Hoca Efendi tartışılmaz mı?
1274 Okunma, 1 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

10.06.2010

BENİM bildiğim şudur:

Her şey ama her şey tartışılır.

Halife tartışılır, sahabe tartışılır, imamlar tartışılır, müçtehitler tartışılır, kader tartışılır, kulluk tartışılır, yaratanın varlığı tartışılır, evrenin yapısı tartışılır.

Hem de kıyasıya tartışılır.

Kol kırılır, yen içinde kalmaz.

Şimşekler çakar... Sonuna kadar gidilir... Allak bullak edilir...

Benim bildiğim budur.

* * *

Ama şimdi yeni bir lakırdı tutturulmuş...

Şöyle bir şey:

“Aman Hoca Efendi'yi tartışmayalım... Aman düşmana cephane vermeyelim... Aman kol kırılsın ama yen içinde kalsın... Aman ha aman...”

Bu “aşiret kültürü” nereden beslendi, bu “getto mantığı” nasıl bu kadar işlerlik kazandı, gerçekten anlamıyorum.

Ne korkuyorsun kardeşim, tartışsana...

Fikrini söylesene...

Ne düşünüyorsan haykırsana...

Kapalı kapılar ardında bin türlü dedikodu yapıp kamu önünde dut yemiş bülbüle dönersen, “hakikatin şimşeği” nasıl çakacak beyinlerde?

* * *

Hem ille de...

“Vay... Fethullah Gülen İsrailci olmuş...” mu demen gerekir?

Sen “Siyonist uşağı”, “MOSSAD ajanı”, “İsrail yalakası” demeden tartışamaz mısın?

“Hoca Efendi şöyle demiş ama ben öyle düşünmüyorum” demenin nesi kötü?

Sen katılmadığın yönleri vurgularsın, “Hoca Efendi” de lütfedip kendi görüşünü ortaya koyar...

Bunun nesi fena?

Hani “ümmetin ihtilafı”nda rahmet vardı?

Hani yanılınca şu kadar sevap, isabet kaydedilince şu kadar sevap kazanılırdı?

Ne oluyor yahu?

Çıldırdınız mı Allah aşkına?

Benim bildiğim, benim tanıdığım İslami kesim böyle değildi yahu...

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

Yorum:

Fanatizm (Taassup)

İnsanın psikolojik gelişim süreci çok ilginçtir. Doğduktan sonra olgun bir insan olana kadar çeşitli aşamaları geçer. Eğer atlamayı başarmadığı bir aşama varsa o aşamada kalır ve psikolojik olarak atlayamadığı aşamanın izlerini taşıyan hasta olur ya da kişiliği o geçemediği aşamanın etkisi ile oluşur. İşte fanatizm yani taassup hastalığı bu aşamalardan birini geçememekten ileri gelir.

