Evet, aynen öyle; insanlığı yok etmeye çalışanlara dikkat edelim…
Neden?
Nedeni ayan beyan yani apaçık ortada; “sonuçları” hep birlikte yaşıyoruz…
Evet, “sonuçları” hep birlikte yaşıyoruz ama bunun “sebepleri” üzerinde duran yok!
Ne oldu da dünya bu hale geldi?
İnsanlık neden yok olma durumu ile karşı karşıya?
Bu hale gelmemizin “ilmî, iktisadî, idarî/siyasî sebepleri” nelerdir, acaba?
Bir de bizim yarım yüzyıldır yürütmekte olduğumuz çalışmalara istinaden dile getirdiğimiz “din/düzen” sorunu var ki; bu sorun belki de “sorunların anası” gibi görünmekte değil mi, acaba? Biz, işte bütün bu çalışmalarımıza dayanarak diyoruz ki; hayatın bu dört ana alanında “sorunlar” var, bu sorunların “sonuçları” var, bir de bunların “sebepleri” var.
Biz bu sorunların bütününe “sosyal tufan” diyoruz; evet, SOSYAL TUFAN!
***
“İnsanlığı yok etmeye çalışanlara dikkat edelim-1” başlıklı birinci yazımız bu köşede yayımlandığı gün, bir yazarın (Prof. Dr. Ahmet Maranki) benzer sorunlara dikkat çeken “Şeytanın davulu ‘medya’ mı?” başlıklı yazısı yayımlandı. İlgili bölümü okuyalım…
“Devletler üstü güç şeytanın aklı BARON’un; ‘goim-sürü-koyun’ gütme stratejileri ve kitlesel katliamı hız kazandı. Geçen yazımızda bir kısmını verdik, bakın daha ne oyunlar oynanıyor: “Ürünlerimizin filmde kullanıldığını görüp alışacaklar ve gerçek etkilerini asla bilemeyecekler. Zihinleri gençken en çok sevdikleriyle, tatlılarla, şekerlerle zehirleyeceğiz. Dişleri çürüdüğünde, zihinlerini öldürecek ve geleceklerini çalacak metallerle dişlerini dolduracağız. Öğrenme yetenekleri etkilendiğinde, onları daha da hasta edecek ve başka hastalıklara yol açacak ilaçlar vereceğiz. Yeni hastalıklar için yeni ilaçlar üretip vereceğiz ki yeniden hasta olsunlar. Gücümüzle onları uysal ve zayıf hale getireceğiz. Depresif, yavaş ve obez olacaklar ve yardım için bize geldiklerinde onlara daha fazla zehir vereceğiz.
Hükümetlerini biz kuracağız ve muhalefetleri de biz tesis edeceğiz.
Bizim için çalışacaklar ve biz onların emeğinden çalarak zengin olacağız.
Ailelerimiz asla onların ailelerine karışmayacak. Kanımız saf olmalıdır.
Bize karşı geldiklerinde birbirlerini öldürmelerini sağlayacağız. Onları dogma ve din yoluyla birbirlerine düşman ve ayrı tutacağız. Onlara hissettirmeden yol göstereceğiz ve kendi kendilerine karar verdiklerine inanmalarına izin vereceğiz.
Kalplerini parçalayıp kendi çocuklarını öldürmelerini sağlayacağız.
Birbirlerini öldürmekle meşgul olacaklar.
Bundan çok yararlanacağız, çünkü bizi görmeyecekler.
Savaşlarından ve ölümlerinden zenginleşmeye devam edeceğiz. Nihai hedefimize ulaşılana kadar bunu tekrarlayacağız. Onları korku ve öfke içinde yaşatmaya devam edeceğiz, onlara yanlış imaj ve haberler vereceğiz!
Hepimizin bir olduğumuza dair ilahi gerçeği her zaman onlardan saklayacağız. Adım adım hedefimize ilerleyeceğiz. Onları kontrol etmek için topraklarını, ellerinden alacağız! Onları sonsuza kadar esir edecek, borç içinde tutacak bir para sistemi kuracağız!”
Sahi biz bu filmi Türkiye’de yıllardır görür gibiyiz! Senaryo tamamen hayata geçirilmiş! Kimin eliyle mi? Yorum yapmak istemiyorum, kararı siz verin!”
***
Evet, yazar aynen öyle diyor: “Yorum yapmak istemiyorum, kararı siz verin!”
Biz de öyle yapalım ve son sözü Allah’a yani Kur’an’a; Rum Suresi’nin 42’inci ayetine bırakalım: “Zahara’l-fesâdufî’l-berri ve’l-bahri bimâkesebeteydi’n-nâsiliyuzîkahumba’dallezîamilûleallehumyerciûn. / İnsanların elleriyle kazandıkları sebebiyle karada ve denizde fesat zuhur etti (ortaya çıktı); yaptıklarının bir kısmının onlara tattırılması için. Umulur ki böylece onlar (Allah’a) dönerler (yönelirler).”