Danimarka spermi
1164 Okunma, 0 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

12.05.2009

SEVGİLİ Güner Özkul...

Milletimizin Münir Özkul Baba'sının biricik biyolojik kızı...

Öyle ya da böyle son günlerde gündemdesin...

Halkımız her şeyi öğrendi:

Yaşın 43'e dayanmış... Bir evlat sahibi olmak istemişsin... Bir "baba adayı" bulmanın bin türlü ceremesini çekmek yerine, "aman ne uğraşacağım onla, bunla" tarzında bir çıkar yol bulmuşsun kendine... Sperm bankasından, paraya kıyıp sperm ısmarlamışsın yeteri kadar... Böylece hamile kalmışsın... Dünyaya bir bebek getirecekmişsin falan...

Senden kaynaklansın ya da kaynaklanmasın, gördüğün gibi her şeyin farkındayız...

* * *

Sevgili Güner Özkul...

Biliyorum, sonuçta karar senin kararındır... Biliyorum, bize laf düşmez...

Ama iş bu kadar dallanıp budaklanınca, ister istemez üstümüze düşmeyen görevleri de üstlenebiliyoruz.

Ne yaparsın, köşe yazarlığı denilen şu tuhaf meslek, biraz da "çıkıntılık yapma" mesleğidir. Ekmek paramızı böyle kazanıyoruz... Çok görme ne olur, "kör olası hanede evlad ü ayal var".

Neyse... Neyse...

Eğer düşündüğüm kadar "bencil" bir insan değilsen Sevgili Güner, "doğan her çocuğun babasının kim olduğunu öğrenme hakkı" bulunduğunu sanırım kabul edersin...

Düşünsene: Sperm bankası aracılığıyla ürettiğin biricik evladın, biraz büyüyüp aklı ermeye başlayınca, bir Küçük Emrah filmi repliğine benzer acıda, alnını kederli kırışıklar içinde bırakarak, dönüp soracaktır sana:

"Benim babam kim anne? Yoksa attaya mı gitti anne?"

Ne cevap vereceğini biliyor musun Güner? Yoksa zavallı Emrah'ın annesini oynayan Oya Aydoğan gibi yapıp, gözyaşlarını saklamaya çalışarak ağlayacak mısın?


* * *

Hadi diyelim ki bir biçimde bu sorunu aştın...

Fakat Sevgili Güner, başka bir arıza daha var:

Yine işittiğimize göre evladını dünyaya getirmeyi sağlayacak spermi Danimarka'dan almışsın ya...

Sen sanıyor musun ki dünyaya yeni bir Soren Kierkegaard falan getireceksin?

Unutma: Danimarka'da da olsa sperm bankalarının bağışçıları, öyle sandığın ya da umduğun gibi "Danimarka kalitesi"ni yansıtmazlar.

Üç kuruş para için sperm bankasına kimlerin başvurabileceğini herhalde tahmin ediyorsundur.

Yani dünyaya yeni bir Soren Kierkegaard falan getirmeyi düşünüyorsan...

Bunu "Danimarka'da bir domuz çiftliği çalışanının spermi" ile sağlaman pek olası görünmüyor.

Tabii ki keyfinin kâhyası değilim ama yine de anımsatayım dedim...

Yorum:

Son haftalarda Ahmet Hakan rahatsızlığı nedeniyle yazı yazmadığı için yorumlamak üzere eski yazılarından seçmek zorunda kaldım.

Bu yazısında Ahmet Hakan Güner Özkul’u sperm bankası yöntemi ile gebe kaldığı için eleştirmektedir. Bugün ülkemizde yaşayan pek çok insan da tıpkı Ahmet Hakan gibi bu yöntemi eleştirmekte, hoşlanmamaktadır. Batıda yaşayan insanlarda ise durum farklıdır. Onlar için bu gayet normal bir iştir.

Ahmet Hakan buradaki yanlışlığın doğan her çocuğun babasını bilmemesinden ve doğacak çocuğun babasının genlerinin kaliteli olmama ihtimalinden kaynaklandığını belirtmektedir.

Bana göre buradaki yanlışlık o veya bu sebepten dolayı değildir. Eğer hayatınızda sizin veya çevrenizdekilerin yaptıklarının yanlışlık veya doğruluğunu helal ve haram eksenine göre değerlendirmezseniz yolunuzu kaybettiniz demektir. Çünkü topluluk eğer sağlam bir referans noktasına göre hareket etmezse, referansı o dönemde yaşayan insanların zanları ile oluşmuş doğrular haline gelir ki aslında bunun her zaman yanlış olduğunu Kuran şu ayeti ile anlatmaktadır:

Eğer yerde olan kimselerin çoğunluğuna itaat edersen, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar yalnızca zanna uyarlar ve onlar yalnızca kafadan atarlar (En’am-116)

Toplulukta değişim bir süreç içinde gerçekleşir. Bozulma önce bir grup içinde başlar. Zaman içinde bu grup toplulukta etkili olmaya başlar. Yaptıkları yanlışlığı savunurlar ve zaman geçtikçe bu yanlışlık topluluğun diğer kesimi için de doğru haline gelmeye başlar. Onlarda bu yanlışları yapmaya başlarlar ve bozulma tüm topluluğa yayılır. Bunun son noktası yoktur, giderek bozulurlar ve sonunda topluluk ölür. Kuran’ı okuduğunuz zaman peygamberlerin böyle bozulmanın, kokuşmanın ilerlediği topluluklara geldiğini görürsünüz.

