‘Ve Leküm Fi’l-Kısasi Hayatün Yâ Uli’l-Elbâb’
“EY AKIL SAHİPLERİ, SİZİN İÇİN KISASTA HAYAT VARDIR.” (Bakara, 2/179)
Bu sefer, yazımın sonunda sonuç olarak yazacağımı, yazımın başında ve başlığında, dünya hayatı rehberimiz “Kur’an’dan bir âyet” olarak yazmış oldum.
Kısasta hayat vardır…
Diyette de denge vardır…
Göze göz, dişe diş vardır…
Hırsızın elini kesme vardır…
Kâinatın ve dünyanın banisi ve sahibi Allah’tır…
Allah, şeriat kitabı Kur’an ile bu dünyanın düzenini düzenlemiştir…
Dünya düzeninizi bu şeriata göre düzenlerseniz hayatiyetiniz devam eder gider...
Dünya düzeninizde, kâinatın ve dünyanın yegâne sahibi Allah’ın Kur’an’ından, şeriatından, hukukundan, adaletinden uzaklaşırsanız; sizden önce Allah’ın nizamından uzaklaşan nice kavimlerin başına gelenler sizin de başınıza gelir ve siz de helâk olursunuz.
NOKTA.
***
“Nokta” dememin sebebi var. Kur’an’ın ifadesiyle söylersek, “ULİ’L-ELBÂB” yani “AKIL SAHİPLERİ” için bu kadarı da yeterlidir. Arife tarif gerekmez... Arif olan anlar...
Ama insanlar ya “arif” değilse; insanların “aklı” ya başlarında değilse; Müslümanlar ya gerçek anlamda İslâm şuurunda değilse; Kur’an ehlinin çoğu ya “KUR’AN”dan tamamen uzaklaşmışsa veya ilgilenenler de Kur’an’ı sadece “okuyor ve ezberliyor” ama “anlamayıp dünya düzenlerini ona göre düzenlemiyorsa”; soruyorum: Sizce sonuç ve akıbet ne olur?!.
El-Cevap: İnsanlığın, dünyanın, İslâm âleminin ve Türkiye’nin bugünkü hâli olur.
NOKTA!
Evet, aynen öyle…
Kocaman bir “NOKTA” daha.
***
Buraya kadar hatırlattıklarım “AKIL SAHİPLERİ” için yeterlidir ama “akıl/ilim” ve “vahiy/Kur’an” inkârcısı “birileri” için bir şeyler ifade etmemiş olabilir…
O zaman onlar için de bazı “acı gerçekleri ve korkunç bilançoları” hatırlatayım...
İslâm nizamı yani “ADİL DÜZEN” çözümlerine kulak vermediğimiz…
Bu çare ve çözümlere karşı “kör-sağır-dilsiz” kaldığımız için…
Yine…
Kur’an ifadesiyle hatırlatıyorum…
Bu “FİTNELER” peş peşe durmadan geliyor; gelecek…
Geçen yıl yaşadığımız “17-25 ARALIK OLAYLARI”nın ardından…
Şimdi de “IŞİD ve Kobani” bahanesiyle “7-8 EKİM OLAYLARI”nı yaşadık…
Bu köşede bıkıp usanmadan, sabır ve sebat ile hep hatırlattığım üzere, “SOSYAL TUFAN” seviyesindeki sorunları çözen “ADİL DÜZEN” bu ülkede kuruluncaya kadar da, hatırlatma mesabesindeki bu “FİTNELER” hep yaşanmaya devam edecek…
Baksanıza, şimdi de Kobani’yi Türkiye’ye taşımayı deneyenlerin sebep oldukları yıkımın maddi bilançosuna: Birkaçı polis olmak üzere 40 kişi öldürülmüş... 200’den fazla vatandaş ve 100’den fazla polis yaralanmış... 1114 bina ve 1179 araç yakılmış...
Bir de “SOSYAL HASAR” var ki, bu hasarı sayılarla saymak mümkün değil... Mesela, uzun zamandır üzerinde çalışılan “Barış Süreci” en büyük hasarı gördü… Kalıcı ve demokratik bir çözüme ulaşmak için kendileri ile diyaloga girilen kesimlerden bazılarının, aslında barış ve çözümden yana değil, savaştan yana oldukları ortaya çıktı… Demokrasimizin vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilerimizden bazılarının, iç barışı sabote edenlere ve kentleri yangın yerine döndürenlere destek verdikleri açıkça ortaya çıktı…
Bugünlük bu kadar; diğer bazı ibretamiz detaylar gelecek yazıda, inşaallah…