Ordunun bütünü değil
1135 Okunma, 0 Yorum
Hayrettin Karaman - Yeni Şafak
Hilmi Altın

Hayrettin Karaman,  hkaraman@yenisafak.com.tr, 28 Ocak 2010 Perşembe

 

Ordunun bütünü değil

Genel Kurmay Başkanı'nın son konuşmasında askerin asıl vazifesine dönmesi, siyaseti siyasetçilere bırakması, demokrasiye destek vermesi, darbelere karşı tavır alması bakımından müspet mesajlar, ümit veren açıklamalar var. Balyoz hareketi ile ilgili yayınlarda ordunun bütününün hedef alınmasına karşı ise sert tepki gösteriliyor ve "ordunun bütünü için bunlar nasıl söylenebilir" deniyor. …

Evet, G.K. Başkanı doğru söylüyor, bütün ordu mensuplarını dine ve demokrasiye karşı göstermek doğru değildir, ama her ikisine de karşı olan, Peygamberimiz için Müslümanları inciten sözler sarf eden, demokrasiyi defalarca kesintiye uğratan... subayları ve generalleri de gördük ve görüyoruz.

Laik-demokratik bir ülkede subayın dindarlığı, gevşek dinli olması veya dinsiz olması ordu içindeki itibarına, vazifesine devam ve terfi etmesine engel teşkil etmemelidir. …

Siyasete bulaşan, ülkeyi yönetmeye, halkın seçtiği yöneticileri engellemeye kalkışan, kendine göre bir irtica tanımı yaparak mürtecileri fişleyen ve fırsat bulduğunda bunları tepelemeyi planlayan askerleri ordudan atmamak, vazife başında tutmak, yargının bunlara haddini bildirmesini engellemeye çalışmak ise oldukça vahim sonuçlar vermekte, işte bu yüzden ordunun bütünü şaibe altına girmekte ve yıpranmaktadır.

Başını örten er ve subay ana babalarını garnizonlara, asker mekanlarına sokmayan ordu mensupları hala var.

Bir yandan "Demokrasilerde çare tükenmez" deniyor, öte yandan bazı generaller ve subaylar bölünmeyi ve irticayı demokrasi ile engellemenin mümkün olmadığını iddia ederek darbe yapmaya kalkışıyorlar. …

Yazının tamamı için bakınız: http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=20648&y=HayrettinKaraman

 

 

YORUM:

Bir yapıdaki sorunları, sorunların seviyesini belirmek nasıl çözüm üretileceğini belirlemek için çok önemlidir. Sorunlar detaylarda ise çözümleri detaylarda, sorunlar ana noktalarda ise çözümleri de ana yapıda aramak gerekir. Sorunlar genelde iki şekilde oluşur. Mevcut yapının zamanla bozulması şeklinde oluşabileceği gibi dışarından veya içeriden birtakım etkilerle de oluşabilir.

 

Türkiye’de son dönemdeki sorunlar incelendiğinde, Türkiye’nin genel yapısı gibi devleti ayakta tutan ana yapıları konusunda da çok ciddi sorunlar vardır..

 

Binanın genelindeki sorunlara ek olarak, ana kolon ve kirişlerinde sorunlar belirtilmektedir. Basit sarsıntılar tüm binada hissettirilmektedir.  Binada oturanlar, en güvendikleri yerlerle ilgili duydukları ses ve görüntülerle bina içinde tereddüt ve karışıklığa düşürülmektedir. Her geçen gün binayı taşıyan kolon ve kirişlerin çok kötü olduğu haberleri halka yayılmaktadır. Binayı korumakla görevli olanların binayı ve yöneticilerini yıkmaya çalıştıkları, yönetime yakın olanları öldürmek istedikleri v.b haberler sürekli bazı birimlere, medyaya ve medyadan da halka servis edilmektedir.

 

Olaylar incelendiğinde öncelikli olarak medya, polis, yargı, bazı İslami cemaatler, hükümet ve ordunun üzerinden işlemler yapıldığı görülecektir.  Bu grup, birim, kurumlar içerisinde en ağırlıklı ilgi alanında ordu bulunmaktadır. Ordunun en mahrem bilgileri, en mahrem alanlarından birtakım bahanelerle servis edilmektedir. Bu servis edilme işleminde ordu ve diğer alanlardaki insanlardan etkili, güvenilir, saygınlığı olan insanlar da olayın içine çekilerek tam bir çatışma ortamı hazırlanmaktadır. Çatışma ve sonunda yıkma planını yapanlar, adeta bir binayı yıkmak için yük, denge, mukavemet hesaplarını detaylı yapmışlar ve nereye dinamit koyacaklarını da kendilerince planlamışlar…

 

Bana göre, bu çatışma ortamını oluşturma, uzun yıllardır yapılan projelerin son aşamalarıdır. Uzun yıllar boyunca başta medya olmak üzere diğer alanlar, birimler ve kurumlarda özel çalışmalar yapmışlar. Kimleri kullanabileceklerini, kimleri harekete geçirebileceklerini iyi tasarlamışlar.

