu” İle başladım, “ANAYASA RÜYASI!” ve “ANAYASA ÇIKMAZI!” diyen iki görüş ile devam ettim; yani “100 Yıl Önce - 100 Yıl Sonra Anayasa Çalışmaları” da diyebiliriz. Bizim “ADİL DÜZEN’E GÖRE İNSANLIK ANAYASASI” çalışmamızı çok yazdım; gelecek yazıda yine hatırlatayım, inşallah…