İnsanlığın zulümden kurtulup saadete ermesi için - 3
Bu yazımız önceki yazılarımızın devamı olarak birlikte okunmalıdır…
Âl-i İmrân Suresi 169-171’inci ayetler üzerindeki çalışmamız söz konusu…
Ayetlerde “yestebşirûne” kelimesi geçiyor; “istibşar ediyorlar. Seviniyorlar.”
İlk ayette “Vav” harfi var ama ikincide “Vav/Ve” harfi tekerrür etmemiştir, dolayısıyla yukarıdaki istibşarın bir açıklamasıdır yani bedeldir.
Sevinenlerin sevinçleri iki türlüdür:
a) Biri, ahirette kendilerine verilmiş olanlar sebebiyle ferahtadırlar.
b) Diğeri de, dünyadaki başarılardan dolayı istibşar yani sevinç içindedirler. Onlara dünyada olacaklar bildirilecek, Allah’ın sebilinin nasıl galip geldiğini bilerek sevineceklerdir. Nasıl doğru bir gaye için çalıştıklarını anlayacaklardır.
Bu durum şunu gösterir; Allah rızası için malını ve canını vermiş olanları Allah boşu boşuna ölmek gibi bir durumla karşı karşıya bırakmayacaktır.
Vatanı savunanlar bunu Allah rızası için yapmakta, Allah’ın rızasını kazanmak için vatanlarını savunmaktadırlar. Önce devletimiz yaşamalıdır ki sonra o devletimiz “Adil Düzen”e ulaşsın. Devletimiz yıkılırsa, çökerse, yok olursa artık bizim “Adil Düzen”i getirmemiz mümkün olmaz. Dolayısıyla bu devletin çıkarı için çalışanlar aynı zamanda “Adil Düzen”in çıkarı için de çalışmaktadırlar. Çünkü bu ülkeye er veya geç, ister istemez, kanlı (savaşla) da olsa kansız (barışla) da olsa “Adil Düzen” gelecektir.
Âl-i İmrân Suresi 171’inci ayetler şöyle başlamakta “Yestebşirûne bini’metin mina(A)llâhi ve fadlin” ve şöyle sona ermektedir: “Ve enna (A)llâhe lâ yudî’u ecra’l-mu’minîne.” Allah’ın bir nimeti sebebiyle sevinmektedirler ve Allah onları ahirette ferahlatmaktadır. Dünyada olanları da zafere ulaştırmış, onları da sevindirmiş yani onlara nimet vermiştir. Bunun sebeplerini anlattık, anlatmaya devam ediyoruz…
Allah’ın yolunda cihat yapanlar hiçbir zaman yenilmezler. Daima onlar galip geleceklerdir. Çünkü onlar Allah yolundadırlar ve Allah hiçbir zaman yenilmez.
Burada “Fadl” “Nimet”e atfedilmiştir, dolayısıyla o da “Minellahtan” yani Allah’tandır. Şehitlerin çabalarıyla yaşayanlar nimetlere ulaşmışlardır. Tabii ki, Allah’ın daha fazlasını vermesiyle bu durum gerçekleşmiştir.
Bundan önceki ayetlerde hep şehit olanlardan bahsetmiştir. Ancak kalanların da yani şehit olmayan müminlerin de bütün amelleri asla boşa çıkmamaktadır. Bu sebeple “Va/Ve” harfi ile atfetti. Yani, yukarıdakilerden ayrı olarak, şehitlerin ulaşmış oldukları yüksek makamları yanında, gazilerin de ücretlerinin olduğunu ifade etmektedir. Bundan sonraki ayette de cihad yapan müminlerden bahsedecektir. Bu ayette buna işaret etmektedir.
“Ve enna (A)llâhe lâ yudî’u ecra’l-mu’minîne.”
Ve Allah kimsenin ücretini zayi etmez, eksik etmez ama özellikle de müminlerin ecirlerini zayi etmez. Allah şehit olanların mertebelerini yükseltir.
Ama Allah diğer müminlerin ücretlerini de eksik etmez, hatta fazla fazla öder. Bu ödeme hem bu dünyada elde edecekleri zaferle olacaktır hem de ahirette ulaşacakları müminlerin cenneti olacaktır.
Allah cennet karşılığında onların mallarını ve canlarını satın almıştır.
Ancak bunların bazısından canlarını alır ve onları şehitlik mertebesine yükseltir. Çoğunun mallarını ve canlarını ise yine kendilerine iade eder. Ama cenneti geri almaz. Cennet onlara bedava kalmış olur. Kâr etmiş olurlar.
Allah tarafından şehit olanlara ise kat kat mertebeler verilir. Her şeyden önce şehitler hemen cennete götürülürler. Diğer müminler ise zafer sonunda bu dünyada verdiklerini geri alır, cennet onlara kâr kalır. Şehit olmamakla beraber bu dünyada karşılıklarını almış olurlar. “Mü’minler” kelimesi burada kurallı erkek çoğul olarak getirilmiştir; bir cemaati, bir topluluğu ifade etmektedirler, onların ecirleri yani ücretleri zayi olmayacaktır. Bütün bunlar insanlığın zulümden kurtulup saadete ermesi için yapılmaktadır… Ve’s-SELAM…