NASIL BAŞARACAĞIZ?
Okumayı seviyordum ve henüz orta-lise yıllarımda çok okuyordum… Bu alışkanlığım devam ediyor ama artık yazmaktan okumaya eskisi kadar vakit ayıramıyor ve üzülüyorum… Yine de günlük okumalarım devam ediyor… Nitekim bugün (yani dün) de okudum ve en çok şu satırlar dikkatimi çekti; Yusuf Ziya’nın “Bu gidişle Kâbe’ye varamayız” başlıklı yazısının ortasından ve sonundan sizlere de sunacağım şu iki bölüm…
İlk bölüm: “Doğru, bu örgütler, bu terör, İslam'ı temsil etmiyor./ Peki, İslam'ı ne temsil ediyor? Ne temsil etsin?/ Bunu arayıp bulmamız, bulup hem kendi önümüze, hem dünyanın önüne koymamız gerekiyor.” (Yusuf Kardeş; biz arayıp bulduk: “ADİL DÜZEN”! Yarım yüzyıldır hem kendi önümüze hem dünyanın önüne koymak için çalışıyoruz… RNE)
İkinci bölüm: “Üniversitelerimiz?/ Çok eleştirirdik. İlk 500'e giremiyoruz diye. Bilhassa 28 Şubat günlerinde. Başörtülü kızlar üniversiteye sokulmazken./ Şimdi, başörtülü kızlar üniversiteye girdi. Fakat üniversitelerimiz hala ilk 500'e giremedi./ Niye acaba?/ Bilim adamlarımız, hep birbirinin tekrarı, suyunun, suyunun suyu eserler yazdığı için mi?/ Doçentlik, Profesörlük payesi, yazmayan, çizmeyen, düşünmeyen 'âlim'lere bedavadan verildiği için mi?/ Veya, İslami İlimler sahasındaki hocalarımız, işi gücü bırakmış, bilimsel özgürlüğü unutmuş, birbirlerini sapıklıkla, suçlayıp durdukları için mi?” Nokta!
Tespit ve teşhis doğru da, tedavi ve çözüm olan “ADİL DÜZEN” neden görülmüyor?!
Neyse, biz işimize bakalım ve geçen haftaki onaltı sayfalık telif tefsir çalışmamızdan günümüzü doğrudan ilgilendiren bir bölüme odaklanalım; ola ki dertlerimize deva olur…
Kur’an’daki Hazreti Şuayb Peygamberin kıssasını iyi anlamak için günümüze bakalım. Günümüzde de hem ÖLÇÜLERDE VE TARTILARDA hile yapılmakta hem de FİYATLARA, ÜCRETLERE, KİRALARA baskı yapılmaktadır. Hükümetler halktan istedikleri VERGİYİ istedikleri şekilde almaktadırlar. Bunlar insanlığa yapılan en büyük zulümdür. Önce kendimizi bu zulümden kurtarmamız gerekir. İSTİĞFAR ETMEK demek, ölçü ve tartılarda hile yapmayacağız, fiyatlara ve ücretlere karışmayacağız, devlete vergiyi meşru sınırları içinde vereceğiz demektir.
BUNU NASIL BAŞARACAĞIZ?
Rabbimizden istiğfar ederek yani O’nun kitaplarına ve şeriatına sarılarak; O bize yol gösterecektir. Biz 1960’larda bu başvuruyu yaptık, birinci adımı attık ve büyük başarılarla yolumuzu aldık. Eksiğimiz vardır. Bilgimiz vardır. Şimdi ikinci adımı atıyoruz...
KUR’AN BİZE NE EMRETTİ?
HİCRET EDİN diye emretti. Mevcut olan topluluk içinde bunlardan kurtulmanız mümkün değildir. Herkes vergi kaçırırken siz kaçırmazsanız iflas edersiniz. Zaten bu dayanılmaz vergileri siz iflas edip onun (sermayenin) işçisi olasınız diye sermaye koydurmuştur. Müteahhitler çalsın diye demirleri projede fazla koyuyorlar. Normal çalan müteahhitlerin binaları yıkılmıyor. Siz çalmazsanız dairenizi satamazsınız. Çalarsanız, işte Medyen halkının yaptığını yaparsınız.
Ancak hicretle bu zulüm dünyasından kurtulmanız mümkündür.
NEREYE HİCRET EDECEKSİNİZ?
KUR’AN bunu bildiriyor. BİRBİRİNİZE HİCRET EDECEKSİNİZ. Yani bir yer alacaksınız, orada toplanacaksınız. Birden çoğalmayı istemeyeceksiniz. Kur’an, ‘çoğalayım diye temenni etme’ diyor. Bulunduğunuz topluluğun sözleşmelerine uyun deniyor. O halde mevzuatımız içinde uygun ortaklık arayacağız. Bu da “kooperatif”tir. Önce yüz ortaklı “semt kooperatifi” kuracağız ve oraya hicret edeceğiz. Karşılıksız parayı kullanmayacağız. Biz para ile mal satmayacağız, mala-mal olarak satacağız. “Semt Bonosu”nu çıkardığımızda biz ürünlerimizi “SEMT BONOSU” ile satacağız. Bakkalımızda o bono ile malları alacağız. Biz TL’ye veya dolara el sürmeyeceğiz. Tüccarlar “Semt Bonosu” ile aldıkları malları başka pazarlarda satacak ve o gün bakkalda satılacak malları alacaklardır... (Devamı var…)