01.02.2010
Sayın Orgeneralim
Genelkurmay Başkanı olarak başında bulunduğunuz Türk Silahlı Kuvvetleri'nin millet nezdinde aklanması için gösterdiğiniz gayreti takdir ediyor, ama üzüntüyle seyrediyoruz. Savunulamayacak hususları savunmak mecburiyetini hissetmeniz, sizin şahsınızı da yıpratmaktadır; oysa her kurum biraz da başında bulunanla kimliğine kavuşur.
Dünyanın kalbi durumunda olan Ortadoğu'da yaşamamız bize ordumuzun güçlü olmasını duyurur. Bir ordunun güçlü olması, milletinin güvenini kazanması, silahlarının ülkesinde yapılması, disiplini ve bilgisiyle mümkündür. Tarihe bakınca, kazandıkları zaferler bakımından, ordumuzu hiçbir milletin ordusuyla mukayese edemeyiz; fakat son dönemdeki aksaklıklarını da görmezlikten gelemeyiz.
Ordusu siyasete bulaşan millet için çanlar çalmaya başlar. Hangi siyasi partiyi tutarsa tutsun, hiçbir parti milletin tamamının oyunu alamayacağına göre milletin ordusu olmaktan çıkar. Balkan savaşında iki paşamızın birbirleriyle ittihatçılık- itilafçılık kavgası yaparken garnizonlarının basılıp esir alındıklarını biliyoruz. Tahsin Paşa'nın "İş başındakiler partimden değil, ben menfaatime bakarım" diyerek on binlerce silahlı askerimizi tek kurşun atmadan teslim ettiğini nasıl unutacağız? Bazı komutanların önünü açmayalım düşüncesiyle Edirne'yi Bulgarlara bırakalım diyen subaylarımızın cinnet halini başka nasıl izah edeceğiz?
Sayın Orgeneralim; sizlerin iki noktada hassas olduğunuzu milletçe biliyoruz; biri cumhuriyet, diğeri Atatürk inkılaplarıdır. Şunu samimiyetimle söylüyorum ki, İslamiyet bir rejim şablonu getirmemiştir. Semavi din olduğu için mantığında bütün milletlere, bütün zamanlara ve bütün coğrafyalara hitap etmek vardır. Kutuplarda yaşayanlarla ekvatorda yaşayanların devletten bekledikleri farklıdır. Bugün mükemmel dediğimiz, yarın eksiktir. Hiçbir şekil coğrafyaya ve zamana dayanmaz. Müslümanlar krallık, cumhuriyet, meşrutiyet, bir başka rejimde de yaşayabilirler. Müslüman milletimizin cumhuriyetle değil, ancak cumhuriyeti savunurken kantarın topuzunu kaçıranlarla meselesi olabilir. Atatürk inkılaplarına gelince, sosyal tarihimize baktığımız vakit, onların Cumhuriyet'ten önce de gündemde bulunduklarını görürüz. Milli Mücadele'den zaferle çıkılması, bu inkılapların süratle uygulanmasını sağlamıştır. Cumhuriyet'in kurulduğu 87 yıl oldu. İlk hareketler milletin alışkanlıklarına çarpar; ama 87 yılda neyin iyi, neyin kötü olduğunu bir millet değil, hayvan sürüsü dahi anlar. Bir insan kalksa, Karadeniz'in suyunu kova ile Akdeniz'e taşıyacağım dese, ona inanılabilir de, bir milletin iyiden döneceğine inanılmaz.
Muhakkak ki her yerde marjinal gruplar vardır. Amişler doktora gitmezler; elektrik kullanmayıp petrol lambasıyla hayatlarını sürdürürler. Amişlerin bulunması ABD'yi geri bırakıyor mu? Almanya'daki Zimmermanlar bu ülkenin dev adımlarla ilerlemesine engel oluyorlar mı? İnsanın bulunduğu yerde uçuk fikirler olacaktır; ancak büyük kalabalıklar makulde bir araya gelirler.
Genelkurmay Başkanı olarak bizden Silahlı Kuvvetler'imize güvenmemizi istiyorsunuz. Kendinizi bizim yerimize koyunuz ve düşününüz. Gazetelerin yazdıkları doğruysa, Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'na Kıbrıs'ta tatbikatta suikast yapılıyor; yanındaki albay şehit oluyor. Eşref Bitlis'in uçağı uzmanlara göre teknik arızadan düşmüyor; düşürülüyor; bunu siviller yapamaz, üzerine gidilemiyor. Bir Genelkurmay başkanı düşünün ki, mesai arkadaşlarına güvenmiyor, biz sıradan insanlar nasıl güvenelim? Tabii Deniz Kuvvetleri'ndeki komutanlarına karşı suikast timleri, birbirini takip eden şüpheli ölümler bizleri ürpertmektedir.
Sayın Orgeneralim; şehirleşmiş toplumlarda darbe devri kapanır, yapılsa da sadece felaket getirir. Bin Alman veya İngiliz'e sorun genelkurmay başkanlarının adını bile bilmez; çünkü ne ekranlarda görünürler, ne de basında yer alırlar. "Bizim şartlarımız başka" demekle bu iş geçiştirilemez; zira demokrasinin evrensel değerleri vardır. Milletimizin ve devletimizin selameti ordumuzun günlük siyasetin dışına çıkarılmasına bağlıdır. Günlük politikaya bulaşmış bütün personeli acımadan kapının dışına koyunuz. Gelsinler, aramızda siyaset yapsınlar; boylarının ölçüsünü alsınlar. Bunun dışında hiçbir yol yoktur. Milletimize ve devletimize hizmetlerinizde başarılar diler, saygılarımın kabulünü istirham ederim.