Bebek doğar. Doğmadan önce nasıl annesi ile tek vücut olarak bütünlük arz ediyorsa doğduktan sonra da psikolojik olarak bu bütünlüğünü devam ettirir. Bebek annesi ile bir bütündür. Büyüdükçe annesinden farklı bir kişi olduğunu anlaması gerekir. İşte bu tutarlı ve sağlam bir kişilik geliştirmesinin en önemli sürecidir. Eğer anne bebeğinin kendisinden ayrılmasına müsaade etmeyecek seviyede aşırı bir bağlanma gösterir veya gereğinden fazla uzak durursa, her iki durumda da bebek kendisinin farklı bir birey olduğunu anlayamaz. Kendi kimliği annesinin kimliği içinde gelişir. Ayrı bir kimlik geliştiremez. Kendisine ait bir duygusallık da geliştiremez. Kısaca öznelleşemez. Bu kişinin bütün hayatı bir başkasının varlığına bağımlıdır. Bu nedenle çevredeki insanlar ya iyidir ya kötüdür. Bu kişi için artık gri tonlar yoktur, tıpkı bir bebeğin düşüncesi gibi. Anne ve babası, kardeşleri, yakınları iyidir, diğer insanlar kötüdür. Başkaları kucağına alınca ağlar, annesi alınca susar. Zaman geçer ve anne bebeğe yavaş yavaş uzaklaşır. Bazen bebeğini hayal kırıklığına uğratır, bazen ona kızar, bazen sever. Dengeli bir davranış biçimi içinde bebek kendisinin annesinden farklı bir kimse olduğunu anlar. Yani bireyselleşir, yani öznelleşir. Bir çocuğun öznelleştiğinin en önemli belirtisi geçiş nesnesidir. Özellikle çocuk uykuya yatarken yanında olmasını istediği bir nesne ister. Ya eline belirli bir oyuncak alır, ya belirli bir yastığı ister ya da belirli bir battaniyeyi ister. Benim büyük oğlumun üzeri balık desenli battaniyesi vardı, onun dışında başka battaniye ile yatmazdı. Uykusu gelince “balıklı bandilim” derdi. Bazen geçiş nesnesi yerine hayali bir arkadaş veya hayali varlıklar olur. Çocuk onlara isimler verir. Yani çocuk artık kendisi dışında başka varlıkları bilmeye başlamış ve kendi öznel dünyası ile dış dünyayı ayırmaya başlamış demektir. Olması gereken de budur. Çocuk bu geçiş nesnesinin sahibidir. Onun isteği dışında bu geçiş nesnesine bir şey yapamazsınız. Bu nesneyi sever, bazen kızar, bazen döver. Eline oyuncak ayıyı alır, zaman zaman sever, zaman zaman döver. O nesneyi siz kendi isteğinizle değiştiremezsiniz, atamazsınız. Çocuk öz varlığıyla ilk dış dünya ilişkilerini bu nesne (veya nesneler) üzerinden kurar. Bu nesne size göre çok değersiz, çok eski bir oyuncak veya yırtık pırtık olmuş bir tülbent olabilir. Ama değiştirmeye siz yetkili değilsinizdir. Büyük oğlumun battaniyesinin artık kenarları yırtılmıştı ama değiştiremiyorduk. İnsanlara açıklama yapıyorduk, başka battaniye ile yatmıyor diye. Çünkü onun geçiş nesnesiydi ve biz onu değiştirmeye veya atmaya yetkili değildik. Çocuğun bu nesne ile ilişkisinin kesilmesi bu süreç tamamlanınca kendiliğinden olur. Bundan sonra artık çocuk için geçiş nesnesinin önemi yoktur. Ama o süreç içinde çok önemlidir.

Fanatizm bu öznelleşme aşamasını geçememekten kaynaklanan bir durumdur. Psikiyatristler buna hastalık demezler. Ancak sağlıksız durum ifadesini kullanırlar.

Psikiyatride fanatizmin tanımı şu şekilde yapılır: Bir düşünceye, bir kitaba, bir lidere, bir gruba katı bir şekilde bağımlı olma ile tanımlanabilecek aidiyet biçimleridir.

Çocukluk döneminde öznelleşemeyen bireyin kendi benliğini bir kişiye ya da bir gruba bağlamasından ibarettir. Tıpkı bir bebeğin kendisinin parçası olan annesinin yanında kendini güvende hissetmesi gibidir. Fanatik de bu kişi ya da grubun yanında kendinin bir bebek gibi güvende hisseder. Fanatik için bağlandığı insan ya da grup iyidir, onun dışındakiler kötüdür. Yani o kişi veya gruptakiler beyazdır, diğerleri siyahtır. Bu bağlanma bilinçli değil, bilinç dışıdır. Ama en önemli özelliği bağlanmanın hastalıklı olmasıdır.

Bağlandığı insan ya da grup, bir lider veya bir parti olabilir veya bir cemaat olabilir, hiç fark etmez. Bir fanatiğin bağlandığı kişi veya grup hakkındaki görüşleri mantıklı tartışmalarla, bilinen ikna yöntemleriyle değiştirilemez.

Eğer bağlanılan bir parti ise o parti dışındaki bütün partiler kötüdür, o parti iyidir. O partiden ayrılanlar haindir, kötüdür, kötü insandır. Ne yaparsa yapsın değişmez. Eğer bir cemaat ise o cemaat dışındakiler kötüdür. Eğer tek bir lidere bağlanmışsa o lider dışında lider yoktur. O liderden başka lider olmaz. Tıpkı bir bebeğin annesinden duyduğu güven hissini o liderde hisseder. Tıpkı bir bebek için annesinin ölümü kavramı olmadığı gibi fanatik için de liderinin ölümü kavramı yoktur. Onun bağlandığı lideri ölmez, ölemez. O lidere bağlı olan gruptakilerde liderine tam olarak bağlanmıyorlarsa, her dediği doğrudur demiyorlarsa onlar da siyahtır. Fanatiğin liderine körü körüne bağlananlar beyazdır, diğerleri siyahtır. Eğer bu fanatiklik inançla ilişkilendirilirse fanatiğin kendi cemaatinden olmayanlar veya kendi partisinden olmayanlar veya kendi liderine körü körüne bağlı olmayanlar cehenneme gideceklerdir. Buna tüm kalbiyle inanır. Bu düşüncesi tıpkı bebeğin annesine karşı duyduğu hislerin benzeridir. Bir bebeğin, küçük çocuğun annesi dünyanın en mükemmel varlığıdır, en güzel, en iyi annesidir. Vazgeçilmez varlığıdır.

