İlker Başbuğ meşhur cami bombalanması konusunda şöyle dedi... “Askerine ‘Allah Allah’ diye hücum ettiren bir ordu nasıl Allah’ın evi camiye bomba atmayı düşünür? Vicdansızlıktır. Lanetliyorum bunları...”
Generalin Türkçe ifadesi karışık... Burada kimi lanetliyor, belli değil... Bir darbe ortamının yaratılması hedefine ulaşmak için cami bombalamayı düşünen, bunu askerî harekât mantığıyla planlayan alçak zihniyeti mi? Yoksa bu rezaletten Türkiye halkını haberdar eden Taraf’ı mı? Başbuğ’un sicili bizim gazeteyi lanetlediğine işaret ediyor... Daha evvel de bu hezeyan üslubuyla bizim gazeteyi tehdit etmişti kendisi...
General Başbuğ yine Türk devlet zihniyetinin din konusunda her zaman yaptığını yapıyor burada... Yeri geldi mi dinî/İslami motivasyonlardan sonuna kadar faydalanıyor Türk devlet aklı, kutsal din duygularını devlet işlerine alet ediyor, resmen din sömürüsü yapıyor... Yeri geldi mi de İslami kimliği ve yaşam biçimini sonuna kadar düşman olarak görüyor... Dindarlığın en ufak bir tezahürünü bile içinde barındırmıyor...
Yanlış mıyım General Başbuğ? Gelin bu sefer dürüst olun, tamam dışa karşı yine bildik konuşmalarınızı yaparsınız, ama bari kendi içinizde dürüst olun... Allah’ın evine bomba atmayı nasıl düşünürüz, Allah Allah diye hücum eden bir orduyuz diyorsunuz... Fakat yeri geldi mi de Allah lafzını çok zikreden, Allah’ın evi tabir ettiğiniz camilere günde beş vakit düzenli olarak giden subayları ordudan atıyorsunuz...
Atmadık demeyin general... Hele 28 Şubat döneminde nasıl acımadan attınız, nasıl kıyımlar yaptınız bilmeyen yok... Belki siz kişisel olarak yapmadınız ama kurumsal olarak yapıldı bu Genelkurmay tarafından... Subayın kendisini bırakın eşinin başörtülü olup, namaz kılması yeterliydi ordudan atılmak için... Yanlış mı İlker Paşa? Bunlar olmadı mı? Türk subayları Allah’ın evi olarak gördükleri kutsal mekânlarına gitmeye çekinmedi mi? Hâlâ da çekinmiyor mu? Allahaşkına doğruyu söyleyin general...
Allah Allah diyen bu ordunun kimi üst düzey mensupları “Hırka-i Şerif” semt ismini bile irtica sembolü olarak görecek bir İslam düşmanlığına sahip değil mi? İşte resmî konuşmalarda her şey çok açık İlker Paşa, inkâr etmeyin...
Siz bir general olarak camiyi Allah’ın evi olarak görmeyebilirsiniz bence, birçok general ve subay da görmeyebilir, görmek zorunda değiller. Bir Türk subayı iyi bir asker olmalıdır ve sadece askerlik mesleğiyle uğraşmalıdır. Geri kalan özelliklerinin laik bir devlette hiçbir önemi olamaz... Ama laik bir devlette camileri Allah’ın evi olarak görerek beş vakit camilere ibadet etmeye gönül rahatlığıyla giden subaylar da olabilmelidir... O subayların hakkının garanti altına alınması, sizin resmî konuşmalarınızda dindarlara selam çakmanızdan çok daha hayatidir general... Türkiye dindarları da bunu istiyor sizden...
Bu ikiyüzlülük bitsin istiyor bu ülkenin dindarları... Mevzu vatan için ölmekse ve öldürmekse sonuna kadar İslami değerler zeminini kullanan bir ordusu var bu ülkenin... Daha evvel de birkaç defa yazdık... Vatan için ölene tamamen İslami bir tabir olan “Allah uğruna canını vermiş kişi” anlamında şehit diyoruz... Mesela Aktütün’de ölen askerimizle ilgili “Şehadet makamına ulaştı” diyoruz... O askerin cesedinin teşhis için götürüldüğü yerin ismi “morg” değildir Türk ordusunda... Türk askerî literatüründe morg kavramının ismi “Cennetyolu”dur... Askerî karargâhlarda morg yerine Cennetyolu diye yazar büyük harflerle... Bu derece yoğun bir İslami dil kullanmaktan çekinmez Türk ordusu... “Küçük Peygamber” anlamına gelen Mehmetçikler, Peygamber Ocağı olan orduya katılıp savaşırken şehitlik makamına ulaşırlar ve mekânları cennet olur... Cennetyolu da onu ifade eder... Daha birçok İslami sembol bulmak mümkündür gündelik Türk askerî yaşantısında... Sözkonusu savaş ise, bir askerin kendini feda etmesi ise İslami değerleri kullanmanın daha doğru tabirle istismar etmenin sonu yoktur ordumuzda... Ama o İslami değerleri hayatında yaşamak isteyenler ordudan kovulur...
Gerçek bu kadar yalın... Yanlış mı General Başbuğ? Lütfen kendinizi kandırmayın... Generallerin çok kullandıkları tabirle söyleyeyim... Milleti de kandırmaya kalkmayın... Ayıp ediyorsunuz İlker Paşa, ayıp... Kurumsal bir ayıp...
Yorum:
Günlerdir televizyon kanallarında emekli generallerin konuk olduğu tartışma programlarını seyrediyoruz. Ortaya çıkan ortak görüntü kol kırılır yen içinde kalır yönünde. Ortak aklın bu denli hakim olduğu günümüzde bakıyoruz ki hayat görüşleri birbirine tamamen zıt kimseler ortak paydada buluşuyorlar. Gelinen nokta şudur ki asker bu tutumuyla artık yalnızlaşıyor. Sıksık dile getirilen ordunun yıpratılması bahsi de işte tam da bu noktada başlıyor.
Yazarın ifade ettiği genelkurmayın benzer olaylar karşısında farklı tutum takınması bu yıpranmanın en büyük nedenlerindendir. Yemin törenlerinde asker ailesinden birinin başı örtülü olarak yemin merasiminde bulunması sakınca oluştururken bir bakıyorsunuz aynı asker şehit olunca başka bir merasim de, cenaze merasiminde asker anasının çarşaflı dahi bulunulması rahatsızlık vermiyor. Hatta hep özlediğimiz görüntüyü ancak cenaze törenlerinde görebiliyotuz; bakıyorsunuz bir komutan gözü yaşlı mesture şehit annesine sarılıp ağlıyor. Bu görüntüyü neden hep ağlarken görme lüksümüz var? Neden sevinçlerimizi de aynı bu şekilde, mütedeyyin insanları tehdit olarak algılamayarak yaşamayalım? Mehmet Akif'in Kuranın sadece ölünün arkasından okunmayan bir kitap olmadığını söylediği gibi, İslami literatürden gelen kavramlar askeriyede sadece ölümle özleştirilmemelidir. Bu kavramlar sadece ölümle anılmayıp toplumsal barışımızda da ön planda tutulmalıdır.