Lut kısassını incelediğiniz zaman, orada yaşayan topluluk için eşcinselliğin ne kadar normal bir durum olduğunu, Lut’un saçmaladığını ve yanlış düşüncelere sahip olduğunu düşündüklerini anlarsınız. Zaman içinde dejenere olan bu toplulukta bozulma artık hemen hemen tüm bireylere yayılmış ve eşcinsellik orada artık normal bir yaşam biçimi haline gelmiştir. Sonunda çok küçük bir grup dışında hepsi helak edilmiştir.

Batı toplumuna bakarsanız bugün Lut kavminden pek de farklı olmadıklarını anlarsınız. Erkeklerin yaklaşık onda biri eşcinseldir. Artık o topluluğun mantığında eşcinsellik bir yaşam biçimidir ve saygı duyulmalıdır. Hatta o kadar ileri gitmişlerdir ki bu konuda, nikâh bile yapmaktadırlar. Hatta eşcinsel nikâhı yapanlar o toplulukta saygın siyaset ve devlet adamlarıdır. Dejenerasyonun boyutunu görüyorsunuz. Bu noktaya gelmek aslında düşünüldüğü gibi zor değildir. Referans olarak Allah’ın insanlara gönderdiği kitapları ve peygamberleri almaz da kendi aklınızı ve hislerinizi referans olarak almaya başladığınızda varacağınız yer aynı yerdir. Ülkemizde son yıllarda meydana gelen değişimi izlemeniz yeterlidir. 40-50 sene önce toplulukta zina gayet kötü bir iş olarak görülmekteyken bugün batı modası doğru akıl olarak algılanmaya başlamış ve onların yaşam biçimi olarak normal bir hak saydıkları zina, topluluğumuzda da gayet normal bir hak halini almıştır. Batıda zina sadece evlendikten sonra kötü bir iş olarak görülmektedir. Bekâr olan kimselerin zina yapmaları gayet normal bir haktır, onlar için. Bugün zina konusunda, bizim topluluğumuzun da bu noktaya geldiğini görüyoruz. Batı önce zinayı hak saymaya başladı, sonra eşcinselliği hak saymaya başladı, sperm bankası yoluyla çocuk sahibi olmayı hak saymaya başladı, zamanla öyle değişik ve bugün aklınıza bile gelmeyecek kötülükleri hak saymaya başlayacak ki şaşıracaksınız. Biz de Allah’ın bizi doğru yola götürecek olan Kuran ve sünnetini referans olarak almazsak öyle şeyleri hak saymaya başlayacağız ki şaşıracaksınız.

Batı modasının yaptığı etki sadece topluluğun bir kısmını etkilememektedir. Toplulukta kendini mümin sayan kesim de farkında olmadan batıyı referans almaya başlamıştır. Bunu yapmak içinde Kuran ve sünneti batı modasına uygun olarak yorumlamaktadırlar. Bu zorlama yorumları yapanlar, topluluğu batının aile yapısında meydana gelen dejenerasyona doğru götürdüğünün farkında değillerdir. Peygamberimizin suyu nasıl içtiğini, yemeğe nasıl başladığını sünnet olarak kabul eden bazı Müslümanlar, onun aile yaşamından hiç hoşlanmamakta, zorlama teviller getirerek onun aile yaşam biçiminin bugün uygulanamaz olduğunu savunmakta hatta bu tür bir yaşam tarzına karşı cihat bayrağını kaldırmaktadırlar. Bunu yapanlar kendi küçük akıllarına şeytanın vesvese olarak verdiği fikirleri referans olarak aldıklarının acaba farkındalar mı? Eğer ki aile yaşamının Allah’ın istediği şekilde olması, topluluğun dejenere olmamasını istiyorlarsa ki bunu isteyenler ancak müminler olabilir, Kuran ve sünnetin gösterdiği yaşam biçimini referans olarak almalı ve bunu savunmalı ve bunun iyi örneklerini topluluğa sunmalıdırlar. Aksi halde her gün namazda en az 20 kere okudukları Fatiha suresinin son ayetinde geçen الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ (gazap edilenler) ve الضَّالِّينَ (yolunu kaybedenler) den olmaları kaçınılmazdır. Unutmayın ki, Lut’un hanımı o ahlaksız işi yaptığı için değil, o ahlaksız işe karşı çıkmadığı için bir peygamber hanımı olmasına rağmen helak edildi. Siz de sadece Lailahe İllalah Muhammed Resulullah diyerek kurtulacağınızı sanmayın.

 

Lütfi Hocaoğlu






Sayı: 3 | Tarih: 28.06.2009
Ahmet Hakan
Danimarka spermi
1164 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Yılmaz Özdil
Asimetrik
1111 Okunma
Leyla Okta
Bekir Coşkun
Aydınların ihaneti…
1098 Okunma
1 Yorum
Ersoy Kılıç
Nazlı Ilıcak
Gülen korkusu
1096 Okunma
Fatma Karuç
Mahir Kaynak
Üçüncü taraf
1050 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
Gözler AKP İstanbul Kongresi'nde
1037 Okunma
Tayibet Erzen
Taha Kıvanç
Bir yerlerden yanık kokusu geliyor
1019 Okunma
Ahmet Kirtekin
Mehmet Altan
Orduyu Kim Yıpratıyor?
1016 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Ahmet Turan Alkan
Üç nalla bir at…
999 Okunma
Emine Hocaoğlu
Kadri Gürsel
İran'ı tartışmak ya da tartışmamak
962 Okunma
Erkan Tulacı
Reşat Nuri Erol
Faizler ve kredi kartları
947 Okunma
Zübeyir Erol


© 2024 - Akevler