 

Genel olarak incelendiğinde, bu çirkin oyunda ana çatışma oluşturulacak alan, içerisinde sonunda halk ve orduyu karşı karşıya getirme çabasının olduğu görülecektir. Halk kesiminin tabanının %98’i Müslüman olduğu bir ülkede sizce ordunun kime karşı olduğu kurgusu işe yarar? Başka bir anlatımla, ordunun hangi alanda eksikleri ve yanlışları oluşturulur ve olur olmaz bir şekilde kullanıma sokulur? 

 

Türkiye’de her şey düzeltilebilir, yenilenebilir ancak ordunun bölünmesi veya ordu ile halkın karşı karşıya getirilmesi onarılmaz yararlar açar. Ordusuz millet ayakta kalamaz. Halka dayanmayan ordu da muzaffer olamaz ve ayakta kalamaz. Halkın yerine geçecek başka halkı mı aranmaktadır? Ordunun yerine geçecek başka ordu mu aranmaktadır?

 

Dikkat edilmesi gereken ikinci konu; İslam’ın laik, demokratik, bilim rehberliğinde gelişen bir anlayış olmaması için içeride ve dışarıda yanlış tanıtılmasıdır. Türkiye’de bu konuda özel gayretler vardır.  Sıradan aklı olan herkesin uzak duracağı bir İslam anlayışı bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de servis edilmektedir. Bu konuda iki tehlikeli anlayıştan bahsedilebilir. Biri; İslam inancını laik demokratik İslam sistemi ile karıştırıp teokratik bir inanç düzeni anlayışının yaygınlaştırılmaya çalışılmasıdır. Böyle bir anlayış asker veya sivile servis edilip çatışma ortamı oluşturulmak istenmektedir. İslam ile ilgili oluşturulmaya çalışılan ikinci yanlış anlayış da İslam’ı yalnız bir inanç anlayışı olarak geliştirme ve sosyal alandan uzaklaştırma anlayışıdır. İslam yalnızca inanç ve ahlaka indirgenmeye çalışılmaktadır. 

 

Bütün bu konularda tekelci anlayış da eklenince Türkiye’nin başka düşmana gereği de kalmaz.

 

Yıkılma modelleri konusunda yüzlerce örnek verilebilir. Ben bunlardan birini aktarmak isterim. Irak savaşında ABD, İngiltere başta olmak üzere batı orduları Irak’a girerken halkın mazlumluğunu, haykırışını, her türlüsünden ölümünü, işkence çekişini ve bu durumda Irak ordusunun ve dönemin Irak devlet yönetiminin niçin herhangi bir direniş göstermediğini, gösteremediğini hatırlatmak isterim.  

 

Irak ordusu var mıydı?, kalmamış mıydı?

Irak ordusu niye direnmedi? ,  direnemedi?

Irak ordusuna halk niye güvenemedi?

Irak ordusu halka niye güvenmedi, örgütlemedi? Örgütleyemedi? 

 

Türkiye’de orduda birtakım sorunlar varsa bunun çözümü, Türkiye’yi yıkmaya çalışanların Türkiye’deki birimlere, medyaya sızdırdıkları birtakım bilgi ve belgeleri saptırma yoluyla kullanarak, bazı doğru bilgilerle yanlış bilgileri bir dosyada karıştırarak halkı veya hükümeti ya da orduyu çatışma ortamına sürüklemekle olmaz. Önce yargı düzeltilmelidir. Sonra da yargı karar vermeden hiçbir kimse suçlu ilan edilmemelidir.

 

Askerin suç işlediğine dair bir bilgi varsa, bu bilgiler araştırma, değerlendirme merkezine ve yargıya bildirilmelidir. Genel Kurmayın, Başbakanlığın, Cumhurbaşkanlığının sonunda yargının karar vermesi gerekir. Şimdi soruyorum, bu bilgiler bu birimlere bildirildikten ve yargının kararından sonra mı yoksa önce mi yayınlanmaktadır. İş bana göre çok ciddidir. Sorunlar çok… Saymakla bitmiyor.  

 

Sorunlar üzerinde fazla durmak yerine çözüm önerileri üzerinde durmak istiyorum.

 

1-     Hükümet, ordu ve cumhurbaşkanlığı nezdinde sorunları ve çözümleri değerlendirme merkezleri kurulmalıdır.

