Ali Yakup Cenkçiler Hoca ve Erbakan Hoca - 1
Mayıs ayı sonlarında (21 Mayıs 1988) vefat eden Hocaların Hocası Ali Yakup Hocamızı farklı şekilde anmaya devam ediyoruz…
Bu anmayı yaparken, Mustafa Atalar’ın “Hocamla Yıllarım / Ali Yakup Cenkciler’in İlim ve Fikir Dünyası” başlıklı iki ciltlik kitaplarında yazdıklarından yararlanmakta olduğumuz daha önce hatırlatmıştım…
Mustafa Atalar, ülkemizde bu günlerde iyice ağırlaşan siyasi gündemleri de etkisiyle, kitap çalışmasındaki özellikle “ALİ YAKUP HOCA VE SİYASET” bölümünü, şu mesajla tavsiye etti:
“Ali Yakup Hoca ile ilgili seri yazılarınızdan birinin veya ikisinin Hoca’nın siyasete bakışını ele almanızın yararlı olabileceğini düşündüm. Daha geniş malumata ihtiyaç olursa ikinci ciltteki Turgut Özal’la ilgili hatıraya da bakılabilir. Selam, saygı ve dualarımla...”
Bugün de bu başlık altında anlatılan ve buna istinaden yazılanları okuyalım…
“Ali Yakup Hoca, hiçbir zaman fiilen politikanın, eylemli siyasetin ve siyasî faaliyetlerin içinde olmasa da siyasete ve siyasî olay, faaliyetlere asla ilgisiz kalmaz, tam tersine çok ilgi duyar ve çok yakından da takip ederdi.
Değişik siyasi görüşlerden ve siyasi partilerden de kendisini ziyarete gelenler, bazı konularda kendisine danışanlar ve istişare edenler eksik olmazdı.
Ali Yakup Hoca, hangi siyasi partiden ve görüşten ve kim olursa olsun, kendisini ziyarete ve fikir danışmaya gelen herkesi hoş tutmaya çalışır, hiç ayırım gözetmeden hepsinin anlattıklarını dinler, elinden geldiğince de hepsini hakka, hakikate, iyiye, güzele, doğruya yönlendirmeye çalışırdı. Hepsine de hiç yüksünmeden, sözü de hiç dolandırmadan, lafı eğip bükmeden ne söylenmesi gerekiyorsa, açık yüreklilikle ve iyi niyetle söylerdi.
Ali Yakup Hoca’yı yakından tanıyanlar; edebiyatın en muhtevalısını, kelamın en zarifini, edebin en kâmilini, siyasetin de en ferasetlisini onda bulurlardı.
Ali Yakup Hoca, söylediklerini iyi niyetle, kalpten söylediği, boş ve gereksiz yere konuşmadığı, son derece hasbi yani hesapsız, art niyetsiz ve samimi konuştuğu için; sözleri kimseye batmaz, muhatabına da çok tesir ederdi.
O’nun ağzından çıkanlar, muhatabının bir kulağından girip öbüründen çıkmaz, kalplere ve gönüllere işlerdi. Bunun sayısız örnekleri vardır.
Profesör Necmeddin Erbakan’dan, Turgut Özal’a kadar, ülkemizin pek çok saygın siyaset adamı zaman zaman onun fikir ve görüşlerine başvurma ihtiyacı da hissetmişler, kendisinden yararlanmışlardır. Keşke, kendisiyle daha sık görüşebilseler, kendisinden daha fazla yararlanabilselerdi; hem kendileri, hem de ülkemiz için çok daha hayırlı ve yararlı sonuçlar meydana gelebilirdi. Merhum Turgut Özal ilk defa politikaya gireceği, yeni parti kuracağı zaman, ülkemizin önde gelen kanaat önderleriyle görüşürken, Mehmet Zahit Kotku Efendi’nin yönlendirmesiyle Ali Yakup Hoca’yı da ziyaret etmiş, onun kendisinin çok işine yarayan öğüt ve nasihatlerini dinlemişti. (Bu ziyaret kitabın ikinci cildinde detaylı yazılmıştır.)
Ali Yakup Hoca’nın siyasi konularda ne kadar bilgili, siyasi feraset ve basiret sahibi olduğunu anlayabilmek için, Diyanet İşleri eski Başkanlarımızdan, Refah Partisi Gümüşhane eski Milletvekili Lütfi Doğan’ın şu ilginç hatırasını nakletmek yeterli olabilir.
Bilindiği gibi 1974 seçimlerinden sonra, bir koalisyon hükümeti kurulması zorunlu halde geldiği ve başka alternatifler hayata geçirilemediği için MSP-CHP koalisyonu kurulmuştu. Fakat MSP’nin sol bir partiyle hükümet kurmasına İslami gruplar karşı çıkmışlar, çok büyük tepki göstermişler, parti içinden de çok ciddi bir muhalefet olmuştu.
Buna karşı çıkan 22 milletvekili partiden istifa etmiş, partinin il ve ilçe teşkilatlarında çözülmeler, dağılmalar, istifalar olmuştu.
Bu hengâmeli günlerde bir gün, hükümette Başbakan Yardımcısı olarak görev yapan Erbakan Hoca ile Lütfi Doğan Hoca bir iş için İstanbul’a gitmişler...”
(Bu önemli hatıranın asıl ana bölümü ile devam edeceğiz…)