Fanatikleri günümüzde en iyi anlamak için bakacağımız örnekler partiler içinde, cemaatler içinde yerleşmiş fanatikler ve spor kulüplerini tutan fanatik taraftarlardır.

Fanatik zihniyet mutlak doğruluğa inanır. Fanatiğin varlığını dayandırdıkları ilkeler, doğrular ve kurallar vardır. Bunlar kesinlikle doğrudur. Yorumlanması, eleştirilmesi, değiştirilmesi ya yasaktır ya günahtır. Parti fanatiği ise partisi hakkında eleştiri yapmanızı kabullenemez, lider fanatiği ise liderini eleştiremezsiniz, takım fanatiği ise takımı aleyhinde konuşun, sizi kesebilir bile.

Fanatikler liderlerine hiç sorgulamadan körü körüne bağlanırlar. Lider cemaat lideri ise sorgulayan kimse kafir olarak, siyasi lider ise hain olarak nitelenir. Liderlerini eleştirmeye kimsenin hakkı yoktur. Onlara göre liderleri hata yapmaz, yanılmaz. Gruplarından ayrılanlar hainin ta kendisidir. Ağzıyla kuş tutsa hainlikten kurtulamaz. Artık o eski arkadaşları bir düşmandır ve neredeyse eline geçse kıtır kıtır kesecektir onu. İçi nefretle doludur ona karşı. Her söylediği batar, her yaptığı yanlıştır, her kötülüğün sorumlusu o haindir.

Fanatik kimse, çocukluk döneminde annesinden ayrışmayı yani bireyselleşmeyi başaramamış olduğu için annesine bağlandığı gibi güçlü bağlanmalar ve aidiyet duyguları hayati önem arz eder. Fanatik, bu gruplar içinde bireyselliklerini yitirir. Bağımlılık ve bir başkasıyla bütünleşme ihtiyacını bir liderle, ya da grubun fanatik ideolojisiyle birleşerek giderir.

Unutulmaması gereken bireyselleşememiş kişinin varlığını sürdürebilmesinin tek yolu birine ya da bir gruba bağlanmasıdır.

Fanatikler arasında narsistik, paranoid, bağımlı ve anti sosyal kişilik bozuklukları sık olarak görülür.

Elbette ki bütün cemaat üyeleri, parti üyeleri, takım taraftarları fanatik değildir. Fanatik olup olmadığını anlamanın en temel yolu bağlı olduğu cemaat veya parti veya kulüp veya lider hakkında bir eleştiri yapmaktır.

Fethullah Gülen yanlış yaptı, yanlış konuştu derseniz, sizin mantıklı eleştirinize karşı mantıksız, akıl dışı bir şekilde cevap alıyorsanız, özellikle suçlanıyorsanız karşınızdaki bir Gülen fanatiğidir.

Erbakan’ın yaptığı bir işin yanlış olduğunu söylediğinizde “Erbakan hata yapmaz, sen onu kıskanıyorsun, onu şunun için yapmıştır, bunun için yapmıştır vs” şeklinde akıl dışı savunmalara geçiyor ve sizi bu eleştirinizden dolayı suçluyorsa karşınızdaki bir Erbakan fanatiğidir. Hiç uğraşmayın, onu değiştiremezsiniz. Ölse bile mezardan çıkıp geleceğine inanabilecek seviyede bağlanmıştır.

Saadet Partisi veya Ak Parti, MHP, CHP gibi bir partiyi eleştirince aynı akıl dışı cevapları alıyorsanız o kişide parti fanatiğidir.