2-     Başta idari yapılanma olmak üzere Türkiye’deki sistem demokratik, laik, sosyal, liberal, teminatlı ehliyete dayalı, tüm kurumlarının tam demokratik oluşturulduğu bir yapıya dönüştürülmelidir.

3-     Siyaset tam demokratikleşmelidir. %1 oy alan siyasi anlayışlar dahil her siyasi anlayış mecliste temsil edilmelidir. Milli koalisyon hükümeti kurulmalıdır.

4-     Tüm görüşlerin değerlendirildiği, siyasi partilerde görüşlerin temsil edildiği anayasa hazırlama komisyonu kurulmalıdır ve tam demokratik bir anayasa hazırlanmalıdır. Şu ana kadar yapıldığı gibi halkı temsil etmeyen birilerinin gönderdiği üç beş kişi ile anayasa hazırlığı yapılmamalıdır. Bu şekilde bir anayasa hazırlığı, ülkeyi bırakın AK Parti hükümetini bile temsil edemez. Bırakın orduyu, halk buna izin vermez. Bu şekilde üç beş kişiye anayasa hazırlatma açıklık, demokratiklik ilkelerine uymaz. Darbe anayasası diye eleştirilen anayasalar kadar bile demokratik olamaz.

5-      Yargı hakemlik sisteminin deveye konması ile demokratik yargıya dönüştürülmelidir. Davalar tarafların seçeceği birer hakem ve onların seçeceği başhakemin kararlarının hazırladıkları görüşün hakimler tarafından değerlendirilmesi ile oluşturulmalıdır.

6-     Askeri mahkemelere görevleri iade edilmelidir. Askeri mahkemelerde eksiklikler varsa düzeltilmelidir. Ama askeri işler sivil mahkemelerde sivil işler de askeri mahkemelerde çözümlenemez.  Askeri mahkemeye güvenmemek demek askere güvenmemek demektir. Ya da mahkemenin sorunlu olması demektir ki bu daha kötü bir anlayıştır.

7-     Medya halkın medyası olmalıdır. Halkın medyası yazarlarının sermayeye mahkum edilmediği, halkın seçtiği yazarlardan oluşan medyadır. Bugün çok kıymetli yazarlar bile bir şekilde sermayenin yönlendirmesinden nasiplerini almaktadırlar. En azından sermayenin istediği haberlerin yayınlandığı gazetede onlar da yazınca halk da onları okumaktadır. Böylece halkın yazarlarının rantını yine sermaye kullanmaktadır.

8-     Polis teşkilatı da demokratikleşmelidir. Halkın polisi olması lafta kalmamalıdır. Mahallesindeki polisi halk seçmelidir. Karakol görevlilerini, ilçe, il görevlilerini halkın temsilcileri seçmelidir. İç güvenlikten sorumu polis teşkilatı halkın can ve mal güvenliğinden sorumludur. Ortalama halkın %50’sinin bir şekilde ya evine, ya arabasına ya da işyerine hırsız girdi. Ya da malı gasp edildi. Evlere, işyerlerine bir bakın içinden dışından demir yığını hapishaneler gibi. Bazı daireler, işyerleri dörder kilitle kapılarını kapatmaktadırlar. Bu nasıl güvenli tolum? Güvenli yönetim? Bu nasıl güvenlik? Mevcut yasalarla polis teşkilatı düzgün çalışamıyor. Ya aşırı şiddet kullanıyor ya da hırsıza, mafyaya v.b dokunamıyor. Yargıdaki sorunlar polis teşkilatını kilitliyor.

 

9-     Ordu da demokratikleşmelidir. Zaten halkın ordusu olan ordunun içinde meydana gelebilecek sorunlara karşı en iyi çözüm halkın orduda demokratik olarak temsil edilmesidir. Ordu sayısı artırılmalıdır. Halktan isteyenlerin görevli, isteyenlerin bedelli katılabileceği bir yapılanma yaygınlaştırılmalıdır.  Görevliler silah taşıma eğitimi aldıkları için silah taşıma hakları olmalıdır.

 

10- Vergiler çok yüksek. Vergilerin aşırı yüksek olması işletmeleri çok zor durumda bırakmaktadır. Verginin normal olduğunun sözde kalmaması gerekir.

 

11- İşsizlik çok ciddi bir sorundur. Başta küçük işletmelerin organize edilmesi, işletmelerin genel hizmetlerinin ortak organizasyonu ile çözüldüğü, faizsiz iş kredileri, emeğe ücret gibi kalıcı ve işe yarar çözümler acilen devreye konmalıdır.

 

12- Başta İslami cemaatler, gruplar olmak üzere bütün dini oluşumlar da demokratik, laik bir devlete yakışır şekilde yeniden teşkilatlanmalıdırlar.

