‘Ahlak Nizamı’ da ‘Adil Nizam’ kadar önemli-2
Araya Prof. Dr. Arif Ersoy’u anma yazılarını yazdık; kaldığımız yerden devam…
Beş yazıdan oluşan “Adil Nizam, Ahlak Nizamı ve 1. Ahlak Şurası” başlıklı yazılarımızda yazılması gerekenleri yazdık…
“1. Ahlak Şurası” çalışmasından ve özellikle de bu çalışmanın “Sonuç Bildirisi” metnini esas alarak yapılması gereken hatırlatmaları da yaptık…
Bundan öncekileri olduğu gibi bunu da istifade edilmesi dua ve dileklerimizle yaptık…
Şimdi de…
Yeni yazı başlığından da anlaşılacağı üzere ve önemine binaen bu önemli konuya farklı bir açıdan bakmaya, buna istinaden de önerilerimizi sunmaya devam ediyoruz…
İslam dini yani İslam nizamı/düzeni/sistemi ne ülkemizde ne de diğer İslam ülkelerinde afyonlaştırılmaya yani uyuşturulmaya çalışılan bir İslam’dır, ne de emperyalist Batı’nın arzuladığı türden bir “Ilımlı İslam”dır….
Bilakis…
İslam dini/nizamı/düzeni/sistemi yeryüzündeki hem her türlü ahlaksızlıklara, adaletsizliklere, zulümlere ve kötülüklere karşı insanlığı mücadeleye davet edecek olan bir din/düzen/nizamdır; hem de ahlakı ve sadece sözde değil gerçek anlamda adaleti merkezine alan ve bu sebeple yeryüzündeki her türlü ahlaksızlığa ve adaletsizliğe karşı kesintisiz yani sürekli olarak her milenyumda o çağın ihtiyacı olan alternatif nizamı üreten İslam’dır…
İslam dini/nizamı/düzeni/sistemi elbette İslam ülkelerindeki asırların getirdiği yanlış anlama ve uygulamalardan oluşan tortular altında fosilleşmiş bir İslam olamaz...
İslam dini/nizamı/düzeni/sistemi, ancak İslam’ın kurucu metninden ve ilk kurucu tecrübesinden ilham alan, ancak onu sadece taklit etme öldürücü hatasına düşmeyen, çağın gerçekleriyle ve problemleriyle yüzleşebilen dinamik ve yenilikçi bir İslam’dır…
İslam dini/nizamı/düzeni/sistemi ve özellikle de Prof. Dr. Necmettin Erbakan önderliğinde ülkemizde gerçekleştirdiğimiz Adil Düzen çalışmaları ciddiye alınsaydı…
Diğer bir ifadeyle…
Muhammed İkbal’in “İslam’da Dini Düşüncenin Yeniden İnşası” adlı eserinin başlığında ifadesini bulan böyle bir İslam tasavvurunun inşası yolunda İslam dünyasında yüz yıldır sergilenen çabalar, muhafazakâr kitleler tarafından bloke edilmeseydi, İslam dünyasının elitleri ve yönetici tabakaları tarafından da ciddiye alınsaydı, bugün Garaudy’nin bu konudaki kitaplarında sözünü ettiği ümit ışığı bütün insanlığı aydınlatıyor olabilirdi...
Mamafih zaman henüz çok geç değil...
Henüz bazı şeylerin zamanı da gelmemiş olabilir...
Ama yeni bir başlangıç yapmak için her an vakit gelebilir…
Ve işte o vakte kadar bizim çalışıp her şeye hazır olmamız gerekir…
Nitekim…
Artık yarım yüzyılı da aşan “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Dünya Düzeni, Adil Düzen İnsanlık Anayasası” çalışmalarımızın ana sebebi de budur…
Daima bir ümit vardır…
Ülkemiz işte böyle bir ümidin canlandırılmasına katkıda bulunabilecek bir taraftan ciddi potansiyellere sahiptir, diğer taraftan yarım yüzyılı aşan çalışmalar vardır; ancak bu potansiyelleri görebilecek göz, duyabilecek kulak, algılayabilecek idrak lazımdır...
Şimdilik…
Bu potansiyeller bir taraftan birileri tarafından yeniden hatırlanmayı, diğer taraftan da bilmeyenler açısından kendisinin keşfedilmesini beklemektedir...
Ülkemiz yöneteniyle ve yönetileniyle bu potansiyelleri keşfetmeye başladığı anda…
İşte o zaman yeni bir dünya nizamı/düzeni/sistemi inşası için yola çıkmak üzere toplumumuz hazır hale gelecektir ve yapılması gerekenler de yapılacaktır...
(Önemine binaen ve kör-sağır-dilsizler sebebiyle belki biraz daha devam edebiliriz…)
6.9.2023