Günümüzde görüyoruz, Ak partiyi kuranlar Saadet partili bir grup tarafından hain olarak tanımlanıyor. Ne yaparlarsa yapsınlar şiddetle eleştiriyorlar. Onların söylediği her şeye yanlış diyorlar. Bu insanları en güzel imkanlarla Ak partiye davet edin, gitmezler. Çünkü onlar için menfaat önemli değildir. Kızgınlıklarının sebebi haset de değildir. SP içinde haset veya menfaat trenini kaçırma psikolojisi ile Ak Partiye kızanlar olduğu gibi fanatiklik nedeniyle kızanlarda vardır. Bu fanatik partililere bir cümle söyleyin. Bunu Tayyip söyledi deyin, demediklerini bırakmazlar. Biraz sonra, yanlış söylemişim, bu sözü Erbakan söylemiş deyin, bakın nasıl değişecek fikirleri. Erbakan söyledi ise bir bildiği vardır. O yanlış yapmaz diyecektir.

Bir fanatikle uğraşmayın. Siz onu bebekliğine döndüremeyeceğiniz için değiştiremezsiniz. Fikrini değiştirmez. Fanatikçe bağlandığı parti kapanırsa başka bir grup bulur, cemaat dağılırsa başka bir cemaat bulur, lideri ölürse başka bir lider bulur veya liderinin gerçekte ölmediğini, ya da gökten geri ineceğine inanabilir.

Sağlıklı beyin her fikri, her düşünceyi, her davranışı, herkesi eleştirir. Fanatik beyin bağlandığı birey veya grubu eleştirmez, eleştirene düşman olur, saldırır. Bağlandığı dışındaki her grubu ve herkesi eleştirir.

Sağlıklı beyin hiç kimseye körü körüne bağlanmaz. Sorgular, soruşturur, inceler, doğruları ve yanlışları ortaya koyar. Fanatik beyin bir lidere veya gruba körü körüne bağlanır. Onu sorgulamaz, sorgulatmaz, her söylediği ve yaptığı doğrudur. Yanlışları yoktur.

Sağlıklı bir beyin için diğer insanlar beyaz veya siyah değildir, gridir. Fanatik beyin için diğer insanlar ya beyazdır, ya siyahtır. Kendi lideri veya grubuna mensub olanlar beyaz, diğerleri kötüdür, hatta cehennemliktir. Bazı fanatiklere göre kendi liderine oy vermeyenler büyük kayıp içindedir ve öbür dünyada cehennemde hesap verecektir.

Sağlıklı beyin değişik insanlarla değişik duygusal deneyimler yaşar, bazısını az sever, bazısını çok sever, bazısını sevdiği halde eleştirir, bazısını sevmediği halde bir davranışından veya fikrinden dolayı över. Fanatik beyin bağlandığı lider veya grup dışında kimseyle duygusal bir ilişki kuramaz. Çünkü bağlandığı dışındaki kimseyi gerçekten sevmesi zordur. Aile kursa bile ailesi veya eşi ikinci plandadır.

Fanatik bir bebektir, annesi de bağlandığı lider veya gruptur.

 

 

Lütfi Hocaoğlu


YorumcuYorum
Mete Firidin
14.06.2010
12:37

Size tamamen katılıyorum.





Sayı: 53 | Tarih: 13.06.2010
Reşat Nuri Erol
İstanbul'a yağmur yağdı...
1780 Okunma
11 Yorum
Ilker Ardic
Mehmet Şevket Eygi
Kadından Cuma İmamı!..
1300 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Hoca Efendi tartışılmaz mı?
1274 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Altan
Yunanistan 24, Türkiye 79. sırada
1263 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Toktamış Ateş
Mavi Marmara'nın düşündürdükleri
1226 Okunma
Osman Eskicioğlu
Fikret Bila
Türkiye "hayır" demek zorundaydı
1181 Okunma
Harun Özdemir
Oktay Ekşi
Hâlâ Batılı mıyız?
1180 Okunma
Vahap Alma
Hayrettin Karaman
Asıl muhalefet İslam'a
1165 Okunma
Hilmi Altın
Fehmi Koru
Muhalif olmak
1162 Okunma
Ahmet Kirtekin
Zülfü Livaneli
Batı’nın AKP aşkı, nefrete dönüştü
1143 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
Anlamlı çelişkiler
1132 Okunma
2 Yorum
Süleyman Karagülle
Derya Sazak
Şekil ve öz
1131 Okunma
Serdar Turan
Ruşen Çakır
Hem İsrail’e, hem ABD’ye, hem kendi cemaatine sesl
1121 Okunma
Tayibet Erzen