Cemaatler dini, ahlaki, tarikat v.b hangi alanda çalıştıklarını açık, şeffaf, kayıtları belli (bağışların, yardımların, aidatların v.b nereden geldiği, nereye ne kadar kullanıldığı kayıtları tam, yasalara uygun olmalıdır. Aksi taktirde halkın vicdanları sömürülmektedir. Bütün inançların anlayışında yaratıcı her türlü bilginin hesabını bilmektedir ve soracaktır. Devlet içindeki hareketi bilmelidir. Bu konuda en önemli sorumluluk ve görev Diyanet’e düşmektedir. Diyanet tüm inançları çatısı altına alan ve onların din işlerini yürüten bir kurum olmalıdır.

 

BÜTÜN BUNLARIN OLABİLMESİ İÇİN İŞE BİR YERDEN BAŞLAMAK GEREKİR. İLK İŞ OLARAK %1 OY ALMIŞ SİYASİ PARTİLER DE DAHİL HER %1 İÇİN İLMİ, DİNİ, SİYASİ, EKONOMİK ALANDA BİRER KİŞİYİ GÖRÜŞ ÜRETME (SORUNLARI BELİRLEME VE ÇÖZÜM ÜRETME) KOMİSYONUNA SEÇMELİDİRLER.  BU KOMİSYONDAKİ ÜYE SAYISININ DÖRTTE BİRİ KADARINI AYNI ALANLARDA ORDU SEÇER.

 

KOMİSYONDKAİ ÜYELER TÜRKİYE’DEKİ KURUMLARDAN, SEKTÖRLERDEN, HALKTAN KENDİLERİNE ONAR TANE DANIŞMAN SEÇMELİDİRLER. İLK İŞ OLARAK BUCAK VE İLÇE SEVİYESİNDE İŞSİZLİĞİ ÇÖZME PİLOT PROJELERİ ÜRETMELİDİRLER. HER BİR GÖRÜŞE BUCAK VE İLÇE SEVİYESİNDE PROJE DENEME HAKKI VERİLMELİDİR.

 

YA DA

 

İÇİNDE EN AZ BİRER TANE EKONOMİK, İDARİ-HUKUK, TEKNİK, DİNİ ALANDA PROFESÖRUN BULUNDUĞU 10 KİŞİNİN VE EMEKLİ VEYA MUVAZZAF 2 KURMAY ASKERİN ALTINA İMZA ATTIĞIĞI ANAYASA TASLAĞI OLAN ÇALIŞMA GRUBU ADINA BİR TEMSİLCİ ANAYASA KOMİSYONUNDA YER ALMALIDIR. 

ANAYASA KOMİSYONUNUN ANLAŞTIĞI YASA MECLİSTE OYLANMALIDIR

 

TÜRKİYE’DEKİ YASAL SORUNLAR ACİL OLDUĞU İÇİN BU MODEL HEMEN DEVREYE KONABİLİR.

 

 

 

 

 

Hilmi Altın






Sayı: 34 | Tarih: 31.01.2010
Toktamış Ateş
İslamiyet ve demokrasi
2101 Okunma
Osman Eskicioğlu
Mehmet Şevket Eygi
Hilmi Özkök Paşa’ya Teşekkür ve Bazı Dakikalar
1339 Okunma
7 Yorum
Emine Hocaoğlu
Mahir Kaynak
MİT nerede?
1305 Okunma
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
CHP’nin yeni starı Muharrem İnce
1268 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Rasim Ozan Kütahyalı
Dürüst ol İlker Paşa...
1200 Okunma
Recep Yıldırım
Yılmaz Özdil
Ay'da petrol bulundu...
1140 Okunma
Leyla Okta
Hayrettin Karaman
Ordunun bütünü değil
1135 Okunma
Hilmi Altın
Zülfü Livaneli
Katil seven ülke
1132 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ebubekir Sifil
Biz ve Onlar
1110 Okunma
Zafer Kafkas
Fikret Bila
Vatandaş! Her şeyin evvela hakikatini ara
1103 Okunma
Harun Özdemir
Fehmi Koru
Keser döner sap döner
1085 Okunma
Ahmet Kirtekin
Mehmet Altan
Darbe lafı neden bitmiyor?
1077 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Ruşen Çakır
Alevi açılımında son dönemeç
1064 Okunma
Tayibet Erzen
Can Ataklı
Darbe planları uçuşuyor, hükümet nerede?
1041 Okunma
1 Yorum
Mesut Karaaytu
Reşat Nuri Erol
Konferans, kar, kriz ve tufan
1039 Okunma
Ilker Ardic
Mehmet Niyazi
Genelkurmay Başkanı Başbuğ'a 'Açık mektup'
990 Okunma
Abdurrahman Erol


© 2024 - Akevler