“Bir avuç toprak” ve “Adını koyalım” yazıları
Malum olduğu üzere, Afganistan’da ikinci Taliban dönemi başladığında tam 10 yazı yazdık; o yazıların sadece ilkinin ve sonuncusunun başlıklarını tekrar hatırlayalım…
“Afganistan’da “Adil Düzen Anayasası” olmalı…” 24, 25 Ağustos 2021 (2 yazı)
“Afganistan’da âdil bir yönetim olmalı ama nasıl?” 7 Eylül 2021
Sonra aynı konuda bir vesilesiyle de “Afganistan.. İslam, devlet, düzen.. Adİl Düzen” başlıklı konu ile ilgili 6 (altı) yazı daha yazdık…
Ve bu yazıları “Türkiye’de ve Dünyada Adİl Düzen Mümkün…” başlıklı ve 29.09.2021 tarihli yazımızla hitama erdirdik…
Sadece biz değil, elbette emsalleri çok az da olsa, bizim gibi dünyanın ve insanlığın genel gidişatından memnun olmayıp benzer şekilde teşhis ve tedavi yazıları yazan yazarlar var. Mustafa Kutlu da bu müstesna yazarlardan biri. “Bir avuç toprak” başlıklı ve 23 Haziran 2021 tarihli son yazısını yazdıktan sonra, sonbaharda yeniden buluşup yazmak üzere izne ayrıldı; o yazıyı okumanızı tavsiye ederim: https://www.yenisafak.com/yazarlar/mustafa-kutlu/bir-avuc-toprak-2058845
Üstat Mustafa Kutlu bir döndü pir döndü ve Eylül ortasından itibaren haftalık “Adını koyalım” başlıklı 3 (üç) yazısını yazdı; dünkü (29.092021) yazının son kısmını okuyalım…
“Tabiata savaş açan. “Hududullah”ı çiğneyip geçen; Allah’a, Peygamber’e, öte dünyaya inanmayan, kendini kâinatın merkezine koyan insan “Sanayi Devrimi” ile kendi putunu kendi yaptı. Bu putun inşası dünyadaki hayatın varlığını teşkil eden “Anasır-ı erbaa”nın neredeyse imhasına doyamıyor.
Kalkınma, zenginleşme, ilerleme, refah ve konfor toprağın, suyun, havanın zehirlenmesi; insanın-hayvanın ve bitkilerin insafsızca sömürülmesi sonucu elde edildi. Pek çok bitki türü, pek çok hayvan nesli yok edildi. Nehirlerin ne denizlerin yapısı değişti. Galipler mağlupların kanını içti, eskiden zevk için aslanların önüne atılan insanlar, çağdaş dünyada fırınlarda yakıldı veya nükleer-kimyasal bombalarla imha edildi. Günümüzde hangi sanayi insanlığın hayrına çalışmaktadır. Gıda mı, silah mı, ilaç mı? Kimya mı, petrol mü, nükleer mi?
Hadi biz “plastik”te karar kılalım. Bu zehirli maddeden kaç milyon eşya üretiliyor? Bu üretim için kaç fabrika çalışıyor? Tabiatta yok olmayan bu zehirli atıklar “geri dönüşüm” ile temizleniyor mu? Kendimizi aldatmayalım. Geri dönüşümün tüm dünyadaki oranı yüzde yedi veya sekizdir.
Bırakın toprakları okyanusların dibinde plastikten dağlar oluştu. Yediğimiz balıkların gövdesinde etinde plastik kalıntılar var. Evdeki eşyalardan, duvardaki boyalardan, çocukların oyuncaklarından sinsi sinsi sızan nedir? Nasıl bir çıkmaza saplandığımız ve bunun içinde çırpındığımız artık anlaşılmalı. Artık bunun adını koymalıyız.
“Sanayi Devrimi” insanlığa değil medeniyet, bir felaket getirdi. Fabrika bacaları “Çağdaş Küresel Medeniyet”in zafer sembolüdür. Ama ne zafer?
El emeği-göz nuru-alın terine dayanan tabiata dost, aza kanaat eden, komşusu aç iken kendisi tok yatmayan, 72 millete bir göz ile bakan, bu sebeple “öteki” kavramını barındırmayan, dünya hayatını “gölgelikte bir lahza dinlenme” kabul eden, ebedî olan öte dünya inancını esas alan, yaradandan ötürü yaradılmış her şeyi seven, dostun evi gönüllerdir gönüller yapmaya geldim diyebilen, insaf, merhamet, af, bereket, feraset, basiret, mürüvvet, hidayet, hürmet, hizmet, sadakat, ehliyet, liyakat, fazilet, feragat, hürriyet, sabır, şükür, teşekkür, tefekkür, tevazu, cesaret, şecaat, hamaset, cömertlik, infak, ikram, tevazu, izzet, iffet, letafet, nezaket, zerafet, ahde vefa, uhuvvet, sükunet, hamiyet, nihayet “adalet”e dayanan bir “hayat tarzı”nın özlemi içindeyiz.
Türkiye olarak biz başta “savunma” olmak üzere stratejik hamleleri terk edecek değiliz. “Musa Musa da, o kadar uzun boylu değil” denilmiş. Bu hayat tarzını oluşturacak sistem önce fikrî bir ceht istiyor, bir zihniyet değişimi. Açıkçası “Bir başka dünya mümkün” demek lazım. Sonra “toprağa dönüş”ün ilmî, içtimaî, iktisadî, siyasî ve hukukî çerçevesini çizmek. Bu ne kadar zaman alır. Bilemeyiz. Gayret bizden tevfik Allah’tan.”