İİT, IMF ve YENİ SİSTEM zarureti
İKÖ sadece İİT oldu, başka bir değişiklik yok! İslâm İşbirliği Teşkilatı’ndan söz ediyorum. Üzerinde gerektiği gibi durulsa, aslında İİT çok önemli hizmetler yapabilen bir teşkilat olabilir. Türkiye gelecek aydan itibaren işte bu teşkilatın dönem başkanı olacak.
Türkiye, Şubat ayında yapılacak devir teslim töreni ile 57 üye ülkesi bulunan İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) dönem başkanlığını Mısır’dan devralacak ve 2019 yılına kadar İİT Başkanı sıfatıyla uluslararası camiadaki gücünü daha da artıracak… Türkiye, dönem başkanı sıfatı ile Mali’de mevcut durum, KKTC, Batı Trakya, Cammu ve Keşmir, Myanmar, Filipinler, Güney Tayland gibi İİT üyesi olmayan ülkelerdeki Müslüman azınlıkların ve toplulukların sorunları ile Bosna-Hersek ve Dağlık Karabağ meselelerinin de takibini yapacak... Türkiye, dönem başkanlığı sırasında yeni bir 10 yıllık Eylem Planı da oluşturarak, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların sorunlarına da çare arayacak...
Bu konuyu ne diye hatırladım ve hatırlattım?
Düşünelim…
Bir tarafta AB sevdamız, diğer tarafta İİT yani bir tarafta Avrupa Birliği, diğer tarafta İslâm İşbirliği Teşkilatı ya da bütünüyle İslâm âlemi… Necmettin Erbakan D-8 ile olması ve yapılması gerekenin bir yerinden başladı... Devamında D-57/60 olabilirdi... Dünya barışı da D-160 ve daha fazlası yani BM seviyesinde bütün dünya ülkeleri ile gerçekleşirdi…
Böylece insanlık, çağımız dünyasında hayatın (DİN-İLİM-İKTİSAT-İDARE/SİYASET) her alanında içinde bulunduğu “SOSYAL TUFAN” seviyesindeki sorunları “ADİL DÜZEN MEDENİYETİ” ile silm/barış (İslâm) içinde çözmeye başlardı…
Batı dünyasının ya da Sermaye’nin beş asırdan beri insanlığa dayattığı savaş ve sömürü sistemini sona erdirmenin bir yolu da budur ve milyarlarca insanın beklentisidir…
Türkiye, İslâm âlemi, Batı dünyası yani bütün insanlığı kastederek diyorum ki; var olan “ZALİM DÜZEN” yani “sömürü sistemi” sona ermedikçe insanlık huzura kavuşamayacaktır. Sistemden söz etmişken şunu da hatırlatmalıyım; sistem değişikliği yapmayan veya yapamayan ülkeler hep kaybedenler liginde olacaklardır.
Hayatın dört alanından biri olan iktisat/ekonomi alanına bakalım. IMF Başkanı Christine Lagarde bu yılın hayal kırıklığı olacağını şimdiden ilan etti. Lagarde, küresel büyümenin umulandan zayıf kalacağını söylerken, bunu gelişen ülkelerde artan riskler, gelişmiş ülkelerde ise yüksek borçlar, yaşlanan nüfus, finansal sorunlar ve bütün bunlara bağlı üretimsizlik olarak gerekçelendirdi...
Cemil Ertem bu durumu şöyle değerlendiriyor: “Lagarde’ın tespiti aslında ekonomik olarak şudur: Dünya ekonomisi topyekûn olarak toparlanmaktan çok uzak; çünkü dünya işgücü ve eldeki üretim teknolojisi (araçları) bileşeni, kapasitesinin çok altında ve çarpık olarak işliyor. Dünyada bu anlamda çok büyük bir çıktı açığı var, yani üretim potansiyeli ile elde edilen üretim çıktısı arasındaki açık giderek büyüyor...”
İİT (İslâm İşbirliği Teşkilatı) ile başladık, IMF ile devam ettik ve gördük ki; her iki âlemin kurum ve kuruluşları çağımız dünyasının sorunlarına çare ve çözüm üretmiyorlar…
O zaman iş başa kaldı demektir, her ülke ve Türkiye kendi sorunlarını kendi çözecek!
Bunu yaparken de herkes, her ülke ve özellikle Türkiye şunu çok iyi anlayıp kavrayacak ve gereğini yapacak; geçen yüzyıldan ve geçen milenyumdan kalan sistemlerle III. milenyumun sorunlarını çözmek mümkün değildir, yeni sistemlere ihtiyaç vardır.
Türkiye birçok yönüyle yeni sistem oluşturup çağımızın sorunlarını çözebilecek birikimlere sahiptir. Bu birikim ve potansiyelin değerlendirilebilmesi için Türkiye’nin öncelikle kendi iç barışını sağlamlaştırması, sistemini ekonomik ve siyasi olarak yeni döneme uygun hâle getirerek güçlendirmesi gerekmektedir. “ADİL DÜZEN’E GÖRE İNSANLI ANAYASASI” dâhil olmak üzere, her alanda yarım yüzyıldır yapmakta olduğumuz çalışmalarımızı bu vesileyle bir kere daha ilgili herkese HATIRLATIYORUM…